1. Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri
3. Aşk, çeşitli sanat dallarının vazgeçilmez konusu olmayı
sürdürmekle birlikte, bilimsel araştırmaların özellikle
de psikolojinin de ilgi odaklarından biri haline
gelmiştir
4. İnsanlar yalnız yaşayamayan, başkalarıyla birlikte var
olan ve yakın ilişkiler arayan canlılardır
Yakın ilişki ya da aşk, bazen kişisel bir ilişki, bazen
kişisel ilişkilerin özel bir öğesi ya da bir özelliği, bazen
de bir insanın diğerine duyduğu belli bir duyguyu
belirtmek için kullanılmaktadır
Burada önemli olan, yakın ilişki ya da aşk için her
zaman bir “diğer” kişinin olması gerektiğidir
5. Aşk, biliş, duygu ve davranışları içeren karmaşık ve
dinamik bir sistemdir
Araştırmacıların aşkı ele alış biçimleri de, bakış
açılarına göre değişmektedir
Bu bakış açılarının bazıları bireysel ya da toplumsal
özelliklere, kimileri evrimsel geçmişe, kimileri de
nöropsikoloji alanındaki bulgulara dayanmaktadır
6. Aşk;
Freud’a göre, cinselliğin yüceltilmesi
Harlow’a göre bağlanma davranışı
Fromm’a göre ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış
Tennov’a göre ise, bilişsel etkinliği devre dışı bırakan,
geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin
verdiği duyarlı tepkidir
7. Maslow, aşkı ikiye ayırmıştır
1. Kişinin güvensizliğiyle gelişen ve düşük düzeydeki
duygusal ihtiyaçları ifade eden «yetersizlik aşkı»
2. Yüksek düzeyde duygusal ihtiyaçları içeren ve
özellikle kendini ve diğerini gerçekleştirme isteğini
ifade eden «aşık olmak»
8. Bilim dünyasında en temel sorulardan biri; aşkın, içten
gelen bir eğilim mi olduğu yoksa sosyal öğrenmelerle
mi oluştuğu yönündedir ve bu görüşlerin ikisi de kabul
görmektedir
Yapılan bir çok araştırma sonucunda çeşitli duygu,
davranış ve tutumları içeren sadece aşk faktörü olduğu
sonucuna varılmıştır
9. Aşk ilişkilerindeki normallik ve patolojiyi inceleyen
Kernberg, aşkı varoluşsal boyutta benlik sınırlarının
terk edilmesi olarak tanımlamıştır
Kernberg, aşkı dinamik bir bakış açısıyla ele almış ve
aşkın karşıdaki kişiye yöneltilmiş sevgi ilişkisinden ve
cinsel bir arzuya dönüştürülmüş olan uyarılma ve
agresif enerjilerden ibaret olduğunu vurgulamaktadır
10. Kernberg’e göre aşk;
Kendilik ve nesne tasarımlarının kaynaşmasıyla oluşan
duyarlılık,
Karşıdaki kişiyle özdeşim,
Karşıdaki insanı ülküleştirme,
Tutkulu bir özellik taşıyan cinsel-nesne ilişkisi
Süperego yatırımlarından oluşan karmaşık bir
duygusal yapıdır
11. Bağlanma kuramına göre gelişim devamlılık gösterir,
dolayısıyla ana babalarla erken yaşlarda yaşanan
ilişkiler gelecekte kurulacak olan ilişkileri şekillendirir
Son yıllarda yapılan araştırmalar, bir yandan ana-baba-
çocuk ilişkileri ile yetişkin ruh sağlığı arasındaki bağı
açıklamaya, bir yandan da erken çocukluk
yaşantılarının yetişkinin bağlanma stilleri ve kimlik
gelişimi ile ilişkisini incelemeye yönelmişlerdir
12. Bowlby ve Ainsworth’un tanımladığı bağlanma
çeşitleri üzerinde yapılan araştırmalarda, çocukluktan
gelen bağlanma örüntülerinin yakın ilişkilerin
kalitesini, dengesini ve memnuniyet düzeyini
etkilediği belirtilmiştir
13. Bartholomew ve Shaver, çocukluktaki bağlanma
figürleri ile ilişkilerin, ileride kişinin yakın ilişkisindeki
beklentilerini, duygularını, savunmalarını etkilediğini
