4. Yapılandırmacılık yaklaşımında katkıda bulunan
birçok araştırmacı ve kuramcı vardır . Bunlar:
Jean Piaget, John Dewey , Lev Vygotsky
,Jarome Bruner ,Von Glasersfeld ‘dir.
Bu kuramcılar yapısalcı yaklaşımın çeşitli
şekillerde incelemişlerdir.
5. Piaget'ye göre,( Bilişsel
Yapılandırmacılık) şemalar her karşılaştığı
yeni durumu eski bilgileriyle açıklamaya
çalışır.
Piaget Teorisi, bilme, anlama, yorumlama ve
öğrenme eylemlerini gerçekleştirmeyi
sağlayan zihinsel etkinliklerin genel adıdır.
Biliş insanın, kendini ve çevresini anlama ve
öğrenme eylemlerini gerçekleştirmesini
sağlayan zihinsel etkinlikleri gösteren bir
kavramdır. İnsan böylesi zihinsel etkinlikleri
gerçekleştirebilen bir organizma olduğu için
“düşünen” bir varlıktır. Doğumundan
ölümüne insanın geçirdiği fiziksel gelişimin
benzeri bir biçimde, biliş de gelişim gösterir.
Kısaca, bilişsel gelişim doğumundan
başlayarak insanın anlama/yorumlama ve
öğrenme biçiminde hem nitelik hem de
içerik açısından giderek yetkinleştiği bir
sürece işaret etmektedir
6. Bilgi edinme ve anlam oluşturma, bireyin kişisel
eylemidir. Biliş üzerine, çevrenin ve sosyal
bağlamın etki düzeyinin çok az olduğunu ileri
sürer. Bilişsel Yapılandırmacılık bilgi işleme
süreciyle ilişkilidir ve dayanağı bilişin süreçleri
üzerinedir. Piaget’ye göre öğrenme bir sorun
çözme işlemidir. Bu sorun çözme etkinliklerden
kaynaklanan bilgi ne taklit edilir ne de
doğumdan gelir. Çocuk tarafından etkin bir
şekilde yapılandırılır. Bu şekilde, düşünce
etkinlikten doğar, etkinlik içselleştirilir ya da
zihne yerleştirilir ve düşünce böyle gelişir.
Gelişen zihin, sürekli bir dengelenme
sürecindedir ve özümleme ve uymaya bağlıdır.
Bu süreç beş temel aşamada açıklanır:
7. Önceki bilgilerin harekete geçirilmesi: Öğrenme bilgilerin
birbiri üzerine inşa edilmesi ile oluşur.
Yeni bilginin kazanılması: Birey tarafından bilginin
bütününün, ilgili parçalarının ve parçaları arasındaki
anlamsal ilişkilerin kavranabilmesidir.
Bilginin anlaşılması: Bu süreç özümleme ve uyumsama
sürecidir. Bireyde var olan bilişsel yapılar ile yeni bilgi
çelişmiyorsa bilgi anlaşılmış demektir (özümleme). Bir
çelişki söz konusu ise birey önceki bilişsel yapılarında yeni
düzenlemelere gidecek ve kazanılan bilgiyi var olan
bilgileriyle kaynaştırmaya çalışacaktır (uyumsama).
Bilginin uygulanması: Öğrenilen bilginin uygulanması, o
konuyla ilgili problemlerin çözümlerine ulaşılması sürecini
içerir.
Bilginin farkında olunması: Bireyin öğrendiği bilginin ve
problemi çözerken kendisini çözüme götüren etkinliklerin
bilincinde olmasıdır.
8. 1) Zeka: Piaget’e göre zeka, organizmanın
çevreye uyum sağlama yeteneğidir. Dolayısıyla
birey yaşadığı çevreye uyum sağladığı sürece
zekidir. Bu uyum testle ölçülemez.
Zeka sayısal olarak ölçülemeyeceği için Piaget,
zeka testlerine karşı çıkmıştır.
2) Şema (Bilişsel Yapı): Doğuştan getirilen
nesne, olay ve olguların yerleştirildiği en basit
çerçevedir. Şemalar çevreyle etkileşim
sonucunda çoğalırlar ve tekrar edilebilir
kalıplardır. Şemalar zamanla gelişmektedir.
