ݺߣ

ݺߣShare a Scribd company logo
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ<br />TUTANAK DERGİSİ<br />68’inci Birleşim<br />3 Mart 2010 Çarşamba<br />ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün sizlerle, 1997-2007 yılları arasında, yaklaşık on yıl süreyle, gerek öğretim üyesi olarak gerekse rektörlük dışındaki tüm idari görevlerde çalışma onurunu yaşadığım, ülkemizin çok güzel bir mimariye sahip ve giderek gelişen üniversitelerinden birisi olan Dumlupınar Üniversitesinde yaşanan ve duyanlara “Bu kadarına da pes!” dedirtecek bir konuyu paylaşmak üzere gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.<br />Umarım, bu konuşmamın ardından sorumlular küçük hesapları bırakıp kamu adına görevlerini yerine getirerek daha büyük mağduriyetlerin yaşanmasının önüne geçeceklerdir.<br />Sizlere, önce, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinin kısa geçmişini özetleyerek bugüne gelmek istiyorum. Tarih 2 Aralık 2007, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007/12785 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla Kütahya’da kurulmuştur. 7 Şubat 2008, Üniversite Rektörlüğünün fakülte bünyesinde bölüm, ana bilim dalı ve bilim dalı açılmasına ilişkin teklifi YÖK Genel Kurulunca kabul edilmiştir. 22 Mayıs 2008, 5765 sayılı Kanun’la söz konusu Fakülteye 362’si akademik, 498’i de idari olmak üzere toplam 860 kişilik kadro tahsisi yapılmıştır. Eylül 2008 TUS sonuçlarına göre Dumlupınar Üniversitesi tıpta uzmanlık programı kontenjanına yerleştirilen 19 tıp doktoru, Tıp Fakültesi araştırma görevlisi kadrolarına atanmışlardır. <br />16 Nisan 2009, YÖK Tıp Eğitimi Komisyonu üyelerinin olumlu görüşleri doğrultusunda, YÖK Genel Kurulunun 11514 sayılı Kararı’yla Fakülteye 2009-2010 eğitim öğretim yılında 25 öğrenci alınması uygun görülmüştür. 21 Ocak-19 Ağustos 2009 tarihleri arası Rektörlük tarafından YÖK Başkanlığına gönderilen beş farklı resmî yazıyla, toplam 5 profesör, 10 doçent, 32 yardımcı doçent olmak üzere 47 öğretim üyesi ve 6 TUS araştırma görevlisi kadrosuna kullanım izni istenmiş ancak bu yazıların hiçbirisine cevap dahi alınamamıştır. 8 Eylül 2009, 22 Ekim 2009 ve 25 Ocak 2010 tarihli Rektörlük yazılarıyla, anılan kadro talepleri ve önemi YÖK Başkanlığına tekrar hatırlatılmış ancak bugüne kadar bu yazıların da hiçbirisine cevap alınamamıştır. <br />Bilgi Edinme Yasası gereğince normal bir vatandaşın dahi on beş gün içerisinde bilgilendirildiği ülkemizde önemli bir kurumun bu tutumunu yüce Meclisin ve vatandaşlarımızın takdirlerine bırakıyorum. <br />18 Şubat 2009, YÖK Yürütme Kurulunca Fakültede öğretim üyesi bulunmadığı gerekçesiyle Tıp Fakültesinde daha önce göreve başlayan 19 araştırma görevlisinin eğitim öğretimlerine başka tıp fakültelerinde devam etmelerine karar verilmiştir. 30 Eylül 2009, 2009 Eylül dönemi tıpta uzmanlık sınavı için Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine verilen ve ÖSYM sınav kılavuzunda yayınlanan 6 araştırma görevlisi kontenjanına YÖK Başkanlığınca aynı gerekçeyle kullanım izni verilmemiş, tercih aşamasında sınav kılavuzunda değişiklik yapılarak Tıp Fakültesinin araştırma görevlisi kontenjanları kılavuzdan çıkarılmıştır. <br />5 Ekim 2009, Tıp Fakültesi, tüm bu olumsuzluklara rağmen, 25 öğrencisiyle lisans eğitimine başlamış ve sağlık yüksekokulunda bulunan 19 yardımcı doçentin katkısıyla ve diğer birimlerdeki öğretim üyesi desteğiyle bugüne kadar gelmiştir. Aynı zamanda, Tıp Fakültesi uzun yıllardır yüz otuz yataklı hastanesiyle de Kütahya halkına üçüncü basamak sağlık hizmetleri vermeye devam etmektedir.