ݺߣ

ݺߣShare a Scribd company logo
TÜRKİYE DE KADIN VE STK RAPORU 2005 Hülya Nigar Aksu Bozkurt
DURUM ANALİZİ Kadın İşgücü Dünyada  Kadın İşgücü ü쾱’de  Kadın İşgücü 1990 lar da Kadın İşgücü Sektörel Dağılımı Sonuç ve Değerlendirme Ülkemizdeki İstihdam Edilen Kadın İşgücünün Eğitim Düzeyi Kamu Sektöründe Kadın İşgücü ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşları ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşlarına Başarılı Örnekler TEMA-ÇYDD STK larında Başarının Anahtarı SWOT ANALİZİ ENTEGRE İLETİŞİM STRATEJİSİ 2005
DURUM ANALİZİ
Kadın İşgücü
İnsanlığın var olduğu dönemlerden günümüze kadar hemen hemen her dönemde kadınlar, gerek ulusal düzeyde, gerekse dünya genelinde nüfusun yarısını oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla tarihin her döneminde ekonomik ve toplumsal yaşamın bir yanını erkekler bir yanını da kadınlar temsil etmişlerdir. Bu doğrultuda kadınların ekonomik üretim ve düzenleme etkinliklerine katılımı da insanlık tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama katılımları ev içinde olduğu kadar ev dışındaki alanlarda da varolmuştur ve halen sürmektedir. Ancak kadınların ekonomik yaşama  katılımları ile toplumsal ve ekonomik kalkınmadan yararlanma biçimleri ve ölçüleri doğru orantılı değildir. Her ne kadar kadınların toplumsal ve ekonomik kalkınmadan yararlanma durumları ülkelerin gelişmişlik/azgelişmişlik düzeyleri ile ilişkilendirilebilirse  de genel anlamda bütün toplumlarda erkeklerin gerisine düştükleri, aynı işte çalışmalarına karşın, aynı ücreti alamadıkları, daha az istihdam edildikleri ve daha düşük ücretle çalıştırıldıkları  bilinen bir gerçektir.
Günümüzde kadınların gerek ekonomik, gerekse toplumsal alanda ikincil konumda bulunmalarının temelinde yatan ana etken  ‘erkek egemen’ kültüre dayalı her alandaki  cinsiyet ayrımcılığıdır. Bu ayrımcılığı yaratan ve sürdüren diğer faktörler ise genellikle azgelişmiş toplumlarda- mevcut toplumsal değerler sistemi ve bunların bir parçası olan dinsel inançlardır. Burada kastedilen değerler sistemine ait olan, bir anlamda soyut nedenlerdir. İster kadının kendisi, isterse erkek tarafından taşınıyor olsun, cinsiyete dayalı işbölümünün sonucu ve aynı zamanda bir besleyicisi olan her türlü kavramlaştırma, her türlü atıf bu kategorideki nedenleri oluşturmaktadır. Kadının kendini erkeği evlilik ve aileyle, karı-kocalık ve annelik-babalık rolleriyle tanımlaması; bir rol yüklemesi için de evin geçimini, bu nedenle de ev dışındaki yaşamı ve çalışmayı erkeğe ait bir alan olarak görmesi; buna karşılık olarak kendi alanını ev ve aile ile sınırlaması, çalışmayı/işi daha çok erkeğin alanına ait olarak tanımlaması, bu değerler sisteminin temel taşlarını oluşturmaktadır Bu değer ve inanç sistemleri kadınları ikincil bir konuma mahkum ettiği gibi aynı zamanda çalışma yaşamının dışına itmekte veya düşük gelirli işlerde çalışmak zorunda bırakmaktadır.
Kadınları çalışma yaşamının dışına iten bir diğer önemli faktör ise eğitim olanaklarından daha az yararlan(dırıl)maları nedeniyle eğitim düzeylerinin düşük olması/kalmasıdır. Eğitim düzeyi düşük kalan kadınlar bilgiye dayalı, uzmanlık gerektiren alanlarda çalışamamakta, bunun sonucu olarak ya uzmanlık bilgisi ve becerisi gerektirmeyen düşük ücretli işlerde çalışmakta ya da tamamen çalışma yaşamının dışına itilmektedirler. Düşük eğitim düzeyi diğer toplumsal ve ekonomik koşullarla birleştiğinde gerek kentsel alanlarda gerekse kırsal alanlarda kadının çalışma yaşamına katılımı niceliksel olarak az ve statüsü/geliri düşük işlerle sınırlı kalmaktadır. Kadınların işgücü olarak çalışma yaşamına katılımını engelleyen/sınırlayan bir başka durum ise erkeklerle arasındaki kadının kendi doğasından kaynaklanan fizyolojik farklılıklardır. Erkek fizyolojik olarak daha güçlü olduğundan gebelik ve çocuk bakımı gibi işlevleri üstlenmediği için evden ve çocuklardan uzakta, ya da kadının yapamayacağı işlerde daha çok çalışabilir. Kadın ise çocukların sürekli bakımını karşılamada, bunun yanında ‘ev ekonomisi’ çalışmalarını yürütmede daha etkindir.
2- Dünyada Kadın İşgücü Dünya ölçeğinde özellikle 1970’li yıllardan itibaren kapitalizmin kronikleşen dönemsel krizleri Batı ülkelerinde üretim süreçlerinde yavaşlamalara, imalat sektöründe kapasite kullanım oranlarında  büyük düşüşlere neden olmuştur. Arz-talep ilişkisinde yaşanan oransal olmayan gelişmeler, petrol fiyatlarının yükselmesinin girdi maliyetlerindeki artışlar diğer gelişmelerle birlikte dünya ekonomisinde yarattığı etkiler işsizliğin kitlesel boyutlara ulaşmasına, halk kesimlerinin yoksullaşmasına neden olmuştur. Dünya ekonomisinde yaşanan bu gelişmeler sonucunda, ekonominin yeniden yapılandırılması zorunlu olarak gündeme getirmiştir. Üretim süreçlerde meydana gelen bu radikal d eğiş imler ve bunlar ı n ekonomik, toplumsal, siyasal ve finansal boyutlar ı  ile ilgili farkl ı  düşünce ve tezler ortaya at ı lm ış t ı r. Bu farkl ı  düşünce ve tezlere kar şı n  kadın  eme ğ ine ili ş kin yap ı lm ış  çok fazla çal ış ma yoktur. Var olan çal ış malar genellikle  kadın  ara ş t ı rmac ı lar taraf ı ndan s ı n ı rl ı  olanaklar çerçevesinde  yap ı lm ış t ı r. Yap ı lan s ı n ı rl ı  çal ış malar küreselleşme ile birlikte  kadın  işgücünün istihdam ı nda hat ı r ı  say ı l ı r bir art ış  oldu ğ unu göstermekte ve bu durum “i ş gücünün feminizasyonu” olarak adland ı r ı lmaktad ı r .
Günümüzde  kadın  i ş gücünün özellikle küreselle ş meye ko ş ut olarak bu kadar istihdam edilmesinin temel nedenleri  ş öyle özetlenebilir:  1970’lerde özellikle geli ş mi ş   ülkelerde  işgücü  üretkenli ğ inin üst s ı n ı rlara ula ş mas ı  nedeniyle ekonomik krizlerle yüz yüze kal ı nd ı . Bu durum uluslar aras ı   sermayeyi yeni aray ı şlara ve yeniden yap ı lanmaya  zorlad ı . Bunun sonucu olarak ithal ikameci ekonomik uygulamalardan vazgeçilerek ihracata dayal ı  (d ış a aç ı lma modeli) ve yabanc ı  sermayeyi ülkeye çekmeye dayal ı  özendirici önlemlerin al ı nmas ı  ve hayata geçirilmesi gündeme geldi.  Gelişmiş ülke ekonomileri ve çok uluslu şirketler bunun sonucunda;  Benimsenen yeni mali ve idari stratejiler doğrultusunda çok uluslu şirketler daha ucuz ve daha esnek emek kaynakları arayışına yöneldiler. Gerek enformasyon ve bilişim alanında ulaşılan teknolojik gelişme düzeyi, gerekse üretim teknolojilerinde sağlanan yenilikler üretim süreçlerinin parçalanmasına neden oldu.
Bu çalışmalara göre, 1980’lerden sonra dünyada kadın emeğinin ekonomiye entegrasyonu artarken, erkek işgücünün ekonominin dışına çıkma eğiliminin güçlendiğini göstermektedir. Örneğin: OECD ülkelerinde 1980 sonrası kadın istihdamı her yıl düzenli olarak artış göstererek günümüzde % 25’ler düzeyine ulaşmıştır. Bu oran kadın nüfusunun artışından daha fazladır. 1980’lerin başında kadın işgücünün ekonomiye katılımının görece düşük olduğu bazı ülkelerde (Hollanda, İspanya gibi) günümüzde bu oran % 75-100 dolayındadır. Benzer eğilimler ABD’de de gözlenmektedir. ABD’de 1980’lerde kadınların işgücüne katılımları % 40 civarında iken, bu oran bugün % 60’lar dolayındadır.
Çok Uluslu  Ş irketler kad ı nlar ı  erkeklere oranla daha üretken kabul etmektedirler. Çünkü kad ı nlar erkeklere göre s ı k ı c ı , monoton i ş lere, dü ş ük ücrete, uzun çal ış ma saatlerine  ve kötü çal ış ma ko ş ullar ı na kolayca raz ı  olabilmektedirler. Haz ı r giyim ve elektronik sektöründe kad ı nlara yönelik eve i ş  verme modeli, daha ucuz ve verimli oldu ğ u için, birim maliyetin dü ş ürülmesi noktas ı nda Çok Uluslu  Ş irketler taraf ı ndan tercih edilmektedir. Yukar ı da belirtti ğ imiz, özellikle küreselle ş me sürecine paralel  kadın  eme ğ inin ekonomiye entegrasyonu eve i ş  verme modeli dikkate al ı narak yap ıl an bir de ğ erlendirmedir. Çünkü  kadın  i ş gücünün formel sektörde istihdam ı  halen dü ş üktür.
Ancak bu durum bütün ülkelerdeki çalışan kesim ve özellikle de kadınlar için geçerli değildir. Dünya ölçeğinde bazı ülkelerde kadın emeği üretim sürecine bu kadar yoğunlukta katılırken, birçok ülkede bu süreç tersine işlemiştir.  Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yaptığı araştırmalara göre, 1997 yılında ortaya çıkan Asya-Pasifik Krizi,  özellikle kadın işçilerin iş garantilerini ortadan kaldırırken, yüksek ücretli işleri düşük ücretli hale getiriyor  Bu kriz sonrasında Güney Kore’de normal işlerde çalışan kadın işçilerin oranı % 20 azalırken, bu oran erkek işçilerde % 6 olarak ortaya çıkmıştır. Aynı süreçte Filipinler’de bu oran kadınlarda % 15, erkeklerde  % 12 olarak gerçekleşmiştir. Sovyetler’in da ğı lmas ı ndan sonra piyasa ekonomisine geçi ş te eski Do ğ u Bloku ülkelerinde yine a ğı rl ı kl ı  olarak i ş siz kalan kesim, kad ı nlar olmu ş tur. Bu süreçte Macaristan’da i ş siz kalan  kadın  oran ı   % 40, Estonya’da % 31, Litvanya’da % 33, Rusya’da % 21,  Slovenya Cumhuriyeti’nde %12, Polonya’da % 13 olarak görülmü ş tür .
3- ü쾱’de Kadın İşgücü  Ülkemizde  kadın  i ş gücünün çal ış ma ya ş am ı na kat ı l ı m ı nda ya ş anan sorunlar ve geli ş meler dünyada ya ş ananlardan ba ğı ms ı z de ğ ildir ve  büyük ölçüde benzerlikler göstermektedir ü쾱  gibi de ğ i şi mi ve geli ş imi devam etmekte olan bir ülkede bir yandan ça ğ da ş  de ğ erler ve yüksek ya ş am standard ı , öte yandan da geleneksel de ğ erler ve çok dü ş ük ya ş am standartlar ı  bir arada varl ığını  sürdürebilmektedir. Bu durum  ü쾱 , öteki  ü쾱  ayr ı m ı na yol açarken, toplumsal katmanlar aras ı ndaki uçurumu sürekli derinle ş tirmekte ve ayn ı  zamanda birbirine dü ş manl ı k düzeyinde duygular besleyen toplumsal katmanlar ı n olu ş umuna neden olmaktad ı r.
Bu süreçte kısmi çalışma, geçici işçilik, çağrı üzerine çalışma, kendi hesabına çalışma, hafta sonu çalışma, işin paylaşılması, işin bölünmesi ve esnek çalışma saatleri gibi yeni istihdam biçimleri, işgücü maliyetlerinin  düşürülmesini gerektiren küresel rekabet ortamında hızla yaygınlaşmaktadır. Bu istihdam biçimleri genellikle sendikalaşmanın zor hatta bazı durumlarda olanaksız olduğu alanda görülmektedir. Özellikle sanayileşmesini tamamlamış olan gelişmiş ülkelerde hizmetler sektöründe ve küçük işletmelerde istihdam artmaktadır. Çünkü bu iki istihdam alanı, “esnek” çalışma alanları sunduğu için kadın istihdamı bu alanlarda artış göstermektedir.
