ݺߣ

ݺߣShare a Scribd company logo
Güncel Fıkıh Problemleri

  Zekat ve Problemleri



   Hazırlayan : Recep ÇARPAR
KAYNAKLAR
1- Mevsıli, el-İhtiyâr
2- Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc
3- İbn Kudâme, el-Muğnî
4- Cezîrî el-Fıkh alâ Mezâhibi’l-Erbaa
5- A. Zeydan, el-Mufassal fî Ahkâmi’l-Mer’e
6- Ö. Nasûhi Bilmen, Hukûk-i İslâmiyye Kamusu
7- Mahmûd Şeltût
8- Yûsuf el-Karadâvî, Fıkhu’z-Zekat
9- Muhammed Ebû Zehre, İslam’da Sosyal Dayanışma
10-Hayrettin karaman, İslam’ın ışığında Günün Meseleleri
11- Y. Vehbi Yavuz
12- Vecdi Akyüz, Mukayeseli İbadet İlmihali
13- Rıfat ORAL, Oruç ve Zekat
14- Mehmet ERDOĞAN, Zekat nisabının amacı dikkate alınarak günümüz standartlarına
    göre yeniden belirlenmesi
15- TDV İslam İlmihali
15- Zekat hakkında yazılmış çeşitli Tezler.
GÜNCEL ZEKAT PROBLEMLERİ
                           •    1. Bölüm: ZEKATA TÂBİ MALLAR:
1) Altın-gümüş ve bu ikisi dışındaki ziynetlerden zekat verilmesi gerekir mi?
2) Ticaret Malının Zekâtı (Alış, satış, piyasa fiyatından hangisi baz alınmalıdır?)
3) Deniz mahsullerinin zekatı
4) Müstefad Malın Zekatı, maaş, ücret ve serbest meslek kazançlarının zekatı
5) Alacakların Zekatı
6) Toprak mahsullerinin zekatı
7) Balın zekatı
8) Mudarabe ortaklığında zekat,
9) Kıymetli evrakların zekatı
10) Kuyumculara zekat düşer mi?

                                     •   2. Bölüm: Nisap Miktarı:
1) Nisap miktarı nasıl hesaplanır?
2) Zekata tabi mallar (altın, koyun, ticaret malı …) nisap miktarı belirlenirken toplanabilir mi?

                                 •   3. Bölüm: Zekatın Sarf Yerleri:
1) Zekatın sarf edileceği yerleri belirleyen Tevbe Suresi 60. ayetteki “Fî- sebilillah” kavramına kimler
     girer?
 2) Günümüzde Müellefe-i kulûb var mıdır?
ZEKATA TABİ MALLAR
•   1- Altın-gümüş ve bu ikisi dışındaki ziynetlerden zekât
    verilmesi gerekir mi?

•   Hanefilere göre; Altın ve gümüşün basılmış
    parasından, külçesinden, süsünden ve kabından
    zekâtının verilmesi gerekir.
•   Cumhura göre; ise kadının süs eşyası zekâta tabi
    değildir. Çünkü bu, kadınlar içim mubahtır. Fakat altın
    ve gümüşten yapılıp kullanılması ve edinimi haram
    olan süs eşyasına – kaplar, kaşıklar, bıçak kabzaları
    vs. - ve erkeklere haram olan bilezik, halhal vs.ye
    icma ile zekât düşer.
• Mahmud Şeltut, “Kadının huliyyâtından
  maksat, tezeyyün ise bunlar havâic-i
  asliyedendir” der. Fakat kadın bunları
  huliyyat adı altında ileriye dönük ihtiyaçlar
  için kenz ve iddihâr kastıyla elinde
  tutuyorsa o halde havâic-i asliyeden olmaz
  ve zekâtı gerekir. Zeydan ve Karadâvî de
  bu görüştedir.
• Şâfiîlere göre; kadın ziynette israfa kaçarsa
  mesela 200 dinar (yaklaşık 850 gr.) ağırlığında
  ziynet bulundurursa bunların zekâtını vermesi
  gerekir.

• Kadın hem kullanmak hem de ileride onu
  satarak nafakasına harcamak kastıyla ziynet
  edinmişse Zeydan ihtiyaten zekâtının verileceği
  kanaatindedir. Ancak baştan ihtiyaç için aldığı
  ziyneti ilerde ihtiyacı için satmaya niyetlenmişse
  zekâtı gerekmez.
• Ziynet eşyaları çoğaldığında, tezeyyün için
  ihtiyaç ve kullanım azalır. Buna rağmen ve
  aslen bu kasıtla alınıp ileride nafaka için
  satılması niyetine rağmen onda zekât
  yoktur.
•      Altın ve gümüş dışındaki huliyyatta
  ittifakla zekât yoktur. Fakat bunların
  ticareti yapılıyorsa kıymeti üzerinden
  zekâtı verilmelidir.
Ticaret Malının Zekâtı (Alış, satış, piyasa -2
(?fiyatından hangisi baz alınmalıdır
• Ticaret mallarının nisabı hesaplanırken
  altın ve gümüşe ekleneceği hususunda
  ihtilaf yoktur.
• Hanefilere göre ticaret malının kıymetinin
  sene başında ve sene sonunda nisabı
  bulması gerekir, yıl içindeki eksilmeler
  dikkate alınmaz. Ebû Zehra de bu
  kanaattedir.
• Maliki ve Şâfiîlerde ise itibar sene
  sonunadır.

• Sene sonundaki kıymetleri Diyanet
  ilmihaline göre maliyet fiyatına göre
  belirlenir. Bu aynı zamanda İbn Rüşd ve
  bazı fakihlerin görüşüdür.
• Karadâvî meşhur olan görüşün cumhura ait olan
  rayiç (piyasa) fiyatıyla kıymetlendirilmesi
  olduğunu ve kendisinin de bu kanaatte olduğunu
  söyler.
• Hanbelîlere göre; Ticaret mallarının zekâtı
  nakdî olarak ödenir.
 Şafiîlere göre de nakdi olarak verilir. Bu görüş,
  mezhebin cedid görüşü ve esah olan görüşüdür.
 Ebû Hanîfe’nin diğer görüşüne göre tacir
  muhayyerdir, ister kıymetini ister aynını verir.
• Nisap hesaplanırken ticaretin döndüğü yer ve
  sabit eşyalar hesaba katılmaz.
• Mesela şirketteki makineler, arabalar ve bina
  zekata tabi değildir. Sadece bu şirkette üretilen
  mallar ve para cinsinden değerler zekata tabiidir.
  Şirketin demirbaşları satıldığında bir yıl
  beklemeksizin bir kereye mahsus zekatları
  verilir.
  Müslüman tacir zekât ödeme vakti geldiğinde
  sermayesini, kârını, stoklarını, ödenmesi umulan
  alacaklarını ve ticaret malının dökümünü çıkarıp
  kıymetlendirerek elindeki paraya ekler ve tüm
  servetinden 40’ta 1 oranında zekâtını verir.
3- Deniz mahsullerinin zekatı
• Bu konuda 3 görüş vardır:
• 1- Dört mezhep imamı, bu konuda nass
  bulunmadığı için deniz mahsullerinin zekâta tabi
  olmadığı kanaatindedir.
2- İmam Ebû Yûsuf gibi, denizden çıkan inci,
  mercan, anber vs.yi madenlere benzetip
  zekatının 5’te 1 oranında olduğunu savunanlar
  vardır.
3- Toprak mahsullerine benzetip onda bir veya
  yirmi de bir diyenler vardır.
   Rıfat hocamıza göre; deniz ürünlerinin zekatı
  ticari mallara benzetilerek kırk da bir
  oranında verilmelidir.
4- Müstefad Malın Zekâtı
• Müstefâd mal, önceden yokken sonradan
  mülkiyete geçen maldır. Maaş, ücret, ikramiye,
  geçici kazançlar, bağışlar, miras yoluyla edinilen
  servet bu kapsamdadır.
• Eğer müstefâd, eldeki malın cinsinden değil ise
  çoğunluğa göre ayrı hükümdedir. Nisaba
  eklenmez.
• Şayet elde bulunan nisap miktarı malın
  cinsinden ise eldeki mala eklenip üzerinden 1 yıl
  geçince zekâta tabi olur. Fakihler umumiyetle
  müstefâd malda da havelân-ı havlin şart
  olduğunu söyler.
a- Maaş, Ücret ve Serbest Meslek
    Kazançlarının Zekatı
• Fukahâ, genellikle bu gelirleri müstefâd
  kabul edip, üzerinden 1 yıl geçince nisabı
  dolduran miktarlarından 40’ta 1 oranında
  zekâtı gerekir demişlerdir.
• Aralarında Karadâvî’nin de bulunduğu bazı
  muâsır âlimler yıllanma şartını gereksiz görürler.