Refleksler ilk bilişsel şemalardır.
9. 3) Uyum (Adaptasyon): Bir diğer adı da uyumsama
olan adaptasyon doğuştan getirilir. Bu sürecin sonunda
da denge süreci gelecektir.
a) Özümleme (Asimilasyon): Bilginin içselleştirilme
sürecidir. Buradaki içselleştirmeden kasıt, bilgiyi olduğu
gibi taklit etmedir. Özümleme karşılaşılan yeni bir
durumun, bireyin var olan şemalarıyla açıklanmasıdır.
Bir çocuğu ilk defa gördüğü sehpaya masa demesi
özümlemedir.
Özümleme dıştan gelen bilginin değiştirilerek şemaya
uydurmasıdır.
b) Uyma (Akomodasyon): Uyma sürecinde önceki
şemalar yetersizse, ya var olan şemalar değişecektir ya
da var olan bu şemalra genişletilecektir.ğپ denilen
olay da bir uyma sürecidir. Piaget'ye göre de öğrenme
uymadır.
Bireyin sehpa için yeni bir şema açması ve onu masa
şemasından ayırması uymadır.
10. 4) Denge Süreci (Dengeleme): Birey yeni
karşılaştığı bir durumu ya da nesneyi ilk olarak daha
önceden oluşturduğu şeması için değerlendirir
(özümleme), ardından bu değerlendirmenin yetersiz
kalması halinde bilişsel denge bozulacağı için bu dengeyi
uyma (dengeleme) aracılığıyla yeniden kurmaya çalışır.
Bireyin içinde bulunduğu çevreye uyum sağlama
isteğine bağlı olarak dengeleme gerçekleşir.
Denge > Dengesizlik > Yeniden Denge kurma
(Dengeleme) süreciyle öğrenme ve bilişsel gelişim
gerçekleşir.
11. J. Dewey’e göre( Sosyal
Yapılandırmacılık) bilgi konu
alanlarına bağlı değildir. Kişiler
bilgiyi geçmiş yaşantılarıyla
yapılandırırlar. Bu yüzden bilgi,
deneysel, subjektif ve özneldir.
Bilgiye ulaşmada herkes için
genel geçer bir yol yoktu
Dewey’in eğitim felsefesine
damgasını vuran düşünce
pragmatizmdir. Epistemolojide
pragmatizm, bilginin
doğruluğunun ve değerinin,
verdiği fayda ile ölçülmesidir.
12. Radikal ve bilişsel yapılandırmacılıktan farklı olarak
bireyin öğrenmesinde sosyal çevre ve dilin etkisini
vurgular. Öğrenmede kişinin kendi başına
gerçekleştirdiği süreçle birlikte sosyal etkileşim ve
dil gelişiminin de önemli olduğunu belirtir. Birey tek
başına öğrendiğinden daha fazlasını sosyal
çevresinden öğrenmektedir.
Öğrenme ve gelişim sosyal bir etkinliktir. Öğretmen,
öğrencinin öğrenme sürecinde kolaylaştırıcı
görevindedir. Öğrencilerin birbirleriyle çalışmaları ve
etkileşimleri desteklenmelidir.
13. Vygotsky (Sosyal
Yapılandırmacılık) bilişsel gelişim
ile ilgili sosyal bir kuram oluşturmuş
ve Piaget ’in kuramına karşı
çıkmıştır. Vygotsky bilişsel gelişimi
açıklarken içselleştirme, yakınsak
gelişim alanı ve destekleyici
kavramlarını kullanır. Ona göre
çocukta 2 yaşına kadar doğal çizgi
hakim iken, ilerleyen yaş ile birlikte
çevreden edindiği bilgi ve yaşantılar
da bireyi etkilemektedir. Bilişsel
gelişim bireyin içinde bulunduğu
çevreden büyük oranda
etkilenmektedir.
Vygotsky’ e göre bilişsel gelişimin
kaynağı, kişisel psikolojik süreçler
değil sosyal çevredir.