Yüksek yaşam standartlarının egemen olduğu üst sınıflarda kadının çalışma özgürlüğü bulunmasına karşın ekonomik açıdan ailenin gereksinimi olmadığı için kadın çalışma ihtiyacı hissetmemektedir. Ama yine de kadın istihdamının en yüksek olduğu çevre, üst sosyo-ekonomik sınıflardır  Düşük yaşam standartlarının egemen olduğu alt sınıflarda ailenin ihtiyacı olmasına karşın, sahip olunan toplumsal ve dinsel değerlerden dolayı kadının çalışma yaşamına katılımına pek sıcak bakılmamaktadır. Eğer kadının kocasının rızası olursa “namusuyla” çalışabileceği işlerde işgücüne katılabilmektedir. Ülkemizde son yıllarda sivil toplum ve demokratikleşme yolunda hızlı adımlar atılmasına karşın mevcut değerlerin varlığını sürdürmesi ve uygulama noktasındaki eksikliklerden dolayı bu alandaki sorunların büyük çoğunluğu varlığını sürdürmektedir
Ülkemizde kadınların çalışma yaşamına daha aktif olarak katılımları yaklaşık olarak 1950’lere dayanmaktadır. Bu dönemde çok partili hayata geçilmesiyle  birlikte Demokrat Parti iktidara gelmiştir. DP’nin iktidar olmasıyla birlikte ekonomide geçici bir canlanma ortaya çıkmıştır. Ancak bu hızlı ekonomik canlanma, DP’nin uzun vadeli siyasal ve toplumsal uyum politikasına ve bu politikanın zihinsel temellerine sahip olmaması nedeniyle  ilkeli ve planlı kalkınma terk edilerek, günü kurtarmaya dönük, pratik çözümler içeren ekonomik bir siyasa izlendi.   Bu ekonomik siyasanın sonucunda beliren kırın iticiliği ve tarımda modernizasyondan dolayı köylerde açığa çıkan işgücünün zorunlu olarak kentlere yönelmesi nedeniyle kentlerde yoğun ve niteliksiz bir işgücü fazlasını ortaya çıkmıştır .
Sanayileşmeye ba ğ l ı  olmadan ortaya ç ı kan bu zorunlu iç göç, kentlerde (içme suyu, altyap ı , e ğ itim, sa ğlı k, ula şı m vs.) ciddi sorunlar ı n yaşanmas ı na neden olmuştur. 1950’li y ı llarda kentsel alanlarda sanayi i ş çili ğ i, toplumsal sayg ı nl ı k aç ı s ı ndan hizmet sektöründen sonra gelmekteydi ve zorunlu kal ı nmad ı kça kad ı nlar taraf ı ndan pek tercih edilmemekteydi. Bu dönemde gelişmeye  başlayan hizmet sektörü erkekler kadar olmasa da kad ı nlara da yeni i ş  olanaklar ı  yaratmaktayd ı .   1970’li yıllardan itibaren gerek kentsel yaşamın yarattığı koşulların olumsuz dayatmalarına, gerekse kent kültürünün etkisine bağlı olarak, kentlerde çalışmak isteyen kadınların sayısı önemli ölçüde artmaya başladı. Ancak 1980’li yıllardan itibaren kadınların çalışma talebine karşılık sanayi sektörü aynı oranda istihdam olanağı yaratamamıştır. Hizmet sektörü, sanayi sektörüne oranla daha hızlı bir gelişme gösterip, daha fazla istihdam olanağı sağladıysa da kadınların işgücü talebi karşısında yetersiz kalmıştır.
1990 lar da Kadın İşgücü  Sektörel Dağılımı Ancak 1990’lar ı n ba şı nda at ı l kapasite kullan ı m ı  yoluyla sa ğ lanan imalat art ışı n ı n maksimizasyonu nedeniyle sanayi sektöründe ciddi durgunluklar ortaya ç ı km ış t ı r. Bu süreçte i ş çi ç ı karma yasa ğı n ı n 1980 y ı l ı nda kald ı r ı lmas ı  ile i ş sizlik oran ı nda büyük art ış lar ya ş anm ış t ı r. Sadece 1980-1985 y ı llar ı  aras ı nda sanayi sektöründe i ş siz kalan kad ı nlar ı n oran ı   %20’ler dolay ı ndad ı r . Günümüzde kadınların istihdam ve işgücüne katılma durumlarına baktığımızda sadece ¼’ü (%  26.4) işgücüne katılabilmektedir. İşgücüne katılanların ancak % 37.3’ü gelir getirici bir işte çalışabilmektedir. Çalışan kadınların sektörel dağılımları incelendiğinde % 69.5’i tarım sektöründe, % 10.8’i sanayi sektöründe, % 19.7’si ise hizmetler sektöründe çalıştıkları gözlenmektedir. %69.5 Tarım %19.7 Hizmetler %10.8 Sanayi
Kentleşme süreci ile birlikte ü쾱’de kadının çalışma yaşamından uzaklaştığı görülmektedir. 15 yaş üzeri nüfusun 1970 ve 1990 arası işgücüne katılımı incelendiğinde, kadının yıllık işgücüne katılım oranı  % 1.7 iken, bu oran erkeklerde % 2.4’tür. 1970 yılında çalışabilecek kadın nüfusun % 54’ü çalışma yaşamına aktif olarak katılırken; bu oran 1990’larda % 45’e düşmüştür. Aynı dönemde erkeklerin işgücüne katılım oranı 1970’lerde  %80 iken, 1990’larda % 84’e çıkmıştır. Günümüzde halen  çal ı şan  nüfusun % 34’ü kad ı nd ı r. Bu  % 34’lük kesimin % 80 ise tar ı m sektöründe istihdam edilmektedir. Kad ı n ı n istihdam ı  sorunu irdelerken  önemle alt ı n ı n çizilmesi gereken konu, k ı rdan kente göç olgusudur. K ı rdan kente göç ile birlikte kad ı n ı n sektörel bazda da ğı l ı m ı n ı n  de ğ i ş mesi beklendi ğ i kadar h ı zl ı  olmamaktad ı r. Bu nedenle tar ı m sektöründen kopan kad ı n ı n, tar ı m d ışı  sektörlerde istihdam ı  oldukça dü ş ük kalmaktad ı r. Bunun en önemli nedeni kad ı n ı n okulla ş ma düzeyinin dü ş ük olmas ı , hizmet öncesi ve hizmet içi mesleki kurslarda yer almamas ı , i ş  piyasas ı nda eme ğ ini sunacak niteli ğ e sahip olmas ı n ı  engellemektedir .
4-Sonuç ve Değerlendirme ü쾱’de çalışan kadınların büyük çoğunluğu ücretsiz (aile işçisi), sigortasız ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaktadırlar. Kırsal kesimde kadının çalışmasına karşılık elde ettiği şey, yaşamını sürdürebilmesi ve evlenmelerde babasına sağladığı başlık parasıdır Sanayi sektöründe çalışan kadınların önemli bir kısmı sigortasız  ve sosyal güvenceden yoksun oldukları görülmektedir. Ülkemizde ücretsiz aile işçiliği yoğunluklu olarak kırsal alanlarda gözlenirken, kentlerde kadınlar genellikle bir ücret karşılığı işlerde çalışmaktadırlar.  ü쾱’nin 1980’lerde hızla içine girdiği küreselleşme sürecinde, hem ucuz işgücü kullanımını hem de esnek üretim örgütlenmesini vazgeçilmez kılmıştır. İhracata  yönelik sanayileşme modeli, ulusal pazarda  üretmeye ve satmaya alışık sanayi işletmelerini uluslararası pazarda rekabete zorlamıştır. İhracata yönelik üretim yapan sanayi kuruluşlarının rekabet edebilme yetenekleri, üretim esnekliği ve düşük ücret politikalarına bağlanmıştır. Bu çerçevede, kadın emeğinin değeri ve kontrol edilebilirliğiyle ilişkili özellikleri nedeniyle, dokuma, giyim gibi özellikle dışa açık sanayi kollarında feminizasyonun artığına dair işaretler vardır
Ülkemizdeki İstihdam Edilen  Kadın İşgücünün Eğitim Düzeyi Ülkemizdeki istihdam edilen kadın işgücünün eğitim düzeyi % 22’si okur-yazar olmayan, % 51’i ilkokul mezunu, % 9’i ortaokul mezunu, % 10’u lise mezunu ve % 8’i ise yüksek okul/üniversite mezunu şeklinde ortaya çıkmaktadır. ü쾱’de yüksek öğrenim görmüş kadınların aynı niteliğe sahip erkeklerden az olması, özellikle yönetici  kadrolarda çok az yer almalarına neden olmaktadır. Bunun yanında erkeklerin egemen kültürel değerler nedeniyle kadın yönetici altında çalışmak istememesi işverenlerin kadınları yönetim kademelerinden uzak tutmasına neden olmaktadır. Bir başka etken de kadınların bu konudaki isteksizliği ve duyarsızlığıdır. Çalışan kadınların genel olarak geleneksel kadın rollerini benimsedikleri ve çalışma ortamlarındaki rollerini ikinci planda tuttukları görülmektedir. % 22 Okur-Yazar  Olmayan % 51 İlkokul Mezunu % 8 Yüksek Okul/Üniversite Mezunu % 9  Ortaokul  Mezunu % 10 Lise Mezunu
Günümüzde kad ı nlar ı n en yo ğ un meslek alanlar ı  tekstil, ö ğ retmenlik,t ı pla ilgili alanlar, bankac ı l ı k, borsa, g ı da, madencilik, otomotiv, medya, turizm, sigortac ı l ı k, bili ş im sektörüdür.  Yapılan araştırmalar kadın işgücünün bazı iş kollarına göre dağılımı şöyledir: Avukat % 28, Mimar % 39, Mühendis % 14, Akademisyen % 33’tür. Bu rakamlar gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında belki sevindiricidir ama  rakamların yüksek oluşu bu alandaki toplam sayının düşük oluşundan da kaynaklanmaktadır. Ülkemizde  üst kademe yöneticisi konumundaki kadın oranının  % 0.20 olduğunu dikkate aldığımızda  yukarıda sıraladığımız gerekçelerin haklılığı ortaya çıkar. %31  Akademisyen %33 Mimar %28  Avukat %8Müh.
Kamu Sektöründe Kadın İşgücü Kad ı nlar ı n yo ğ un olarak çal ış t ı klar ı  kesim kamu kesimidir. Kamuda da yönetici konumunda olan kad ı n say ı s ı  azd ı r ve daha çok şef, müdür gibi daha alt düzey yönetici konumundad ı r. Kamuda çal ış an kad ı nlar ı n yönetici statüsünde olanlar ı n ı n % 80’i şef, % 15’i şube müdürü,  % 3.7’si daire ba ş kan ı  ve % 0.12’si genel müdür düzeyindedir   Yönetim kademesinde çal ış anlar ı n genel durumu dikkate al ı nd ığı nda bu alanda çal ış an kad ı n say ı s ı  sadece % 4.2’dir. Bu olumsuz tablonun ortadan kald ı r ı labilmesi için at ı lmas ı  gereken baz ı  ad ı mlar vard ı r. Bunlar ı  öneri olarak sunuyoruz. % 80 Ş ube M üdürü % 15 Ş ef % 3.7  D aire  B a ş kan ı % 0.12 G enel müdür
ÖNERİLER Atılacak adımların başında kadının statüsünün yükseltilmesi geliyor. Kadın statüsü, kadının aile ve toplum içindeki konumu olarak tanımlanabilir. Bu statüyü yükseltmenin yolu, kadının genel anlamda daha fazla eğitim olanaklarından yararlandırılması, özel anlamda da daha fazla mesleki  teknik bilgi almasını sağlamak. Kad ı n ı n statüsünün yükseltilmesi ayn ı  zamanda laik-demokratik sisteme yönelen tehditleri de azaltacakt ı r. Bugün Anadolu’da binlerce  kad ı n  imam nikahl ı  olarak ya ş amakta, üzerine kuma getirilmekte ya da kendisi kuma olarak gitmek zorunda kalmaktad ı r. Statüsü yüksek kad ı nlar ı n böyle sorunlar ı  olmad ığı  bilinmektedir.
Nüfus artış hızının denetim altına alınması, mevcut  iş olanakları yetersizliği, eğitim ve sağlık hizmetlerini götürme yaşanan yetersizlikleri belli ölçüde ortadan kaldıracaktır. Bunun yanında statüsü yükselen kadınların yetiştireceği çocukların daha eğitimli ve bilinçli olacağı dikkate alınarak geleceğimiz olan çocukların daha sağlıklı bir nesil oluşturacağı gözden kaçırılmamalıdır. Kad ı n  statüsünü yükseltmenin bir ba ş ka yarar ı , ülkemizdeki h ı zl ı  nüfus art ışı n ı n önüne geçebilecek bir durum olmas ı d ı r. Çünkü yap ı lan demografik ara ş t ı rmalar (SAY, 1998:7)  kad ı n  statüsünün yükselmesi ile çocuk say ı s ı n ı n azald ığı n ı  göstermektedir. E ğ itim düzeyi yüksek kad ı nlar ı n sahip oldu ğ u çocuk say ı s ı n ı n az, e ğ itim düzeyi dü ş ük kad ı nlar ı n çok çocuk sahibi olmas ı  bunun en belirgin kan ı t ı d ı r. Aksi takdirde 30-40 y ı ld ı r sürdürülen Aile  Planlamas ı  çal ış malar ı n ı n tek ba şı na yeterli olmad ığı  ortadad ı r.