• Onlar da bu gelirleri müstefâd kabul eder ama
  İbn Abbas, Muâviye ve Ömer b. Abdülaziz’in
  “müstefâd maldan yıllanma şartı aramadan
  zekât tahsil etme” içtihadını tercih ederler.

• Mesela; bir memurun maaşı normal ihtiyaçlarını
  karşıladıktan sonra artıyor ve artanların yıllık
  toplamı nisabı dolduruyorsa yılsonu
  beklenmeden her ay maaşından zekâtını öder.
5- Alacakların Zekâtı
• Fakihlerin çoğunluğuna göre alacaklar ikiye
  ayrılır:
• 1-Tahsil edileceği umulan, borçlunun kabul
  ettiği ve ödeme imkânına sahip olduğu
  alacaklar; Bu durumdaki alacakların zekâtının
  verilmesi gerekir.
• 2- Tahsil edileceği umulmayan, batak,
  borçlunun inkâr ettiği alacaklar; İbn
  Hanbel’den gelen bir rivâyete göre zekâtı yoktur,
  diğer rivayete göre ise kabzedilince geçmiş
  senelerin zekâtıyla beraber ödenmesi gerekir.
• Şâfiîlerde esah görüş; kabzdan önce zekat
  verilmesinin vacip olmayışıdır. Kabzdan sonra
  önceki yılların zekâtı da ödenir.
• Önceki yılların tamamının değil de 3 yılın
  zekatının ödenmesi gerektiğini söyleyenler
  vardır.
• Hanefîlere göre alacaklar 3’e ayrılır:
• 1- Kuvvetli alacaklar; Borç verilmiş paralar ve
  ticaret malı karşılığındaki alacaktır. Bunlar tahsil
  edildikten sonra geçen senelere ait zekâtları da
  verilir. Mükellef alacağından en az 40 dirhem
  tahsil etmedikçe zekât vermek zorunda değildir.
• 2-Mutavassıt alacaklar; Ev kirası ve satılan
  evin bedeli gibi ticaret malı olmayan bir şey
  karşılığındaki alacaklara denir. Burada nisap
  miktarını kabzedene kadar zekât yoktur.
  Kabzedince yıllanma şarttır ve geçmiş yılların
  zekâtını da öder.

• 3- Zayıf alacaklar; Miras gibi, bir şey karşılığı
  olmayan veya mehir, hul‘ bedeli ve kısastaki sulh
  bedeli gibi mal olmayan bir şey karşılığındaki
  alacaklardır. Tahsilinden sonra nisap ve yıllanma
  şartları gerçekleşirse zekâtı verilir.
• Zeydan’a göre; râcih olan görüş borçlunun
  zimmetinde olduğu sürece zekâtın
  gerekmeyeceğidir. Alacak tahsil edildikten sonra
  diğer mallarla karıştırılır. Kendi başına nisaba
  ulaştığında veya diğer mallara eklendiğinde –
  eklenmesi caiz olan mallara – yıllanma
  gerçekleştikten sonra zekâtı gerekir.
• Alacağın zekâtının vacip olmaması için iki
  şart vardır:
• 1-Borcu veren zekâttan kaçmak için
  vermemelidir. Mesela yıllanma gerçekleşmemesi
  için karısına borç verene zekât vaciptir.
• 2- Borçlu borcunu ödediğinde kabz etmemezlik
  yapılmamalıdır. Çünkü bu zekâttan kaçma
  kastına delâlet eder.
6- Toprak Mahsullerinin Zekâtı
•       a) Mezheplere göre hangi toprak mahsullerinin zekatı
    gerekir?

•   Bu konuda Hz. Peygamberden iki hadis nakledilmektedir:
    “Zekat ancak şu dört sınıf mahsulden alınır; Arpa, buğday, kuru
    üzüm ve hurma.” Diğer rivayet: “Acur, karpuz, nar, şeker
    kamışına gelince Rasulüllah onların zekatını affetti.”
    şeklindedir. İkinci rivayetteki affetti ifadesinden duruma göre
    bu ürünlerden de zekat alınabileceği anlaşılmaktadır.

•   İmam Ebû Hanîfe’ye ve İbn Hanbel’e göre toprağın bitirdiği tüm
    ürünler zekâta tabidir.

•   İmameyne göre 1 sene ilaçlanmadan kalabilen ürünler, Malikîler
    ve Şâfiîlere göre 1 sene muhafaza edilebilen gıda maddesi
    özelliğine sahip hububat cinsi ürünler zekâta tabidir.
• Şâfiîler meyvelerden sadece hurma ve
  üzümün zekâtının verileceğini söyler.
• 3 imama göre sebzeler öşre tabi değilken
  İmameyne göre; 1 sene bozulmadan
  kalabiliyorsa ancak o zaman zekâtı
  gerekir.
• Ebû Hanîfe dışındaki tüm imamlara göre nisap 5
  vesktir (653 kg).
• Ebû Yûsuf’a göre zağferan ve pamuk gibi vesk
  ile ölçülemeyenler için şeri bir nass yoktur. Bu
  nisabı rey ile belirleme yolu da yoktur. O halde
  hakkında nass bulunanların kıymetine itibar
  edilir. Bu yüzden kıymet bakımından en
  düşüğüne itibar edilir. Mesela pamuk, arpa gibi
  vesk ile ölçülebilen en düşük değeri taşıyan
  tanelerden 5 vesk kıymetine ulaşırsa o zaman
  zekât gerekir.
b) Ziraat için harcanan masraflar
         zekâttan düşer mi?
• Bu hususta 3 görüş vardır:
• 1- Günümüzde arazinin sulama masrafından
  ziyade sâir masraflar önemli bir yekûn teşkil
  etmektedir. Hz. Peygamber’in (sav) masrafla
  sulanan arazideki zekât oranını nısf öşr olarak
  bildirmesi, emek ve masrafla yapılan tarımı buna
  kıyaslamamıza imkân tanır. Dolayısıyla bu
  masrafları düşmeden 10’da 1 değil, 20’de 1
  zekât gerekir diyebiliriz.
• 2- Sulama dışında kalan girdilerin zekât
  matrahından düşülmesi, geri kalandan sulama
  usulüne göre zekât verilmesi gerekir. DİYK ve
  Karadâvî de bu kararı benimsemiştir.

