1. 1
T.C. YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
İŞ YERİNİN DEVRİ (MADDE 6)
Hazırlayan
Kazım Selim Özkan
Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ali Rıza Okur
İstanbul–2011
Kazım Selim Özkan
2. 2
İÇİNDEKİLER
İçindekiler…………...….……………………………………………………………………2
SORU VE CEVAPLAR
1. Giriş…………..……………………………..…………………….………………….....4
2. İş Akitlerinin Yeni İşverenle Devam Etmesi ……….…………………………………6
3. İşçinin Hizmet Süresi....…………………….…….…………………………..………..8
4. İşverenlerin Müteselsil Sorumluluğu………………………………………..………...8
5. İşyerinin Devrinin Tarafların Fesih Hakkına Etkisi………………………………...11
6. İşverenin Değişmesinin (İşyerinin Devrinin) Kıdeme Etkisi……………………..….15
7. Sonuç…………………………………………………...…………………………….....16
Kaynakça…………………….…………………………….……………………………….….I
Kazım Selim Özkan
3. 3
KISALTMALAR
BK. :Borçlar Kanunu. (818 sayılı )
C :Cilt
DİK : Deniz İş Kanunu
E :Esas No
f :Fıkra
EİK : Eski İş kanunu
HD. : Hukuk Dairesi.
İK. : İş Kanunu.
K :Karar No
Md : Madde.
S : Sayfa.
Y. : Yargıtay
Kazım Selim Özkan
4. 4
1. Giriş
İşçinin iş ilişkisinin mümkün olduğu kadar korunması ve buna bağlı olarak
gelirinde sürekliliğin sağlanması anlamına gelen iş güvencesi, modern iş
hukukunun en temel araçlarından birini oluşturur. Taraflar arasında iş akdi ile
oluşan hukuki ilişki oldukça dayanıksız, hassas bir nitelik taşır. İş akdinin
dayanıksızlığı sözleşme özgürlüğünden kaynaklanan fesih serbestisi
ilkesinden veya iş yerinin devrinde olduğu gibi dış etkenlerden kaynaklanır.
Bir işletme veya işyeri veya işyerinin bir bölümü, ekonomik nedenlerle veya
üretim ve hizmet konusunun değiştirilmesi veya girişimden vazgeçilmesi gibi
nedenlerle devredilebileceği gibi; işverenin ekonomik açıdan zor duruma
düşmesi, ödeme güçlüğü içinde olması veya iflası gibi durumlarda
çoğunlukla o işletmenin veya işyerinin kapatılmasına, satılmasına veya
iflasına karar verilmesi ya da bu yollara gidilmeden bir başkasına
devredilmesi de mümkündür.
İş akdinin bu dayanıksızlığını gidermek, işçilerin iş güvencesini sağlamak
amacıyla iş hukukunda bazı hukuki kurumlar geliştirilmiştir. Bu hukuki
kurumlar aracılığıyla işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisinin sürekliliği
sağlanmaya çalışılır. İşçilerin iş güvencesini tehlikeye sokan en önemli
nedenlerden biri çalıştıkları yerin el değiştirmesi, devir yoluyla bir işvereni
devretmesi olmak üzere işverenin ölümü, işyerinin özelleştirilmesi veya
devletleştirilmesi gibi haller iş akdinin tarafı olan işverenin değişmesi
sonucunu doğurur. Ticaret şirketlerinin birleşmesi veya tür değiştirmesi de
işyerlerinin el değiştirmesine neden olur.