Günümüzde kentlerde yaşayan işsiz kadınlar, istihdam açısından içinde bulundukları olumsuz koşullara ve sahip oldukları geleneksel değerlere rağmen potansiyel işgücü niteliği taşımaktadırlar. Bu potansiyelin değerlendirilmesinin birkaç yararı vardır. Birincisi, bu işgücünün ekonomiye entegrasyonu, ekonomik yaşama yeni bir dinamizm getirecek ve ulusal gelirin artışına da katkı sağlayacaktır. İkincisi,  ekonomik geliri olan insanların daha rahat ve mutlu bir elde edeceğini düşündüğümüzde bu durumun toplumsal huzur ve barış açısından önemini rahatlıkla kavrayabiliriz. Son olarak  ş unu vurgulamak gerekir. Halen yasalarda bulunan kad ı nlar ı n çal ış mas ı n ı  güçle ş tiren unsurlar ı n yasalardan ç ı kar ı lmas ı , i ş  alanlar ı n ı n geni ş letilmesi, evli ve çocuklu  kad ı nlar ı n çal ış mas ı n ı  kolayla ş t ı r ı c ı  düzenlemelerin yap ı lmas ı   gerekir. Çünkü azgeli ş mi ş  veya geli ş mekte olan hiçbir ülkenin böyle bir i ş gücü potansiyelini görmezden gelmesi, yok saymas ı  veya bundan yararlanmay ı  dü ş ünmemesi gibi bir lüksü yoktur.
ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşları
ü쾱   Sivil Toplum Kuruluşları  (STK'lar) ile 1980'lerde tanıştı.  ü쾱 'de STK'lar çıkışlarında, yurttaşlık bilincinin oluşturulması için sol tarafından desteklendi. Devlet karşısında güçsüz kalan toplumsal oluşumların arkasındaki halk desteğini artırmayı, bilinçli yurttaş katılımlarını güçlendirmeyi amaçlıyorlar. Bu bilinci oluşturduklarında toplumsal meşruiyet kazanabilirler. Onun için, kamuoyunun katılımına ve desteğe ihtiyaçları var.   ü쾱 'de  Sivil Toplum  Kuruluşlarının sayısal profiline baktığımızda; tahmini olarak 2700 Vakıf, 50.000 Dernek ve 1200 Sendika, Meslek Odası ve diğer kuruluşlar bulunmaktadır. Bunların da yaklaşık dörtte üçü Ankara, İstanbul ve İzmir'de yani  ü쾱 'nin Yönetim merkezlerindedir.
ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşlarına Başarılı Örnekler
TEMA Vakfının Amaçları Ülkemizde doğal varlıkların ve çevre sağlığın korunması, erozyonla mücadele, toprak örtüsü ve toprağın korunması ve ağaçlandırmanın önemi hakkında kamuoyunu eğitmek ve bilinçlendirmek  Erozyon felaketinin doğuracağı sonuçlar, alınacak önlemler konusunda halkımızı bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve böylece oluşturulacak bilinçli ve etkin kamuoyu desteği ile hükümetleri erozyonla mücadelede, gerçekçi ve uygulanabilir politikalar üretme ve uygulamaya teşvik etmek  Biyoçeşitlilik, toprak, su ve doğal çevrenin korunmasına ilişkin milli politikaların oluşturulmasına yardımcı olmak ve bu esaslardan ödün verilmemesi için mücadele etmek  Ağaç ve orman sevgisini topluma mal etmek
Hayvancılığın temeli olan çayır ve meraları koruyup, geliştirmek  Doğal zenginliklerimizin bilinçsizce kullanılıp, geri dönüşümsüz bir şekilde yok olmasına izin vermeyerek, korumak, geliştirmek ve ü쾱'nin geleceğini güvenceye almak  Çölleşmeyle mücadelede dünyaya örnek bir hareketi ü쾱'den başlatmak  Doğal varlıkların, insan sağlığının, yeşil alanların, toprak ve bitki örtüsünün, ormanların, meraların korunması, geliştirilmesi ve yenilerinin teşkil edilmesini sağlamak için faaliyette bulunmak  Bu amaçları gerçekleştirmek için gerekli teşkilatın oluşturulmasını, yasaların çıkmasını sağlamak ve gönüllü kuruluşların öncülüğünde toplumun bütün kesimlerinin desteği ile erozyonla mücadelenin ikinci bir İstiklal Savaşı kabul edilerek erozyon tehlikesi ile mücadele edilmesi
TEMA Vakfının Hedefleri TEMA'nın hedefi öncelikle ulusumuza, onun temsilcilerine, siyasal partilere ve hükümetlere, resmi ve özel kuruluşlara, eğitim kurumlarına, basın yayın organlarına, toprak erozyonunun nedenlerini, vahim sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma tehlikesini anlatmaktır. TEMA bu hedef doğrultusunda, siyasi güçleri, doğal varlıkların yok edilmesi ve erozyon sorununa çare bulmadan iktidar olamayacaklarına inandırma çabasındadır. Bu nedenle erozyon sorununa karşı duyarlı, bilinçli ve etkin bir kamuoyu oluşturmaya çalıştırmaktadır. TEMA Vakfı, ülkemizin en değerli hazinelerinden birinin toprak olduğunun bilincindedir. Bu nedenle, orman, çayır, mera ve tarım alanlarının, su ve bitki gen kaynaklarının, doğanın korunması ve erozyonun önlenmesi konusunda, belli bir devlet politikasının gerekli ve zorunlu olduğuna inanmaktadır. Bu hedeflere ulaşmak ancak teknik yönden yeterli bir kadro, teşkilat ve mali imkanlarla mümkündür.  TEMA Vakfı, toprak erozyonu nedeniyle hızla yok olan tarım alanlarının ve meraların verimliliğinin arttırıldığı koşulda, kırdan kente göçün önlenebileceğine inanmaktadır.
TEMA Vakfının Vizyon-Misyonu Vizyon  Sürdürülebilir yaşam ilkesiyle doğal varlıkların korunmasında; ülkenin ve dünyanın geleceğinde söz sahibi olan topraktan gelen toplumsal barışı sağlayan, bilinçli, halkla bütünleşen, öncü bir STK olmaktır. Kaybolan geleceği kurtarmak, açlık ve yoksulluğu gidererek topraktan gelen toplumsal barışı sağlamak için;  Misyon Erozyon, çoraklaşma, çölleşme, kirlilik, hatalı tarım teknikleri ve amaç dışı arazi kullanımını önlemek;  Doğal varlıkların tahribine yönelik, ulusal ve uluslararası her türlü idari, siyasi ve ekonomik baskılara karşı mücadele etmek ve sorunlara çözüm üretmek,  Biyolojik çeşitlilik, toprak, su ve diğer doğal kaynakların korunması, verimli kılınması ve sürdürülebilir yönetimini gerçekleştirmek;  Doğal varlıkların korunmasına yönelik politikaların, hükümetlerce üretilmesini, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını, uygulanmasını ve uluslararası anlaşmalara uyulmasını sağlayacak, bilinçli ve etkin kamuoyu oluşturmak
TEMA Organizasyon TEMA Vakfı, 13 bölüm halinde örgütlenmiştir.  Genel Müdürlük,  Eğitim,  Projeler,  Teşkilatlanma,  Mali İşler, İletişim,  İnsan Kaynakları,  İktisadi İşletme,  Bilgi İşlem,  Belge-Bilgi Merkezi,  Kaynak Geliştirme,  İdari İşler ve Satın Alma bölümlerinden oluşmaktadır.  Mali Danışman ile Hukuk Danışmanı da Vakıf bünyesinde hizmet vermektedir.
TEMA Çalışmalar Ağaçlandırma Projeleri TEMA Vakfı özellikle Gelibolu, Marmaris ve İstanbul yangınlarından sonra, toplumumuzda gelişen ağaç dikme arzusunu, erozyonla mücadele çalışmaları için önemli bir adım olarak değerlendirmektedir. Kişi ve kuruluşların talepleri doğrultusunda fidan dikimleri gerçekleştirilmektedir.  TEMA Vakfı bir bölgede, yapılacak olan ağaçlandırmalarda yöreye uygun olan ağaç türlerinin dikilmesini ve dikilecek olan fidanların da yine aynı yörede yetişen ağaçların orijinlerinden olmasından yanadır ve ağaçlandırma çalışmalarında bu konuya büyük ölçüde dikkat edilmektedir .
Kırsal Kalkınma Projeleri   Doğal varlıkların tahribi, çevre kirliliği gibi pek çok sorun, insanların doğal kaynakları yanlış kullanımı sonucu oluşmaktadır. Özellikle toprağın verimini yitirmesi, doğal bitki örtüsünün zarar görmesi vb. çevre sorunları, doğayı biçimlendirerek yaşayan insanların başta ekonomik durum ve sağlık açısından kayıplara uğramasına neden olmaktadır. TEMA Vakfı kırsal kalkınma projelerini; doğal yapının bozulduğu ve yaşam kalitesinin azalması sonucu sosyoekonomik düzeyin gerilediği, ya da varolan üretim potansiyeliyle kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesiyle sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebileceği yörelerde başlatmaktadır. Kırsal kalkınma projeleriyle; doğal yapı onarılırken, mevcut potansiyelin de etkin kullanılmasıyla tarımda - hayvancılıkta - ormancılıkta gelir getiren etkinlikler yaratmak,  süregelen geçim kaynaklarını verimli kılmak, kaliteli üretimin arttırılmasıyla birlikte ekonomik düzeyin yükseltilmesi için gereken altyapı ve eğitim çalışmalarını gerçekleştirmek vb. çok yönlü girişimlerle kırsal alanda yaşam koşullarının iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
TEMA Vakfı'nın Hukuksal Çalışmaları TEMA Vakfı'nın hukuksal çalışmaları, "Mevzuat Çalışmaları" ve "Davalar" olarak iki ana başlıkta değerlendirilebilir. Eylül 1992 yılında kurulan TEMA Vakfı'nın hukuksal alandaki ilk ve en büyük başarısı 38 yılda çıkartılamayan dört kez kadük olan "Mera Yasası" nın TBMM'de 1998 yılının Şubat ayında "oybirliği" ile kabul edilmesi olmuştur. Nisan 1998 yılında da Ankara'da geniş katılımlı bir toplantıda, mera, toprak ve su ve orman için mevzuat komisyonları oluşturulmuş ve bu komisyonlara ilgili bürokratlar, öğretim üyeleri ve hukukçular katılmışlardır. Bunlardan mera komisyonu "Mera Yönetmeliği"ni hazırlamış ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Toprak-su Komisyonu "Toprak Yasaları"nı hazırlamıştır. Bu taslakların yasalaşması için gayretler devam etmekte olup, orman komisyonu da çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca su ile ilgili olarak da, "Çerçeve Su Yasası" ve "Havza Yönetimi" konularında çalışmalar sürdürülmektedir
Eğitim Çalışmaları Eğitim Bölümü  1996 yılında kurulmuştur. Eğitim Kadrosu   Eğitim Bölümü Başkanı  Program Geliştirme ve Yayın Uzmanı  Materyal Geliştirme Uzmanı  Eğitim Etkinlikleri Uzmanı  Belge Bilgi Merkezi (BBM) Sorumlusu  Grafiker olmak üzere 6 kişilik profesyonel bir kadro ile çalışmaktadır.
Öğretim Kadrosu   14 Profesör  6 Doçent  6 Yardımcı Doçent,  2 Doktor  2 Araştırma görevlisi olmak üzere 30 kişilik gönüllü eğitim kadrosu ile çalışmaktadır.Çeşitli seminer, konferans, panel, vb. gibi etkinlikler için yapılan planlamaya göre bir araya gelen üniversitelerdeki öğretim üyeleri ile, emekli olmuş öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Ayrıca 100’ün üzerinde danışmandan yararlanılmaktadır.
Uluslararası İlişkiler TEMA Vakfı uluslararası alanda da etkin olarak faaliyet göstermektedir. Vakıf, Dünyada toprak erozyonu, çölleşme ve doğal varlıkların korunması alanlarındaki yeni araştırmalar, uygulamalar ve faaliyetler hakkındaki son gelişmeleri, içinde bulunduğu ağlar, takip ettiği yayınlar ve katıldığı uluslararası seminer ve konferanslar aracılığıyla izlemekte ve kamuoyunun bilgisine sunmaktadır. TEMA Vakfı, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma alanında faaliyet gösteren birçok kurum ve kuruluş ile işbirliği yapmaktadır;
Birleşmiş Milletler ECOSOC (Ekonomik ve Sosyal Konsey) üyesi,  Akdeniz ülkelerindeki çevre ve kalkınma STK'ları federasyonu olan MIO-ECSDE (Çevre Kültür ve Sürdürülebilir Kalkınma için Akdeniz Bilgi Ofisi) üyesi,  Dünyanın en geniş çevre bilgi ağına sahip çevre birliği olan IUCN (Dünya Koruma Birliği) üyesi,  141 Çevre Sivil Toplum Kuruluşu Federasyonu olan EEB (Avrupa Çevre Bürosu) üyesi,  Akdeniz'deki çevrenin korunması için çalışan STK'lar ağı olan MED-Forum (Ekoloji ve Sürdürülebilir Kalkınma için Akdeniz STK'ları Forumu) üyesi,  Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan ve üyelerine erozyon konusunda eğitim, kaynak ve bilgi sunan IECA (Uluslararası Erozyon Kontrol Birliği) üyesi,  Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı (UNEP-MAP)'in akredite olmuş üyesi,  TEMA - REC (Orta ve Doğu Avrupa için Bölgesel Çevre Merkezi) STK Diyalog Grubu üyesidir. TEMA ayrıca, Worldwatch Enstitüsü'nün her yıl yayınlanan kitabı “Dünyanın Durumu” serisinin ü쾱 yayın hakkı sahibidir.
