ݺߣ

ݺߣShare a Scribd company logo
9. İKTİSADİ BÜYÜMENİN ANLAŞILMASI




Burhanettin Noğay
Ege Üniversitesi 2011-2012
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi   1
9.Sorular
9.1 Neden biz bu kadar zenginiz de diğerleri bu kadar yoksul?
9.2 İktisadi büyümenin lokomotifi nedir?

9.3 Büyüme mucizelerini nasıl anlamaktayız?

9.4 Sonuç




                                                           2
9 İKTİSADİ BÜYÜMENİN ANLAŞILMASI




                                   3
Büyüme kavramının tanımları çeşitlilik arz eder. Ekonomik büyüme, mal ve hizmet
üretim kapasitesindeki genişleme şeklinde tanımlanabileceği gibi reel gayri safi yurt içi
hasılada (GSYİH) bir önceki döneme göre meydana gelen net artış olarak da
tanımlanabilir. Ekonomik büyüme, aşağıdaki şekilde görüldüğü üzere, ülkenin üretim
imkanları eğrisinde (production possibilities curve) sağa doğru kayma şeklinde
gösterilebilir (Parasız, 1997; 4).




                                                                                      4
9.Sorular


-Dünya üzerinde gelir ve büyüme oranlarındaki önemli farklılıkları nasıl kavrayabiliriz?

    -Etiyopya’daki tipik bir işçi, ABD ya da Batı Avrupa’daki işçinin bir günde kazandığını

    elde edebilmek için bir ay çalışmaktadır.

    -Avustralya,Şili ya da ABD’deki bir işçi,dedelerinden iki kat daha fazla gelire

    sahipken, Japonya’daki bir işçi,dedelerinden aşağı yukarı 10 kat daha fazla gelire

    sahiptir.

    -Çokuluslu firmalar maliyetlerini minimuma indirmek için üretimi ülkeler arasında

    kaydırabilmekte ve finansal sermaye küresel piyasalar kanalıyla hareket etmektedir.

-Bu bulguları nasıl açıklarız?


                                                                                      5
9.1 Neden biz bu kadar zenginiz de diğerleri bu kadar yoksul?

9.2 İktisadi büyümenin lokomotifi nedir?

9.3 Büyüme mucizelerini nasıl anlamaktayız?




                                                           6
I.1 İktisatçların En İyi Korunan Sırrı

Erinç Yeldan;
Economist Dergisi’nin 31 Aralık 1999 tarihli Milenyum özel sayısına
göre “ Ekonomik büyüme, ekonomistlerin en iyi korunan sırrıdır”. İlk
bakışta fazlasıyla patavatsız ve iddalı gibi görünen bu sav yine de
büyük oranda gerçeklik içeriyor. Mesleğimiz ülkelerin tarih boyunca
neden ve nasıl bu kadar değişik oranlarda büyüdüklerini doyurucu
şekilde açıklayamıyor.


I.4 Büyüme Oldukça Yeni Bir Olgudur
İnsanlık tarihinde büyüme olgusu o kadar beklenmedik ve anidir ki
halen gerçekte ne olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz.




                                                                       7
9.1 Neden biz bu kadar zenginiz de diğerleri bu kadar yoksul?

Bu soruya birinci yanıt Solow modelinden gelmektedir. Durağan
durumdadaki işçi başına çıktıyı, fiziksel sermaye ve beceri gibi
özel girdilerin yatırım oranı, işgücü artış hızı ve bu girdilerin
verimliliği belirlemektedir. Sermaye, eğitim ve verimlilik
verileri, Solow hipotezini güçlü bir biçimde desteklemektedir.
Zengin ülkeler, GSYH’lerinin ve sermaye ile beceri birikimine
ayrılan zamanın önemli bir kısmını yatırıma dönüştüren ülkelerdir.


Bununla birlikte, ABD gibi ülkeler yalnızca işçi başına sermaye ve
eğitimleri büyük miktarda olduğundan değil, bu girdiler verimli
biçimde kullanıldığı için de zengindirler. Yoksul ülkeler yalnızca
sermaye ve eğitim eksikliği çekmekle kalmazlar, sahip oldukları
girdilerin verimlilikleride düşüktür.