Klasik borçlar hukuku teorisi açısından bakıldığında, sözleşme sadece
tarafları bağladığında, işyerini devreden işverenle yapılmış iş akitleri
Kazım Selim Özkan
5. 5
devralan işvereni bağlamaz. Bu durumda, işyerinin devri halinde işçilerin iş
akitleri kendiliğinden sona erecektir. Bu nedenle, çağdaş iş hukukunda,
işyerinin devredilmesine karşın işin sürekliliği ve iş akdinin yeni işverenle
devamı sağlanarak iş akdinin dayanıksızlığı gidermeye çalışılmaktadır.1
Genel olarak işverenin değişmesi, gerçek kişi durumundaki işverenin ölümü,
iflası, işyerinin devletleştirilmesi veya özelleştirilmesi, ticaret ortaklarının
veya bu nitelikle olmayan işverenlere ait işyerlerinin birleşmesi veya birinin
diğerine katılması yahut türünün değişmesi durumlarında da söz konusu
olmaktadır. Kanunda işyeri devrine ilişkin işlemler sayılmamış ve genel bir
ifadeye yer verilmiştir. Söz konusu maddede her ne kadar, “hukuki” bir
işleme dayalı olarak yapılan işyeri veya işyerinin bir bölümünün devrinden
söz edilmekteyse de, madde gerekçesinde, hukuki işlemin detaylı tanımı
verilmiştir.
Aynı gerekçede, bu maddenin, “hukuki işlem sonucu işyeri veya bölümünün
bir satış sözleşmesinde olduğu üzere kesin ve sürekli biçimde devrinde
olduğu gibi, bir kira sözleşmesine göre geçici ve süreli olarak başkasına devri
halinde de” uygulanabileceği açıklanmıştır.2
1
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 167
2
Çelik Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2010, S. 61
Kazım Selim Özkan
6. 6
2. İş Akitlerinin Yeni İşverenle Devam Etmesi
Devir tarihi haklar ve borçlar açısından bir milat özelliği taşır. İş sözleşmeleri
bütün hak ve borçları ile birlikte devir alana geçecektir. Burada devrolunan
şey iş sözleşmeleri başka bir anlatımla sözleşmelere bağlı, işçi ve işveren
hakları yeni işveren ile işçi arasında devam eder. Böylece devir nedeniyle
çalışan işçilerin hakları kaybolmayacaktır. İlk fıkra genel kuralı içerir.3
1475 sayılı İş Kanunu döneminde yasada işyerinin devrini ve iş akitlerinin
bütünüyle devralan işverene geçmesini sağlayan genel bir düzenleme yer
almıyordu. Buna karşılık iş mevzuatında kıdem tazminatına( İK 14, DİK
20/2), yıllık ücretli izin hakkına (İK 53), geminin devrine (DİK 19) ilişkinin
hükümler işyerinin devri halinde iş akitlerinin yeni işverenle devam edeceği
esasına dayalı olarak getirildiğinden, öğretide, genel bir düzenlemenin
yokluğu nedeniyle ortaya çıkan yasa boşluğunun anılan hükümler aracılığıyla
kıyas yoluyla doldurulup bu yönde genel bir hukuk ilkesinin yaratılması
yoluna gidilebileceği kabul ediliyordu. Yargıtay da bu dönemde işyerinin
devrinde iş akitlerinin yeni işverenle aynen devam edeceği görüşünü
benimsemişti.
1475 sayılı yasa döneminde ancak kıyas yoluyla yasa boşluğunun
doldurulması yöntemiyle ulaşılabilen bu sonuca 4857 sayılı İş Kanununun 6.
Maddesinde isabetli olarak açıkça yer verilmiştir. Adı geçen maddenin 1.
Fıkrasına göre “İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı
olarak başka birine sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana
geçer.” Esasen gerek bu hüküm gerek aşağıda belirteceğimiz işyerinin
devrinin diğer hukuki sonuçlarına ilişkin hükümler yasanın gerekçesinde de
3
Kılıçoğlu Mustafa, İş Kanunu Yorumu ve Yargıtay uygulamaları 2005, S 44
Kazım Selim Özkan
7. 7
belirtildiği gibi Avrupa Birliğinin işyerinin devri hakkındaki 77/187 ve
2001/23.4 sayılı yönergeleri hükümlerine uygundur
İş Kanununun 6. Maddesinin 1. Fıkrasında işyerinin bir bütün olarak değil
sadece bir bölümünün devri halinde de işçilerin iş akitlerinin devralan
işverenle aynen devam edeceği kurala bağlanmıştır. Ayrıca, yasanın
gerekçesinde de belirtildiği gibi İş Kanununun işyerinin devrine ilişkin
hükümleri “işyeri veya bölümünün bir satış sözleşmesinde olduğu üzere
kesin ve sürekli biçimde devrinde olduğu gibi, bir kira sözleşmesinde göre
geçici ve süreli olarak başkasına devri halinde de uygulanabilecektir.