• 3- Bu masraflar nazara alınmaz. Mezhep
  imamlarının görüşleri bu doğrultudadır. Mevsılî
  zekât oranının öşrden nısf-ı öşre düşürülmesinin
  bir kolaylık olduğunu, bir daha düşürülmesinin
  yersiz olduğunu belirtir. Zeydan ve Bilmen de bu
  görüştedir.
c) Zekât yükümlüsü toprağı işleyen
  ?midir? Yoksa toprak sahibi midir

• İmam-ı Azam’a göre öşr, arazi sahibinden alınır.
• İmameyn ve diğer 3 imama göre ise mahsul
  sahibinden alınır. Mezhepte müftâ bih olan görüş
  de budur.
• Öşr arazisi muzâraa suretiyle işleniyorsa Ebû
  Hanîfe’ye göre zekât yine arazi sahibinden
  alınırken İmameyne göre arazi sahibiyle amil
  hisseleri nispetinde zekât verirler.
• Ziraattaki ortaklıkta, çıkan ürün
  bölündüğünde kişilerin hissesine düşen,
  nisaba ulaşmasa da toplamı ulaşıyorsa
  zekatını verirler. Herkes hissesine göre
  zekata katılır.
Balın zekatı -7
• Hanefî ve Hanbelî mezhebi balı zekâta
  tabi tutar. Ancak Ebû Hanîfe öşr
  arazisinde veya dağlarda olmasını şart
  koşar. Görüş ayrılığı hadislerin
  sıhhatinden kaynaklanmaktadır. Diğer iki
  mezhep hadislerin sıhhatinde problem
  görmüşlerdir. A. Zeydan tercihe şâyan
  görüşün zekâtın vücûbiyeti olduğunu
  belirtir.
• Ebû Hanîfe’ye göre; balda nisap
  aranmaz.
• Ebû Yûsuf’a göre balda nisap,
  ölçülemeyen kıymetlerden olduğu için en
  düşük değerli ölçülebilen maddenin 5
  vesklik değeridir.
• İmam Ahmet balın nisabını 10 fark veya
  farak olarak kabul etmiştir ki bu da 610
  kg’a müsâvîdir.
• Balın nisabının 5 kovan olduğunu
  söyleyenler de vardır.
• Baldan ne kadar zekat verilmesi gerektiği
  konusunda:
• Hanefi ve Hanbeliler, toprak ürünlerine
  kıyas ederek onda bir ve yirmi de bir
  demişlerdir.
• Maliki ve Şafii alimleri ise ineğin sütüne
  kıyas etmenin daha doğru olacağını
  söylemişlerdir. Dolayısıyla Maliki ve
  Şafiilere göre balın zekatı yoktur.
Mudarabe ortaklığında zekat -8

• Mudârebe ortaklığı için ayrılan mal, ticaret malı
  sayılır.
• Hanbelîlerde mudârebe malı nisaba ulaşıp
  yıllanma olursa mal sahibi hem sermayesinin
  hem de kârının zekâtını verir.
• Mesela kâr yarı yarıya ve mudârebe olmak
  üzere birine 50 bin TL verse ve üzerinden 1 yıl
  geçince bu mal 100 bin TL olsa mal sahibine 75
  bin TL’nin zekâtını vermek vacip olur. Malı
  işleyenin kârı tek başına veya kendi malıyla
  birlikte nisaba ulaşmazsa ona zekât yoktur.
Kıymetli evrakların zekatı -9
• a. Hisse Senetleri:
• Hisse senetlerinin zekâtı hususunda 2 görüş vardır:
• 1- Prof. Abdurrahman İsa’ya ait olan bu görüşe göre
  belirleyici olan şirketlerin iştigal alanıdır.
• Şirket ticaretle uğraşıyorsa hisse senetleri değerlerinin
  40’ta 1 oranında zekâta tabidir.
• Şirket Sınâî ise bu da kendi içinde ikiye ayrılır:
• a- Soğutma, nakliye, reklam şirketleri gibi sermayesi
  tamamen alet ve vasıtalara bağlanmış ise hisse senetleri
  değil yıllık karları nisabı bulur ve üzerinden bir yıl
  geçerse zekâta tabidir.
• b- Petrol ve demir-çelik şirketleri gibi hem ticârî hem de
  sınâî ise hisselerin sabit sermaye dışında kalan değerleri
  ve kârları 40’ta 1 oranında zekâta tabidir.
• 2- Ebû Zehra, Hallâf ve Abdurrahman Hasan’a ait olan
  görüşe göre hisse senetleri ticaret eşyası hükmünde olup
  şirket ayrımına gidilmez. Piyasa değerleri ve kârları
  nisaba ulaşıyorsa 40’ta 1 oranında zekâtı verilir.

• Ebû Zehra bu konuda farklı bir görüşe de meyletmiştir.
  Bu görüşünde de amaç önemlidir. Hisse senetleri ticaret
  için kullanılıyorsa yıl sonundaki kıymetleri ölçüsünden
  40’ta 1 olarak zekâtı verilir. Ama yatırım aracı olarak
  kullanılıyor ve sınâî hisse senetleri ise safi gelirin 10’da
  1’i olarak zekâtı verilir. Aynı amacı güderek alınan ticari
  hisse senetlerinde ise zekât oranı her iki oran da olabilir.
(b. Borç Senetleri (Tahvil, Bono
• Borç senetleri sağlam alacak kategorisine girer.
  Her ne kadar faiz içeriyor olsa da, bu zekâtın
  vücûbiyetine engel değildir.
• Abdurrahman İsa’ya göre zekâtı için vadesinin
  gelmesi, ele geçmesi ve mülkiyeti üzerinden 1 yıl
  geçmesi gerekir.
• Esasında Cumhur fakihlerin görüşü tahsili
  umulan alacakların her sene zekâtının
  verilmesidir. Çünkü tahsili umulan borç sahibinin
  elindeki mal mesabesindedir.
Kuyumcuların nasıl zekat -10
            ?vermesi gerekir

• Kuyumcular altın ve gümüşün ticaretini
  yaptıkları için stoklarındaki altınlar ticaret
  eşyası kabilindendir. Dolayısıyla
  zekâtlarını vermeleri gerekir.
Bölüm: .2
               NİSAP MİKTARI
            1- Nisap miktarı nasıl hesaplanır?
•   Nisap miktarının hesaplanması konusunda
    birtakım farklı hesaplamalar, zekat hakkında
    görüş serdedenlerin kitaplarında ve ilmihallerde
    hemen göze çarpmaktadır.
•   Şüphesiz ki buna iki faktör yol açmıştır:
•   Birincisi şer’î ölçülerdeki ihtilaflar,
•    ikincisi de şer’î ölçünün mü yoksa örfî ölçünün
    mü muteber olduğu konusundaki ihtilaflardır.
• İbn Âbidîn zekât nisabında şer’î ölçülerin geçerli
  olduğunu söyler. Fakihler arasında “Abdülmelik
  b. Mervan dinar ve dirheminin” şer’î dinar ve
  dirhem ölçülerine esas olacağı hususunda bir
  görüş ayrılığı yoktur. İcma vardır. Dünyanın
  çeşitli müzelerinde sergilenen A. b. Mervan
  dinarının ortalama ağırlığı yaklaşık olarak 4.24
  gr’dır. Dolayısıyla altının nisabı 85 gr.dır. Zeydan
  ve Karadâvî de bunu kabul eder.

• DİYK; 80.18 gr olarak karar kılmıştır.

