2. A- AHLAKA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR
• Ahlâk felsefesi, felsefenin, insan eylemlerini ve bu
eylemlerin dayandığı ilkeleri konu alan dalıdır. Buna göre
ahlâk felsefesi, ahlâk alanında hakim olan ilkeleri, “iyi” ve
“kötü” nün ne olduğunu, ahlâklılığın ne anlama geldiğini ele
alır. Ahlâklılığın ne olduğu üzerinde durur; özünü ve
temellerini araştırır. İnsanın davranışlarında özgür olup
olmadığını sorgular. Hangi eylemlerin ahlâklı olabileceğini
irdeler. Bunlar için bir takım ölçütler koyar. Kısacası ahlâk
felsefesi, ahlâk hayatı üzerinde sistemli bir biçimde düşünme
ve soruşturmadır.
Her bilgi dalının kendine özgü kavramları ve özel terimleri
vardır. Ahlâk felsefesinin de “iyi”, “kötü”, “özgürlük”, “erdem”,
“sorumluluk”, “vicdan”, “ahlâk yasası”, “ahlâkî karar”, “ahlâkî
eylem” olarak belirlenen kavramları vardır. Şimdi bu
kavramların neyi anlattığını kısaca belirtelim.
3. • İyi: Ahlâk açısından yapılması uygun olan,
iradenin yapılmasına özgürce karar verdiği
eylemlerdir.
• Kötü: Ahlâk yasası açısından yapılması
uygun olmayan eylemlerdir.
• Özgürlük: İradeyi kullanarak istediğini
yapabilme halidir.
• Erdem: İradenin cesaret, cömertlik,
bilgelik gibi iyiyi yapmaya yönelmesidir.
• Sorumluluk: İnsanın bilerek ve iradeli
olarak yaptığı bir işin, bir davranışın
sonuçlarını kabullenmesidir.
4. • Vicdan: İyi ile kötüyü birbirinden ayırabilme
gücüdür. (Bireyin, kendi tutum ve eylemlerini
değerlendirme yetisi)
• Ahlâk yasası: Uyulması ahlâk açısından gerekli
ve geçerli olan kurallardır. Bu kurallar kişinin ne
yapması, ne yapmaması, davranışlarının nasıl
olması gerektiğini gösterir.
• Ahlâkî karar: Kişinin, ahlâk yasalarına kendi hür
iradesi ile uymasıdır. Bu uyma dışarıdan
herhangi bir zorlama ile değil, bireyin kendi
isteğiyle olmalıdır.
• Ahlâkî eylem: Ahlâk kurallarına uygun ve iradeli
olarak bir şeyi yapmaktır.
5. • 2. Ahlâk Felsefesinin Temel Soruları
• a. Ahlâkî eylemin bir amacı var mıdır?
• Bu soruya filozoflar farklı cevaplar vermişlerdir.
Ahlâkın amacını mutluluk - haz olarak açıklayan
filozoflardan Epiküros’a göre mutluluk;
yaşamdan “haz” alabilmektir. Haz, en yüksek
iyidir. Ancak bu haz duyusal bir haz olmayıp,
bedenin acılardan uzak olması, ruhun huzura
kavuşmasıdır. “Fayda”yı ileri süren filozoflara
göre mutluluk, insanın tutkularına engel olması,
toplumun çıkarının kişisel çıkarlardan üstün
tutulmasıdır. Kant’a göre ise ahlâkî eylemin
amacı mutluluk değil “ödev” olmalıdır. Ödev, iyiyi
istemedir. Bunun gerçekleşmesi ya da
gerçekleşmemesi önemli değildir.
6. –b. İnsan ahlâkî eylemde bulunurken özgür müdür?
Bu soruya filozoflar birbirine karşıt iki cevap vermişlerdir.
