''yapma çiçekler gibidir umutlarım
ölümsüz görünür, yaşamaz aslında...''
zweig’in, tanrı’nın bileklerinden tuttum derken, “kaderime ben hakimim” demek istediğini. hugo’nun kadın düşkünü olduğunu, dostoyevski’nin kumar tutkunluğunu, balzac’ın dolandırıcılığını, poe’nin ayyaş olana kadar içtiğini, “sen sarhoş mu yazıyorsun?” dedikleri zaman, kaç kişi yüzünde beliren sanat anlayışı ile yaşamının arasındaki uçuruma kendini koydu?
tarih deliliklerle dolu, kaç kişi bu deliliklerin arasında yolculuk yapmak ister?