                                                                     8
Neoklasik Büyüme Modeli’ne göre bunun sebebi, bazı ülkelerin
diğerlerine göre daha çok yatırım yapmaları ve daha az nüfus
artış hızına sahip olmalarıdır. Bu ikisi birlikte daha çok emek
başına sermaye birikimi yapılmasına ve bundan dolayı işgücü
verimliliğinin artmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle daha çok
yatırım yapan ve daha az nüfus artış hızına sahip olan ülkeler
zenginleşmektedir.(Şen,2007)




                                                                  9
Solow modelinin getirdiği yanıt, ek soruların doğmasına yol
açmaktadır. Neden bazı ülkeler diğerlerine göre daha az
yatırım yapmaktadır? Neden bazı bölgelerde sermaye ve
beceri daha az verimlilikle kullanılmaktadır?(7. bölüm)


Bu sorulara cevap arayan bir çok teorik ve ampirik
çalışamalarda gözlenen genel kanı şudur;
Hükümetler(devletler) büyüme sürecinde önemli bir rol
oynarlar.




                                                              10
11
12
13
Çinde’de 1400’e yıllarında, İslami toplumlarda 1187’den sonra olmayıp da Avrupa’da
olan şey neydi? Ya da madalyonu tersine çevirirsek Çin’de ve İslami toplumlarda olup
Avrupa’da olmayan şey nedir ki onlar liderliği kaybettiler?


 Akılcı düşüncenin bağımsızlığının yerleşmiş olması,bilimsel kuşkuya uygun hareket
etmek, bilimsel araştırmada kılavuz olarak bilimsel yöntem dışında hiçbir şeyi kabul
etmemek.


 Endüstriyel girişimciler için olağanüstü ödüller üretme yeteneğine sahip ödüllendirme
sistemi.


 Emperyal zihniyete sahip yönetici sınıf tarafından yönetilen ve büyük oranda
tekelleşmiş küresel bir ticaret piyasası.




                                                                                   14
19. Ve 20. yüzyıla geldiğimizde:


19. ve 20. Yüzyıl deneyimlerine bakarak Atlantik temelli iki ana büyüme
yolu(ABD ve Avrupa) olduğunu açık bir şekilde görebiliyoruz. ABD, kapitalist
genişlemenin liderliğini İngiltere’den alırken İngiliz geleneğinin çok sayıda
kurumunu da devralmıştı: Koruma dönemini izleyen serbest ticaret
dönemi, rekabet yanlısı şirket sistemi ve neoliberal politik ajanda. Kıta
Avrupasının ana özellikleri ise çoğunlukla korporatist refah devleti ve piyasa
düzenlemeleri çerçevesinde yer alıyordu.




Bunların tersine Japonya ve Kore tarafından başı çekilen Asya kapitalizmi
kalkınmaya ağırlık verir ve ihracat temelli büyük şirketler ile devlet arasında
paslaşmaya dayanır. Bu tür şu anda Çin, Hindistan ve Vietnam gibi
bölgenin yeni “ejderleri” ile tamamlanmaktadır(Yeldan,2010)
                                                                                  15
9.2 İktisadi büyümenin lokomotifi nedir?


Jones 9.Bölümde iktisadi büyümenin lokomotifinin keşifler olduğunu
söylemiştir. Bu , matematiksel olarak Solow modeli tarafından öne
sürülmektedir: bu modelde büyüme, üretim teknolojisi üstel olarak
ilerleme göstermedikçe azalır.


Bu konu 4. ve 5. bölümlerde ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Buluşun
getireceği ünü ve şansı arayan girişimciler, teknolojik ilerlemenin asıl
itici gücü olan yeni yaratıcı düşünceleri ortaya koyarlar.




                                                                           16
Bu lokomotifin dikkatlice çözümlenmesi, yaratıcı düşüncenin
diğer iktisadi mallardan farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
Yaratıcı düşünce rekabete konu olmamaktadır:benim
(matematik, bilgisayar programı ya da Romer modeli gibi) bir
yaratıcı düşünceden yararlanmam, aynı anda sizin bu yaratıcı
düşüncelerden yararlanmanızı engellememektedir. Bu
özellik, üretimin mutlaka artan getirili olacağını ifade etmektedir.




                                                                       17
18
19
Ölçeğe göre artan getirinin varlığı, yaratıcı düşüncenin tam rekabet kullanılarak
modellenemeyeceği anlamına gelmektedir. Bunun yerine, modele aksak rekabeti
koymaktayız. Firmalar, yaratıcı düşüncenin başlangıçta yapılabilmesine olanak verecek
bir kerelik harcamaları karşılamak için, marjinal maliyetten daha büyük bir fiyat
uygulayabilmelidirler. Bill Gates, Windows 2000’in çok küçük olan marjinal maliyetinden
daha yüksek bir fiyat uygulayamayacağı beklentisinde olsaydı, ilk kopyanın yaratılması
için milyonlarca dolarını yatırıma dönüştürmezdi. Fiyatla marjinal maliyet arasındaki bu
tampon fark, büyüme lokomotifinin iktisadi enerjisini sağlamaktadır.