İnsanın eylemlerinde özgür olduğunu ya da olmadığını
savunanlar kendilerine göre psikolojik, sosyal, ahlâkî ve
hukuki kanıtlar ileri sürmektedirler. Eylemlerin özgür olduğunu
savunan filozoflar, kişinin kararlarında tamamen özgür
olduğunu ileri sürerler ve özgürlük için sınır tanımazlar.
Eylemlerin özgür olmadığını savunanlar ise her şeyin
önceden belirlenmiş olduğuna, insanın önceden belirlenmiş
olanları hiçbir şekilde değiştiremeyeceğine inanırlar. Bunlara
göre insan, rüzgarın önündeki yaprak gibidir. İrade içten ve
dıştan gelen etkenler tarafından belirlenir. İnsan karar alırken
içinde bulunduğu koşulların etkisindedir. Bu koşullar serbest
karar vermeyi önler.
7. • c. İnsan Neye Karşı Ahlâklıdır?
• Bu soruya bağlı olarak dört tür ahlâktan söz
edilebilir:
• • Dine karşı ahlâk: Dinin belirlediği kurallara
uymak esastır.
• • Doğaya karşı ahlâk: İnsanın doğaya
tepkilerinde kendini gösterir. Doğal varlıkları
korumak gibi.
• • Bireysel ahlâk: Bireylerin kendi öz güvenine
karşı bakışında söz konusudur. “Kendimden
utanıyorum” diyen birinin bu ifadesi, kendine
karşı ahlâkî durumunu ifade etmektedir.
• • Toplumsal ahlâk: İnsanın diğer insanlarla
ilişkilerinde ortaya çıkar. Başkalarının iyi niyetini
kötüye kullanmada olduğu gibi.
8. • d. Ahlâkın Kaynağı nedir?
• Bu konuda farklı görüşler vardır.
• • Ahlâkın dünyanın bir parçası olduğunu
söyleyenler vardır.
• • Ahlâkın doğa üstü bir varlıktan
kaynaklandığını ileri sürenler vardır.
• • Ahlâkı insan zihninin bir ürünü sayanlar
vardır.
9. • e. Ahlâk Yargısını Diğer Yargı Türlerinden
Ayıran Özellikler Nelerdir?
• • Ahlâk yargıları yapılması istenen bir eylemi
bildirir. Bunlar yaşama yönelik, olması gerekeni
belirten yargılardır.
• • Ahlâk yargıları değer içerdiğinden özneldir. “İyi”
ve “kötü” gibi değerler ortaya koyarlar.
• • Ahlâk yargıları değişkendir. Zamana ve
mekana göre değişir. Herkes için değişmez
yasalar ortaya koymaz.
• • Ahlâk yargıları normatiftir. Yapılması ya da
yapılmaması gerekeni belirtir. “Yalan söylemek
kötüdür” gibi.
10. • Olgu ve Değer Problemi
• "Olgu - Değer Problemi" ile olgu ve değer
arasındaki ilişkinin veya bir durum bildiren
olgusal önermelerden, değer yüklü önermelere
geçiş teşebbüsünün taşıdığı problem yada
problemleri kastedilir. Bu başlık altında şu tür
sorulara cevap arayacağız:
• Tasvir edici olgusal önermelerden değer
hükümlerini dedüksiyon yoluyla çıkarmamız
mümkün müdür, değil midir? Eğer böyle bir
çıkarım mümkünse, bu nasıl mümkün
olmaktadır; değilse niçin mümkün değildir?
Olgu ile değer arasında aşılması imkansız
mantıkî bir kopukluk var mıdır? Böyle bir
kopukluk varsa, bunu aşmanın mümkün
olduğu durumlar söz konusu mudur?
11. • Problem alanımızı daha da açıklığa
kavuşturabilmek için, dile getirdiğimiz
sorulan şu şekilde de formüle etmemiz
mümkündür: Değer hükümleriyle tabiî
veya tabiat üstü tasvir edici olgusal
önermeler arasındaki ilişkinin mantıki
statüsü nedir?
• Bu iki tür önerme arasında, geçerli mantıki
bir çıkarım mümkün müdür? Eğer
mümkünse, bu nasıl olmaktadır; değilse
niçin değildir?