Anılan fıkrada işyerinin “hukuki bir işleme dayalı olarak” devrinde
sözleşmelerin devralana geçeceği öngörülmüştür. Ölüm halinde tüm hak ve
borçlar külli halefiyet yoluyla başka bir hukuki işleme gerek kalmaksızın
mirasçılara intikal ettiğinden, bu durumda iş akitleri esasen otomatik olarak
yeni işverene (mirasçılara) geçer. 5
4
İŞYERİNİN DEVRİNE İLİŞKİN AVRUPA BİRLİĞİ YÖNERGESİ. İşveren Değişikliğinde İşçilerin
Haklarının Korunmasına İlişkin Avrupa Birliği Yönergesi İşletme, işyeri veya işyerinin bir bölümünün devri
halinde işçi haklarının korunması, Avrupa Konseyi’nin 14.02.1977 tarihli ve 1977/187 sayılı İşyeri Devrinde
İşçilerin Kazanılmış Haklarının Korunmasına İlişkin Üye Ülke Mevzuatlarının Yakınlaştırılmasına Dair Yönerge
ile düzenlenmiş, daha sonra 1998 yılında değişikliğe uğramış ve 12 Mart 2001 yılında 2001/23 sayılı yönerge ile
son şeklini almıştır. Yönerge ile işyeri devri halinde işçilerin kazanılmış haklarının korunması üye devletlerin
gündemine taşınmıştır.
Yönerge anlamında devir, ekonomik bütünlüğü olan işletme, işyeri veya işyerinin bir kısmının kendi kimliğini
kaybetmeden devrini ifade etmektedir. Devralanın, var olan bir işletmeyi, faaliyetini sürdürmek için devralması,
işletmeyi devralanın da işletmenin eski faaliyetiyle aynı türden bir faaliyete imkan sağlaması gerekir. İşyerinin
bir bölümünün devrinde ise, işyeri varlığını korur, ancak ekonomik ve teknik anlamdaki faaliyetin bir bölümü
başka bir işverenin yönetimine geçer. Bu anlamda bir kısmi devirin söz konusu olması için ise, ekonomik
kimliğini koruyan bir birimin devredilmesi gerekir
Yönerge kapsamında devir söz konusu olduğunda, devir tarihinde devredenin iş sözleşmesi veya iş ilişkisinden
doğan hak ve borçlar devralana geçer (yönerge m. 3/I f.1) Burada sözleşme ilişkisinin bir bütün olarak tüm hak
ve borçları ile devralan yani işverene geçmesinden bahsedilmektedir. Devirden önce sona ermiş, sözleşmelerle
devralan yeni işverenin bir bağlılığı söz konusu değildir. Ancak; devirden önce iş sözleşmesi fesh edilmiş;
bildirim süreleri ise henüz dolmamışsa, Yönerge hükümleri uygulama alanı bulacak ve devralan yeni işverenin
sorumluluğu devam edecektir. Ayrıca yönerge, 4. maddesi ile fesih yasağı getirerek, işçiyi feshe karşı korumayı
amaçlamıştır. Bu maddeye göre, işletmenin ya da işyerinin tamamının ya da bir bölümünün başkasına devri, her
iki işveren bakımından, iş sözleşmesini fesih için başlı başına bir neden değildir. Yönerge işyerinin devri ile
işçilerin durumlarının kötüleşmesini önlemek istemiştir. Ancak 4/1 maddesine göre; ekonomik, teknik veya
organizasyona ilişkin sebeplerle yapılacak fesihlere bu durum engel oluşturmaz. Bu fesih hakkı hem işçiye hem
de işverene tanınmıştır. 7. maddeye göre; Bu nedenlerle işten çıkarmanın haklı sayılabilmesi ise, iş
sözleşmesinin feshinden önce işçilerin işletme içinde çalışma konularıyla ilgili, başka bir işte çalıştırılıp,
çalıştırılamayacağının araştırılması, bu konuda işçi ya da sendika temsilcileriyle gerekli görüşmelerin yapılmış
olması zorunludur
5
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 168
Kazım Selim Özkan
8. 8
Buna karşılık, iş sözleşmeleri devirden önce sona ermiş olan ve devirden
sonra tekrar işe alınan işçiler için devralan işverenin devreden işveren