                                                                                    20
21
9.3 Büyüme mucizelerini nasıl anlamaktayız?


ABD’deki yıllık %1.4 büyüme oranıyla kıyaslandığında, Japonya
ve Hong Kong gibi ekonomilerin reel gelirleri aşağı yukarı yıllık
%5 büyümüştür.


Peki bu dönüşüm nasıl olmuştur? Yanıt, eğer altyapı
farklılıkları, ülkeler arası gelir farklılıklarının temel belirleyicisi
ise, bir ekonomideki altyapının değişimi gelirin değişmesine yol
açabilir. Bir ekonomide kaynakları daha verimli faaliyetlere
yönlendiren köklü reformlar, yatırımları, beceri birikimini, teknoloji
transferini ve bu yatırımların etkin kullanımını teşvik edebilir. Bu
tür reformlar, bir ekonominin uzun dönem durağan durumunu
değiştirerek geçiş süreci dinamiği ilkesini devreye sokar ve
büyüme mucizesini yaratır.
                                                                          22
OLGU # 6 Çıktıdaki büyüme ve uluslararası ticaret hacmindeki büyüme yakından
ilişkilidir.



Bu ekonomilerin yüksek büyüme performanslarının önemli bir kısmı da, dış
ticaret yoğunluğundaki artışla ilgilidir. Hong Kong, Singapur ve Lüksemburg
gibi bazı ekonomiler, bölgesel “ticaret merkezleri” olarak başarılı gelişmeler
göstermişlerdir. Dış ticaret yoğunluğu oranı( ihracat ve ithalat toplamının
GSYH’ye oranı) bu tür ekonomilerde %150’yi aşmaktadır. Bu nasıl mümkün
olmaktadır? Bu ekonomiler tamamlanmamış ürünleri ithal etmekte, üretim
sürecini tamamlayarak değer eklemekte ve sonra ihracatı
gerçekleştirmektedir.




                                                                                 23
24
Diğer taraftan bu ülkelerin yapmış olduğu ihracatın

kompozisyonuna bakıldığında büyük bir kısmı “ileri teknoloji”

ürünlerinden oluşmaktadır. Bu durumunda ekonomik

büyümeyi daha fazla tetiklediği düşünülmektedir.




                                                                25
Indicator: High-technology exports (% of manufactured exports)


70




60




50


                                                                                                                                         Hong Kong
40                                                                                                                                       Singapore
                                                                                                                                         South Korea
30                                                                                                                                       Pakistan
                                                                                                                                         China
                                                                                                                                         Turkey
20




10




0
     1960 1962 1964 1966 1968 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 2008 2010
Peki Türkiye’de durum nedir:




                               27
28
29
30
31
Tarımda verimlilik düşük olunca…
Sözünü edeceğim ikinci çalışma rahmetli Merih Celasun hocamızın anısına TEPAV
tarafından düzenlenen bilimsel yarışmanın birincisi olan çalışma. Başlığı şöyle:
"Türkiye'de Tarım Sektöründe Verimlilik ve Büyüme". Güney California Üniversitesi'nden
Ayşe İmrohoroğlu ve Selahattin İmrohoroğlu ile Merkez Bankası'ndan Murat Üngör
tarafından kalem alınmış. Bu yarışmanın jürisi Daron Acemoğlu, Sumru Altuğ, Hasan
Ersel, Ziya Öniş, Şevket Pamuk ve Dani Rodrik'ten oluştu. Yarışmanın ödül töreninin 20
Haziran 2012'de Daron Acemoğlu'nun vereceği dersle gerçekleştirileceğini not düşeyim.
Dersin başlığı şöyle: "Bazı Milletler Neden Başarısız Olur?" İlk grafiğin ima ettikleri
dikkate alındığında bu konuşmadan alınacak önemli dersler olduğunu düşünüyorum.




                                                                                          32
Çalışma, Türkiye'de kişi başı milli gelirin Yunanistan, Portekiz ve
İspanya'nın kişi başına milli gelirlerine oranındaki gerilemenin
nedenlerini sorguluyor. Söz konusu oran, 1960 yılında yüzde 73 iken
1977 yılında yüzde 50'ye düştü ve son yıllara kadar da bu düzeyde
kaldı. Yazarların ulaştıkları sonuç, bu gerilemenin asıl olarak tarım
sektöründeki verimlilik artışının zayıflığından kaynaklandığı biçiminde.
Bu olgunun nedenlerini anlamak için ise tarım sektörü aleyhine
uygulanan politikaların dikkatle incelenmesi gerektiğine dikkat
çekiyorlar.
Sonuçlara göre 1960 ve 1970’li yıllarda İspanya’nın tarım
sektöründe elde ettiği verimlilik artışını yakalamış olsaydı, Türkiye
incelenen ülkelerden geri kalmayacaktı.