12. • Durumu açıklığa kavuşturmak için tabiî ve tabiat
üstü iki olgusal önermeden hareketle iki örnek
verelim. Birinci örneğimiz, tabiatüstü olgusal
önermeden yapılabilecek çıkarımla ilgili olsun:
• Öncül: Tanrı hırsızlığı yasaklamaktadır.
• Sonuç: O halde hırsızlığı yapmamalıyım.
• İkinci örneğimiz, tabiî nitelikteki olgusal
önermeden yapılabilecek çıkarıma örnek olsun:
• Öncül. X, insana haz vermektedir
• Sonuç: O halde X'i yapmalıyım.
13. • Yapılan bu tür çıkarımlarda problem teşkil
eden husus şudur: Her iki örnekte de
öncüller bir durumu tespit etmektedir.
Mesela "Tanrı hırsızlığı yasaklamaktadır"
öncülünde Tanrı ile ilgili, bir durum tespiti
vardır. Oysa bu öncülden çıkarılan sonuç;
durumu tespit etmekten ziyade ya
yükümlülük bildirmekte, ya da ödev
yüklemektedir. Yani bu çıkarımda
öncülden tamamen farklı karakterde bir
sonuç önermesine geçilmektedir.
14. • Bu şekilde yapılan çıkarımlar geçerli midir,
değil midir? sorusuna verilecek cevap,
"olgu-değer problemi"ne bakış tarzına
göre değişecektir. Olgu ile değer arasında
mantıkî bir kopukluk gören, olgu'dan
değer'in çıkarılamayacağını savunanlara
göre, yukarıdaki çıkarımlar geçersizdir.
Çünkü öncülümüz, bütünüyle durum
bildiren tasvir edici karakterde olgusal bir
önermedir; değer'i içermemektedir. Bu
yüzden de böylesi bir öncülden değer
yüklü bir sonucu çıkarmak geçersiz bir
çıkarımdır.
15. • Olgu ile değer arasında mantıkî bir
uçurum görmeyenlere göre ise, yukarıdaki
çıkarımlarımız geçerlidir. Çünkü olgu ile
değer arasında şu veya bu şekilde
kurulabilecek mantıkî bir bağ vardır. Bu
sebepten her türlü olgusal ifadelerden
olmasa da, hiç değilse bazılarından
dedüksiyon yoluyla değer hükümlerini
çıkarmak mümkün olabilmektedir.
16. • GENEL AHLÂK TEORİLERİ
• Erdem Ahlâkı
• Bu teorinin ilk temsilcileri olarak Sokrates ve
Platon zikredilebilir.
• Sokrates, insanın davranışlarının iyi-kötü
şeklinde ahlâkî bir tasnife tabi tutulacağını, iyi
ve kötünün ise bilgiye, dolayısıyla akla dayan-
dırılacağını belirtir. Bilgi insanı doğru davran-
maya, doğru davranma ise mutluluğa ulaştırır
ki, sonuçta bilgiyle mutluluk, yani erdem aynı
şey olurlar. Mahiyeti iyi olan bilginin elde
edilmesi, iyi ile kötünün birbirinden ayırt
edilmesini sağlar ki, iyiyi kötüden ayıran kimse
bilgeliğe ulaşır. Bu da mutlu olmayı sağlar.
Dolayısıyla bilgiden doğan erdem, yani
ahlâklılık ile mutluluk sonuçta aynı noktada
birleşirler.
17. • Erdem, Sokrates'e göre "bilinen ve
uygulanan hakikattir"; "iyiyi kötüden
ayırma bilgisi" ise, adalettir. Keza
“insanın kendini bilmesi” olgun bir
ahlâkî şahsiyete ulaşmada temel
esastır. Kötülük ve suç insanın
kendini bilememesinden,
bilgisizliğinden kaynaklanır.