yanında geçirilen süreler bakımından yükümlülüğü olamaz.6
3. İşçinin Hizmet Süresi
Maddenin ikinci fıkrasında işçinin önceki işveren dönemindeki hakları
güvenceye kavuşturulmuştur. Buna göre işçi devreden işveren yanında hangi
tarihte işe başlamış ise hizmet süresi (çalışma süresi) kıdem ve anılan süreye
bağlı akçalı farkları o tarih dikkate alınarak değerlendirilecektir.7
Maddenin bu fıkrası uyarınca “Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin
esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe
göre işlem yamakla yükümlüdür.” O halde, daha sonra görüleceği gibi ihbar
tazminatı, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin gibi haklarda işçinin kıdemi,
devreden işverenin yanında işe başladığı tarihten devralan işverenin yanında
söz konusu hakları elde ettiği tarihe kadar olan sürenin toplamı üzerinden
hesaplanır. Buna karşılık, iş akitleri işyerinin devrinden önce sona ermiş olan
ve devrinden sonra tekrar işe alınan işçiler için devralan işverenin, devreden
işveren yanında geçirilen süreler bakımından sorumluluğu söz konusu
değildir.8
4. İşverenlerin Müteselsil Sorumluluğu
Üçüncü fıkrada borçlar ve sorumluluğa değinilmiştir. Devir tarihi yine
esas alınacaktır. Öncelikle fıkra devirden önce doğmuş borçlarla, devir
tarihinde ödenmesi gereken borçlardan söz edilmiştir. Borçlar
6
Çelik Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2010, S. 62
7
Kılıçoğlu Mustafa, İş Kanunu Yorumu ve Yargıtay uygulamaları 2005, S 44
8
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 169
Kazım Selim Özkan
9. 9
kavramından ifade edilen şey muaccel yani istenebilir haklardır. İlk fıkra
dikkate alındığında hak ve borçlar devralana geçer. Ancak üçüncü fıkrada
sorumluluğa yer verilmiştir. Söz konusu borçlardan devreden işveren
birlikte sorumludur. Birlikte sorumluluktan amaç pasif husumette her iki
işverenin yer almasıdır.
Sorumluluk için iki yıllık bir sınırlama vardır. Bu sınırlama BK.m 179’a
paralellik kurulmuştur. 179. Maddenin açık anlatımında, bir malvarlığını
veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte üzerine aldığını alacaklılara
ihbar ve gazetelerde ilan edince bunlara bağlı borçlardan dolayı
alacaklılara karşı doğrudan doğruya sorumlu olduğu vurgulanmıştır.
Hemen devamında ise evvelki borçlu daha iki yıl süreyle yenisiyle
müteselsil(dayanışmalı) sorumlu olduğu ifade edilmiştir. Süreyi, muaccel
olmuş alacaklar için ihbar veya ilan tarihinden, sonradan muaccel
alacaklar için muacceli yetin vuku bulduğu tarihten itibaren işletilmeye
başlayacağı belirtilmiştir.
Kıyas yoluyla Yeni İş Kanununa uygulandığında bazı farklar oluşacak ise
de bu sonuçlara göre devreden ve devralanın sorumluluğu müteselsildir.
Devredenin sorumluluğu devir tarihinden başlayarak iki yıldır. Devir
alanın sorumluluğu devam eder.9
İş Kanununda işyerinin devrinde, devreden ve devralan işverenler belirli
bir süre müteselsil sorumlu tutulmak suretiyle işçi alacakları güvence
altına alınmıştır. İK 6/3 uyarınca “Yukarıdaki hükümlere göre devir
halinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren
birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devralan işverenin
sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.”