14. Vygotsky’nin Bilişsel Gelişim Dönemleri
Vygotsky’ye göre bilişsel gelişim doğumdan yedi yaşına kadar dört
dönemden geçmektedir.
a) İlkel Dönem (0-2 yaş): Bebek doğadaki hayvanlara benzer
zihinsel süreçlere sahiptir. Yaşamın ilk anından ikinci yılında dil
gelişimi başlayana kadar sürer. Bu süreçte bebeğin öğrenmeleri
koşullanma yolu ile gerçekleşir.
b) Naif Psikoloji Dönemi (2-3 yaş): dil gelişiminin başlaması ile
ortaya çıkar. Çocuk iletişim kurabilmek için dil kullanmayı öğrenir
ancak daha simgesel yapının farkında değildir.
c) Benmerkezci Konuşma Dönemi (3-6 yaş): çocuğun simgesel
işlevi anlamasıyla ortaya çıkar. Çocuk artık dili problem çözmeye
bir araç olarak kullanabilir. Yani bir problemi çözerken kendi
kendine nasıl yapacağını anlatır. Benmerkezci konuşma 6-7 ‘li
yaşlara kadar tam olarak içselleşmektedir.
15. Merdivenleri inmeye çalışan çocuk kendi kendine
“Dikkatli ol” der.
d) İçeriye Büyüme Dönemi(6-7 yaş): Bu dönemle birlikte
benmerkezci konuşma yerini içsel konuşmaya bırakır.
Düşünce sesten soyutlaşır ve çocuk kendi kendine
düşünmeye başlar. Vygotsky içsel konuşmayı şu şekilde
tanımlar.
Dışından konuşma, düşüncenin sözcüklere
dönüştürülmesi, maddeleştirilmesi ve
nesneleştirilmesidir. İçinden konuşma da ise süreç tam
tersine döner ve konuşma içsel bir düşünceye dönüşür.
16. JEROME BRUNER KURAMI
Bruner 'in çalışmaları bebeklik,
okul öncesi, okul çağı ve erişkinlik
üzerinde yoğunlaşmıştır. Bruner
'in teorik yaklaşımı Piaget'nin
teorisin den farklılıklar
göstermekle beraber gelişimin
formulasyonunda farklı bakış açısı
getirmesi itibariyle incelenmeye
değer bir yaklaşımdır. Her iki bilim
adamının bildirdiği, hem fikir
olduğu temel, ortak yaklaşım
insan gelişiminin bir seri ilerleyici
ve her biri nitelik itibariyle
diğerinden farklı safhalardan
oluştuğu prensibidir.
Bruner insan gelişimini incelerken
üç aşamadan söz eder. Bunlar
Hareket Dönemi, İmgeleme
Dönemi ve Sembolik Dönem 'dir
17. a- Hareket Dönemi
Bu dönemde bebeğin dünya hakkında bilgilenmesi aşina
olduğu nesnelerle tekrarlayıcı motor faaliyetleri sayesinde
gerçekleşir. Bakma, yönelme, avuçlama, yakalama gibi
davranma biçimleri bilgi kazanmada temel işlemlerdir. Bu
işlemler esnasında bebek çevresini nesnelleştirerek
ilişkilendirir.
Bruner'e göre en temel bilgilenme süreci, bebeğin
çevresindeki nesnelere yoğunlaşarak bakması sayesinde
gerçekleşir. Bebekler göz hareketleri ve bakışlarını
sabitleştirerek çevrelerindeki dünya hakkında temel
bilgileri kazanırlar. Bebek motor yeteneğini gelişmesiyle
nesneleri yakalamaya başlar. Yakalama davranışı algı
sürecinde zenginleşmeye neden olur. Bu noktada bebek
görsel algı sayesinde şekil farkını; aynı zamanda
yakalama davranışı ile de mesafe farkını bütünleştirir.
Görme ve dokunma yoluyla gelen girdiler eşgüdümle
bütünleşir ve bebeğin bilgi kazanmasında zenginleşme
sağlar.
18. b- İmgeleme Dönemi
Bu dönemde çocuk gittikçe hayal gücünü daha fazla
kullanmakta dır. Çocuk dünyasını nesnel olarak temsil
edebilme kapasitesi kazanmış tır. Bu nedenle çevresini
değerlendirip, yaşarken çocuk doğrudan fiziki temasa
daha az bağımlı kalır, hayal gücünü kullanabilir duruma
gelmiş- tir. Bu ikinci safha, birincisinden daha gelişmiş
bir aşamadır ve bu noktada çocuk, artık nesneleri belirli
somut özelliklerine göre sınıflandırabilir.