belirtmişlerdir
Shaver ve arkadaşları, bağlanma türleriyle romantik
aşkı ilişkilendirerek, kişilerin bebeklikteki bağlanma
stillerinin, aşık oldukları kişilerle ilişkilerini
belirlediğini savunmuşlardır
14. Lee aşkı renklere benzetmiş, aşkın birden çok boyutu
olabileceğini ve bu bağlamda çok boyutlu aşk biçimleri
şeklinde sınıflandırmıştır
Gökkuşağındaki bütün renkler kırmızı, sarı ve mavi
olmak üzere üç ana renkten kaynağını almaktadır
15. Lee’nin aşk çeşitleri
Eros (tutkulu aşk)
Ludus (oyun gibi aşk)
Storge (arkadaşça aşk) olarak üç ana aşk çeşidinden
oluşur
Diğer aşk çeşitleri, bu üç ana aşkın bileşimiyle oluşur
Lee, aşkın bu üç ana çeşidine aşkın birincil renkleri
adını vermiştir
16. Lee, tutkulu aşkı kırmızıya, oyun gibi aşkı sarıya ve
arkadaşça aşkı ise maviye benzetir
17. Lee’ye göre aşkı renklerle açıklamanın iki yararı vardır
1. İnsanlar nasıl farklı renkleri tercih edebiliyorlarsa,
benzer biçimde farklı aşk türlerini tercih
edebileceklerinin farkına varırlar
2. Geçmişte yaşanılan aşk deneyimleri daha farklı
değerlendirilebilirler
18. Güçlü bir fiziksel çekimle başlayan aşk tipidir
Bu tip aşk, sevecenlik, iletişimde açıklık, ilişkide
güvende olma, tutku, ilişkiye güvenli bağlanma ile
ilişkilidir
19. İhtirasa değil benzerliğe, birbirini gözetmeye ve ilgileri
paylaşmaya dayanan, arkadaşlığın ön planda olduğu,
zamanla gelişen aşk biçimidir
20. Aşkın oyun ya da keyifli bir yaşantı olarak algılandığı
aşk biçimidir
Bu tip aşk, bağlayıcılığı düşük, eğlencesi ön planda,
cinselliğin ve tutkunun önemli olduğu, yoğun
duygusallıktan yoksun, kısa süreli ve çok eşliliğe açık
bir ilişki türüdür
21. ‘Tutkulu aşk’ ve ‘oyun gibi aşk’ türlerinin bir araya
gelmesiyle ortaya çıkmaktadır
Bağımlı aşk olarak da adlandırılmaktadır
Kıskançlık, güvensizlik ve sahipleniciliğin hakim
olduğu bu aşk türünde yoğun duygular ön plandadır
İlişkileri sorunlu olsa bile, genelde ilişkiyi bitiremezler
İlişkiyi bitirenler genellikle karşı taraf olur
Ayrılığın olumsuz etkilerini uzun süre üstlerinden
atamazlar ve ilişkilerinde ve ilişkileri bittikten sonra
acı çekmekten hoşlanırlar
22. ‘Arkadaşça aşk’ ve ‘oyun gibi aşk’ türlerinin bir
bileşimidir
Birlikte olunacak kişinin, eğitim, meslek, aile gibi bazı
özelliklerinin önemli olduğu, ilişkinin uyumuna ve
devam edeceğine, olumlu bir gelecek sağlayabileceğine
inanılan aşk türüdür
23. ‘Tutkulu aşk’ ve ‘arkadaşça aşk’ türlerinin bir araya
gelmesiyle ortaya çıkan aşk türüdür
Kişi aşkı bir görev gibi görür
Bu aşk türünde kişi karşıdakini kusurlarına rağmen
sever, bağlayıcı ve destekleyicidir
24. Levinger ve Snoek’un İlişki Düzeyleri Modeli
Bu modelde, dört ilişki düzeyinden söz edilir
1. Sıfır ilişki düzeyinde, birbirinin varlığından habersiz iki
kişiden söz edilmektedir
2. Fark etme olarak adlandırılan düzeyde, kişilerde
kişilerarası ilişki yoktur. Yalnızca kişilerden biri, diğerinin
dış görünümünün farkına varmıştır
3. Yüzeysel ilişki düzeyinde ise, kişiler arasında ilişki vardır
4. Dördüncü düzeyde, karşılıklı ilişkiler yer almaktadır. Bu
düzeydeki ilişkiler, kişilerin etkileşimlerinin yoğunluğu
boyutunda değişmektedir
Bu kurama göre ilişkiler bu dört düzey arasında ileriye ve
geriye doğru değişiklik gösterebilir
25. Hinde’nin Kişilerarası İlişki Modeli