9
Kılıçoğlu Mustafa, İş Kanunu Yorumu ve Yargıtay uygulamaları 2005, S 44
Kazım Selim Özkan
10. 10
Dördüncü fıkrada, tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün
değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri
uygulanmayacağı vurgulanmıştır.
Hükümde öncelikle tüzel kişiliğin sona ermesi gereği esas alınmıştır.
Başka bir anlatımla birleşme, katılma ya da türünün değişmesinde,
birleşen katılan türü değişen tüzel kişilikten söz edilemeyecektir. Birlikte
sorumluktan amaç; hukuki kişiliği sona eren tüzel kişiliğin pasif
husumette yer alamayacağıdır. Çünkü burada devir yoktur.
Temel sorun tüzel kişilikteki bu başkalaşım işçinin alacaklarında
olumsuzluk yaratıp yaratmayacağıdır.10
Maddenin bu fıkrasında tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da
türünün değişmesiyle sona ermesi halinde birlikte sorumluluk
hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüşse de tüzel kişiliğin ortadan
kalktığı bu gibi durumlarda esasen sorumluluğun söz konusu olmayacağı
açıktır.
İşyerinin devrinde ilişkin İş Kanununun 6. Maddesi hükümlerinin
uygulanmasının istisnasını işverenin iflası oluşturur. Gerçekten İK
6/Son’a göre “Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlıklarının
tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde
uygulanmaz.”11
10
Kılıçoğlu Mustafa, İş Kanunu Yorumu ve Yargıtay uygulamaları 2005, S 44
11
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 169
Kazım Selim Özkan
11. 11
Yargıtay’ca belirtildiği üzere, yukarıdaki hükümde devirden önce doğmuş
bulunan borçlardan söz edildiğinden, devralan işveren dönemindeki ücret,
fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretlerinden devreden
işverenin sorumluluğu bulunmamaktadır.(9. H.D 12.2.2008, E.2007/31303
K2008/106) Yargıtay’ın başka bir kararında, devralan işverenin devreden
işveren dönemindeki fazla çalışma ve genel tatil ücretlerinden sorumlu
tutulamayacağına hükmedilmiştir. (9. HD, 13.6.2008 E.2007/19086 K.2008/15543)
Bu düzenlemeler karşısında, işyerini devreden işveren, devir tarihinden
sonra gerçekleşen ihbar tazminatı ve ücret alacaklarından devralan
12
işverenle birlikte sorumlu tutulamaz. (9. HD, 25.9.2003, E.2003/2336
K.2003/15352)
5. İşyerinin Devrinin Tarafların Fesih Hakkına Etkisi
İşyerinin devrinin taraflarına fesih hakkına etkisi İş Kanununun 6.
Maddesinin 5. Fıkrasında düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre “Devreden
veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir
bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için
haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve
teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı
fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih
hakları saklıdır.”
Her şeyden önce şunu belirtelim ki, işyerinin devri sonucunda iş akdi yeni
işverenle aynen devam ettiğine diğer deyimle iş akdi sona ermediğine
göre işçi fesihden doğan herhangi bir hakkı, bu arada kıdem tazminatını
talep edemez. Yargıtay’a göre de “Devirle birlikte davacının hizmet akdi
devralan işverene geçmiş olur. Böyle olunca ihbar ve kıdem tazminatı
hakkı doğmaz. Bu husus gözetilmeksizin işyerini devreden önceki
12
Çelik Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2010, S. 63
Kazım Selim Özkan
12. 12
işverenin bu aşamada kıdem tazminatından ve ihbar tazminatından
sorumlu tutulması doğru değildir.