TEMA Vakfı birçok uluslararası toplantıya ve etkinliğe davet edilmektedir. Vakıf, Avrupa Parlamentosu'nda Çevre Komisyonu üyelerine erozyon sorunu hakkında sunum yapmış ve 3 Parlamenter TEMA'ya üye olmuştur. TEMA, 2002 yılında Johannesburg'da yapılan Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi'nde toplantılara etkin katılım sağlamıştır. Bunun yanında, Nasrec Sergi Merkezi'nde başta Bayburt İli Kop ve Burnaz Dere Havzaları, Erozyon Kontrolü, Doğal Kaynak Yönetimi ve Kırsal Kalkınma Projesi olmak üzere uygulamakta olduğu projeleri sergilemiştir. Ayrıca, “TEMA-Camili Doğal Varlıkları Koruma Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi" Dünya Zirvesi çerçevesinde düzenlenen İş Dünyası Sürdürülebilir Kalkınmada İşbirliği Ödülleri kapsamında 32 finalist proje arasında yer almıştır.  TEMA misyonunu uluslararası platformlara taşımak amacıyla TEMA ü쾱'nin kardeş vakfı olarak Almanya ve Hollanda'da iki Vakıf kurulmuştur. Her iki Vakıf'ta kuruldukları ülkelerin yasalarına göre faaliyet göstermektedir.
TEMA - Almanya Vakfı (TEMA-D), 1998 yılında işadamı Kemal Şahin başkanlığında kurulmuştur. Genel Merkezi Aachen kentinde bulunan TEMA-D, tanıtım ve eğitim çalışmalarını Almanya'nın değişik kentlerinde düzenlediği etkinliklerle sürdürmekte Türk ve Alman halkının çevre konusunda yapacağı ve yapmakta olduğu güzel işbirliklerine ve kültür alışverişine katkıda bulunmaktadır. TEMA-D'nin yurtdışından sağladığı maddi destek ile Konya Beyşehir Derbenttekke'de "Yurtdışında Yaşayan Türkler Ormanı" yeşermektedir.  Aynı amaca hizmet etmekte olan ve merkezi Rotterdam'da bulunan TEMA-Hollanda (TEMA-NL) Vakfı ise 8 Şubat 2002 tarihinde işadamı Mehmet Hasançebi başkanlığında kurulmuştur. Hollandalılar ve Hollanda'da yaşayan Türklerin bilgilenmesi ve bilinçlendirilmesini hedefleyen TEMA-Hollanda Natuurmonumenten, Stichting Veldwerk, Stichting Aaarde-werk isimli kuruluşlarla işbirliği çalışmaları geliştirmektedir. Stichting DOEN sponsorluğunda faaliyetlerini sürdüren TEMA-Hollanda ü쾱'de TEMA-Hollanda Ormanı kurma projesini yürütmektedir.
Teşkilatlanma Çalışmaları TEMA Vakfı, toprak erozyonu ve çölleşmeye karşı mücadelede yurt içinde ve yurt dışında profesyonel ve gönüllü kadrosu ile çalışmalarını sürdürmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı A.Necdet SEZER ve eşi, milletvekilleri ve bazı sanatçılar Vakfın gönüllüleri arasındadır. TEMA Vakfının gönüllü temsilci kadrosu, TEMA Vakfı teşkilatlanma yapısına göre ülkemizin il, ilçe ve köylerinde; bulundukları bölgedeki mülki-idari amirleri, ekonomik ve sosyal faaliyet gösteren çeşitli gruplar, diğer Sivil Toplum Kuruluşları, basın yayın organları, bilimsel kuruluşlar, öğretmen ve öğrenciler ile köylüsünden çiftçisine tüm halkı, erozyon ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu çevre sorunları hakkında bilgilendirmekte, doğal varlıkların ve ülke topraklarının korunmasında bilinçli bir toplum oluşturmak için çeşitli eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yapmakta, TEMA Vakfı çalışmalarına destek olmak isteyen kişi ve kuruluşları TEMA'nın amaçları doğrultusunda örgütleyerek, TEMA vakfı'nın hedef ve stratejilerini yaygınlaştırmaktadırlar. Tüm TEMA Gönüllü Temsilcileri, Vakıf Merkezinde Teşkilatlanma Bölümü aracılığı ile çalışmalarını yürütmektedirler.
Basında TEMA Zaman 9/ 11 /2002  TEMA Vakfı 'ndan sahilden geçecek transit yola tepki TEMA Vakfı  Giresun Temsilcisi Hakan Adanır, Giresun’un sahilinden geçecek olan transit yolun, halkın psikolojisini bozacağını ve şehirde suç oranını artıracağını ileri sürdü TEMPO *pek Tuzcuoğlu  TEMA Vakfı  ile ortak çalışması sonucunda çok özel fotoğraflara sahip oldu. 'İmza Defteri Projesi'nde yayımlanacak fotoğrafların çıkış noktası oyuncunun dedesi; Tuzcuoğlu, doğallığını ön plana çıkaran fotoğraflar için 'İçimdekini ortaya çıkardım' diyor . Radikal 8 / 3 / 2004   Özkök'ten  TEMA ‘   ya destek   Genelkurmay Ba ş kan ı  Özkök, "Bunlar a ğ aç dikme eldivenlerim" dedi ğ i eldivenlerle i ş e koyuldu.  Genelkurmay Ba ş kan ı  Orgeneral Hilmi Özkök ve e ş i,  TEMA Vakf ı 'n ı n 1 Milyon Fidan Kampanyas ı 'na, Cumhurba ş kanl ığı  Muhaf ı z Alay Komutanl ığı  bahçesinde a ğ aç dikerek destek verdi.
SABAH  Gurur rakam ı n ız  526 milyar lira! gelirinden iki kurulu ş a yap ı lan ba ğış ta hedef a şı ld ı SABAH'IN  sat ış  gelirinden  TEMA Vakfı  ile Darü şş afaka'ya ayr ı lan pay sekiz ayda 526 milyar liraya  ulaştı  Kampanya ba ş lad ığı nda y ı ll ı k hedef  500 milyard ı   Hürriyet Bir kitap: ‘Yaprağın Dili’   Ne zamandır çekmecemde duruyordu ve tanıtılmayı bekliyordu. Geçenlerde Fenerbahçe Parkı'ndaki sonbahar turu, kızıl yapraklar anımsattı  TEMA Vakfı  yayınını. Genel Müdür Yardımcısı  Gülay Yaşin  bir gün gazeteye uğradığında bırakmıştı  ‘‘Yaprağın Dili’’ ni
ÇYDD  Ça ğ da ş  Ya ş am ı  Destekleme Derne ğ i (ÇYDD), 1989 y ı l ı nda ülkede herkese e ş it bir ça ğ da ş  e ğ itimin sa ğ lanmas ı , böylece bilinçli, e ğ itimli, evrensel insan, çocuk, kad ı n haklar ı na sayg ı l ı , çevreye duyarl ı , Atatürk ilke ve devrimlerinin ayd ı nl ığı nda, ça ğ da ş  bir toplum olu ş turulmas ı  amac ı yla kurulmu ş , partiler üstü bir dernektir.  Üyeleri, toplumun e ğ itimli, ülkesine hizmet etmek isteyen gönüllü insanlar ı ndan olu ş maktad ı r ve ülkenin 96 yerinde örgütlenmi ş tir. Ayr ı ca Almanya’da,ayn ı  amaçla kurulmu ş  Ça ğ da ş  Ya ş am Münster Bölgesi adl ı  ba ğı ms ı z bir ÇYDD daha vard ı r. Ç YDD, yüksek ö ğ renim, ilk ve orta ö ğ renim gençlerine 16 bini a ş k ı n burs vermekte, k ı rsal kesimde okuma  ş ans ı  az olan yoksul k ı zlar ı n 5000’ine e ğ itim deste ğ i sa ğ lamaktad ı r . ÇYDD, konferanslar, paneller, yar ış malar yoluyla halk ı n bilinçlenmesi ve bilgilenmesi için çaba göstermekte, yetkin üyelerince çe ş itli kitaplar yay ı nlamaktad ı r.
ÇYDD, gençler ve çocuklar için çe ş itli yaz ve k ış  okullar ı , geziler ve çocuk kulübü gibi özgün çal ış malar yapmakta, k ı rsal kesim projeleriyle, okul öncesi e ğ itim programlar ı , ö ğ retmenlere hizmet içi e ğ itim, üniversite ve lise haz ı rl ı k kurslar ı  düzenlemektedir. Çok say ı da üniversite mezunu burslular ı , toplumun önemli noktalar ı nda görev almaktad ı rlar.  ÇYDD, kendisine kar şı  toplumda büyük bir güven olu ş mas ı  nedeniyle, e ğ itim kurumlar ı  yap ı lmas ı  için  ş artl ı  ba ğıl lar almaktad ı r. 1999’daki deprem nedeniyle, Devlet, ÇYDD’ye para toplama yetkisi vermi ş tir. Bu nedenle, deprem bölgesinde ve deprem göçü alm ış  k ı rsal kesimde, dernek çok say ı da ilkö ğ retim okulu, çocuklar ve gençler için Rehabilitasyon ve Kültür Merkezleri, Yurtlar ve kadınlar için gelir getirici atölyeler yapmaktad ı r. Ayr ı ca, depremzedeler için sosyal konutlardan olu ş an bir site yapm ış t ı r.
ÇYDD, i ş siz gençlerin ve kad ı nlar ı n meslek edinmeleri, ekonomik özgürlüklerine kavu ş malar ı , böylece  ş iddet ve terörden uzakla ş malar ı  konusunda projeler olu ş turmaktad ı r.  ÇYDD, tüm projelerini, Milli E ğ itim ve Sosyal Hizmetler Bakanl ı klar ı yla ortak protokoll e r çerçevesinde yürütmekte, bilgi birikimi olan ça lış kan, ilkeli üyeleriyle, devletin ula ş amad ığı , yeterli olamad ığı  konularda, halka gönüllü ama profesyonelce e ğ itim, örgütlenme ve bilinçlenme deste ğ i vermektedir. ÇYDD, ülkede demokrasinin olu ş up geli ş mesi konular ı nda projelerini y ı lmadan sürdürmekte, Ça ğ da ş  ü쾱 için çal ış mak isteyen yeni gönüllülerle birle ş erek ço ğ almakta ve toplumda dürüstlük, çal ış kanl ı k ve erdemlilik ve Cumhuriyete sahip ç ı kma konusunda ciddi bir bask ı  grubu olu ş turmaktad ı r.
ÇYDD Amaçlar ÇYDD :  Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geli ş tirmek, ça ğ da  ş  e ğ itim yoluyla ça ğ da ş  insan ve ça ğ da ş  topluma ula ş mak amac ı n ı  güden Ça ğ da ş  Ya ş am ı  Destekleme Derne ğ i, ülkenin “ça ğ da ş  uygarl ı k düzeyinin üzerine ç ı kmas ı ” ülküsü için bilgi, beceri ve deneyim birikimiyle, gönüllü çal ış an bir sivil toplum örgütüdür . ÇA Ğ DA Ş  TOPLUM ve ÇA Ğ DA Ş  B İ REY  İ Ç İ N  a)  Evrensel çocuk, kad ı n ve insan haklar ı na sayg ı l ı , demokratik, laik bir toplum ve sosyal hukuk devleti düzeninin gerçekle ş tirilmesi, korunmas ı  ve geli ş tirilmesi; b)  Bireylerin hukuksal, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal, fiziksel konumunun geli ş tirilmesi, tüm insan haklar ı  ve özgürlüklerinden yararlanmalar ı n ı n sa ğ lanmas ı ; c)  Toplumda çevre sorunlar ı  ve kültürel miras ı m ı zla ilgili duyarl ı l ığı n artt ı r ı lmas ı  ve çevre bilincinin yerle ş tirilmesi öncelik ta şı r
ÇYDD Hedefler ÇA Ğ DA Ş  TOPLUM ve ÇA Ğ DA Ş  B İ REY  İ Ç İ N  a)  Evrensel çocuk, kad ı n ve insan haklar ı na sayg ı l ı , demokratik, laik bir toplum ve sosyal hukuk devleti düzeninin gerçekle ş tirilmesi, korunmas ı  ve geli ş tirilmesi; b)  Bireylerin hukuksal, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal, fiziksel konumunun geli ş tirilmesi, tüm insan haklar ı  ve özgürlüklerinden yararlanmalar ı n ı n sa ğ lanmas ı ; c)  Toplumda çevre sorunlar ı  ve kültürel miras ı m ı zla ilgili duyarl ı l ığı n artt ı r ı lmas ı  ve çevre bilincinin yerle ş tirilmesi ni, hedeflemiştir.