• Y. Vehbi Yavuz ise örfî dirhemi esas alıp 96
  gr.’da karar kılar.
Günümüzde hangi nisaba göre -3
         ?amel etmek gerekir
• Ebû Zehra, Karadâvî ve Hallâf’a göre
  değeri gümüşe göre daha az
  değiştiğinden altın esas alınmalıdır.
• Hem nass hem de icmâ ile sabit olan 40
  koyun veya 5 devenin de baz
  alınabileceğini söyleyenler de vardır.
• Y.V. Yavuz bütün nisap miktarlarının
  ortalama değerlerinin alınabileceğini ifade
  etmiştir.
• H. Karaman’a göre; normal şartlarda
  altının esas alınması, iktisâdî açıdan
  normal sayılmayan durumlarda ortalama
  yoluna gidilmesi zenginliği tespitte en
  uygun yol olarak gözükmektedir.

• A. Zeydan gümüş nisabı ile altın nisabı
  arasındaki muhayyerliğe cevaz vermez.
  Çünkü asr-ı saadette altın ve gümüş
  nisabı müsâvî idi. O halde günümüzde tek
  ölçü gerekir. Seçime layık olan da altındır.
• Ebû Zehra’nın tespitine göre Hz. Peygamber,
  altının nisabını belirtmemiştir. Fakat sahâbe
  gümüşün değerine eşit olan 20 dinarı takdir
  etmiştir. Bu yüzden 20 miskal altını tüm devirler
  için nisap miktarı kabul etmekte bir mahzur
  yoktur.

• Prof.Dr. Mehmet Erdoğan, nisap miktarı
  konusunda TÜİK’in belirlediği açlık ve yoksulluk
  sınırlarının esas alınıp yoksulluk sınırı
  üstündekilerin, açlık sınırı altındakilere zekat
  vermelerini önermiştir. TÜİK’in hesaplamasına
  itibar edilmezse müftülüklerin her sene fitre
  miktarlarını belirledikleri gibi nisap miktarlarını da
  belirleyebileceklerini söylemiştir.
Zekata tâbî mallar (altın, koyun, -4
ticaret malı …) nisap miktarı belirlenirken
              ?toplanabilir mi

• Ebû Hanîfe’ye göre; altın ve gümüş kıymet
  olarak birbirine eklenir.
• İmameyne göre; cüzleriyle eklenir.
• Mesela bir kimsenin 10 miskal altın ve kıymeti
  10 miskal eden 100 dirhemden az olan gümüş
  kabı olsa Ebû Hanîfe’ye göre zekat gerekirken,
  İmameyne göre gerekmez. Hayvanlar böyle
  değildir. Çünkü onlar muhtelif cinslerdir.
Bölüm: .3
          ZEKATIN SARF YERLERİ
• 1) Zekatın sarf edileceği yerleri belirleyen Tevbe Suresi
  60. ayetteki “Fî- sebilillâh” kavramına kimler girer?

•   Bu kavram, mutlak olarak kullanıldığında Allah yolunda savaşan
    gaziler ve mücahitler kastedilir. Zekâtta da bu sehimden zekâta hak
    sahibi olanlar, mücahitlerdir. Fıkıh âlimleri arasında bu anlayış
    üzerinde icma vardır. Savaşçı zengin olsa bile zekâta hak sahibidir.
•    Ebû Hanîfe’ye göre fakir olması şarttır.

•   Şâfiî ve Hanbelîlere göre mücahidin devletten maaş almaması
    gerekmektedir.

•   Hanefîler dışındaki 3 mezhebe göre cihat için yapılan sur, köprü ve
    barınak da bu fasla dâhildir.
• Fıkıh âlimlerinin bu yaklaşımına rağmen bazı
  müfessirler, bu kavramın kapsamını
  genişletmekten kaçınmamıştır. F. Râzî ölülerin
  tekfini, köprü yapımı ve mescitlerin imaresi gibi
  birçok şeyi dâhil ederek her türlü hayırlı işin
  kastedildiğini beyan eder.

• Sıddık Hasan Hân’a göre de lafız âmmdır ve
  tek bir çeşide hasredilemez, ama icmâ
  olduğundan dolayı cumhurun görüşü daha
  evlâdır.
• Reşid Rıza cihat vurgusundan ayrılmadan
  cihadın kapsamını genişletmiştir. Ona
  göre zamanımızda İslâm davetçilerinin
  hazırlanıp küfür beldelerine gönderilmesi
  de fî sebîlillâh’tır. Şerî ilim medreseleri de
  bu sehimden alabilir. Onun önerisi şudur:
  Kılıçla savunma imkânı yoksa dil ve kalem
  ile İslâm’a davet ve onu savunmak için
  buralara zekât verilsin. A. Zeydan da bu
  hususta Reşid Rızâ’ya katılmaktadır.
• M. Hamîdullah kapsamı daha da
  genişleterek dul kadınlar ve yetimler lehine
  yapılan hayır işlerini ve hastaneleri de bu
  sehimden faydalandırmanın gerekliliğine
  inanır. Mahmud Şeltût da Hamîdullah
  gibi düşünmektedir.
• Sonuç olarak bu konuda Faruk Beşer’in
  kanaatini uygun bularak şunu
  söyleyebiliriz: Bu kavramı geniş tutmak iyi
  niyetten mütevellit olmakla beraber
  yersizdir. Zira çeşitli yerleri kapsam
  dâhilinde tutmamak oraların ihmalini
  gerektirmez. Ayrıca bu tavra göre zekâtın
  diğer sarf yerleri de bu kapsama dâhil
  olmuş olurdu ve tekrar sayılması anlamsız
  olurdu.
Günümüzde “müellefe-i kulûb” -2
             ?var mıdır
• Müellefe-i Kulûb kalpleri kazanılmak,
  İslâm’a ısındırılmak veya kötülüklerinden
  emin olunmak istenen yahut
  Müslümanlara faydalı olacakları umulan
  kişilerdir.
• Kâfirler 2 kısımdır;

•       1- Kavimleri veya aşiretlerinde
    kendilerine itaat edilen ve Müslüman olup
    birçok insanın hidayetine yol açması için
    İslâm’a girmesi arzulananlar.

•      2- Şerrinden korkulan ve şerrini def
    etmek için hediye verilenler.
• Müslümanlar ise 3 kısımdır;
• 1- Müslümanların efendilerinden, riyâset
  bakımından kâfirlerin efendilerine denk
  olanlar. Kâfirlerin efendilerinin bunlara
  gıptayla bakıp İslâm’a girmelerini
  sağlamak için bunlara zekât verilir.
• 2- Kavmi içinde itaat edilen efendiler ki bu
  sayede iman ve cihatlarının kuvvetlenmesi
  sağlanır.
• 3- Kâfirlerin şerlerini def etmeleri için sınır
  boylarında ikamet eden Müslümanlar.
• Bu hisse kıyamete kadar bâkîdir. İslâm tarihinde Hz.
  Ömer’in bu sınıfa hisse vermemesi nassı iptal etmek
  değil, bilakis müellefe-i kulübün fiilen var olmamasından
  kaynaklanır.