<br />Değerli milletvekilleri, Kütahya’da yaşayan herkesin kuruluşundan son derece memnun olduğu Tıp Fakültesinde yukarıda özetlediğim ve sadece üniversite yönetiminin bildiği bu olaylar Ekim 2009’da Kütahya basınına yansımıştır. Kütahya’nın sorunlarının tartışılması amacıyla Sayın Vali, milletvekilleri, Rektör, Belediye Başkanı ile Sanayi ve Ticaret Odası yetkililerinin katıldığı bir toplantıda, Sayın Rektör, basına yansıyan haberler hakkında toplantıya katılanları bilgilendirerek sorunun çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. <br />Bu toplantının ardından, milletin bir vekili olarak, önce Sayın YÖK Başkanını telefonla aradım, kendisinin dört gün izinli olduğu bildirildi. İki gün sonra Sayın YÖK Başkan Vekili geri dönerek beni aradı. Konuyu kendisine anlattım. Kendisi de konuyu bildiğini ancak kadro kullanım izinlerine Sayın Başkanın kendisinin karar verdiğini ve talebimizin Sayın Başkana iletileceğini ifade etti. Ben de kendisine teşekkür ederek sorunun çözümünü beklediğimizi belirttim. Aradan geçen yaklaşık iki haftalık sürede herhangi bir gelişmenin olmadığını öğrenince konuyu, yazılı soru önergesiyle önce Sayın Millî Eğitim Bakanına, ardından bütçe görüşmeleri sırasında bizzat soru sorarak Meclis gündemine taşıdım.<br />(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) <br />BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız.<br />ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. <br />Zamanı içerisinde cevaplanmayan önergeye iki buçuk ay sonra Millî Eğitim Bakanlığınca verilen cevabi yazıda “Konuya ilişkin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının yazısı gereğince 2009 yılı içerisinde kullanma izni talep edilen 3 profesör, 21 yardımcı doçent, 25 öğretim görevlisi ve diğer yardımcı kadroların üniversiteye tahsis edildiği, diğer taleplerin değerlendirmede olduğu beyan edilmektedir.” şeklinde yazı geldi. Bu konuyu Rektörle paylaştım ve maalesef verilen kadroların Tıp Fakültesi kadrolarıyla hiç ilgisi olmadığını ve diğer fakültelere verilen kadrolar olduğunu öğrenince gerçekten şok oldum ve şaşırdım. Elbette ki konu iktidar partisinin değerli yetkililerinin de gündemindedir ve bu konuda bir öğrenci toplantısında, maalesef bir yetkilinin “Önce Rektörünüzün değişmesi lazım, sonra işler düzelir.”  dediğini bir tutanakla ben de aldım, mutlaka diğer yetkililer de almıştır. <br />Konu vahim ve acildir. Konunun çözümü talebiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)<br />
Dpü kadro sorunlari

More Related Content

Dpü kadro sorunlari

  • 1. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ<br />TUTANAK DERGİSİ<br />68’inci Birleşim<br />3 Mart 2010 Çarşamba<br />ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün sizlerle, 1997-2007 yılları arasında, yaklaşık on yıl süreyle, gerek öğretim üyesi olarak gerekse rektörlük dışındaki tüm idari görevlerde çalışma onurunu yaşadığım, ülkemizin çok güzel bir mimariye sahip ve giderek gelişen üniversitelerinden birisi olan Dumlupınar Üniversitesinde yaşanan ve duyanlara “Bu kadarına da pes!” dedirtecek bir konuyu paylaşmak üzere gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.<br />Umarım, bu konuşmamın ardından sorumlular küçük hesapları bırakıp kamu adına görevlerini yerine getirerek daha büyük mağduriyetlerin yaşanmasının önüne geçeceklerdir.<br />Sizlere, önce, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinin kısa geçmişini özetleyerek bugüne gelmek istiyorum. Tarih 2 Aralık 2007, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007/12785 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla Kütahya’da kurulmuştur. 7 Şubat 2008, Üniversite Rektörlüğünün fakülte bünyesinde bölüm, ana bilim dalı ve bilim dalı açılmasına ilişkin teklifi YÖK Genel Kurulunca kabul edilmiştir. 22 Mayıs 2008, 5765 sayılı Kanun’la söz konusu Fakülteye 362’si akademik, 498’i de idari olmak üzere toplam 860 kişilik kadro tahsisi yapılmıştır. Eylül 2008 TUS sonuçlarına göre Dumlupınar Üniversitesi tıpta uzmanlık programı kontenjanına yerleştirilen 19 tıp doktoru, Tıp Fakültesi araştırma görevlisi kadrolarına atanmışlardır. <br />16 Nisan 2009, YÖK Tıp Eğitimi Komisyonu üyelerinin olumlu görüşleri doğrultusunda, YÖK Genel Kurulunun 11514 sayılı Kararı’yla Fakülteye 2009-2010 eğitim öğretim yılında 25 öğrenci alınması uygun görülmüştür. 21 Ocak-19 Ağustos 2009 tarihleri arası Rektörlük tarafından YÖK Başkanlığına gönderilen beş farklı resmî yazıyla, toplam 5 profesör, 10 doçent, 32 yardımcı doçent olmak üzere 47 öğretim üyesi ve 6 TUS araştırma görevlisi kadrosuna kullanım izni istenmiş ancak bu yazıların hiçbirisine cevap dahi alınamamıştır. 