ÇYDD’nin Vizyon-Misyonu “ Sorunlar ı n de ğ il çözümün bir parças ı  olmak”  Bu nedenle ÇYDD’nin amac ı , ülke sorunlar ı n ı n çözümüne yönelik somut projeler olu ş turarak toplumun kalk ı nmas ı na katk ı da bulunmakt ı r. DEVLET KURUMLARIYLA  İŞ B İ RL İĞİ ÇYDD projelerini, çal ış an gönüllüleri,  Milli E ğ itim Bakanl ığı , Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile Kad ı n ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanl ığı , Kültür Bakanl ığı , Mülki ve Mahalli  İ dareler ile birlikte gerçekle ş tirir. PART İ LER ÜSTÜ KONUMU ÇYDD, somut projelerini gerçekle ş tirirken, partiler üstü konumunu koru mayı ilke edinmiştir .
ÇYDD Çalışmalar Projeleri Kırsal Alan Projeleri Örgün Eğitime Destek Projeleri Okul yapımı ve Milli Eğitime teslim edilmesi Kentlerde öğrenci yurtları kurulması ve üniversitelere teslim edilmesi Burslar YİBO ve PİO ları geliştirme programları  YİBO   oyun parkları, laboratuarlar,spor salonları,kitaplık,bakım ve onarım,kültürel destek verilmesi Erken Çocuk Gelişimini Destekleme Projeleri Ana sınıfları açma Yaz okulları açma
Yaygın Eğitime Destek Projeleri Toplum Kültür ve Çocuk Projeleri Ulusal eğitime destek projeleri;okuma yazma, bilgi-beceri, bilgisayar dikiş-nakış, aşcılık kursları,  Üretim Projeleri Halk ve okul kitaplıkları açma ve geliştirme İnsan hakları eğitimi projesi Sokak çocukları çalışması Gençlere İngilizce öğrenim desteği   Starteji Projeleri Mülki İdare Amirliği ve STK işbirliği Bilgilendirme ve bilinçlendirme toplantıları   Öğretmen coşkulandırma projesi
Sanata Destek Projeleri Bizim İdil Eğitim Kültür ve Sanat Festivali Resim ve yazı yarışmaları Çağdaş ressamlar toplu resim sergileri  Tiyatro ve müzik grupalrı oluşturma projesi Anadolu okullarını müzik aletleri le donatma projesi Deprem Projeleri
Basında ÇYDD Akşam30.05.2003   Ça ğ da ş  k ı zlara ödül   Sabah'la Günaydın25.05.2003   ÇYDD'den mezuniyet kokteyli Cumhuriyet02.05.2003   61 Ya ş  ve Ak ı l Bankas ı      Bir Düzce Yolculu ğ u Akyaka'da Çağdaş Yaşam Rüzgarı Zaman26.11.2002   Kız diye okutmadılar... Vatan25.11.2002   Mardin'den 46 güneş doğuyor Hürriyet24.11.2002 Mardin'i Mardinli kızlar dünya kenti yapacak.
SEKTÖR ANALİZİ
Dünya da  ve ü쾱 de STK’ nın Karşılaştırılması
Sivil toplum örgütleri, ülke yönetimindeki sorumluluklar ı n halkla paylaş ı m arac ı d ı r. Temeli ve organizasyonu iyi kurulmu ş , örgütlü ve etkin bir sivil toplum, günümüz geli ş mi ş  demokrasileri ve kat ı l ı mc ı  yeni dünya anlay ışı n ı n vazgeçilmez unsurudur. Sivil toplum etkinli ğ inin önemi bilinci ile ülkemizi mercek alt ı na alarak ve dünya ile kar şı laşt ı rarak, zaafla rı  ve bu zaaflar ı  yenmek için yap ı lmas ı  gerekenler i   belirlemek gerekiyor. ü쾱'de sivil topluma, profesyonel de ğ il, amatörce bir yakla şı m hakim.  Dünyada yerle ş ik sivil toplum anlay ışı  bizim anlad ığı m ı zdan ve ya ş ad ığı m ı zdan çok farkl ı  ve bir sektör haline gelmi ş  durumda. Örnek olarak verebilece ğ imiz Almanya'da, milli gelirin %4'ünden fazlas ı  bu sektörden kaynaklanmakta.
Dünyada yerle ş ik olan, konu baz ı nda yakla şı m ve faaliyet gösterme anlay ışı  yerine genel yakla şı m hakim. Bu nedenl e sivil toplum , süreklilik arzetmeyen, in iş li ç ı k ış l ı  bir sektör durumunda. Bir arada çal ış ma ve ortak faaliyet alanlar ı na yönelip güçbirli ği  olu ş turman ı n getirileri ancak ve ancak skandallar veya deprem gibi büyük bir afetle kar şı  kar şı ya kal ı nd ığı nda ya ş anabiliyor. Bu do ğ rultuda, kurulan örgütlerin kendilerini motive edecek bir yap ı lanma içinde sürekli bir ba ş ar ı  çizgisi yakalamalar ı  zor oluyor.   Finansman, ya ş anan en büyük sorunlardan biri. K ı sa vadeye endeksli örgütler, kendi aidatlar ı n ı  üyelerinden tam olarak toplayam ı yor. Fon geli ş tirme veya fon temini kültürümüz yok ve ü쾱'de bir faaliyet ve amaç için para istenmesi ay ı p olarak alg ı lan ı yor.  Ülkemiz sivil toplum örgütlerinin uluslararas ı  ili ş kileri ve ba ğ lant ı lar ı  eksik.  U luslararas ı  sivil toplum örgütleri ile diyalog kurulmad ığı ndan i ş birli ğ ine gidilemiyor. Oysa ü쾱 bu imkana sahip. Dünya ülkelerinde ya ş ayan 5 milyon Türk insan ı n ı n olu ş turdu ğ u diaspora az ı msanamayacak ve mutlak faydalan ı lmas ı  gereken çok de ğ erli bir imkan
Sivil Toplumu Güçlendirmek İç...
Sivil toplumu güçlendirmek için yap ı lmas ı  gerekenlere de ğ inirsek; Öncelikle gerçek sivil toplumun etkin ve bask ı  grubu olu ş turacak bir güç oldu ğ una inanan yeni bir gönüllülük anlay ışı  geti rilmesi,   p roaktif bir toplum yaratmak ve bunu yaparken özellikle, Türk toplumunun nüfus ve beyin gücünün ana noktas ı  olan gençli ğ e yönelmek ,  ba ş ar standartlar ını  ve hedefleri yüksek tutmak , Bilgiye dayal ı , konu baz ı nda bilimsel çal ış an enstitüler kurulmas ı , ülkemiz sivil toplum anlay ışı n ı  geli ş tirmenin ve ba ş ar ı ya ula ş t ı rman ı n en önemli gerekliliklerinden. Ülkemiz ihtiyaçlar ı  do ğ rultusunda kurulacak Avrupa Birli ğ i Enstitüsü, Etik Enstitüsü, Enerji Enstitüsü, Liderlik Enstitüsü, E ğ itim Enstitüsü gibi kurulu ş lar ı n ürettikleri projelerin   hayata geçirilmesi  için desteklenmesi,
Etkin bir sivil toplumun en önemli dayanaklar ı ndan biri, yerel sivil örgütlerin güçlenmesidir.  Yerel örgütlerin k ı sa vadede somut ba ş ar ı lar sa ğ lamalar ı  daha kolayd ı r çünkü, yerel yöneticileri etkileyerek küçük çapl ı  ama toplum için büyük önem arzeden projeleri hayata geçirme imkan ı  vard ı r. Yerel örgütler, yerel bas ı n ı n da deste ğ i ile geni ş  etki yaratma imkan ı na sahiptir. Yerel karar mercileri ile halk ı  biraraya getir erek , bölgesel ekonomik kalk ı nma, e ğ itim, ileti ş im, kültür ve spor gibi konular ın  i ş leme si, Genel anlamda faaliyet göster mek yerine  enerjile rin  belli noktalarda topla narak  konu baz ı nda faaliyet gösterip ihtisasla ş ma. Konu baz ı nda yakla şı m ile sürekli ve kapsaml ı  bir e ğ itim i ş leyi ş i yerle ş mesi.
Başarının Anahtarları Bir  sivil toplum  örgütünün ba ş ar ı s ı  için gereken unsurlar ; Özgüven ve inanç birli ğ i , G üç ve enerji yi  belli noktalarda toplayarak konu ba zı nda faaliyet gösterip ihtisaslaşma k(TEMA-ÇYDD-TÜSİAD), Alt  ve  üst  hedefler belirlemek ,   Güçlü ve sa ğ l ı kl ı  bir örgütlenme ,   Disiplin ve sab ı r ,   Kararl ı l ı k ,   T akipçilik olarak, toparlanabilir .

More Related Content

Kadın ve STK lar

  • 1. TÜRKİYE DE KADIN VE STK RAPORU 2005 Hülya Nigar Aksu Bozkurt
  • 2. DURUM ANALİZİ Kadın İşgücü Dünyada Kadın İşgücü ü쾱’de Kadın İşgücü 1990 lar da Kadın İşgücü Sektörel Dağılımı Sonuç ve Değerlendirme Ülkemizdeki İstihdam Edilen Kadın İşgücünün Eğitim Düzeyi Kamu Sektöründe Kadın İşgücü ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşları ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşlarına Başarılı Örnekler TEMA-ÇYDD STK larında Başarının Anahtarı SWOT ANALİZİ ENTEGRE İLETİŞİM STRATEJİSİ 2005
  • 5. İnsanlığın var olduğu dönemlerden günümüze kadar hemen hemen her dönemde kadınlar, gerek ulusal düzeyde, gerekse dünya genelinde nüfusun yarısını oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla tarihin her döneminde ekonomik ve toplumsal yaşamın bir yanını erkekler bir yanını da kadınlar temsil etmişlerdir. Bu doğrultuda kadınların ekonomik üretim ve düzenleme etkinliklerine katılımı da insanlık tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama katılımları ev içinde olduğu kadar ev dışındaki alanlarda da varolmuştur ve halen sürmektedir. Ancak kadınların ekonomik yaşama katılımları ile toplumsal ve ekonomik kalkınmadan yararlanma biçimleri ve ölçüleri doğru orantılı değildir. Her ne kadar kadınların toplumsal ve ekonomik kalkınmadan yararlanma durumları ülkelerin gelişmişlik/azgelişmişlik düzeyleri ile ilişkilendirilebilirse de genel anlamda bütün toplumlarda erkeklerin gerisine düştükleri, aynı işte çalışmalarına karşın, aynı ücreti alamadıkları, daha az istihdam edildikleri ve daha düşük ücretle çalıştırıldıkları bilinen bir gerçektir.
  • 6. Günümüzde kadınların gerek ekonomik, gerekse toplumsal alanda ikincil konumda bulunmalarının temelinde yatan ana etken ‘erkek egemen’ kültüre dayalı her alandaki cinsiyet ayrımcılığıdır. Bu ayrımcılığı yaratan ve sürdüren diğer faktörler ise genellikle azgelişmiş toplumlarda- mevcut toplumsal değerler sistemi ve bunların bir parçası olan dinsel inançlardır. Burada kastedilen değerler sistemine ait olan, bir anlamda soyut nedenlerdir. İster kadının kendisi, isterse erkek tarafından taşınıyor olsun, cinsiyete dayalı işbölümünün sonucu ve aynı zamanda bir besleyicisi olan her türlü kavramlaştırma, her türlü atıf bu kategorideki nedenleri oluşturmaktadır. Kadının kendini erkeği evlilik ve aileyle, karı-kocalık ve annelik-babalık rolleriyle tanımlaması; bir rol yüklemesi için de evin geçimini, bu nedenle de ev dışındaki yaşamı ve çalışmayı erkeğe ait bir alan olarak görmesi; buna karşılık olarak kendi alanını ev ve aile ile sınırlaması, çalışmayı/işi daha çok erkeğin alanına ait olarak tanımlaması, bu değerler sisteminin temel taşlarını oluşturmaktadır Bu değer ve inanç sistemleri kadınları ikincil bir konuma mahkum ettiği gibi aynı zamanda çalışma yaşamının dışına itmekte veya düşük gelirli işlerde çalışmak zorunda bırakmaktadır.
  • 7. Kadınları çalışma yaşamının dışına iten bir diğer önemli faktör ise eğitim olanaklarından daha az yararlan(dırıl)maları nedeniyle eğitim düzeylerinin düşük olması/kalmasıdır. Eğitim düzeyi düşük kalan kadınlar bilgiye dayalı, uzmanlık gerektiren alanlarda çalışamamakta, bunun sonucu olarak ya uzmanlık bilgisi ve becerisi gerektirmeyen düşük ücretli işlerde çalışmakta ya da tamamen çalışma yaşamının dışına itilmektedirler. Düşük eğitim düzeyi diğer toplumsal ve ekonomik koşullarla birleştiğinde gerek kentsel alanlarda gerekse kırsal alanlarda kadının çalışma yaşamına katılımı niceliksel olarak az ve statüsü/geliri düşük işlerle sınırlı kalmaktadır. Kadınların işgücü olarak çalışma yaşamına katılımını engelleyen/sınırlayan bir başka durum ise erkeklerle arasındaki kadının kendi doğasından kaynaklanan fizyolojik farklılıklardır. Erkek fizyolojik olarak daha güçlü olduğundan gebelik ve çocuk bakımı gibi işlevleri üstlenmediği için evden ve çocuklardan uzakta, ya da kadının yapamayacağı işlerde daha çok çalışabilir. Kadın ise çocukların sürekli bakımını karşılamada, bunun yanında ‘ev ekonomisi’ çalışmalarını yürütmede daha etkindir.