• Bazıları – Subhi el-Mahmesânî, İzmirli İsmail Hakkı,
  Yunus Vehbi Yavuz, M. Said Hatipoğlu, Hüseyin Atay -
  Hz. Ömer’in bu uygulamalarını referans göstererek bu
  sınıfın hakkının neshini iddia ediyor. Hâlbuki yapılan
  nassın tatbikinde ve müellefe-i kulübün şartlarının
  tahakkukunda yapılan bir içtihattır. Hz. Ömer şartları
  gerçekleşmiş bulmamış ve onlara nassı tatbik
  etmemiştir.
• Şayet şartlar gerçekleşirse devlet başkanı müellefe-i
  kulûba zekât verebilir.
• Müellefe-i kulûb kavramına kimlerin dâhil
  olduğu konusunda farklı görüşler vardır.
• Ebû Zehra, İslâm’a yeni girmiş ve
  dolayısıyla kendi kavimlerinden ayrı
  kalmış kimselerin olduğunu belirtir. İşte bu
  insanlara Müslümanlık bir zorluk ve sıkıntı
  oluşturmasın diye zekât verilir. Bu, onların
  şirke dönme tehlikesini de izale eder.
• Sabırla dinlediğiniz için teşekkürler…

More Related Content

Zekat ve Güncel Zekat Meseleleri - R. Çarpar

  • 1. Güncel Fıkıh Problemleri Zekat ve Problemleri Hazırlayan : Recep ÇARPAR
  • 2. KAYNAKLAR 1- Mevsıli, el-İhtiyâr 2- Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc 3- İbn Kudâme, el-Muğnî 4- Cezîrî el-Fıkh alâ Mezâhibi’l-Erbaa 5- A. Zeydan, el-Mufassal fî Ahkâmi’l-Mer’e 6- Ö. Nasûhi Bilmen, Hukûk-i İslâmiyye Kamusu 7- Mahmûd Şeltût 8- Yûsuf el-Karadâvî, Fıkhu’z-Zekat 9- Muhammed Ebû Zehre, İslam’da Sosyal Dayanışma 10-Hayrettin karaman, İslam’ın ışığında Günün Meseleleri 11- Y. Vehbi Yavuz 12- Vecdi Akyüz, Mukayeseli İbadet İlmihali 13- Rıfat ORAL, Oruç ve Zekat 14- Mehmet ERDOĞAN, Zekat nisabının amacı dikkate alınarak günümüz standartlarına göre yeniden belirlenmesi 15- TDV İslam İlmihali 15- Zekat hakkında yazılmış çeşitli Tezler.
  • 3. GÜNCEL ZEKAT PROBLEMLERİ • 1. Bölüm: ZEKATA TÂBİ MALLAR: 1) Altın-gümüş ve bu ikisi dışındaki ziynetlerden zekat verilmesi gerekir mi? 2) Ticaret Malının Zekâtı (Alış, satış, piyasa fiyatından hangisi baz alınmalıdır?) 3) Deniz mahsullerinin zekatı 4) Müstefad Malın Zekatı, maaş, ücret ve serbest meslek kazançlarının zekatı 5) Alacakların Zekatı 6) Toprak mahsullerinin zekatı 7) Balın zekatı 8) Mudarabe ortaklığında zekat, 9) Kıymetli evrakların zekatı 10) Kuyumculara zekat düşer mi? • 2. Bölüm: Nisap Miktarı: 1) Nisap miktarı nasıl hesaplanır? 2) Zekata tabi mallar (altın, koyun, ticaret malı …) nisap miktarı belirlenirken toplanabilir mi? • 3. Bölüm: Zekatın Sarf Yerleri: 1) Zekatın sarf edileceği yerleri belirleyen Tevbe Suresi 60. ayetteki “Fî- sebilillah” kavramına kimler girer? 2) Günümüzde Müellefe-i kulûb var mıdır?
  • 4. ZEKATA TABİ MALLAR • 1- Altın-gümüş ve bu ikisi dışındaki ziynetlerden zekât verilmesi gerekir mi? • Hanefilere göre; Altın ve gümüşün basılmış parasından, külçesinden, süsünden ve kabından zekâtının verilmesi gerekir. • Cumhura göre; ise kadının süs eşyası zekâta tabi değildir. Çünkü bu, kadınlar içim mubahtır. Fakat altın ve gümüşten yapılıp kullanılması ve edinimi haram olan süs eşyasına – kaplar, kaşıklar, bıçak kabzaları vs. - ve erkeklere haram olan bilezik, halhal vs.ye icma ile zekât düşer.
  • 5. • Mahmud Şeltut, “Kadının huliyyâtından maksat, tezeyyün ise bunlar havâic-i asliyedendir” der. Fakat kadın bunları huliyyat adı altında ileriye dönük ihtiyaçlar için kenz ve iddihâr kastıyla elinde tutuyorsa o halde havâic-i asliyeden olmaz ve zekâtı gerekir. Zeydan ve Karadâvî de bu görüştedir.
  • 6. • Şâfiîlere göre; kadın ziynette israfa kaçarsa mesela 200 dinar (yaklaşık 850 gr.) ağırlığında ziynet bulundurursa bunların zekâtını vermesi gerekir. • Kadın hem kullanmak hem de ileride onu satarak nafakasına harcamak kastıyla ziynet edinmişse Zeydan ihtiyaten zekâtının verileceği kanaatindedir. Ancak baştan ihtiyaç için aldığı ziyneti ilerde ihtiyacı için satmaya niyetlenmişse zekâtı gerekmez.
  • 7. • Ziynet eşyaları çoğaldığında, tezeyyün için ihtiyaç ve kullanım azalır. Buna rağmen ve aslen bu kasıtla alınıp ileride nafaka için satılması niyetine rağmen onda zekât yoktur. • Altın ve gümüş dışındaki huliyyatta ittifakla zekât yoktur. Fakat bunların ticareti yapılıyorsa kıymeti üzerinden zekâtı verilmelidir.
  • 8. Ticaret Malının Zekâtı (Alış, satış, piyasa -2 (?fiyatından hangisi baz alınmalıdır • Ticaret mallarının nisabı hesaplanırken altın ve gümüşe ekleneceği hususunda ihtilaf yoktur. • Hanefilere göre ticaret malının kıymetinin sene başında ve sene sonunda nisabı bulması gerekir, yıl içindeki eksilmeler dikkate alınmaz. Ebû Zehra de bu kanaattedir.
  • 9. • Maliki ve Şâfiîlerde ise itibar sene sonunadır. • Sene sonundaki kıymetleri Diyanet ilmihaline göre maliyet fiyatına göre belirlenir. Bu aynı zamanda İbn Rüşd ve bazı fakihlerin görüşüdür.
  • 10. • Karadâvî meşhur olan görüşün cumhura ait olan rayiç (piyasa) fiyatıyla kıymetlendirilmesi olduğunu ve kendisinin de bu kanaatte olduğunu söyler. • Hanbelîlere göre; Ticaret mallarının zekâtı nakdî olarak ödenir. Şafiîlere göre de nakdi olarak verilir. Bu görüş, mezhebin cedid görüşü ve esah olan görüşüdür. Ebû Hanîfe’nin diğer görüşüne göre tacir muhayyerdir, ister kıymetini ister aynını verir.
  • 11. • Nisap hesaplanırken ticaretin döndüğü yer ve sabit eşyalar hesaba katılmaz. • Mesela şirketteki makineler, arabalar ve bina zekata tabi değildir. Sadece bu şirkette üretilen mallar ve para cinsinden değerler zekata tabiidir. Şirketin demirbaşları satıldığında bir yıl beklemeksizin bir kereye mahsus zekatları verilir. Müslüman tacir zekât ödeme vakti geldiğinde sermayesini, kârını, stoklarını, ödenmesi umulan alacaklarını ve ticaret malının dökümünü çıkarıp kıymetlendirerek elindeki paraya ekler ve tüm servetinden 40’ta 1 oranında zekâtını verir.