19. c- Sembolik Dönem
Bu dönem de kişi dünyayı en üst düzeyde temsil edebilme
yeteneğini kazanmıştır. Sembolleri oluşturur veya
semboller aracılığı ile düşünce gerçekleşir. Sembolik
dönemde çocuğun konuşma becerisinde önemli
değişiklikler olur. Bruner'e göre dil alt dönemlerden
bağımsız işlemekle birlikte, hareket ve imgeleme
dönemlerinde oluşmuş olan olaylarla ilişkili sembolik
dönemin bir sistemidir. Bu noktada Bruner ile Piaget'in
görüşleri farklıdır. Piaget'ye göre sembolik düşünce dil
gelişiminin ön koşuludur. Dil, bilgi ve soyutlamanın ifadesi
için bir vesiledir. Oysa Bruner'e göre dil bir soyutlama
sürecidir. Bu dönem, soyutlama yapabilme yeteneğinin
geliştiği dönemdir. Kişinin nasıl düşündüğü erken
dönemlerdeki Hareket ve İmgeleme dönemlerinin
deneyimleriyle belirlenir.
20. Von Glaserfeld –( Radikal
Yapılandırmacılık)
Düşüncelerinin temelinde
şüphecilik vardır. Ona göre var
olan bilgi ve gerçek arasında
yeni ve daha somut ilişkiler
kurmak önemlidir. Bilgi edinme
süreci deneyimle oluşmaktadır.
Bu nedenle bilgi subjektiftir.Bu
süreçte dil önemli bir yere
sahiptir. Bilgi edinme zihinsel
yapılar inşa etmekle elde edilir.
Bilgi, kişilerin dünyaya bakış
açılarına dayanır. Dünya
görüşünü yapılandırmak için
her olay ve kavrama ait birçok
anlam vardır. Üzerinde çalışılan
tek bir doğru yoktur.
21. Açık fikirli, çağdaş ,kendini yenileyebilen
Bireysel farklılıkları göz önüne alabilen
Alanında çok iyi olan
Bilgiyi direk aktarmayan
Uygun öğrenme yaşantılarını sağlayan
Öğrenenlerle birlikte öğrenen kişidir…
23. Öğrenme etkin bir süreçtir.
İnsanlar öğrenirken öğrenmeyi de öğrenirler.
Öğrenme dili içerir.
Öğrenme toplumsal bir etkinliktir.
Öğrenme bağlamsaldır.
Öğrenmek için bilgiye gereksinim vardır. Öğrenmek için
zamana gereksinim vardır.
Güdüleme öğrenmede anahtar kavramlardan biridir
24. Geleneksel sınıflarda öğrenme ,öğrenenlerin yeni
sunulan bilginin tekrarlanması üzerine
kurulur,yapılandırmacı yaklaşımda ise öğrenme yeni
bilginin öğrenen tarafından içselleştirilmesi tekrar
şekillendirmesi ve dönüştürmesine dayanır.
26. Dikkat Çekmek: Bu kurama göre öğrenme faaliyetlerine
başlarken önce öğrencilerin dikkatlerini çekmek gerekir.
Soru sormak, bir problemi tanımlamak, ilginç bir olayı
anlatmak gibi yöntemler kullanılabilir.
Keşfetmek: Öğrenci öğrenme görevini yaparken aktif
olacak, öğrenme materyalleri ile doğrudan etkileşime
girecek ve sonuca kendisi gidip, keşifleri kendisi
yapacaktır. Bu süreçte öğretmen, rehberlik ederek
yönlendirici rol üstlenecektir.
Açıklamak: Öğrenme sürecinde öğretmen anlama
düzeyini ve olası yanlış anlamaları gözönüne alarak
zaman zaman çeşitli açıklamalar yapmalıdır.