Adı anılan maddenin 5. Fıkrasına göre devreden ve devralan işverenler
veya işçi sırf işyerinin veya bir bölümünün devri nedenine dayanarak iş
akdini haklı nedenle feshedemezler. Başka bir deyimle işyerinin devrini
fesih için haklı bir neden olarak kullanmaları mümkün değildir. Esasen
işyerinin veya bir bölümünün devri ne İK 24 ne de İK25’de haklı sebeple
derhal feshederlerse, haksız fesih yapmış olurlar ve buna ilişkin daha
sonra inceleyeceğimiz hukuki sonuçlar doğar. Ancak kuşkusuz gerek
devreden ve devralan işverenler gerek işçi açısından devir dışında
sözleşmeyi derhal fesih yetkisi veren haklı nedenlerden biri
gerçekleşmişse örneğin işçinin ücreti ödenmemiş (İK24/ll,e) veya işçi
sadakat borcuna aykırı davranmışsa (İK 25/II,e) haklı nedenle fesih hakkı
doğar. Esasen bu hususa İK 6/5’de “işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden
derhal fesih hakları saklıdır” denilmek suretiyle açıkça yer verilmiştir.
İşyerinin devrinin, başlı başına değişiklik yol açabilecek, işçinin çalışma
koşullarında esaslı bir değişiklik ( İK 22 ) olarak değerlendirilmesine de
olanak yoktur. Ancak, devirden sonra çalışma koşullarında esaslı bir
değişiklik ortaya çıkmışsa, örneğin vasıflı bir işçi bu niteliği taşımayan bir
işe verilmişse, bu durum yeni işverenle devam eden iş akdinde işçi
aleyhine tek taraflı esaslı değişiklik anlamına gelir ve daha sonra ele
alacağımız İK 22’e düzenlenen değişiklik feshinin koşulları ortaya çıkar.
İş Kanununun 6. Maddesinin 5. Fıkrasında devreden ve devralan
işverenlerin süreli fesih hakkını da sınırlandırılmıştır. Adı geçen fıkrada
“Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya
işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez” denilmek suretiyle
Kazım Selim Özkan
13. 13
salt devir nedenine dayanan süreli fesihler de yasaklanmıştır. Başka bir
anlatımla salt işyerinin devri olgusu süreli fesih için başlı başına geçerli
bir neden sayılmayacaktır. Bu hüküm karşısında devreden ve devralan
işverenlerin uygulamada görüldüğü gibi işyerinin işçisiz olarak devri
konusunda anlaşmaları mümkün bulunmamaktadır. Aksi taktirde bu
nedenle dayanan fesihler geçersiz fesih sayılacaktır.
Buna karşılık, yine İK 6/5’de “Devreden veya devralan işverenin
ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin
geçerli kıldığı fesih hakları saklıdır” denildiğinden, devir dışında
hükümde belirtilen geçerli nedenlerden birinin varlığı halinde süreli
fesihler hakkı kullanılabilecektir. Bu durumda devreden işverenin örneğin
ekonomik açıdan güç durumda olması veya devralınan işyerinde bir
reorganizasyonun veya teknolojik değişikliklerin gerekli bulunması
halinde söz konusu işverenler geçerli bir süreli fesih yapabilirler.
Nitekim Yargıtay’ca, grup şirketlerinden birinde çalışan işçinin çalıştığı
şirketin diğer bir şirketle birleşmesi ve işçi tarafından yerine getirilen
lojistik hizmetin diğer şirketin kendi içinde yerine getirilmesi üzerine, işçi
için grup içindeki öteki şirketlerde çalışma olanağının bulunmaması
halinde istihdam fazlalığı meydana geleceğinden davacı işçinin işten
çıkarılmasının geçerli sayılacağı sonucuna varılmıştır.13
Bununla birlikte devir işlemi sırasında iş sözleşmesinin feshinin
ekonomik ve teknolojik nedene bağlanmış olması öğretide bazı kesimler
tarafından eleştirilmiştir. Şöyleki; , Şahlanan, “Bir devir öncesi işçi
çıkaran, işçileri sıfır kıdemle veya işyerini işçisiz devretmek isteyen bir
işveren için bu fesihlerin ekonomik ve teknik nedenlere dayanıp
13
Çelik Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2010, S. 64
Kazım Selim Özkan
14. 14
dayanmadığının irdelemesini getirecek. Bu, ister istemez "geçerli sebep
var mı, yok mu" yu da beraberinde getirecek ve iş güvencesine ilişkin
hükümleri, devir sırasındaki fesihte de gündeme getirebilecek.