  • 12. 3- Deniz mahsullerinin zekatı • Bu konuda 3 görüş vardır: • 1- Dört mezhep imamı, bu konuda nass bulunmadığı için deniz mahsullerinin zekâta tabi olmadığı kanaatindedir. 2- İmam Ebû Yûsuf gibi, denizden çıkan inci, mercan, anber vs.yi madenlere benzetip zekatının 5’te 1 oranında olduğunu savunanlar vardır. 3- Toprak mahsullerine benzetip onda bir veya yirmi de bir diyenler vardır. Rıfat hocamıza göre; deniz ürünlerinin zekatı ticari mallara benzetilerek kırk da bir oranında verilmelidir.
  • 13. 4- Müstefad Malın Zekâtı • Müstefâd mal, önceden yokken sonradan mülkiyete geçen maldır. Maaş, ücret, ikramiye, geçici kazançlar, bağışlar, miras yoluyla edinilen servet bu kapsamdadır. • Eğer müstefâd, eldeki malın cinsinden değil ise çoğunluğa göre ayrı hükümdedir. Nisaba eklenmez. • Şayet elde bulunan nisap miktarı malın cinsinden ise eldeki mala eklenip üzerinden 1 yıl geçince zekâta tabi olur. Fakihler umumiyetle müstefâd malda da havelân-ı havlin şart olduğunu söyler.
  • 14. a- Maaş, Ücret ve Serbest Meslek Kazançlarının Zekatı • Fukahâ, genellikle bu gelirleri müstefâd kabul edip, üzerinden 1 yıl geçince nisabı dolduran miktarlarından 40’ta 1 oranında zekâtı gerekir demişlerdir.
  • 15. • Aralarında Karadâvî’nin de bulunduğu bazı muâsır âlimler yıllanma şartını gereksiz görürler. • Onlar da bu gelirleri müstefâd kabul eder ama İbn Abbas, Muâviye ve Ömer b. Abdülaziz’in “müstefâd maldan yıllanma şartı aramadan zekât tahsil etme” içtihadını tercih ederler. • Mesela; bir memurun maaşı normal ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra artıyor ve artanların yıllık toplamı nisabı dolduruyorsa yılsonu beklenmeden her ay maaşından zekâtını öder.
  • 16. 5- Alacakların Zekâtı • Fakihlerin çoğunluğuna göre alacaklar ikiye ayrılır: • 1-Tahsil edileceği umulan, borçlunun kabul ettiği ve ödeme imkânına sahip olduğu alacaklar; Bu durumdaki alacakların zekâtının verilmesi gerekir. • 2- Tahsil edileceği umulmayan, batak, borçlunun inkâr ettiği alacaklar; İbn Hanbel’den gelen bir rivâyete göre zekâtı yoktur, diğer rivayete göre ise kabzedilince geçmiş senelerin zekâtıyla beraber ödenmesi gerekir.
  • 17. • Şâfiîlerde esah görüş; kabzdan önce zekat verilmesinin vacip olmayışıdır. Kabzdan sonra önceki yılların zekâtı da ödenir. • Önceki yılların tamamının değil de 3 yılın zekatının ödenmesi gerektiğini söyleyenler vardır. • Hanefîlere göre alacaklar 3’e ayrılır: • 1- Kuvvetli alacaklar; Borç verilmiş paralar ve ticaret malı karşılığındaki alacaktır. Bunlar tahsil edildikten sonra geçen senelere ait zekâtları da verilir. Mükellef alacağından en az 40 dirhem tahsil etmedikçe zekât vermek zorunda değildir.
  • 18. • 2-Mutavassıt alacaklar; Ev kirası ve satılan evin bedeli gibi ticaret malı olmayan bir şey karşılığındaki alacaklara denir. Burada nisap miktarını kabzedene kadar zekât yoktur. Kabzedince yıllanma şarttır ve geçmiş yılların zekâtını da öder. • 3- Zayıf alacaklar; Miras gibi, bir şey karşılığı olmayan veya mehir, hul‘ bedeli ve kısastaki sulh bedeli gibi mal olmayan bir şey karşılığındaki alacaklardır. Tahsilinden sonra nisap ve yıllanma şartları gerçekleşirse zekâtı verilir.
  • 19. • Zeydan’a göre; râcih olan görüş borçlunun zimmetinde olduğu sürece zekâtın gerekmeyeceğidir. Alacak tahsil edildikten sonra diğer mallarla karıştırılır. Kendi başına nisaba ulaştığında veya diğer mallara eklendiğinde – eklenmesi caiz olan mallara – yıllanma gerçekleştikten sonra zekâtı gerekir. • Alacağın zekâtının vacip olmaması için iki şart vardır: • 1-Borcu veren zekâttan kaçmak için vermemelidir. Mesela yıllanma gerçekleşmemesi için karısına borç verene zekât vaciptir. • 2- Borçlu borcunu ödediğinde kabz etmemezlik yapılmamalıdır. Çünkü bu zekâttan kaçma kastına delâlet eder.
  • 20. 6- Toprak Mahsullerinin Zekâtı • a) Mezheplere göre hangi toprak mahsullerinin zekatı gerekir? • Bu konuda Hz. Peygamberden iki hadis nakledilmektedir: “Zekat ancak şu dört sınıf mahsulden alınır; Arpa, buğday, kuru üzüm ve hurma.” Diğer rivayet: “Acur, karpuz, nar, şeker kamışına gelince Rasulüllah onların zekatını affetti.” şeklindedir. İkinci rivayetteki affetti ifadesinden duruma göre bu ürünlerden de zekat alınabileceği anlaşılmaktadır. • İmam Ebû Hanîfe’ye ve İbn Hanbel’e göre toprağın bitirdiği tüm ürünler zekâta tabidir. • İmameyne göre 1 sene ilaçlanmadan kalabilen ürünler, Malikîler ve Şâfiîlere göre 1 sene muhafaza edilebilen gıda maddesi özelliğine sahip hububat cinsi ürünler zekâta tabidir.
  • 21. • Şâfiîler meyvelerden sadece hurma ve üzümün zekâtının verileceğini söyler. • 3 imama göre sebzeler öşre tabi değilken İmameyne göre; 1 sene bozulmadan kalabiliyorsa ancak o zaman zekâtı gerekir.
  • 22. • Ebû Hanîfe dışındaki tüm imamlara göre nisap 5 vesktir (653 kg). • Ebû Yûsuf’a göre zağferan ve pamuk gibi vesk ile ölçülemeyenler için şeri bir nass yoktur. Bu nisabı rey ile belirleme yolu da yoktur. O halde hakkında nass bulunanların kıymetine itibar edilir. Bu yüzden kıymet bakımından en düşüğüne itibar edilir. Mesela pamuk, arpa gibi vesk ile ölçülebilen en düşük değeri taşıyan tanelerden 5 vesk kıymetine ulaşırsa o zaman zekât gerekir.
  • 23. b) Ziraat için harcanan masraflar zekâttan düşer mi? • Bu hususta 3 görüş vardır: • 1- Günümüzde arazinin sulama masrafından ziyade sâir masraflar önemli bir yekûn teşkil etmektedir. Hz. Peygamber’in (sav) masrafla sulanan arazideki zekât oranını nısf öşr olarak bildirmesi, emek ve masrafla yapılan tarımı buna kıyaslamamıza imkân tanır. Dolayısıyla bu masrafları düşmeden 10’da 1 değil, 20’de 1 zekât gerekir diyebiliriz.