  • 8. 2- Dünyada Kadın İşgücü Dünya ölçeğinde özellikle 1970’li yıllardan itibaren kapitalizmin kronikleşen dönemsel krizleri Batı ülkelerinde üretim süreçlerinde yavaşlamalara, imalat sektöründe kapasite kullanım oranlarında büyük düşüşlere neden olmuştur. Arz-talep ilişkisinde yaşanan oransal olmayan gelişmeler, petrol fiyatlarının yükselmesinin girdi maliyetlerindeki artışlar diğer gelişmelerle birlikte dünya ekonomisinde yarattığı etkiler işsizliğin kitlesel boyutlara ulaşmasına, halk kesimlerinin yoksullaşmasına neden olmuştur. Dünya ekonomisinde yaşanan bu gelişmeler sonucunda, ekonominin yeniden yapılandırılması zorunlu olarak gündeme getirmiştir. Üretim süreçlerde meydana gelen bu radikal d eğiş imler ve bunlar ı n ekonomik, toplumsal, siyasal ve finansal boyutlar ı ile ilgili farkl ı düşünce ve tezler ortaya at ı lm ış t ı r. Bu farkl ı düşünce ve tezlere kar şı n kadın eme ğ ine ili ş kin yap ı lm ış çok fazla çal ış ma yoktur. Var olan çal ış malar genellikle kadın ara ş t ı rmac ı lar taraf ı ndan s ı n ı rl ı olanaklar çerçevesinde yap ı lm ış t ı r. Yap ı lan s ı n ı rl ı çal ış malar küreselleşme ile birlikte kadın işgücünün istihdam ı nda hat ı r ı say ı l ı r bir art ış oldu ğ unu göstermekte ve bu durum “i ş gücünün feminizasyonu” olarak adland ı r ı lmaktad ı r .
  • 9. Günümüzde kadın i ş gücünün özellikle küreselle ş meye ko ş ut olarak bu kadar istihdam edilmesinin temel nedenleri ş öyle özetlenebilir: 1970’lerde özellikle geli ş mi ş ülkelerde işgücü üretkenli ğ inin üst s ı n ı rlara ula ş mas ı nedeniyle ekonomik krizlerle yüz yüze kal ı nd ı . Bu durum uluslar aras ı sermayeyi yeni aray ı şlara ve yeniden yap ı lanmaya zorlad ı . Bunun sonucu olarak ithal ikameci ekonomik uygulamalardan vazgeçilerek ihracata dayal ı (d ış a aç ı lma modeli) ve yabanc ı sermayeyi ülkeye çekmeye dayal ı özendirici önlemlerin al ı nmas ı ve hayata geçirilmesi gündeme geldi. Gelişmiş ülke ekonomileri ve çok uluslu şirketler bunun sonucunda; Benimsenen yeni mali ve idari stratejiler doğrultusunda çok uluslu şirketler daha ucuz ve daha esnek emek kaynakları arayışına yöneldiler. Gerek enformasyon ve bilişim alanında ulaşılan teknolojik gelişme düzeyi, gerekse üretim teknolojilerinde sağlanan yenilikler üretim süreçlerinin parçalanmasına neden oldu.
  • 10. Bu çalışmalara göre, 1980’lerden sonra dünyada kadın emeğinin ekonomiye entegrasyonu artarken, erkek işgücünün ekonominin dışına çıkma eğiliminin güçlendiğini göstermektedir. Örneğin: OECD ülkelerinde 1980 sonrası kadın istihdamı her yıl düzenli olarak artış göstererek günümüzde % 25’ler düzeyine ulaşmıştır. Bu oran kadın nüfusunun artışından daha fazladır. 1980’lerin başında kadın işgücünün ekonomiye katılımının görece düşük olduğu bazı ülkelerde (Hollanda, İspanya gibi) günümüzde bu oran % 75-100 dolayındadır. Benzer eğilimler ABD’de de gözlenmektedir. ABD’de 1980’lerde kadınların işgücüne katılımları % 40 civarında iken, bu oran bugün % 60’lar dolayındadır.
  • 11. Çok Uluslu Ş irketler kad ı nlar ı erkeklere oranla daha üretken kabul etmektedirler. Çünkü kad ı nlar erkeklere göre s ı k ı c ı , monoton i ş lere, dü ş ük ücrete, uzun çal ış ma saatlerine ve kötü çal ış ma ko ş ullar ı na kolayca raz ı olabilmektedirler. Haz ı r giyim ve elektronik sektöründe kad ı nlara yönelik eve i ş verme modeli, daha ucuz ve verimli oldu ğ u için, birim maliyetin dü ş ürülmesi noktas ı nda Çok Uluslu Ş irketler taraf ı ndan tercih edilmektedir. Yukar ı da belirtti ğ imiz, özellikle küreselle ş me sürecine paralel kadın eme ğ inin ekonomiye entegrasyonu eve i ş verme modeli dikkate al ı narak yap ıl an bir de ğ erlendirmedir. Çünkü kadın i ş gücünün formel sektörde istihdam ı halen dü ş üktür.
  • 12. Ancak bu durum bütün ülkelerdeki çalışan kesim ve özellikle de kadınlar için geçerli değildir. Dünya ölçeğinde bazı ülkelerde kadın emeği üretim sürecine bu kadar yoğunlukta katılırken, birçok ülkede bu süreç tersine işlemiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yaptığı araştırmalara göre, 1997 yılında ortaya çıkan Asya-Pasifik Krizi, özellikle kadın işçilerin iş garantilerini ortadan kaldırırken, yüksek ücretli işleri düşük ücretli hale getiriyor Bu kriz sonrasında Güney Kore’de normal işlerde çalışan kadın işçilerin oranı % 20 azalırken, bu oran erkek işçilerde % 6 olarak ortaya çıkmıştır. Aynı süreçte Filipinler’de bu oran kadınlarda % 15, erkeklerde % 12 olarak gerçekleşmiştir. Sovyetler’in da ğı lmas ı ndan sonra piyasa ekonomisine geçi ş te eski Do ğ u Bloku ülkelerinde yine a ğı rl ı kl ı olarak i ş siz kalan kesim, kad ı nlar olmu ş tur. Bu süreçte Macaristan’da i ş siz kalan kadın oran ı % 40, Estonya’da % 31, Litvanya’da % 33, Rusya’da % 21, Slovenya Cumhuriyeti’nde %12, Polonya’da % 13 olarak görülmü ş tür .
  • 13. 3- ü쾱’de Kadın İşgücü Ülkemizde kadın i ş gücünün çal ış ma ya ş am ı na kat ı l ı m ı nda ya ş anan sorunlar ve geli ş meler dünyada ya ş ananlardan ba ğı ms ı z de ğ ildir ve büyük ölçüde benzerlikler göstermektedir ü쾱 gibi de ğ i şi mi ve geli ş imi devam etmekte olan bir ülkede bir yandan ça ğ da ş de ğ erler ve yüksek ya ş am standard ı , öte yandan da geleneksel de ğ erler ve çok dü ş ük ya ş am standartlar ı bir arada varl ığını sürdürebilmektedir. Bu durum ü쾱 , öteki ü쾱 ayr ı m ı na yol açarken, toplumsal katmanlar aras ı ndaki uçurumu sürekli derinle ş tirmekte ve ayn ı zamanda birbirine dü ş manl ı k düzeyinde duygular besleyen toplumsal katmanlar ı n olu ş umuna neden olmaktad ı r.
  • 14. Bu süreçte kısmi çalışma, geçici işçilik, çağrı üzerine çalışma, kendi hesabına çalışma, hafta sonu çalışma, işin paylaşılması, işin bölünmesi ve esnek çalışma saatleri gibi yeni istihdam biçimleri, işgücü maliyetlerinin düşürülmesini gerektiren küresel rekabet ortamında hızla yaygınlaşmaktadır. Bu istihdam biçimleri genellikle sendikalaşmanın zor hatta bazı durumlarda olanaksız olduğu alanda görülmektedir. Özellikle sanayileşmesini tamamlamış olan gelişmiş ülkelerde hizmetler sektöründe ve küçük işletmelerde istihdam artmaktadır. Çünkü bu iki istihdam alanı, “esnek” çalışma alanları sunduğu için kadın istihdamı bu alanlarda artış göstermektedir.
  • 15. Yüksek yaşam standartlarının egemen olduğu üst sınıflarda kadının çalışma özgürlüğü bulunmasına karşın ekonomik açıdan ailenin gereksinimi olmadığı için kadın çalışma ihtiyacı hissetmemektedir. Ama yine de kadın istihdamının en yüksek olduğu çevre, üst sosyo-ekonomik sınıflardır Düşük yaşam standartlarının egemen olduğu alt sınıflarda ailenin ihtiyacı olmasına karşın, sahip olunan toplumsal ve dinsel değerlerden dolayı kadının çalışma yaşamına katılımına pek sıcak bakılmamaktadır. Eğer kadının kocasının rızası olursa “namusuyla” çalışabileceği işlerde işgücüne katılabilmektedir. Ülkemizde son yıllarda sivil toplum ve demokratikleşme yolunda hızlı adımlar atılmasına karşın mevcut değerlerin varlığını sürdürmesi ve uygulama noktasındaki eksikliklerden dolayı bu alandaki sorunların büyük çoğunluğu varlığını sürdürmektedir
  • 16. Ülkemizde kadınların çalışma yaşamına daha aktif olarak katılımları yaklaşık olarak 1950’lere dayanmaktadır. Bu dönemde çok partili hayata geçilmesiyle birlikte Demokrat Parti iktidara gelmiştir. DP’nin iktidar olmasıyla birlikte ekonomide geçici bir canlanma ortaya çıkmıştır. Ancak bu hızlı ekonomik canlanma, DP’nin uzun vadeli siyasal ve toplumsal uyum politikasına ve bu politikanın zihinsel temellerine sahip olmaması nedeniyle ilkeli ve planlı kalkınma terk edilerek, günü kurtarmaya dönük, pratik çözümler içeren ekonomik bir siyasa izlendi. Bu ekonomik siyasanın sonucunda beliren kırın iticiliği ve tarımda modernizasyondan dolayı köylerde açığa çıkan işgücünün zorunlu olarak kentlere yönelmesi nedeniyle kentlerde yoğun ve niteliksiz bir işgücü fazlasını ortaya çıkmıştır .
  • 17. Sanayileşmeye ba ğ l ı olmadan ortaya ç ı kan bu zorunlu iç göç, kentlerde (içme suyu, altyap ı , e ğ itim, sa ğlı k, ula şı m vs.) ciddi sorunlar ı n yaşanmas ı na neden olmuştur. 1950’li y ı llarda kentsel alanlarda sanayi i ş çili ğ i, toplumsal sayg ı nl ı k aç ı s ı ndan hizmet sektöründen sonra gelmekteydi ve zorunlu kal ı nmad ı kça kad ı nlar taraf ı ndan pek tercih edilmemekteydi. Bu dönemde gelişmeye başlayan hizmet sektörü erkekler kadar olmasa da kad ı nlara da yeni i ş olanaklar ı yaratmaktayd ı . 1970’li yıllardan itibaren gerek kentsel yaşamın yarattığı koşulların olumsuz dayatmalarına, gerekse kent kültürünün etkisine bağlı olarak, kentlerde çalışmak isteyen kadınların sayısı önemli ölçüde artmaya başladı. Ancak 1980’li yıllardan itibaren kadınların çalışma talebine karşılık sanayi sektörü aynı oranda istihdam olanağı yaratamamıştır. Hizmet sektörü, sanayi sektörüne oranla daha hızlı bir gelişme gösterip, daha fazla istihdam olanağı sağladıysa da kadınların işgücü talebi karşısında yetersiz kalmıştır.