18. • Sokrates'in ahlâk felsefesini esas alan Platon,
onu metafizik ilkelerle destekleyerek
temellendirmeye çalışır. Ona göre erdem; "iyi
idesi çevresinde birikmiş ve adalet idesi
tarafından buyrulmuş aşkın normların (idelerin)
karşılığından başka bir şey değildir."Platon'un
kavram idealizmini ortadan kaldırmaya çalışan
Aristoteles'e göre, varlık, madde ve formdan
oluşur ki, bunlar ayrı ayrı birbirine dayanarak
mutlak ve saf forma (Tanrıya, iyiliğe), yani
"sevilen şey seveni nasıl kendine çekiyorsa"
öylece ulaşırlar.
19. • Bu bakımdan in-sanın davranış normu kendi en
iyi formunu tamamlamak, özünü ya da tabiatını
üst derecede gerçekleştirmek olmalıdır. Bu da
akılla olur; dolayısıyla erdemlilik akla uygun bir
hayatı yaşamakla anlamını kazanır.
Nikhomakhos Ahlâk'ında erdem bir tür
alışkanlık, herşeyi "tam ortada" dengede
tutacak bir tutum ola-rak nitelendirilir.
Aristoteles'e göre, toplum halinde yaşamak
durumunda olan insan, hayvan ile Tanrı
arasında bir bağlantı noktası olup tabii bir olay
olan toplumun da belli bir amacı vardır: Üyeleri
arasında erdemi geliştirmek.
20. • Bunun için normlar gerekir. Öte yandan evrendeki her
varlık mutluluğu arar, ona yöne-lir; çünkü hayatı anlamlı
ve değerli kılan bu-dur. Fakat mutluluğun kapsamı
değişkenlik gösterebilir. Mutluluğu sağlayan belli başlı
dört değerden söz edilebilir ki, bunlar; haz, şe-ref,
zenginlik ve düşünce hayatıdır. Bu sonun-cusu en yüce
amaçtır. İşte insan faaliyetini bu amaca yönelterek onu
gerçekleştirmelidir. Bununla birlikte her varlık türünün
kendine has en yüce iyisi vardır. Ahlâk felsefesinin göre-
vi en iyinin ne olduğunu belirlemek, ruhların erdemli ve
mutlu olması için akla uygun olan yolu göstermektir.
Aristoteles ferdi mutluluğun ah-lâkın esası olduğunu
kabul eden eudaimonist (mutluluk ahlâkı) anlayışların
(Bentham, Mill, Spencer vb.) habercisi de olmuştur.
21. • Stoik Ahlâk
• Stoa okulunun kurucusu Kıbrıslı
Zenon’dur. Zenon, doğru, erdemli ve
mutlu yaşamın temelini dünyaya bağlı
olmakta, yani devlet ve tanrıya bağlı
olmamakla kurmuştur. Stoacılar da “akıl
gücü” ile tutku ve duygularını denetleyip
insana zararlı şeylerden uzak durmayı
tercih etmişler. Böylelikle kapılar
duygusuzluğa açılır. Zenon’a göre;
insanın topluluk halinde yaşaması akla
uygun bir içgüdüdür.
22. • Stoa, Helenizm’in tipik felsefesidir. Roma
İmparatorluğu’nda çok yaygındır. Ahlâk
öğretisi Zenon felsefesinin temel
konusudur. Entelektüel, dünya- nesne-
insan ilişkisini bilmeyen kişin erdemli
olamadığı, mutluluğu yakalayamadığı,
bilgeliğin sadece erdemlilikle elde
edilebileceği bir ahlâk öğretisidir.
23. • Hayat, doğal olarak istenen, değer verilendir.
Her şeyin dayanağıdır, ama tamamen iyi
değildir, gerektiğinde vazgeçilebilmelidir. Zâten
bu da Zenon’un intihar nedenlerindendir. Stoa’da
eylemler, doğru ya da ödeve uygundur. Doğru
eylemler ruhun birliği, ödeve uygun eylemler ise
akıldan değil, varlığı koruma içgüdüsünden
doğan, akıl karşısında haklı çıkabilen
eylemlerdir.. Stoa ahlâkı doğru yasalar ve
kuralların ancak akıl yolu ile bulunabileceği bir
ahlâktır.