8 Eylül 2009, 22 Ekim 2009 ve 25 Ocak 2010 tarihli Rektörlük yazılarıyla, anılan kadro talepleri ve önemi YÖK Başkanlığına tekrar hatırlatılmış ancak bugüne kadar bu yazıların da hiçbirisine cevap alınamamıştır. <br />Bilgi Edinme Yasası gereğince normal bir vatandaşın dahi on beş gün içerisinde bilgilendirildiği ülkemizde önemli bir kurumun bu tutumunu yüce Meclisin ve vatandaşlarımızın takdirlerine bırakıyorum. <br />18 Şubat 2009, YÖK Yürütme Kurulunca Fakültede öğretim üyesi bulunmadığı gerekçesiyle Tıp Fakültesinde daha önce göreve başlayan 19 araştırma görevlisinin eğitim öğretimlerine başka tıp fakültelerinde devam etmelerine karar verilmiştir. 30 Eylül 2009, 2009 Eylül dönemi tıpta uzmanlık sınavı için Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine verilen ve ÖSYM sınav kılavuzunda yayınlanan 6 araştırma görevlisi kontenjanına YÖK Başkanlığınca aynı gerekçeyle kullanım izni verilmemiş, tercih aşamasında sınav kılavuzunda değişiklik yapılarak Tıp Fakültesinin araştırma görevlisi kontenjanları kılavuzdan çıkarılmıştır. <br />5 Ekim 2009, Tıp Fakültesi, tüm bu olumsuzluklara rağmen, 25 öğrencisiyle lisans eğitimine başlamış ve sağlık yüksekokulunda bulunan 19 yardımcı doçentin katkısıyla ve diğer birimlerdeki öğretim üyesi desteğiyle bugüne kadar gelmiştir. Aynı zamanda, Tıp Fakültesi uzun yıllardır yüz otuz yataklı hastanesiyle de Kütahya halkına üçüncü basamak sağlık hizmetleri vermeye devam etmektedir.<br />Değerli milletvekilleri, Kütahya’da yaşayan herkesin kuruluşundan son derece memnun olduğu Tıp Fakültesinde yukarıda özetlediğim ve sadece üniversite yönetiminin bildiği bu olaylar Ekim 2009’da Kütahya basınına yansımıştır. Kütahya’nın sorunlarının tartışılması amacıyla Sayın Vali, milletvekilleri, Rektör, Belediye Başkanı ile Sanayi ve Ticaret Odası yetkililerinin katıldığı bir toplantıda, Sayın Rektör, basına yansıyan haberler hakkında toplantıya katılanları bilgilendirerek sorunun çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. <br />Bu toplantının ardından, milletin bir vekili olarak, önce Sayın YÖK Başkanını telefonla aradım, kendisinin dört gün izinli olduğu bildirildi. İki gün sonra Sayın YÖK Başkan Vekili geri dönerek beni aradı. Konuyu kendisine anlattım. Kendisi de konuyu bildiğini ancak kadro kullanım izinlerine Sayın Başkanın kendisinin karar verdiğini ve talebimizin Sayın Başkana iletileceğini ifade etti. Ben de kendisine teşekkür ederek sorunun çözümünü beklediğimizi belirttim. Aradan geçen yaklaşık iki haftalık sürede herhangi bir gelişmenin olmadığını öğrenince konuyu, yazılı soru önergesiyle önce Sayın Millî Eğitim Bakanına, ardından bütçe görüşmeleri sırasında bizzat soru sorarak Meclis gündemine taşıdım.<br />(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) <br />BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız.<br />ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. <br />Zamanı içerisinde cevaplanmayan önergeye iki buçuk ay sonra Millî Eğitim Bakanlığınca verilen cevabi yazıda “Konuya ilişkin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının yazısı gereğince 2009 yılı içerisinde kullanma izni talep edilen 3 profesör, 21 yardımcı doçent, 25 öğretim görevlisi ve diğer yardımcı kadroların üniversiteye tahsis edildiği, diğer taleplerin değerlendirmede olduğu beyan edilmektedir.” şeklinde yazı geldi. Bu konuyu Rektörle paylaştım ve maalesef verilen kadroların Tıp Fakültesi kadrolarıyla hiç ilgisi olmadığını ve diğer fakültelere verilen kadrolar olduğunu öğrenince gerçekten şok oldum ve şaşırdım. Elbette ki konu iktidar partisinin değerli yetkililerinin de gündemindedir ve bu konuda bir öğrenci toplantısında, maalesef bir yetkilinin “Önce Rektörünüzün değişmesi lazım, sonra işler düzelir.” dediğini bir tutanakla ben de aldım, mutlaka diğer yetkililer de almıştır. <br />Konu vahim ve acildir. Konunun çözümü talebiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)<br />