                                                                           33
34
35
Eğitim herkese lâzım…
         İzak Atiyas ve Ozan Barış'ın kaleme aldıkları 'Türkiye'de Büyümenin Kısıtları:
Bir Önceliklendirme Çalışması" bu sonucun arkasında yatan temel nedenleri saptamayı
amaçlıyor. TÜSİAD raporu olarak Kasım ayının sonunda gün yüzüne çıkan
araştırmada, yazarlar, iki sorunun öncelikle üzerine gidilmesi gerektiği sonucuna
ulaşıyorlar. İlk olarak eğitimin düzeyi ve kalitesinde önemli bir iyileşmeye ihtiyaç
olduğunun altını çiziyorlar. İkinci olarak da üretim ve ihracatın teknolojik düzeyinde ciddi
bir iyileşme gerektiğini vurguluyorlar.




         Her iki unsurun birbirleriyle ilişkili olduklarını da düşünebiliriz. Eğitim hem beşeri
sermayeyi artırıyor hem de teknolojik gelişmeye yardımcı oluyor. Bazı çalışmalar, daha
yüksek kişi başına gelir düzeyine ulaşmak açısından beşeri sermaye ile fiziksel
sermayenin benzer öneme sahip olduklarını gösteriyorlar.

                                                                                        36
YARATICILIK VE İZMİR ÜZERİNE/ Neşe Kumral


3. Yaratıcılığı Belirleyen Faktörler: Yetenek, Teknoloji, Tolerans


3.3. Tolerans
Politik ve toplumsal ortam (siyasi istikrar, hukukun uygulanması, suç oranının düşüklüğü
vb.), ekonomik ortam, sosyo-kültürel ortam, sağlık ve sıhhi temizlik (tıbbi alt
yapı, kanalizasyon, hava kirliliği), okullar ve eğitim (standart ve uluslar arası okulların
bulunabilirliği), kamu hizmetleri ve ulaşım (elektrik, su, toplu taşımacılık, trafik sıkışıklığı
vb.), eğlence ve dinlenme (restoran, sinema, tiyatro, spor, vb.), tüketim
malları, konut, doğal çevre gibi faktörler bir yerin yaşam kalitesini belirler. Yaşam kalitesi
yüksek, bilimsel, ekonomik ve kültürel yaratıcılığa önem veren , insanların kendini ifade
edebildiği, kültürel çeşitliliğin, farklılıkların olduğu yerler, toleransın yüksek olduğu
yerlerdir.


                                                                                            37
Toleransı ekonomik büyümenin bilinen parametrelerine eklemek, yaratıcı ekonomi
yaklaşımının belki de en yenilikçi kısmıdır. Tolerans, ülkelerin ve bölgelerin sahip
oldukları yaratıcılık potansiyelini harekete geçirme ve yaratıcı yetenekleri çekme
konusunda önemli bir avantaj sağlamaktadır. Tolerans toplumun çeşitliliğe açık olarak
gelişmesine ve böylece farklı ekonomik sektörlerde farklı fikirler ile yenilik yaratılmasına
katkı sağlamaktadır (Florida ve Tinagli, 2004)..




                                                                                       38
9.4 Sonuç

       Tarihin büyük bir bölümünde, iktisadi büyüme
       süreci kesik kesik ve kararsız olmuştur. Mülkiyet
       hakları gibi kurumsal yapılar yeterince
       geliştirilmemiş olduğundan, keşif ve yenilikler de
       seyrek ortaya çıkmıştır.


       Son birkaç yüzyılda ve birkaç belirli ülkede,iktisadi
       büyümenin temelini oluşturan kurumlar ve altyapılar
       ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu olarak
       da, büyümenin lokomotifi olan teknolojik
       gelişme, yaşama büyük bir gümbürtüyle inmiştir. Bu
       bağlamda düşünecek olursak teknoloji ülkelerin
       büyüme sürecinde önemli rol oynamaktadır.