• Epictetos da ahlâkını şöyle belirtir:“Bilge odur
ki kimseyi kötülemez, kimseyi övmez, kimseden
yakınmaz, kimseyi suçlamaz….”
24. • Stoa bilgeliği, olayların anlaşılmasıdır. Böylelikle
doğaya karşı konulmaz, boyun eğilir ve iyiliğe
katılınır. İyi= Doğru= Yaşam= Akıl= Tanrı
denklemine göre mutlu olmak, yaşamın
pürüzsüz, uyumlu akışıdır. Bilge kişi mutludur.
(Zâten, istediği olunca insanlar neden mutsuz
olsun ki? Stoacılar bir şeyler isteyemezler mi?
• “İyi olan yararlı olabilendir.” demiş Sextus
Empricus. Stoalıların yararlısının teknik bir
anlamı yoktur, ölçüsü insan değildir. Yararlı
yaşam doğrultusunda gidendir, ki bu da
Tanrı’nın dilediği yolda gitmesi, KADERdir.
25. • Stoalılar için mantık, düşünce ile ilgili
değildir sadece iyi bir limana varmak için
araçtır. Bilgelik daha çok bir dansçılığa
benzer, sadece dansçının ne yapacağına
bağlıdır. Stoalılar için fizik bir ahlâktır ve
akılla bağlantısı olan yaşamın bir
bölümüdür.
26. • Ödev Ahlâkı:
• Bu ahlâk teorisinin en tipik örneği Kant
ahlâkıdır. Kant'ın ahlâk felsefesinin temel
kav-ramları şunlardır:
• a) İyi isteme (veya irade);
• b) Ödev;
• c) Ahlâk yasası veya buyruğu (Kate-
gorik Emperatif);
• d) Özgürlük (İrade özgürlü-ğü, ahlâkî
özerklik).
27. • İyi isteme, doğrudan ve kendiliğinden iyi
ve mutlak değeri olan; "dünyada,
dünyanın dışında bile; İyi bir istemden
başka kayıtsız şartsız iyi sayılabilecek
hiçbir şey"dir. (Ahlâk Metafiziğinin
Temellendirilmesi). İyi istemeyi belirleyen,
aydınlatan ve açıklayan ödev kavramıdır.
Kant iyi istemenin ödevle bağlantısında
insanın eylemlerini şöyle sınıflandırır:
Ödeve aykırı olanlar, Ödeve uygun olanlar
(eğilimden çıkan, ödevden çıkan).
28. • Ödev ve bununla ilgili olarak erdem,
ahlâklılık ve iyi idelerinin deneyden
bağımsız olarak apriori gerçeklikleri vardır.
Ödev idesinin deneyden bağımsız apriori
geçerli oluşu ahlâk yasası varsayımına
dayanır ki, Kant'a göre ahlâk yasası "aklın
bir faktumu (olgusu)"dur. Ayrıca ahlâkî
isteme, eğilimlerden gelen ve mut-luluğa
erişmeye çabalayan bir istemeden
temelde ve ilke olarak bütünüyle başkadır.
Çünkü ahlâkî isteme, yasa düşüncesiyle
belirlenmiştir.
29. • Yani duygulara, eğilimlere bakmaksızın sadece
"ödev" olarak vardır ve öyle yaşanır ki, ödevin
severek yapılmasıyla, yasaya saygı-dan dolayı
yapılması önemli değildir. Çünkü "Ahlâk yasası
dolaysız olarak istemeyi belirler." Ödev kavramı
nesnel olarak, eylemin yasaya uygunluğunu
ister; öznel olarak, yani maksimleri bakımından
ise, “istemenin yasayla belirlenmesinin tek yolu
olarak yasaya saygı ister." Ödevin kaynağı ise,
• Kant'a göre, manevî dünyaya ilişkin olan ve
"doğanın mekanizminden bağımsız ve özgür"
olan kişiliğimizdir. Ahlâk Yasası kişiliğin özerklik
(otonomi), evrensellik. İnsan kişiliğine saygı
ilkeleriyle iç içedir.
