8. EVET
33
BU RAKAMI ÖMRÜNÜZÜN SONUNA KADAR
UNUTMAMANIZ DİLEĞİYLE.
AÅžAÄžIDA YAZILANLARI KENDÄ°NÄ°ZÄ° O TARÄ°HTE
O ASKERLERÄ°MÄ°ZÄ°N YERÄ°NE KOYARAK
OKUMANIZI RİCA EDİYORUM…
11. OSMAN PARTAL ANLATIYOR
Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim.
Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum.
Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför,
bir ara lastik patladığını söyleyip durdu.
Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm.
Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum.
Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık,
‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk’ diyor.
Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum.
Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı.
Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı.
Omzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu.
Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu.
‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı.
İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya.
Yani bizi bekliyorlardı.
12. DOĞULU - BATILI DİYE AYIRDILAR…
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük.
Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk.
‘TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız’
dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk.
Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup,
Doğulu - Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan
benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini
söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden
teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik.
Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı.
Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek
için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık.
Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum.
Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm.
Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık.
Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı.
Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip sıklaşmamızı
istediler. Yanımdaki arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim.
13. DEVREMİ ÖLÜ GÖRÜNCE BAYILDIM…
Sinirden titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların
emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım,
kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım.
Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti.
Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum.
Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce
mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından
anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz.
Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar,
ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı.
‘Anne, anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum.
Kendimi çimdikledim, ölmemişim.
Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım.
14. Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar…
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim.
Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu.
Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım.
Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki
Elmalı Karakolu’na gittim.
Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı.
Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık.
Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu.
Yani silahsız erlerin her biri için 50 mermi kullanmışlardı...
15. EVET, BU SAYIDAN ÇOK FAZLA GÜVENLİK
KUVVETİMİZ VE VATANDAŞIMIZ ÖLMÜŞTÜR.
AMA SÄ°LAHSIZ KATLEDÄ°LEN 33 VATAN EVLADI
ÅžEHÄ°T EDÄ°LEN BÃœTÃœN Ä°NSANLARIMIZIN
SATIR BAÅžI OLMALIDIR VE
KESÄ°NLÄ°KLE UNUTULMAMALIDIR.
16. BUNLARI NÄ°YE YAZDIM;
14 YIL ARADAN SONRA KATLEDÄ°LEN
VATAN EVLATLARI İÇİN KATLEDİLDİKLERİ
YERE NÄ°HAYET BÄ°R ANIT DÄ°KÄ°LMÄ°ÅžTÄ°R.
TAM 14 YIL SONRA…