  • 24. • 2- Sulama dışında kalan girdilerin zekât matrahından düşülmesi, geri kalandan sulama usulüne göre zekât verilmesi gerekir. DİYK ve Karadâvî de bu kararı benimsemiştir. • 3- Bu masraflar nazara alınmaz. Mezhep imamlarının görüşleri bu doğrultudadır. Mevsılî zekât oranının öşrden nısf-ı öşre düşürülmesinin bir kolaylık olduğunu, bir daha düşürülmesinin yersiz olduğunu belirtir. Zeydan ve Bilmen de bu görüştedir.
  • 25. c) Zekât yükümlüsü toprağı işleyen ?midir? Yoksa toprak sahibi midir • İmam-ı Azam’a göre öşr, arazi sahibinden alınır. • İmameyn ve diğer 3 imama göre ise mahsul sahibinden alınır. Mezhepte müftâ bih olan görüş de budur. • Öşr arazisi muzâraa suretiyle işleniyorsa Ebû Hanîfe’ye göre zekât yine arazi sahibinden alınırken İmameyne göre arazi sahibiyle amil hisseleri nispetinde zekât verirler.
  • 26. • Ziraattaki ortaklıkta, çıkan ürün bölündüğünde kişilerin hissesine düşen, nisaba ulaşmasa da toplamı ulaşıyorsa zekatını verirler. Herkes hissesine göre zekata katılır.
  • 27. Balın zekatı -7 • Hanefî ve Hanbelî mezhebi balı zekâta tabi tutar. Ancak Ebû Hanîfe öşr arazisinde veya dağlarda olmasını şart koşar. Görüş ayrılığı hadislerin sıhhatinden kaynaklanmaktadır. Diğer iki mezhep hadislerin sıhhatinde problem görmüşlerdir. A. Zeydan tercihe şâyan görüşün zekâtın vücûbiyeti olduğunu belirtir.
  • 28. • Ebû Hanîfe’ye göre; balda nisap aranmaz. • Ebû Yûsuf’a göre balda nisap, ölçülemeyen kıymetlerden olduğu için en düşük değerli ölçülebilen maddenin 5 vesklik değeridir. • İmam Ahmet balın nisabını 10 fark veya farak olarak kabul etmiştir ki bu da 610 kg’a müsâvîdir. • Balın nisabının 5 kovan olduğunu söyleyenler de vardır.
  • 29. • Baldan ne kadar zekat verilmesi gerektiği konusunda: • Hanefi ve Hanbeliler, toprak ürünlerine kıyas ederek onda bir ve yirmi de bir demişlerdir. • Maliki ve Şafii alimleri ise ineğin sütüne kıyas etmenin daha doğru olacağını söylemişlerdir. Dolayısıyla Maliki ve Şafiilere göre balın zekatı yoktur.
  • 30. Mudarabe ortaklığında zekat -8 • Mudârebe ortaklığı için ayrılan mal, ticaret malı sayılır. • Hanbelîlerde mudârebe malı nisaba ulaşıp yıllanma olursa mal sahibi hem sermayesinin hem de kârının zekâtını verir. • Mesela kâr yarı yarıya ve mudârebe olmak üzere birine 50 bin TL verse ve üzerinden 1 yıl geçince bu mal 100 bin TL olsa mal sahibine 75 bin TL’nin zekâtını vermek vacip olur. Malı işleyenin kârı tek başına veya kendi malıyla birlikte nisaba ulaşmazsa ona zekât yoktur.
  • 31. Kıymetli evrakların zekatı -9 • a. Hisse Senetleri: • Hisse senetlerinin zekâtı hususunda 2 görüş vardır: • 1- Prof. Abdurrahman İsa’ya ait olan bu görüşe göre belirleyici olan şirketlerin iştigal alanıdır. • Şirket ticaretle uğraşıyorsa hisse senetleri değerlerinin 40’ta 1 oranında zekâta tabidir. • Şirket Sınâî ise bu da kendi içinde ikiye ayrılır: • a- Soğutma, nakliye, reklam şirketleri gibi sermayesi tamamen alet ve vasıtalara bağlanmış ise hisse senetleri değil yıllık karları nisabı bulur ve üzerinden bir yıl geçerse zekâta tabidir. • b- Petrol ve demir-çelik şirketleri gibi hem ticârî hem de sınâî ise hisselerin sabit sermaye dışında kalan değerleri ve kârları 40’ta 1 oranında zekâta tabidir.
  • 32. • 2- Ebû Zehra, Hallâf ve Abdurrahman Hasan’a ait olan görüşe göre hisse senetleri ticaret eşyası hükmünde olup şirket ayrımına gidilmez. Piyasa değerleri ve kârları nisaba ulaşıyorsa 40’ta 1 oranında zekâtı verilir. • Ebû Zehra bu konuda farklı bir görüşe de meyletmiştir. Bu görüşünde de amaç önemlidir. Hisse senetleri ticaret için kullanılıyorsa yıl sonundaki kıymetleri ölçüsünden 40’ta 1 olarak zekâtı verilir. Ama yatırım aracı olarak kullanılıyor ve sınâî hisse senetleri ise safi gelirin 10’da 1’i olarak zekâtı verilir. Aynı amacı güderek alınan ticari hisse senetlerinde ise zekât oranı her iki oran da olabilir.
  • 33. (b. Borç Senetleri (Tahvil, Bono • Borç senetleri sağlam alacak kategorisine girer. Her ne kadar faiz içeriyor olsa da, bu zekâtın vücûbiyetine engel değildir. • Abdurrahman İsa’ya göre zekâtı için vadesinin gelmesi, ele geçmesi ve mülkiyeti üzerinden 1 yıl geçmesi gerekir. • Esasında Cumhur fakihlerin görüşü tahsili umulan alacakların her sene zekâtının verilmesidir. Çünkü tahsili umulan borç sahibinin elindeki mal mesabesindedir.
  • 34. Kuyumcuların nasıl zekat -10 ?vermesi gerekir • Kuyumcular altın ve gümüşün ticaretini yaptıkları için stoklarındaki altınlar ticaret eşyası kabilindendir. Dolayısıyla zekâtlarını vermeleri gerekir.
  • 35. Bölüm: .2 NİSAP MİKTARI 1- Nisap miktarı nasıl hesaplanır? • Nisap miktarının hesaplanması konusunda birtakım farklı hesaplamalar, zekat hakkında görüş serdedenlerin kitaplarında ve ilmihallerde hemen göze çarpmaktadır. • Şüphesiz ki buna iki faktör yol açmıştır: • Birincisi şer’î ölçülerdeki ihtilaflar, • ikincisi de şer’î ölçünün mü yoksa örfî ölçünün mü muteber olduğu konusundaki ihtilaflardır.
  • 36. • İbn Âbidîn zekât nisabında şer’î ölçülerin geçerli olduğunu söyler. Fakihler arasında “Abdülmelik b. Mervan dinar ve dirheminin” şer’î dinar ve dirhem ölçülerine esas olacağı hususunda bir görüş ayrılığı yoktur. İcma vardır. Dünyanın çeşitli müzelerinde sergilenen A. b. Mervan dinarının ortalama ağırlığı yaklaşık olarak 4.24 gr’dır. Dolayısıyla altının nisabı 85 gr.dır. Zeydan ve Karadâvî de bunu kabul eder. • DİYK; 80.18 gr olarak karar kılmıştır. • Y. Vehbi Yavuz ise örfî dirhemi esas alıp 96 gr.’da karar kılar.
  • 37. Günümüzde hangi nisaba göre -3 ?amel etmek gerekir • Ebû Zehra, Karadâvî ve Hallâf’a göre değeri gümüşe göre daha az değiştiğinden altın esas alınmalıdır. • Hem nass hem de icmâ ile sabit olan 40 koyun veya 5 devenin de baz alınabileceğini söyleyenler de vardır. • Y.V. Yavuz bütün nisap miktarlarının ortalama değerlerinin alınabileceğini ifade etmiştir.