Bu görüşe göre ilişkiler davranışlar dizisi olmayıp,
etkileşimler dizisidir
İlişkiler, onları meydana getiren kişilerin
etkileşimlerinden doğarlar ve değişik boyutlarda
tanımlanır
26. Bu boyutlar;
Etkileşimlerin içeriği, çeşitliliği, niteliği, farklı
etkileşimlerin göreceli sıklık ve örüntülerinden doğan
nitelikleri, ilişkideki kişilerin davranışlarındaki
karşılıklı birbirini tamamlayıcılık, benzerlik,
kendilerini ve ilişkide bulundukları kişileri algılayış ve
bu algıların ideal kişi ve ilişki kavramlarına benzerliği,
kişilerin ilişkinin devam ve gelişmesine bağlılıkları
olarak belirlenmiştir
27. Üçgen Aşk Kuramı
Sternberg’e göre aşk, yakınlık, tutku ve bağlılık öğeleri
olan bir kavramdır
Yakınlık, tutku ve bağlanma öğelerinin farklı
bileşimleri, üçgen aşk kuramı çerçevesinde tanımlanan
sekiz aşk türünü ortaya çıkartır
28. 1. Beğenme/Hoşlanma (Yakınlık): Bir kişinin bir diğer
kişiye kendini yakın hissetmesi, ona karşı bir sıcaklık
beslemesi; ancak, o kişiye karşı belli bir tutku ya da uzun
süreli bir bağlanma hissetmemesi olarak tanımlanır
2. Çılgınca aşk (Tutku): Bir görüşte aşk olarak
tanımlanabilir. Kişinin gerçekte aşık olduğu kişiye değil
de, kafasında hayal ettiği kişiye karşı aşkının bir saplantı
haline dönüşmesidir. Çılgınca sevme davranışı, seven
kişi tarafından çok kolay bir şekilde ortaya konulur.
Doğru koşullar altında bu tip aşk hemen ortaya çıkar ve
kişi, zihinsel ve fiziksel olarak aşk nesnesinden çok
çabuk uyarılma özellikleri gösterir
29. 3. Boş aşk (Bağlanma): Bir kişinin bir başka kişiyi sevdiğine
karar vermesi ve bu aşkı devam ettirmesi; ancak, ilişkinin
yakınlık ve tutku barındırmaması sonucu boş aşk ortaya
çıkar. Uzun yıllar süren, ancak doğal duygusal içeriklerin ve
fiziksel çekimin zaman içinde yok olduğu ilişkiler bu tür aşka
girer. Kültürden kültüre değişmekle birlikte, bu tür aşklar
uzun ilişkilerin sonunda ya da başında olabilir.
4. Romantik aşk (Yakınlık+Tutku): Romantik aşk,
beğenmenin yanı sıra, kişilerin birbirlerine karşı fiziksel ve
zihinsel açıdan çekici gelmesi durumunda oluşur. Bu aşkın
olması için, fiziksel ve duygusal olarak eşlerin birbirine karşı
ilgi duyması gerekir. Bağlanma gerekli değildir. Bu tür aşkta
gelecekte birlikte olmama durumu söz konusu olabilir.
30. 5. Arkadaşça aşk (Yakınlık+Bağlanma): Bu tür aşk, uzun
süren bir arkadaşlık ilişkisine benzer. Tutku unsuru
ilişkide söz konusu değildir. Bir çok romantik aşk ilişkisi
arkadaşça aşk ilişkisine dönüşebilir ve tutku ortadan
kalkınca yerini yakınlık alır. Tutku, uzun zaman sonra
ilişkide derinden hissedilen bağlılığa dönüşebilir.
İnsanların arkadaşlığa dönüşen ilişkiler yaşama
düşüncesine alışmaları kişiden kişiye değişir.
31. 6. Aptalca aşk (Tutku+Bağlanma): Bu tür aşk Hollywood
tarzı bir aşktır, filmlerde olduğu gibi insanlar tanışıp,
ardından kısa bir süre içinde evlenirler. Zaman içinde
gelişen yakınlık unsuru göz ardı edilip, yalnızca tutkuya
dayanarak bir bağlanma yaratılır. Aptalca aşk, stresin
oluşmasına uygun bir ortam yaratır. Bu tür aşkta,
bireyler tutkuyu ilişkinin temeline yerleştirirler ancak,
tutku azaldığında hayal kırıklığına uğrarlar
7. Mükemmel aşk (Yakınlık+Tutku+Bağlanma): Özellikle
romantik ilişkilerde her insanın istediği aşk türüdür.