  • 18. 1990 lar da Kadın İşgücü Sektörel Dağılımı Ancak 1990’lar ı n ba şı nda at ı l kapasite kullan ı m ı yoluyla sa ğ lanan imalat art ışı n ı n maksimizasyonu nedeniyle sanayi sektöründe ciddi durgunluklar ortaya ç ı km ış t ı r. Bu süreçte i ş çi ç ı karma yasa ğı n ı n 1980 y ı l ı nda kald ı r ı lmas ı ile i ş sizlik oran ı nda büyük art ış lar ya ş anm ış t ı r. Sadece 1980-1985 y ı llar ı aras ı nda sanayi sektöründe i ş siz kalan kad ı nlar ı n oran ı %20’ler dolay ı ndad ı r . Günümüzde kadınların istihdam ve işgücüne katılma durumlarına baktığımızda sadece ¼’ü (% 26.4) işgücüne katılabilmektedir. İşgücüne katılanların ancak % 37.3’ü gelir getirici bir işte çalışabilmektedir. Çalışan kadınların sektörel dağılımları incelendiğinde % 69.5’i tarım sektöründe, % 10.8’i sanayi sektöründe, % 19.7’si ise hizmetler sektöründe çalıştıkları gözlenmektedir. %69.5 Tarım %19.7 Hizmetler %10.8 Sanayi
  • 19. Kentleşme süreci ile birlikte ü쾱’de kadının çalışma yaşamından uzaklaştığı görülmektedir. 15 yaş üzeri nüfusun 1970 ve 1990 arası işgücüne katılımı incelendiğinde, kadının yıllık işgücüne katılım oranı % 1.7 iken, bu oran erkeklerde % 2.4’tür. 1970 yılında çalışabilecek kadın nüfusun % 54’ü çalışma yaşamına aktif olarak katılırken; bu oran 1990’larda % 45’e düşmüştür. Aynı dönemde erkeklerin işgücüne katılım oranı 1970’lerde %80 iken, 1990’larda % 84’e çıkmıştır. Günümüzde halen çal ı şan nüfusun % 34’ü kad ı nd ı r. Bu % 34’lük kesimin % 80 ise tar ı m sektöründe istihdam edilmektedir. Kad ı n ı n istihdam ı sorunu irdelerken önemle alt ı n ı n çizilmesi gereken konu, k ı rdan kente göç olgusudur. K ı rdan kente göç ile birlikte kad ı n ı n sektörel bazda da ğı l ı m ı n ı n de ğ i ş mesi beklendi ğ i kadar h ı zl ı olmamaktad ı r. Bu nedenle tar ı m sektöründen kopan kad ı n ı n, tar ı m d ışı sektörlerde istihdam ı oldukça dü ş ük kalmaktad ı r. Bunun en önemli nedeni kad ı n ı n okulla ş ma düzeyinin dü ş ük olmas ı , hizmet öncesi ve hizmet içi mesleki kurslarda yer almamas ı , i ş piyasas ı nda eme ğ ini sunacak niteli ğ e sahip olmas ı n ı engellemektedir .
  • 20. 4-Sonuç ve Değerlendirme ü쾱’de çalışan kadınların büyük çoğunluğu ücretsiz (aile işçisi), sigortasız ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaktadırlar. Kırsal kesimde kadının çalışmasına karşılık elde ettiği şey, yaşamını sürdürebilmesi ve evlenmelerde babasına sağladığı başlık parasıdır Sanayi sektöründe çalışan kadınların önemli bir kısmı sigortasız ve sosyal güvenceden yoksun oldukları görülmektedir. Ülkemizde ücretsiz aile işçiliği yoğunluklu olarak kırsal alanlarda gözlenirken, kentlerde kadınlar genellikle bir ücret karşılığı işlerde çalışmaktadırlar. ü쾱’nin 1980’lerde hızla içine girdiği küreselleşme sürecinde, hem ucuz işgücü kullanımını hem de esnek üretim örgütlenmesini vazgeçilmez kılmıştır. İhracata yönelik sanayileşme modeli, ulusal pazarda üretmeye ve satmaya alışık sanayi işletmelerini uluslararası pazarda rekabete zorlamıştır. İhracata yönelik üretim yapan sanayi kuruluşlarının rekabet edebilme yetenekleri, üretim esnekliği ve düşük ücret politikalarına bağlanmıştır. Bu çerçevede, kadın emeğinin değeri ve kontrol edilebilirliğiyle ilişkili özellikleri nedeniyle, dokuma, giyim gibi özellikle dışa açık sanayi kollarında feminizasyonun artığına dair işaretler vardır
  • 21. Ülkemizdeki İstihdam Edilen Kadın İşgücünün Eğitim Düzeyi Ülkemizdeki istihdam edilen kadın işgücünün eğitim düzeyi % 22’si okur-yazar olmayan, % 51’i ilkokul mezunu, % 9’i ortaokul mezunu, % 10’u lise mezunu ve % 8’i ise yüksek okul/üniversite mezunu şeklinde ortaya çıkmaktadır. ü쾱’de yüksek öğrenim görmüş kadınların aynı niteliğe sahip erkeklerden az olması, özellikle yönetici kadrolarda çok az yer almalarına neden olmaktadır. Bunun yanında erkeklerin egemen kültürel değerler nedeniyle kadın yönetici altında çalışmak istememesi işverenlerin kadınları yönetim kademelerinden uzak tutmasına neden olmaktadır. Bir başka etken de kadınların bu konudaki isteksizliği ve duyarsızlığıdır. Çalışan kadınların genel olarak geleneksel kadın rollerini benimsedikleri ve çalışma ortamlarındaki rollerini ikinci planda tuttukları görülmektedir. % 22 Okur-Yazar Olmayan % 51 İlkokul Mezunu % 8 Yüksek Okul/Üniversite Mezunu % 9 Ortaokul Mezunu % 10 Lise Mezunu
  • 22. Günümüzde kad ı nlar ı n en yo ğ un meslek alanlar ı tekstil, ö ğ retmenlik,t ı pla ilgili alanlar, bankac ı l ı k, borsa, g ı da, madencilik, otomotiv, medya, turizm, sigortac ı l ı k, bili ş im sektörüdür. Yapılan araştırmalar kadın işgücünün bazı iş kollarına göre dağılımı şöyledir: Avukat % 28, Mimar % 39, Mühendis % 14, Akademisyen % 33’tür. Bu rakamlar gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında belki sevindiricidir ama rakamların yüksek oluşu bu alandaki toplam sayının düşük oluşundan da kaynaklanmaktadır. Ülkemizde üst kademe yöneticisi konumundaki kadın oranının % 0.20 olduğunu dikkate aldığımızda yukarıda sıraladığımız gerekçelerin haklılığı ortaya çıkar. %31 Akademisyen %33 Mimar %28 Avukat %8Müh.
  • 23. Kamu Sektöründe Kadın İşgücü Kad ı nlar ı n yo ğ un olarak çal ış t ı klar ı kesim kamu kesimidir. Kamuda da yönetici konumunda olan kad ı n say ı s ı azd ı r ve daha çok şef, müdür gibi daha alt düzey yönetici konumundad ı r. Kamuda çal ış an kad ı nlar ı n yönetici statüsünde olanlar ı n ı n % 80’i şef, % 15’i şube müdürü, % 3.7’si daire ba ş kan ı ve % 0.12’si genel müdür düzeyindedir Yönetim kademesinde çal ış anlar ı n genel durumu dikkate al ı nd ığı nda bu alanda çal ış an kad ı n say ı s ı sadece % 4.2’dir. Bu olumsuz tablonun ortadan kald ı r ı labilmesi için at ı lmas ı gereken baz ı ad ı mlar vard ı r. Bunlar ı öneri olarak sunuyoruz. % 80 Ş ube M üdürü % 15 Ş ef % 3.7 D aire B a ş kan ı % 0.12 G enel müdür
  • 24. ÖNERİLER Atılacak adımların başında kadının statüsünün yükseltilmesi geliyor. Kadın statüsü, kadının aile ve toplum içindeki konumu olarak tanımlanabilir. Bu statüyü yükseltmenin yolu, kadının genel anlamda daha fazla eğitim olanaklarından yararlandırılması, özel anlamda da daha fazla mesleki teknik bilgi almasını sağlamak. Kad ı n ı n statüsünün yükseltilmesi ayn ı zamanda laik-demokratik sisteme yönelen tehditleri de azaltacakt ı r. Bugün Anadolu’da binlerce kad ı n imam nikahl ı olarak ya ş amakta, üzerine kuma getirilmekte ya da kendisi kuma olarak gitmek zorunda kalmaktad ı r. Statüsü yüksek kad ı nlar ı n böyle sorunlar ı olmad ığı bilinmektedir.
  • 25. Nüfus artış hızının denetim altına alınması, mevcut iş olanakları yetersizliği, eğitim ve sağlık hizmetlerini götürme yaşanan yetersizlikleri belli ölçüde ortadan kaldıracaktır. Bunun yanında statüsü yükselen kadınların yetiştireceği çocukların daha eğitimli ve bilinçli olacağı dikkate alınarak geleceğimiz olan çocukların daha sağlıklı bir nesil oluşturacağı gözden kaçırılmamalıdır. Kad ı n statüsünü yükseltmenin bir ba ş ka yarar ı , ülkemizdeki h ı zl ı nüfus art ışı n ı n önüne geçebilecek bir durum olmas ı d ı r. Çünkü yap ı lan demografik ara ş t ı rmalar (SAY, 1998:7) kad ı n statüsünün yükselmesi ile çocuk say ı s ı n ı n azald ığı n ı göstermektedir. E ğ itim düzeyi yüksek kad ı nlar ı n sahip oldu ğ u çocuk say ı s ı n ı n az, e ğ itim düzeyi dü ş ük kad ı nlar ı n çok çocuk sahibi olmas ı bunun en belirgin kan ı t ı d ı r. Aksi takdirde 30-40 y ı ld ı r sürdürülen Aile Planlamas ı çal ış malar ı n ı n tek ba şı na yeterli olmad ığı ortadad ı r.
  • 26. Günümüzde kentlerde yaşayan işsiz kadınlar, istihdam açısından içinde bulundukları olumsuz koşullara ve sahip oldukları geleneksel değerlere rağmen potansiyel işgücü niteliği taşımaktadırlar. Bu potansiyelin değerlendirilmesinin birkaç yararı vardır. Birincisi, bu işgücünün ekonomiye entegrasyonu, ekonomik yaşama yeni bir dinamizm getirecek ve ulusal gelirin artışına da katkı sağlayacaktır. İkincisi, ekonomik geliri olan insanların daha rahat ve mutlu bir elde edeceğini düşündüğümüzde bu durumun toplumsal huzur ve barış açısından önemini rahatlıkla kavrayabiliriz. Son olarak ş unu vurgulamak gerekir. Halen yasalarda bulunan kad ı nlar ı n çal ış mas ı n ı güçle ş tiren unsurlar ı n yasalardan ç ı kar ı lmas ı , i ş alanlar ı n ı n geni ş letilmesi, evli ve çocuklu kad ı nlar ı n çal ış mas ı n ı kolayla ş t ı r ı c ı düzenlemelerin yap ı lmas ı gerekir. Çünkü azgeli ş mi ş veya geli ş mekte olan hiçbir ülkenin böyle bir i ş gücü potansiyelini görmezden gelmesi, yok saymas ı veya bundan yararlanmay ı dü ş ünmemesi gibi bir lüksü yoktur.
  • 27. ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşları
  • 28. ü쾱 Sivil Toplum Kuruluşları (STK'lar) ile 1980'lerde tanıştı. ü쾱 'de STK'lar çıkışlarında, yurttaşlık bilincinin oluşturulması için sol tarafından desteklendi. Devlet karşısında güçsüz kalan toplumsal oluşumların arkasındaki halk desteğini artırmayı, bilinçli yurttaş katılımlarını güçlendirmeyi amaçlıyorlar. Bu bilinci oluşturduklarında toplumsal meşruiyet kazanabilirler. Onun için, kamuoyunun katılımına ve desteğe ihtiyaçları var. ü쾱 'de Sivil Toplum Kuruluşlarının sayısal profiline baktığımızda; tahmini olarak 2700 Vakıf, 50.000 Dernek ve 1200 Sendika, Meslek Odası ve diğer kuruluşlar bulunmaktadır. Bunların da yaklaşık dörtte üçü Ankara, İstanbul ve İzmir'de yani ü쾱 'nin Yönetim merkezlerindedir.
  • 29. ü쾱 de Sivil Toplum Kuruluşlarına Başarılı Örnekler
  • 30.
  • 31. TEMA Vakfının Amaçları Ülkemizde doğal varlıkların ve çevre sağlığın korunması, erozyonla mücadele, toprak örtüsü ve toprağın korunması ve ağaçlandırmanın önemi hakkında kamuoyunu eğitmek ve bilinçlendirmek Erozyon felaketinin doğuracağı sonuçlar, alınacak önlemler konusunda halkımızı bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve böylece oluşturulacak bilinçli ve etkin kamuoyu desteği ile hükümetleri erozyonla mücadelede, gerçekçi ve uygulanabilir politikalar üretme ve uygulamaya teşvik etmek Biyoçeşitlilik, toprak, su ve doğal çevrenin korunmasına ilişkin milli politikaların oluşturulmasına yardımcı olmak ve bu esaslardan ödün verilmemesi için mücadele etmek Ağaç ve orman sevgisini topluma mal etmek
  • 32. Hayvancılığın temeli olan çayır ve meraları koruyup, geliştirmek Doğal zenginliklerimizin bilinçsizce kullanılıp, geri dönüşümsüz bir şekilde yok olmasına izin vermeyerek, korumak, geliştirmek ve ü쾱'nin geleceğini güvenceye almak Çölleşmeyle mücadelede dünyaya örnek bir hareketi ü쾱'den başlatmak Doğal varlıkların, insan sağlığının, yeşil alanların, toprak ve bitki örtüsünün, ormanların, meraların korunması, geliştirilmesi ve yenilerinin teşkil edilmesini sağlamak için faaliyette bulunmak Bu amaçları gerçekleştirmek için gerekli teşkilatın oluşturulmasını, yasaların çıkmasını sağlamak ve gönüllü kuruluşların öncülüğünde toplumun bütün kesimlerinin desteği ile erozyonla mücadelenin ikinci bir İstiklal Savaşı kabul edilerek erozyon tehlikesi ile mücadele edilmesi
  • 33. TEMA Vakfının Hedefleri TEMA'nın hedefi öncelikle ulusumuza, onun temsilcilerine, siyasal partilere ve hükümetlere, resmi ve özel kuruluşlara, eğitim kurumlarına, basın yayın organlarına, toprak erozyonunun nedenlerini, vahim sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma tehlikesini anlatmaktır. TEMA bu hedef doğrultusunda, siyasi güçleri, doğal varlıkların yok edilmesi ve erozyon sorununa çare bulmadan iktidar olamayacaklarına inandırma çabasındadır. Bu nedenle erozyon sorununa karşı duyarlı, bilinçli ve etkin bir kamuoyu oluşturmaya çalıştırmaktadır. TEMA Vakfı, ülkemizin en değerli hazinelerinden birinin toprak olduğunun bilincindedir. Bu nedenle, orman, çayır, mera ve tarım alanlarının, su ve bitki gen kaynaklarının, doğanın korunması ve erozyonun önlenmesi konusunda, belli bir devlet politikasının gerekli ve zorunlu olduğuna inanmaktadır. Bu hedeflere ulaşmak ancak teknik yönden yeterli bir kadro, teşkilat ve mali imkanlarla mümkündür. TEMA Vakfı, toprak erozyonu nedeniyle hızla yok olan tarım alanlarının ve meraların verimliliğinin arttırıldığı koşulda, kırdan kente göçün önlenebileceğine inanmaktadır.