Oysa bu, tamamen iki tarafın anlaşmasıyla olabilir ki, işyeri devrinde
yeni işveren eski işçileri, işyerini sıfır kıdemle devralmak isteyebilir,
önceki işçilerin bir kısmını çalıştırıp çalıştırmama konusunda özgür
olmak isteyebilir. Kaldı ki, işyerini kapatma halinde geçerli sebep
aramayan bir Kanunun sisteminde, devreden işveren açısından kapatma
sayılabilecek bir durumda birtakım ekonomik nedenler aramak da
çelişkili bir durumdur” diye eleştirisini dile getirmektedir.14
Bu konuda Şakar; “Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf
işyerinin veya bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez hükmü,
devralan işvereni eski işverenin işçileri ile çalışmaya zorlamakta, yeni
işverenin işyeri ile birlikte bu işyerinde çalışan işçileri de devralmasını
zorunlu kılmakta ve bu niteliği ile sözleşme yapma özgürlüğü ve ekonomik
gerçeklerle uyumlu olmayan, katı bir nitelik taşımaktadır. Öte yandan
devralma aşamasında, devralanın işyerinde yönetim ve organizasyonda
yapacağı yeniden yapılanmaya göre çalıştıracağı kadar işçiyi işle alma,
fazlasını devralmama yetkisi konusunda bir açılık bulunmamaktadır” diye
maddeye eleştirisini ifade etmektedir.15
İşyerinin devri işçi açısından haklı bir derhal fesih nedeni
oluşturmamasına karşın bu durumda işçinin İK 17 uyarınca süreli fesih
bildiriminde bulunmasına herhangi bir engel yoktur. Ancak, işyerinin
devri nedeniyle iş akdi İK 17’ye göre fesheden işçi, bu durum haklı bir
14
Ayrıntılı için bakınız “TİSK yayınları, Yeni İş Kanunu Ne Getiriyor Semineri.
15
Şakar Müjdat,Gerekçeli ve İçtihatlı İş Kanunu Yorumu”2009 4. Baskı, S, 130
Kazım Selim Özkan
15. 15
fesih nedeni (İK 24) sayılmayacağından kıdem tazminatına talep edemez
(EİK 14)16
6. İşverenin Değişmesinin (İşyerinin Devrinin) Kıdeme
Etkisi
İşyerinin devri halinde iş akitleri otomatik olarak yeni işverenle aynen
devam ettiğine (İK 6/1) diğer bir deyimle sona ermediğine göre sırf devir
nedeniyle kıdem tazminatı hakkı doğmaz. Aynı şekilde işyerinin devri işçi
için haklı bir fesih nedeni oluşturmadığından işçi devir dolayısıyla iş
akdini haklı nedenle feshedip kıdem tazminatı talep edemez.
İşyerinin devredilmesi halinde devralan işverenle aynen devam eden iş
akdi devirden sonra kıdem tazminatı ödenmesini gerektiren koşullarda
sonra ererse kıdem tazminatından hesabında her iki işveren nezdindeki
hizmet sürelerinin toplamı göz önünde tutulur. Çünkü İş Kanununun 6.
Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca “Devralan işveren, işçinin hizmet
süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe
başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.” Bunun gibi, İş
Kanununun 14. Maddesinin 2. fıkrasına göre “İşyerlerinin devir veya
intikal yahut herhangi bir suretler bir işverenden başka bir işverene
geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya
işyerlerindeki hizmet akitleri surelerinin toplamı üzerinden hesaplanır.