30. • Kant'a göre ise ahlâkî eylemin amacı mutluluk
değil "ödev" olmalıdır. Ödev, iyiyi istemedir.
Bunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi
önemli değildir. Ona göre bir eylem, "ödev"
duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse,
ahlâkîdir. Kant'a göre bir eylemin gerisindeki
ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan daha
önemlidir. "Öyle davran ki, eylemine ölçü
aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa
haline gelebilsin" ilkesi onun evrensel ahlâk
anlayışını ortaya koymaktadır. İnsanlar, ahlâk
yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek
şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.
31. • Faydacı Ahlâk:
• Bireye fayda sağlayan şeyler iyi, fayda
sağlamayan şeyler kötüdür. Bu anlayış ahlâkî
eylemin sonucuna değer vermekte, ahlâkî
eylemin değerini onun vereceği sonuca
bağlamaktadır. Faydayı ve başarıyı iyinin ölçütü
sayan bu anlayışa göre de evrensel ahlâk
yasası yoktur. Hedonizm, insanı “bio-fizyolojik
bir hayvan”a indirgemektir. İnsan hayatta elde
edebildiği kadar zevki yaşamalıdır. Hedonist
öğretilerin arasında bazı nüanslar olmakla
birlikte, temel amaçlarının hazzın miktarının
arttırılması ile mutluluğu bir tutma ve acıdan
mümkün olduğunca uzaklaşma olduğu
söylenebilir. Bu bakımdan hepsi de maddeci bir
felsefe üzerine düşüncelerini kurarlar.
32. • Mesala, Epiküros, evrenin, ruhun hatta ilâhların
da maddi atomlardan meydana geldiklerine
inanır. Epiküros hayvanları örnek alarak hazcılık
düşüncesini geliştirir. Eğer hayvanlar acıdan
kaçıp hazza yöneliyorlarsa, bizim de böyle
davranmamız gerektiğini düşünür. Ancak o,
hazzı sadece maddi zevk alma ile
sınırlandırmayarak, ikiye ayırırı: Statik ve
dinamik. Epiküros’a göre bedeni hazlar (statik)
hiçbir zaman tatmin edilemez, bu hazların
peşinde koşanlar hiçbir zaman huzur
bulamazlar. İnsanı mutlu kılacak hazlar, bütün
bir hayat boyu sürecek kalıcı ve sürekli (dinamik)
hazlardır.
33. • Diğer hedonist ahlâk anlayışlarında ve modern
çağda ortaya çıkan faydacı ahlâk öğretilerinde
zevk ve çıkar temel hedef olmaktadır; iyi olan
sadece bireye faydalı olandır. Birey yani tek tek
insanlar önce gelir. Günümüzde hâkim olan
bireycilik anlayışının temelinde de bu felsefeler
yatmaktadır. Hatta evrimci çatışmacı ideolojiler
de bu felsefelerden beslenmektedir. Toplum
çıkarı da tek tek insanların çıkarını aramasına
bağlıdır. Vahşi kapitalizm olarak nitelenen
siyasal felsefe kendini böylece meşrulaştırır.
34. • 5- Çağdaş Ahlâk teorileri:
• A. Ahlâk Yasasını Sübjektif Temelde
Açıklayanlar
• Sübjektif özellikleri savunan filozoflara
göre, insanların ahlâkî eylemlerinde
kendilerine yol gösteren bir ahlâk yasası
vardır. İnsandan bağımsız olmayan yasa,
varlığını insanın öznel yaşamından alır ve
karşısına, davranışlarını belirleyen bir
buyruk biçiminde çıkar. "Dürüst ol",
"İnsanları sev" gibi.