  • 38. • H. Karaman’a göre; normal şartlarda altının esas alınması, iktisâdî açıdan normal sayılmayan durumlarda ortalama yoluna gidilmesi zenginliği tespitte en uygun yol olarak gözükmektedir. • A. Zeydan gümüş nisabı ile altın nisabı arasındaki muhayyerliğe cevaz vermez. Çünkü asr-ı saadette altın ve gümüş nisabı müsâvî idi. O halde günümüzde tek ölçü gerekir. Seçime layık olan da altındır.
  • 39. • Ebû Zehra’nın tespitine göre Hz. Peygamber, altının nisabını belirtmemiştir. Fakat sahâbe gümüşün değerine eşit olan 20 dinarı takdir etmiştir. Bu yüzden 20 miskal altını tüm devirler için nisap miktarı kabul etmekte bir mahzur yoktur. • Prof.Dr. Mehmet Erdoğan, nisap miktarı konusunda TÜİK’in belirlediği açlık ve yoksulluk sınırlarının esas alınıp yoksulluk sınırı üstündekilerin, açlık sınırı altındakilere zekat vermelerini önermiştir. TÜİK’in hesaplamasına itibar edilmezse müftülüklerin her sene fitre miktarlarını belirledikleri gibi nisap miktarlarını da belirleyebileceklerini söylemiştir.
  • 40. Zekata tâbî mallar (altın, koyun, -4 ticaret malı …) nisap miktarı belirlenirken ?toplanabilir mi • Ebû Hanîfe’ye göre; altın ve gümüş kıymet olarak birbirine eklenir. • İmameyne göre; cüzleriyle eklenir. • Mesela bir kimsenin 10 miskal altın ve kıymeti 10 miskal eden 100 dirhemden az olan gümüş kabı olsa Ebû Hanîfe’ye göre zekat gerekirken, İmameyne göre gerekmez. Hayvanlar böyle değildir. Çünkü onlar muhtelif cinslerdir.
  • 41. Bölüm: .3 ZEKATIN SARF YERLERİ • 1) Zekatın sarf edileceği yerleri belirleyen Tevbe Suresi 60. ayetteki “Fî- sebilillâh” kavramına kimler girer? • Bu kavram, mutlak olarak kullanıldığında Allah yolunda savaşan gaziler ve mücahitler kastedilir. Zekâtta da bu sehimden zekâta hak sahibi olanlar, mücahitlerdir. Fıkıh âlimleri arasında bu anlayış üzerinde icma vardır. Savaşçı zengin olsa bile zekâta hak sahibidir. • Ebû Hanîfe’ye göre fakir olması şarttır. • Şâfiî ve Hanbelîlere göre mücahidin devletten maaş almaması gerekmektedir. • Hanefîler dışındaki 3 mezhebe göre cihat için yapılan sur, köprü ve barınak da bu fasla dâhildir.
  • 42. • Fıkıh âlimlerinin bu yaklaşımına rağmen bazı müfessirler, bu kavramın kapsamını genişletmekten kaçınmamıştır. F. Râzî ölülerin tekfini, köprü yapımı ve mescitlerin imaresi gibi birçok şeyi dâhil ederek her türlü hayırlı işin kastedildiğini beyan eder. • Sıddık Hasan Hân’a göre de lafız âmmdır ve tek bir çeşide hasredilemez, ama icmâ olduğundan dolayı cumhurun görüşü daha evlâdır.
  • 43. • Reşid Rıza cihat vurgusundan ayrılmadan cihadın kapsamını genişletmiştir. Ona göre zamanımızda İslâm davetçilerinin hazırlanıp küfür beldelerine gönderilmesi de fî sebîlillâh’tır. Şerî ilim medreseleri de bu sehimden alabilir. Onun önerisi şudur: Kılıçla savunma imkânı yoksa dil ve kalem ile İslâm’a davet ve onu savunmak için buralara zekât verilsin. A. Zeydan da bu hususta Reşid Rızâ’ya katılmaktadır.
  • 44. • M. Hamîdullah kapsamı daha da genişleterek dul kadınlar ve yetimler lehine yapılan hayır işlerini ve hastaneleri de bu sehimden faydalandırmanın gerekliliğine inanır. Mahmud Şeltût da Hamîdullah gibi düşünmektedir.
  • 45. • Sonuç olarak bu konuda Faruk Beşer’in kanaatini uygun bularak şunu söyleyebiliriz: Bu kavramı geniş tutmak iyi niyetten mütevellit olmakla beraber yersizdir. Zira çeşitli yerleri kapsam dâhilinde tutmamak oraların ihmalini gerektirmez. Ayrıca bu tavra göre zekâtın diğer sarf yerleri de bu kapsama dâhil olmuş olurdu ve tekrar sayılması anlamsız olurdu.
  • 46. Günümüzde “müellefe-i kulûb” -2 ?var mıdır • Müellefe-i Kulûb kalpleri kazanılmak, İslâm’a ısındırılmak veya kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut Müslümanlara faydalı olacakları umulan kişilerdir.
  • 47. • Kâfirler 2 kısımdır; • 1- Kavimleri veya aşiretlerinde kendilerine itaat edilen ve Müslüman olup birçok insanın hidayetine yol açması için İslâm’a girmesi arzulananlar. • 2- Şerrinden korkulan ve şerrini def etmek için hediye verilenler.
  • 48. • Müslümanlar ise 3 kısımdır; • 1- Müslümanların efendilerinden, riyâset bakımından kâfirlerin efendilerine denk olanlar. Kâfirlerin efendilerinin bunlara gıptayla bakıp İslâm’a girmelerini sağlamak için bunlara zekât verilir. • 2- Kavmi içinde itaat edilen efendiler ki bu sayede iman ve cihatlarının kuvvetlenmesi sağlanır. • 3- Kâfirlerin şerlerini def etmeleri için sınır boylarında ikamet eden Müslümanlar.
  • 49. • Bu hisse kıyamete kadar bâkîdir. İslâm tarihinde Hz. Ömer’in bu sınıfa hisse vermemesi nassı iptal etmek değil, bilakis müellefe-i kulübün fiilen var olmamasından kaynaklanır. • Bazıları – Subhi el-Mahmesânî, İzmirli İsmail Hakkı, Yunus Vehbi Yavuz, M. Said Hatipoğlu, Hüseyin Atay - Hz. Ömer’in bu uygulamalarını referans göstererek bu sınıfın hakkının neshini iddia ediyor. Hâlbuki yapılan nassın tatbikinde ve müellefe-i kulübün şartlarının tahakkukunda yapılan bir içtihattır. Hz. Ömer şartları gerçekleşmiş bulmamış ve onlara nassı tatbik etmemiştir. • Şayet şartlar gerçekleşirse devlet başkanı müellefe-i kulûba zekât verebilir.
  • 50. • Müellefe-i kulûb kavramına kimlerin dâhil olduğu konusunda farklı görüşler vardır. • Ebû Zehra, İslâm’a yeni girmiş ve dolayısıyla kendi kavimlerinden ayrı kalmış kimselerin olduğunu belirtir. İşte bu insanlara Müslümanlık bir zorluk ve sıkıntı oluşturmasın diye zekât verilir. Bu, onların şirke dönme tehlikesini de izale eder.
  • 51. • Sabırla dinlediğiniz için teşekkürler…