                                                               39
Büyümenin lokomotifi olan teknolojik gelişme, yaşama büyük bir gümbürtüyle inmiştir.




                                                                                 40
Kaynakça

Jones, Charles(1998), Introduction To Economic Growth

Yeldan, Erinç(2010), İktisadi Büyüme ve Bölüşüm Teorileri

Kumral, Neşe(2010), “Yaratıcılık ve İzmir Üzerine” Department of
Economics Ege University




                                                                   41

More Related Content

Ekonomik büyüme

  • 1. 9. İKTİSADİ BÜYÜMENİN ANLAŞILMASI Burhanettin Noğay Ege Üniversitesi 2011-2012 İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1
  • 2. 9.Sorular 9.1 Neden biz bu kadar zenginiz de diğerleri bu kadar yoksul? 9.2 İktisadi büyümenin lokomotifi nedir? 9.3 Büyüme mucizelerini nasıl anlamaktayız? 9.4 Sonuç 2
  • 3. 9 İKTİSADİ BÜYÜMENİN ANLAŞILMASI 3
  • 4. Büyüme kavramının tanımları çeşitlilik arz eder. Ekonomik büyüme, mal ve hizmet üretim kapasitesindeki genişleme şeklinde tanımlanabileceği gibi reel gayri safi yurt içi hasılada (GSYİH) bir önceki döneme göre meydana gelen net artış olarak da tanımlanabilir. Ekonomik büyüme, aşağıdaki şekilde görüldüğü üzere, ülkenin üretim imkanları eğrisinde (production possibilities curve) sağa doğru kayma şeklinde gösterilebilir (Parasız, 1997; 4). 4
  • 5. 9.Sorular -Dünya üzerinde gelir ve büyüme oranlarındaki önemli farklılıkları nasıl kavrayabiliriz? -Etiyopya’daki tipik bir işçi, ABD ya da Batı Avrupa’daki işçinin bir günde kazandığını elde edebilmek için bir ay çalışmaktadır. -Avustralya,Şili ya da ABD’deki bir işçi,dedelerinden iki kat daha fazla gelire sahipken, Japonya’daki bir işçi,dedelerinden aşağı yukarı 10 kat daha fazla gelire sahiptir. -Çokuluslu firmalar maliyetlerini minimuma indirmek için üretimi ülkeler arasında kaydırabilmekte ve finansal sermaye küresel piyasalar kanalıyla hareket etmektedir. -Bu bulguları nasıl açıklarız? 5
  • 6. 9.1 Neden biz bu kadar zenginiz de diğerleri bu kadar yoksul? 9.2 İktisadi büyümenin lokomotifi nedir? 9.3 Büyüme mucizelerini nasıl anlamaktayız? 6
  • 7. I.1 İktisatçların En İyi Korunan Sırrı Erinç Yeldan; Economist Dergisi’nin 31 Aralık 1999 tarihli Milenyum özel sayısına göre “ Ekonomik büyüme, ekonomistlerin en iyi korunan sırrıdır”. İlk bakışta fazlasıyla patavatsız ve iddalı gibi görünen bu sav yine de büyük oranda gerçeklik içeriyor. Mesleğimiz ülkelerin tarih boyunca neden ve nasıl bu kadar değişik oranlarda büyüdüklerini doyurucu şekilde açıklayamıyor. I.4 Büyüme Oldukça Yeni Bir Olgudur İnsanlık tarihinde büyüme olgusu o kadar beklenmedik ve anidir ki halen gerçekte ne olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. 7
  • 8. 9.1 Neden biz bu kadar zenginiz de diğerleri bu kadar yoksul? Bu soruya birinci yanıt Solow modelinden gelmektedir. Durağan durumdadaki işçi başına çıktıyı, fiziksel sermaye ve beceri gibi özel girdilerin yatırım oranı, işgücü artış hızı ve bu girdilerin verimliliği belirlemektedir. Sermaye, eğitim ve verimlilik verileri, Solow hipotezini güçlü bir biçimde desteklemektedir. Zengin ülkeler, GSYH’lerinin ve sermaye ile beceri birikimine ayrılan zamanın önemli bir kısmını yatırıma dönüştüren ülkelerdir. Bununla birlikte, ABD gibi ülkeler yalnızca işçi başına sermaye ve eğitimleri büyük miktarda olduğundan değil, bu girdiler verimli biçimde kullanıldığı için de zengindirler. Yoksul ülkeler yalnızca sermaye ve eğitim eksikliği çekmekle kalmazlar, sahip oldukları girdilerin verimlilikleride düşüktür. 8