32. 8. Aşksızlık: Bu tür aşkta üç unsurun hiçbiri
bulunmamaktadır. Bu tür ilişki, bilinen ve yaşanılan
kişilerarası ilişkilere iyi birer örnektir. Bu tür ilişkiler
nedensel etkileşimleri içerir ve hatta bu tür ilişkide
arkadaşlık bile söz konusu değildir. Genellikle zorunlu
ilişkilerdir
33. Evrimsel Kökenli Biyolojik Aşk Kuramı
Evrimsel bakış açısıyla aşk insanların başarılı
üremelerini sağlayan bir uyum mekanizmasıdır
Bu uyum, iki insanı onların bakımına gereksinimi olan
bir bebeğin ana babası olmaları için birbirine
bağlamaktadır
34. Aşk eylemleri temel amacı türü devam ettirmek olan
bugüne ilişkin amaçlara hizmet eder
Bu yakın amaçlar; kaynak sergileme, sadakat ve
koruma, bağlılık ve evlilik, cinsel yakınlık, üreme,
kaynak paylaşımı ve ana babalık yatırımıdır
35. İstenilen bir eşi kendine çekmek için temel kaynakları
göstermek önemlidir
Kaynak sergileme türünden aşk eylemlerine örnek
olarak, kadının erkeğe yemek hazırlaması ve erkeğin
kadına bir çiçek alması gibi davranışlar gösterilebilir
36. Sadakat ve koruma amacına ulaşmayı sağlayan aşk
eylemlerinin de evrimsel bir biyolojik temeli vardır
Sadakat ve koruma amaçlarından ilki, eşlere bağlılığı
garanti etmektir
37. Cinsel yakınlık duygusal yakınlığı da içerebilir ve en
azından ilişkinin ileri dönemlerinde heteroseksüel
aşkın önemli bir parçasıdır
Cinsel yakınlık ve üreme bir kadının üretici değerinin
göstergesi olarak görülebilirken, erkeğin de
kaynaklarını (maddi destek, koruma) paylaşması
üreticiliğinin yerine getirilmesi olarak görülmektedir
38. Erkeğin para, yiyecek, barınak gibi kaynakları
paylaşması, kadının güvenliğini ve çocuklara yapılacak
yatırımın nesnesini sağlama amacına hizmet eder
Evrimsel yaklaşıma göre aşık olan iki birey tarafından
dünyaya getirilen çocuklar bir eş bulup, kendileri de
üreyebilecek olgunluğa gelemezlerse, aşkın ilk altı
görevi evrimsel olarak başarıyla tamamlanmış
sayılmamaktadır
39. Romantik aşk kuramları incelendiğinde tutkulu aşk ve
romantik yakınlık olmak üzere iki kuram dikkati
çekmektedir
40. Tutkulu Aşk Kuramları
a) Stendhall’ın Tutkulu Aşk Kuramı
Stendhall, tutkulu aşkı yedi süreçte ele alarak
açıklamalarda bulunmuştur
1. Birinci süreç olan beğenme sürecinde aşıklar,
sevgilileriyle etkileşime girer ve birey, sevdiğini fiziksel
olarak çekici bulmaya başlar.
2. İkinci süreç beklenti sürecidir. Sevenler, sevdikleriyle
geçirecekleri mutlu anlarını düşünürler. Bu bağlamda
bireyler hayal kurarlar.
41. 3. Ümit süreci üçüncü süreci oluşturmaktadır. Taraflar
aşık olup olmayacaklarına ilişkin yeterli ümidin olup
olmadığını göz önünde bulundururlar. Bu süreçten sonra
aşk doğmaktadır
4. Tutkulu aşkın doğmasıyla birlikte görülen süreç de
romantik çekicilik sürecidir
5. Billurlaşma sürecinde aşık, sevgilisiyle birlikte yeni
güzellikleri keşfeder. Birey, sevdiğiyle yaşamın daha da
güzel olduğunu anlar. Bu sürecin sonunda, güçlü bir
istek olan tutku ortaya çıkar
42. 6. Birey, sevdiği tarafından geri çevrilme korkusu
yaşamaya başlayarak ayrılma sürecine girmektedir.
Belirsizlik ve uzaklık, bu süreci başlatmaktadır. Birey
sevgisinden şüphe duyarak, sevgisinin karşılıklı olup
olmadığını düşünmeye başlar
7. İkinci billurlaşma sürecinde bireyler, bu aşkın sürüp
sürmeyeceğini gerçekçi bir şekilde düşünmeye başlarlar.