35. • Bergson: Ona göre doğru bilginin ölçütü
sezgidir. İnsan neyin iyi neyin kötü
olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir.
İnsan, içinden gelen sezgiye uyarak
hareket ederse (yoksula yardım edip
etmeme gibi) iyi olanı, ahlâkî olanı yapmış
olur.
36. • Mill: İyi ve kötünün ölçütü faydadır. İyinin
ölçütü olan mutluluk, yalnızca eylemde
bulunanın değil, ilgili herkesin
mutluluğudur. Mill, çok sayıda insana en
yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini
benimser. Böylece evrensel ahlâk
yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu
mutluluk gibi öznel bir ilkeye dayandırmış
olmaktadır.
37. • Bentham: Yaşamda değerli olan şeyin
haz olduğu görüşündedir. Ona göre en
yüce haz, olabildiğince çok sayıda insana
en yüksek düzeyde fayda sağlayan
hazdır. Bu anlayışa göre insan yalnızca
kendi hazzını ya da mutluluğunu değil,
birlikte yaşadığı diğer insanların da
yararını ve mutluluğunu düşünmelidir. O
halde tek başına insan için değil, herkes
için faydalı olan, yasa olarak kabul
edilmelidir.
38. • B. Ahlâk Yasasını Objektif Temelde
Açıklayanlar
• Sokrates: İnsanın eylemlerini belirleyen
bir takım temel normlar ve değerler vardır.
Bu değerlerin kaynağı insanda değildir.
İnsanın nasıl eylemde bulunacağına, bu
değerler ışığında akıl karar vermelidir.
• Platon: Bir eylemin iyi ya da kötü
olmasını, "İyi ideası"na uygun olup
olmamasına bağlıyor.İnsanın en yüksek
amacı, İyi ideası'na ulaşmaktır.
39. • Aristoteles: Aristoteles'e göre insan,
mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan
kaçınmalı, orta yolu seçmelidir. Gözü kara
ile korkaklık arasında orta yol olan
cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta
yol olan cömertliği seçmelidir.
40. • Spinoza: Spinoza'ya göre evren, “Makro
Kozmos” ve “Mikro Kozmos” olarak
ikiye ayrılmıştır. Başlangıçta bir olan bu iki
evren, insanın duygu ve tutkularının esiri
olması yüzünden ayrışmıştır. Neyin iyi,
neyin kötü olduğu Makro Kozmosun
doğasında belli ve gizlidir. İnsan duygu ve
tutkularının esiri olmaktan kurtularak
“Makro Kozmos”un doğasına geri dönüp
bu ilkelere sahip olmalıdır.
41. • İ. Kant: Kant'a göre ise ahlâkî eylemin amacı
mutluluk değil "ödev" olmalıdır. Ödev, iyiyi
istemedir. Bunun gerçekleşmesi ya da
gerçekleşmemesi önemli değildir. Ona göre bir
eylem, "ödev" duygusundan dolayı
gerçekleştirilmişse, ahlâkîdir. Kant'a göre bir
eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve
sonucundan daha önemlidir. "Öyle davran ki,
eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için
genel bir yasa haline gelebilsin" ilkesi onun
evrensel ahlâk anlayışını ortaya koymaktadır.
İnsanlar, ahlâk yasalarını tüm insanlar için
geçerli olabilecek şekilde koydukları için
evrensel ve mutlaktır.
42. • Dinler ve Ahlâk
• İSLÂM AHLÂKI
• İslâm Öncesi Ahlâk
• İslâm Ahlâkının Kaynağı
• İslâm Ahlâkının Temel Kavramları
• İslâm Ahlâkının Temel İlkeleri
• AHLÂK-HUKUK İLİŞKİSİ
• İslâm Fıkhının Ahlâkî Zemini
• Küllî Kaideler Açısından Ahlâk-Hukuk
İlişkisi
• Hukuk Teorileri ve Ahlâk