  • 9. Neoklasik Büyüme Modeli’ne göre bunun sebebi, bazı ülkelerin diğerlerine göre daha çok yatırım yapmaları ve daha az nüfus artış hızına sahip olmalarıdır. Bu ikisi birlikte daha çok emek başına sermaye birikimi yapılmasına ve bundan dolayı işgücü verimliliğinin artmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle daha çok yatırım yapan ve daha az nüfus artış hızına sahip olan ülkeler zenginleşmektedir.(Şen,2007) 9
  • 10. Solow modelinin getirdiği yanıt, ek soruların doğmasına yol açmaktadır. Neden bazı ülkeler diğerlerine göre daha az yatırım yapmaktadır? Neden bazı bölgelerde sermaye ve beceri daha az verimlilikle kullanılmaktadır?(7. bölüm) Bu sorulara cevap arayan bir çok teorik ve ampirik çalışamalarda gözlenen genel kanı şudur; Hükümetler(devletler) büyüme sürecinde önemli bir rol oynarlar. 10
  • 11. 11
  • 12. 12
  • 13. 13
  • 14. Çinde’de 1400’e yıllarında, İslami toplumlarda 1187’den sonra olmayıp da Avrupa’da olan şey neydi? Ya da madalyonu tersine çevirirsek Çin’de ve İslami toplumlarda olup Avrupa’da olmayan şey nedir ki onlar liderliği kaybettiler?  Akılcı düşüncenin bağımsızlığının yerleşmiş olması,bilimsel kuşkuya uygun hareket etmek, bilimsel araştırmada kılavuz olarak bilimsel yöntem dışında hiçbir şeyi kabul etmemek.  Endüstriyel girişimciler için olağanüstü ödüller üretme yeteneğine sahip ödüllendirme sistemi.  Emperyal zihniyete sahip yönetici sınıf tarafından yönetilen ve büyük oranda tekelleşmiş küresel bir ticaret piyasası. 14
  • 15. 19. Ve 20. yüzyıla geldiğimizde: 19. ve 20. Yüzyıl deneyimlerine bakarak Atlantik temelli iki ana büyüme yolu(ABD ve Avrupa) olduğunu açık bir şekilde görebiliyoruz. ABD, kapitalist genişlemenin liderliğini İngiltere’den alırken İngiliz geleneğinin çok sayıda kurumunu da devralmıştı: Koruma dönemini izleyen serbest ticaret dönemi, rekabet yanlısı şirket sistemi ve neoliberal politik ajanda. Kıta Avrupasının ana özellikleri ise çoğunlukla korporatist refah devleti ve piyasa düzenlemeleri çerçevesinde yer alıyordu. Bunların tersine Japonya ve Kore tarafından başı çekilen Asya kapitalizmi kalkınmaya ağırlık verir ve ihracat temelli büyük şirketler ile devlet arasında paslaşmaya dayanır. Bu tür şu anda Çin, Hindistan ve Vietnam gibi bölgenin yeni “ejderleri” ile tamamlanmaktadır(Yeldan,2010) 15
  • 16. 9.2 İktisadi büyümenin lokomotifi nedir? Jones 9.Bölümde iktisadi büyümenin lokomotifinin keşifler olduğunu söylemiştir. Bu , matematiksel olarak Solow modeli tarafından öne sürülmektedir: bu modelde büyüme, üretim teknolojisi üstel olarak ilerleme göstermedikçe azalır. Bu konu 4. ve 5. bölümlerde ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Buluşun getireceği ünü ve şansı arayan girişimciler, teknolojik ilerlemenin asıl itici gücü olan yeni yaratıcı düşünceleri ortaya koyarlar. 16
  • 17. Bu lokomotifin dikkatlice çözümlenmesi, yaratıcı düşüncenin diğer iktisadi mallardan farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Yaratıcı düşünce rekabete konu olmamaktadır:benim (matematik, bilgisayar programı ya da Romer modeli gibi) bir yaratıcı düşünceden yararlanmam, aynı anda sizin bu yaratıcı düşüncelerden yararlanmanızı engellememektedir. Bu özellik, üretimin mutlaka artan getirili olacağını ifade etmektedir. 17
  • 18. 18
  • 19. 19