İş Kanununun 14. Maddesinin 2. fıkrasında işyerinin el değiştirilmesi
halinde kıdem tazminatında devreden ve devralan işverenlerin ne şekilde
sorumlu olacakları konusunda özel bir hükme yer verilmiştir. Bu hükme
göre “12.7.1975 tarihinden itibaren işyerinin devri veya herhangi bir
16
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 170
Kazım Selim Özkan
16. 16
suretle el değiştirilmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki
işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu
sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin
aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.” Bu hükme göre işyeri 1927 sayılı
yasanın yayın tarihi olan 12.7.1975 tarihinden önce devredilmişse kıdem
tazminatının tümünden sadece yeni işveren sorumlu tutulacaktır. (İK
14/2)
Buna karşılık, 12.7.1975 tarihinden sonraki tüm işyeri devirlerinde işçi
kıdem tazminatına hak kazandığında, devralan işverenden işyerindeki tüm
hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son ücretine göre hesap edilecek
kıdem tazminatının kendi dönemi ile ilgili olan kısmını rücu edebilecektir.
Ancak eski işverenin sorumluluğu işçiyi çalıştırdığı süreyle ve işçinin
(son ücret değil) devir esasındaki ücret düzeyiyle sınırlıdır. Görüldüğü
gibi, işverenlerin buradaki sorumluluğu bir müteselsil sorumluluk
değildir.17
7. Sonuç
İş hukukunun doğuş ve gelişmesinin temel nedeni işi ilişkisinde daha
güçsüz durumda olan işçinin korunması kaygısıdır. İş hukuku tarihi,
başlangıçta bu hukuk dalının çok güç çalışma koşulları altında bulunan
işçileri korumak amacıyla doğduğuna ve gelişme sürecine girdiğine
tanıklık etmektedir. İş Hukukunun doğuş ve gelişiminde olduğu gibi
bugün de bu hukuk dalında işçinin korunması ilkesi belirli ölçüde
geçerliliğini korumaktadır.18
17
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 577
18
Süzek Sarper, İş Hukuku, İstanbul 2005, S. 15
Kazım Selim Özkan
17. 17
İşyerinin devri ve sonuçları hakkında eski iş kanunu ile meydana gelen
boşluk doktirin ve yargı kararlarıyla doldurulmaktaydı. 4857 sayılı İş
Kanununda, özellikle ekonomik koşulların etkileri ile çok daha sık
görülmeye başlayan bu konu ele alınmış ve hüküm altına alınmıştır.
Böylelikle tarafların menfaatleri açısından gerekli olan düzenleme
oluşturulmuş; bu sırada Avrupa Birliği Müktesebatından başka ülkelerin
yararlanılabilecek maddeleri ve özellikle Türk toplu iş sözleşmesi sistemi
ilkeleri göz önünde bulundurulmuştur.
Madde hükümleri bütünsel olarak ele alındığında işçilerin iş güvencelerini
ve işçi işveren arasındaki iş ilişkisinin sürekliliğini sağlamaya yönelik bir
düzenleme olması yönünden olumlu olarak değerlendirilmektedir.
bununla birlikte maddenin son fıkrasında yer alan “iflas dolayısıyla
malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına
devri halinde uygulanmaz” hükmü yukarıda olumlu olarak değerlendirilen
konunun aksine bir uygulama olduğu yönünde değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte, devir sırasında devralan işverenin devralma aşamasında,
devralanın işyerinde yönetim ve organizasyonda yapacağı yeniden
yapılanmaya göre çalıştıracağı kadar işçiyi işle alma, fazlasını
devralmama yetkisi konusunda bir özgürlüğünün de olmasının
işletmelerin ekonomik ve verimlilik noktasında varlıklarını
sürdürmelerine destek olacağı şeklinde değerlendirilmektedir.
Kazım Selim Özkan
18. I
KAYNAKÇA
Nuri Çelik, “İş Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 23. Baskı”
Müjdat Şakar, “Gerekçeli ve İçtihatlı İş Kanunu Yorumu”2009 4. Baskı
Mustafa Kılıçoğlu “İş Kanunu Yorumu ve Yargıtay Uygulaması”2005
Bekir Geçer , Cahit Evcil “İş Kanunu Uygulama Rehberi”2006
Sarper Süzek “İş Hukuku” 2005
Şahlanan Fevzi “TİSK yayınları, Yeni İş Kanunu Ne Getiriyor Seminer
Notları”
Kazım Selim Özkan