27. Bilgiyi Anlamlandırmak: Öğrenciler öğrendikleri
kavramları genişletmekte, diğer kavramlarla ilişkiler
kurmakta ve bilgilerini gerçek yaşamda
kullanmaktadırlar ve böylece bilgilerini daha anlamlı
hale getirmektedirler.
Değerlendirme: Bu eğitim anlayışına göre,
öğrenme anlık bir olay olmaktan çok bir süreçtir. Bu
nedenle öğrenmelerin değerlendirmesinde süreç
esas alınmalı, sonuca odaklanıp, sonuçta yapılan
tek bir sınavla öğrenme değerlendirilmemelidir.
Değerlendirmede, öğrenci merkezli bir anlayış
kabul edilmeli ve öğrenciler değerlendirme sürecine
katılmalıdırlar.
29. Geleneksel Yöntem
– Temel bilgi ve becerilerin öğretilmesi söz konusudur.
– Parçadan bütüne bir yol izlenir.
– Önceden hazırlanmış bir programa sıkı sıkıya bağlıdır.
– Öğrenciler doldurulacak boş kutulardır. (Boş levha değil.)
– Öğretmen aktarıcı pozisyondadır.
– Soruların tek ve kesin cevapları vardır.
– Değerlendirme, öğretimden ayrı bir süreçtir.
– Öğrenci yalnız çalışır ve rekabet vardır.
Yapılandırmacılık
– Temel kavramların öğretilmesi söz konusudur.
– Bütün-parça-bütün şeklinde bir yol izlenir.
– Öğrencinin ihtiyaçlarına göre anbean şekillenen bir durum söz konusudur.
– Öğrenilecek koskoca bir dünya vardır.
– Öğrenci boş kutu değil, kendi öğrenmesinden sorumlu bireydir.
– Öğretmen öğrenciyle birlikte öğrenen kişidir.
– Sınırsız deneyim ve yeni görüşler vardır, tartışılabilir.
– Süreçle iç içedir. Ne öğrendiğine değil, nasıl öğrendiğine önem verir.
– İşbirlikli bir anlayış vardır.
30. Öğrenin özerkliği ve girişimleri
desteklenmelidir.
Öğretimde çeşitli ortam ve materyallerin yanı
sıra ham veriler ve birincil bilgi kaynakları
kullanılmalıdır.
Bir öğrenme görevini oluşturuken
belirlemek,karşılaştırmak,sınıflamak,çözümle
mek,yapılandırmak gibi üst düzey bilişsel
etkinliklerin gerektiren görevlere ağırlık
verilmelidir.
31. Bir öğrenme görevi oluşturulurken ,görevin
gerçek yaşamda karşılaşılan düzeyde
karmaşık olmasına dikkat edilmelidir.
Bir öğrenme görevi oluşturulurken görevin
doğrudan parçalara ayrılması yerine
öncelikle bütüncül olarak tasarlanmalıdır.
Ders öğrenmenin tepkilerine göre
yönlendirilmeli ,gerekli olduğunda öğretim
stratejileri ve içerik değiştirilmelidir.
32. Öğretimin başında öğrenenlerin konuyla ilgili
görüşlerine karşıt nitelikte öğrenme
deneyimleri sunulmalı olabildiğince farklı
açılardan düşünmeleri ve tartışmaları
sağlanmalıdır.
Öğrenenlerin ilgilerini çekecek sorunlar
ortaya atılmalıdır.
Öğrenenlerin hem öğretmenle hem öteki
öğrenenlerle diyaloğu desteklenmelidir.
34. Öğrenenleri açık uçlu ,düşündürü,anlamlı ve
derinliği olan sorular sorularak onların
konuyu araştırmaları desteklenmeleri ,aynı
zamanda öğrenenlerin kendi arkadaşlarına
sorular sorması özendirilmelidir.
Öğrenenlere bir soru yönelttiğinde ,olası bir
yanıt üzerinde düşünebilmeleri için yeterince
bekleme süresi tanımlanmalıdır.
35. Öğrenenlere ,sunulan bilgiler arasında ilişki
kurabilmeleri ve çeşitli görüşleri birbiriyle
karşılaştırabilmeleri için zaman verilmelidir.
Öğrenenlerin başarısı öğrenme bağlamına
göre değerlendirilmelidir.