  • 20. Ölçeğe göre artan getirinin varlığı, yaratıcı düşüncenin tam rekabet kullanılarak modellenemeyeceği anlamına gelmektedir. Bunun yerine, modele aksak rekabeti koymaktayız. Firmalar, yaratıcı düşüncenin başlangıçta yapılabilmesine olanak verecek bir kerelik harcamaları karşılamak için, marjinal maliyetten daha büyük bir fiyat uygulayabilmelidirler. Bill Gates, Windows 2000’in çok küçük olan marjinal maliyetinden daha yüksek bir fiyat uygulayamayacağı beklentisinde olsaydı, ilk kopyanın yaratılması için milyonlarca dolarını yatırıma dönüştürmezdi. Fiyatla marjinal maliyet arasındaki bu tampon fark, büyüme lokomotifinin iktisadi enerjisini sağlamaktadır. 20
  • 21. 21
  • 22. 9.3 Büyüme mucizelerini nasıl anlamaktayız? ABD’deki yıllık %1.4 büyüme oranıyla kıyaslandığında, Japonya ve Hong Kong gibi ekonomilerin reel gelirleri aşağı yukarı yıllık %5 büyümüştür. Peki bu dönüşüm nasıl olmuştur? Yanıt, eğer altyapı farklılıkları, ülkeler arası gelir farklılıklarının temel belirleyicisi ise, bir ekonomideki altyapının değişimi gelirin değişmesine yol açabilir. Bir ekonomide kaynakları daha verimli faaliyetlere yönlendiren köklü reformlar, yatırımları, beceri birikimini, teknoloji transferini ve bu yatırımların etkin kullanımını teşvik edebilir. Bu tür reformlar, bir ekonominin uzun dönem durağan durumunu değiştirerek geçiş süreci dinamiği ilkesini devreye sokar ve büyüme mucizesini yaratır. 22
  • 23. OLGU # 6 Çıktıdaki büyüme ve uluslararası ticaret hacmindeki büyüme yakından ilişkilidir. Bu ekonomilerin yüksek büyüme performanslarının önemli bir kısmı da, dış ticaret yoğunluğundaki artışla ilgilidir. Hong Kong, Singapur ve Lüksemburg gibi bazı ekonomiler, bölgesel “ticaret merkezleri” olarak başarılı gelişmeler göstermişlerdir. Dış ticaret yoğunluğu oranı( ihracat ve ithalat toplamının GSYH’ye oranı) bu tür ekonomilerde %150’yi aşmaktadır. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Bu ekonomiler tamamlanmamış ürünleri ithal etmekte, üretim sürecini tamamlayarak değer eklemekte ve sonra ihracatı gerçekleştirmektedir. 23
  • 24. 24
  • 25. Diğer taraftan bu ülkelerin yapmış olduğu ihracatın kompozisyonuna bakıldığında büyük bir kısmı “ileri teknoloji” ürünlerinden oluşmaktadır. Bu durumunda ekonomik büyümeyi daha fazla tetiklediği düşünülmektedir. 25
  • 26. Indicator: High-technology exports (% of manufactured exports) 70 60 50 Hong Kong 40 Singapore South Korea 30 Pakistan China Turkey 20 10 0 1960 1962 1964 1966 1968 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 2008 2010
  • 28. 28
  • 29. 29
  • 30. 30
  • 31. 31
  • 32. Tarımda verimlilik düşük olunca… Sözünü edeceğim ikinci çalışma rahmetli Merih Celasun hocamızın anısına TEPAV tarafından düzenlenen bilimsel yarışmanın birincisi olan çalışma. Başlığı şöyle: "Türkiye'de Tarım Sektöründe Verimlilik ve Büyüme". Güney California Üniversitesi'nden Ayşe İmrohoroğlu ve Selahattin İmrohoroğlu ile Merkez Bankası'ndan Murat Üngör tarafından kalem alınmış. Bu yarışmanın jürisi Daron Acemoğlu, Sumru Altuğ, Hasan Ersel, Ziya Öniş, Şevket Pamuk ve Dani Rodrik'ten oluştu. Yarışmanın ödül töreninin 20 Haziran 2012'de Daron Acemoğlu'nun vereceği dersle gerçekleştirileceğini not düşeyim. Dersin başlığı şöyle: "Bazı Milletler Neden Başarısız Olur?" İlk grafiğin ima ettikleri dikkate alındığında bu konuşmadan alınacak önemli dersler olduğunu düşünüyorum. 32