Sonuçta doğan aşk ya ölecektir ya da çabalarla yaşamaya
devam edecektir
43. b) Hatfield, Berscheid ve Walster’ın Tutkulu ve
Arkadaşça Aşk Kuramı
Hatfield ve Walster’e göre tutkulu aşk diğerleriyle bir
bütün olmak için duyulan yoğun istektir
Tutkulu aşkta bireyin sevgiliye ulaşması bireyde,
mutluluk duygusuna, heyecana, fiziksel uyarılmaya ve
bireyin cinsel olarak doyum yaşamasına neden
olmaktadır
Karşılık görmediğinde ise, boşluk, kaygı, endişe,
kıskançlık duygusu, kuşku, acı, düş kırıklığına ve
umutsuzluk duygularına yol açar
44. Tutkulu aşk psikolojik olarak derin uyarılma durumudur
Arkadaşça aşkın tutkulu aşktan belki de en önemli farkı,
yakınlık kavramı konusundadır
Tutkulu aşkta bireyler yakınlık özlemi içindeyken,
arkadaşça aşkta kişiler yakınlığı çoktan elde etmişlerdir
Tutkulu aşk haz ve gizemle beslenirken, arkadaşça aşk
yalnızca keyifle beslenir
Tutkulu aşk, bir süre, insanın bütün varlığını egemenliği
altına alır ve günlük yaşamın diğer alanlarına çok az bir
enerji kalır
45. Romantik Yakınlık Kuramı
Moss ve Schwebel’e göre yakınlık, bireylerin sosyal
gelişimlerini, kendilerini ayarlama düzeylerini ve fiziksel
sağlıklarını etkilemektedir
Yakınlığın fiziksel hastalıkların ve zihinsel bozukluklar
oluşmasında da engelleyici olduğu da ortaya konulmuştur
Moss ve Schwebel romantik yakınlığı beş etkenle açıklayarak
bu etkenlerin tamamı bir ilişkide bulunursa, o ilişkinin ideal
ilişki olabileceğini belirtmişlerdir
Ancak, her zaman bu etkenlerin hepsi aynı ilişkide yer
almamaktadır
46. Moss ve Schwebel’e göre ideal ilişkiyi sağlayan etkenler;
1. Bağlılık
2. Duygusal yakınlık
3. Bilişsel yakınlık
4. Fiziksel yakınlık
5. Karşılıklılık
47. Araştırmacılar, beyin içindeki bazı biyokimyasalların,
aşkla ilgili olduğunu bulmuşlardır
Nöropsikolojik bakış açısına göre, aşık olma süreci
genetik, hormonlar ve psikolojik deneyimlerle
oluşmaktadır
Bu etkenlerin bileşimi, uygun eşi bulduran içsel bir
rehberdir
İçsel yol göstericiler “aşk haritası” olarak adlandırılır
48. Hormonal açıdan bakıldığında romantik aşkın sinyalleri,
yanakların kızarması, kalp atışının hızlanması ve ellerin
terlemesi şeklinde kendini belli etmektedir
Aşık olunduğunda asıl etki, beynin hipotalamus
bölgesinden salınan çeşitli kimyasalların etkisiyle vücudun
içinde meydana gelmektedir
Aşık olmaya başlandığında hipotalamustan salgılanan
kimyasallar beynin hipofiz bölgesine bir mesaj iletmekte,
hipofiz ise kendi hormonlarını kan dolaşımına vermektedir
Bu aşamadan sonra ise cinsellikle ilgili hormonlar hızlı bir
şekilde kana karışmaktadır
49. Adrenalin, aşığın kalp atışının hızlanmasından ve
terlemesinden sorumludur
Dopamin, aşık birinin karşısındaki insanı aklından
çıkaramamasından ve ona büyük bir tutkuyla bağlı
olmasından sorumludur
Aşkın bağımlılık evresinde oksitozin ve vazopressin
etkili olmaktadır
Oksitozin, doğum sırasında da salgılanır ve anne ile
bebeği arasındaki bağın oluşmasında da etkilidir
50. Androstenol denilen erkek teninde bulunan kimyasal
ve onun kokusu kadınlara çekici gelmektedir. Ancak,
bu kimyasal, kadınlar yumurtlama döneminde değilse
itici bir etki yaratmaktadır
Uzun süreli ilişkilerde eşler arasında bağlanma
gerçekleşir. Bu aşamada sevgilinin yanında olmak,
beyinde endorfin salgılanmasını uyarır bu da, güvenlik
ve sükunet duygusu verir
51. Aşkın en önemli özelliği, aşkın her zaman bitmesi ve
ardından sevgi, öfke ya da nefret gibi başka duygulara
dönüşmesidir
52. Atak H., Taştan N. (2012). Romantik İlişkiler ve Aşk.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches
in Psychiatry, 4(4), 520-546.
Uzun-Özer, B. ve Tezer, E. (2008). Aşka İlişkin Tutum
Biçimlerinin Olumlu ve Olumsuz Duyguları
Yordayıcılığı. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Dergisi, III, 30, 19-29.