  • 33. Çalışma, Türkiye'de kişi başı milli gelirin Yunanistan, Portekiz ve İspanya'nın kişi başına milli gelirlerine oranındaki gerilemenin nedenlerini sorguluyor. Söz konusu oran, 1960 yılında yüzde 73 iken 1977 yılında yüzde 50'ye düştü ve son yıllara kadar da bu düzeyde kaldı. Yazarların ulaştıkları sonuç, bu gerilemenin asıl olarak tarım sektöründeki verimlilik artışının zayıflığından kaynaklandığı biçiminde. Bu olgunun nedenlerini anlamak için ise tarım sektörü aleyhine uygulanan politikaların dikkatle incelenmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar. Sonuçlara göre 1960 ve 1970’li yıllarda İspanya’nın tarım sektöründe elde ettiği verimlilik artışını yakalamış olsaydı, Türkiye incelenen ülkelerden geri kalmayacaktı. 33
  • 34. 34
  • 35. 35
  • 36. Eğitim herkese lâzım… İzak Atiyas ve Ozan Barış'ın kaleme aldıkları 'Türkiye'de Büyümenin Kısıtları: Bir Önceliklendirme Çalışması" bu sonucun arkasında yatan temel nedenleri saptamayı amaçlıyor. TÜSİAD raporu olarak Kasım ayının sonunda gün yüzüne çıkan araştırmada, yazarlar, iki sorunun öncelikle üzerine gidilmesi gerektiği sonucuna ulaşıyorlar. İlk olarak eğitimin düzeyi ve kalitesinde önemli bir iyileşmeye ihtiyaç olduğunun altını çiziyorlar. İkinci olarak da üretim ve ihracatın teknolojik düzeyinde ciddi bir iyileşme gerektiğini vurguluyorlar. Her iki unsurun birbirleriyle ilişkili olduklarını da düşünebiliriz. Eğitim hem beşeri sermayeyi artırıyor hem de teknolojik gelişmeye yardımcı oluyor. Bazı çalışmalar, daha yüksek kişi başına gelir düzeyine ulaşmak açısından beşeri sermaye ile fiziksel sermayenin benzer öneme sahip olduklarını gösteriyorlar. 36
  • 37. YARATICILIK VE İZMİR ÜZERİNE/ Neşe Kumral 3. Yaratıcılığı Belirleyen Faktörler: Yetenek, Teknoloji, Tolerans 3.3. Tolerans Politik ve toplumsal ortam (siyasi istikrar, hukukun uygulanması, suç oranının düşüklüğü vb.), ekonomik ortam, sosyo-kültürel ortam, sağlık ve sıhhi temizlik (tıbbi alt yapı, kanalizasyon, hava kirliliği), okullar ve eğitim (standart ve uluslar arası okulların bulunabilirliği), kamu hizmetleri ve ulaşım (elektrik, su, toplu taşımacılık, trafik sıkışıklığı vb.), eğlence ve dinlenme (restoran, sinema, tiyatro, spor, vb.), tüketim malları, konut, doğal çevre gibi faktörler bir yerin yaşam kalitesini belirler. Yaşam kalitesi yüksek, bilimsel, ekonomik ve kültürel yaratıcılığa önem veren , insanların kendini ifade edebildiği, kültürel çeşitliliğin, farklılıkların olduğu yerler, toleransın yüksek olduğu yerlerdir. 37
  • 38. Toleransı ekonomik büyümenin bilinen parametrelerine eklemek, yaratıcı ekonomi yaklaşımının belki de en yenilikçi kısmıdır. Tolerans, ülkelerin ve bölgelerin sahip oldukları yaratıcılık potansiyelini harekete geçirme ve yaratıcı yetenekleri çekme konusunda önemli bir avantaj sağlamaktadır. Tolerans toplumun çeşitliliğe açık olarak gelişmesine ve böylece farklı ekonomik sektörlerde farklı fikirler ile yenilik yaratılmasına katkı sağlamaktadır (Florida ve Tinagli, 2004).. 38
  • 39. 9.4 Sonuç Tarihin büyük bir bölümünde, iktisadi büyüme süreci kesik kesik ve kararsız olmuştur. Mülkiyet hakları gibi kurumsal yapılar yeterince geliştirilmemiş olduğundan, keşif ve yenilikler de seyrek ortaya çıkmıştır. Son birkaç yüzyılda ve birkaç belirli ülkede,iktisadi büyümenin temelini oluşturan kurumlar ve altyapılar ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu olarak da, büyümenin lokomotifi olan teknolojik gelişme, yaşama büyük bir gümbürtüyle inmiştir. Bu bağlamda düşünecek olursak teknoloji ülkelerin büyüme sürecinde önemli rol oynamaktadır. 39
  • 40. Büyümenin lokomotifi olan teknolojik gelişme, yaşama büyük bir gümbürtüyle inmiştir. 40
  • 41. Kaynakça Jones, Charles(1998), Introduction To Economic Growth Yeldan, Erinç(2010), İktisadi Büyüme ve Bölüşüm Teorileri Kumral, Neşe(2010), “Yaratıcılık ve İzmir Üzerine” Department of Economics Ege University 41