  • 34. TEMA Vakfının Vizyon-Misyonu Vizyon Sürdürülebilir yaşam ilkesiyle doğal varlıkların korunmasında; ülkenin ve dünyanın geleceğinde söz sahibi olan topraktan gelen toplumsal barışı sağlayan, bilinçli, halkla bütünleşen, öncü bir STK olmaktır. Kaybolan geleceği kurtarmak, açlık ve yoksulluğu gidererek topraktan gelen toplumsal barışı sağlamak için; Misyon Erozyon, çoraklaşma, çölleşme, kirlilik, hatalı tarım teknikleri ve amaç dışı arazi kullanımını önlemek; Doğal varlıkların tahribine yönelik, ulusal ve uluslararası her türlü idari, siyasi ve ekonomik baskılara karşı mücadele etmek ve sorunlara çözüm üretmek, Biyolojik çeşitlilik, toprak, su ve diğer doğal kaynakların korunması, verimli kılınması ve sürdürülebilir yönetimini gerçekleştirmek; Doğal varlıkların korunmasına yönelik politikaların, hükümetlerce üretilmesini, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını, uygulanmasını ve uluslararası anlaşmalara uyulmasını sağlayacak, bilinçli ve etkin kamuoyu oluşturmak
  • 35. TEMA Organizasyon TEMA Vakfı, 13 bölüm halinde örgütlenmiştir. Genel Müdürlük, Eğitim, Projeler, Teşkilatlanma, Mali İşler, İletişim, İnsan Kaynakları, İktisadi İşletme, Bilgi İşlem, Belge-Bilgi Merkezi, Kaynak Geliştirme, İdari İşler ve Satın Alma bölümlerinden oluşmaktadır. Mali Danışman ile Hukuk Danışmanı da Vakıf bünyesinde hizmet vermektedir.
  • 36. TEMA Çalışmalar Ağaçlandırma Projeleri TEMA Vakfı özellikle Gelibolu, Marmaris ve İstanbul yangınlarından sonra, toplumumuzda gelişen ağaç dikme arzusunu, erozyonla mücadele çalışmaları için önemli bir adım olarak değerlendirmektedir. Kişi ve kuruluşların talepleri doğrultusunda fidan dikimleri gerçekleştirilmektedir. TEMA Vakfı bir bölgede, yapılacak olan ağaçlandırmalarda yöreye uygun olan ağaç türlerinin dikilmesini ve dikilecek olan fidanların da yine aynı yörede yetişen ağaçların orijinlerinden olmasından yanadır ve ağaçlandırma çalışmalarında bu konuya büyük ölçüde dikkat edilmektedir .
  • 37. Kırsal Kalkınma Projeleri Doğal varlıkların tahribi, çevre kirliliği gibi pek çok sorun, insanların doğal kaynakları yanlış kullanımı sonucu oluşmaktadır. Özellikle toprağın verimini yitirmesi, doğal bitki örtüsünün zarar görmesi vb. çevre sorunları, doğayı biçimlendirerek yaşayan insanların başta ekonomik durum ve sağlık açısından kayıplara uğramasına neden olmaktadır. TEMA Vakfı kırsal kalkınma projelerini; doğal yapının bozulduğu ve yaşam kalitesinin azalması sonucu sosyoekonomik düzeyin gerilediği, ya da varolan üretim potansiyeliyle kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesiyle sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebileceği yörelerde başlatmaktadır. Kırsal kalkınma projeleriyle; doğal yapı onarılırken, mevcut potansiyelin de etkin kullanılmasıyla tarımda - hayvancılıkta - ormancılıkta gelir getiren etkinlikler yaratmak, süregelen geçim kaynaklarını verimli kılmak, kaliteli üretimin arttırılmasıyla birlikte ekonomik düzeyin yükseltilmesi için gereken altyapı ve eğitim çalışmalarını gerçekleştirmek vb. çok yönlü girişimlerle kırsal alanda yaşam koşullarının iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
  • 38. TEMA Vakfı'nın Hukuksal Çalışmaları TEMA Vakfı'nın hukuksal çalışmaları, "Mevzuat Çalışmaları" ve "Davalar" olarak iki ana başlıkta değerlendirilebilir. Eylül 1992 yılında kurulan TEMA Vakfı'nın hukuksal alandaki ilk ve en büyük başarısı 38 yılda çıkartılamayan dört kez kadük olan "Mera Yasası" nın TBMM'de 1998 yılının Şubat ayında "oybirliği" ile kabul edilmesi olmuştur. Nisan 1998 yılında da Ankara'da geniş katılımlı bir toplantıda, mera, toprak ve su ve orman için mevzuat komisyonları oluşturulmuş ve bu komisyonlara ilgili bürokratlar, öğretim üyeleri ve hukukçular katılmışlardır. Bunlardan mera komisyonu "Mera Yönetmeliği"ni hazırlamış ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Toprak-su Komisyonu "Toprak Yasaları"nı hazırlamıştır. Bu taslakların yasalaşması için gayretler devam etmekte olup, orman komisyonu da çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca su ile ilgili olarak da, "Çerçeve Su Yasası" ve "Havza Yönetimi" konularında çalışmalar sürdürülmektedir
  • 39. Eğitim Çalışmaları Eğitim Bölümü 1996 yılında kurulmuştur. Eğitim Kadrosu Eğitim Bölümü Başkanı Program Geliştirme ve Yayın Uzmanı Materyal Geliştirme Uzmanı Eğitim Etkinlikleri Uzmanı Belge Bilgi Merkezi (BBM) Sorumlusu Grafiker olmak üzere 6 kişilik profesyonel bir kadro ile çalışmaktadır.
  • 40. Öğretim Kadrosu 14 Profesör 6 Doçent 6 Yardımcı Doçent, 2 Doktor 2 Araştırma görevlisi olmak üzere 30 kişilik gönüllü eğitim kadrosu ile çalışmaktadır.Çeşitli seminer, konferans, panel, vb. gibi etkinlikler için yapılan planlamaya göre bir araya gelen üniversitelerdeki öğretim üyeleri ile, emekli olmuş öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Ayrıca 100’ün üzerinde danışmandan yararlanılmaktadır.
  • 41. Uluslararası İlişkiler TEMA Vakfı uluslararası alanda da etkin olarak faaliyet göstermektedir. Vakıf, Dünyada toprak erozyonu, çölleşme ve doğal varlıkların korunması alanlarındaki yeni araştırmalar, uygulamalar ve faaliyetler hakkındaki son gelişmeleri, içinde bulunduğu ağlar, takip ettiği yayınlar ve katıldığı uluslararası seminer ve konferanslar aracılığıyla izlemekte ve kamuoyunun bilgisine sunmaktadır. TEMA Vakfı, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma alanında faaliyet gösteren birçok kurum ve kuruluş ile işbirliği yapmaktadır;
  • 42. Birleşmiş Milletler ECOSOC (Ekonomik ve Sosyal Konsey) üyesi, Akdeniz ülkelerindeki çevre ve kalkınma STK'ları federasyonu olan MIO-ECSDE (Çevre Kültür ve Sürdürülebilir Kalkınma için Akdeniz Bilgi Ofisi) üyesi, Dünyanın en geniş çevre bilgi ağına sahip çevre birliği olan IUCN (Dünya Koruma Birliği) üyesi, 141 Çevre Sivil Toplum Kuruluşu Federasyonu olan EEB (Avrupa Çevre Bürosu) üyesi, Akdeniz'deki çevrenin korunması için çalışan STK'lar ağı olan MED-Forum (Ekoloji ve Sürdürülebilir Kalkınma için Akdeniz STK'ları Forumu) üyesi, Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan ve üyelerine erozyon konusunda eğitim, kaynak ve bilgi sunan IECA (Uluslararası Erozyon Kontrol Birliği) üyesi, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı (UNEP-MAP)'in akredite olmuş üyesi, TEMA - REC (Orta ve Doğu Avrupa için Bölgesel Çevre Merkezi) STK Diyalog Grubu üyesidir. TEMA ayrıca, Worldwatch Enstitüsü'nün her yıl yayınlanan kitabı “Dünyanın Durumu” serisinin ü쾱 yayın hakkı sahibidir.
  • 43. TEMA Vakfı birçok uluslararası toplantıya ve etkinliğe davet edilmektedir. Vakıf, Avrupa Parlamentosu'nda Çevre Komisyonu üyelerine erozyon sorunu hakkında sunum yapmış ve 3 Parlamenter TEMA'ya üye olmuştur. TEMA, 2002 yılında Johannesburg'da yapılan Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi'nde toplantılara etkin katılım sağlamıştır. Bunun yanında, Nasrec Sergi Merkezi'nde başta Bayburt İli Kop ve Burnaz Dere Havzaları, Erozyon Kontrolü, Doğal Kaynak Yönetimi ve Kırsal Kalkınma Projesi olmak üzere uygulamakta olduğu projeleri sergilemiştir. Ayrıca, “TEMA-Camili Doğal Varlıkları Koruma Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi" Dünya Zirvesi çerçevesinde düzenlenen İş Dünyası Sürdürülebilir Kalkınmada İşbirliği Ödülleri kapsamında 32 finalist proje arasında yer almıştır. TEMA misyonunu uluslararası platformlara taşımak amacıyla TEMA ü쾱'nin kardeş vakfı olarak Almanya ve Hollanda'da iki Vakıf kurulmuştur. Her iki Vakıf'ta kuruldukları ülkelerin yasalarına göre faaliyet göstermektedir.
  • 44. TEMA - Almanya Vakfı (TEMA-D), 1998 yılında işadamı Kemal Şahin başkanlığında kurulmuştur. Genel Merkezi Aachen kentinde bulunan TEMA-D, tanıtım ve eğitim çalışmalarını Almanya'nın değişik kentlerinde düzenlediği etkinliklerle sürdürmekte Türk ve Alman halkının çevre konusunda yapacağı ve yapmakta olduğu güzel işbirliklerine ve kültür alışverişine katkıda bulunmaktadır. TEMA-D'nin yurtdışından sağladığı maddi destek ile Konya Beyşehir Derbenttekke'de "Yurtdışında Yaşayan Türkler Ormanı" yeşermektedir. Aynı amaca hizmet etmekte olan ve merkezi Rotterdam'da bulunan TEMA-Hollanda (TEMA-NL) Vakfı ise 8 Şubat 2002 tarihinde işadamı Mehmet Hasançebi başkanlığında kurulmuştur. Hollandalılar ve Hollanda'da yaşayan Türklerin bilgilenmesi ve bilinçlendirilmesini hedefleyen TEMA-Hollanda Natuurmonumenten, Stichting Veldwerk, Stichting Aaarde-werk isimli kuruluşlarla işbirliği çalışmaları geliştirmektedir. Stichting DOEN sponsorluğunda faaliyetlerini sürdüren TEMA-Hollanda ü쾱'de TEMA-Hollanda Ormanı kurma projesini yürütmektedir.
  • 45. Teşkilatlanma Çalışmaları TEMA Vakfı, toprak erozyonu ve çölleşmeye karşı mücadelede yurt içinde ve yurt dışında profesyonel ve gönüllü kadrosu ile çalışmalarını sürdürmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı A.Necdet SEZER ve eşi, milletvekilleri ve bazı sanatçılar Vakfın gönüllüleri arasındadır. TEMA Vakfının gönüllü temsilci kadrosu, TEMA Vakfı teşkilatlanma yapısına göre ülkemizin il, ilçe ve köylerinde; bulundukları bölgedeki mülki-idari amirleri, ekonomik ve sosyal faaliyet gösteren çeşitli gruplar, diğer Sivil Toplum Kuruluşları, basın yayın organları, bilimsel kuruluşlar, öğretmen ve öğrenciler ile köylüsünden çiftçisine tüm halkı, erozyon ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu çevre sorunları hakkında bilgilendirmekte, doğal varlıkların ve ülke topraklarının korunmasında bilinçli bir toplum oluşturmak için çeşitli eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yapmakta, TEMA Vakfı çalışmalarına destek olmak isteyen kişi ve kuruluşları TEMA'nın amaçları doğrultusunda örgütleyerek, TEMA vakfı'nın hedef ve stratejilerini yaygınlaştırmaktadırlar. Tüm TEMA Gönüllü Temsilcileri, Vakıf Merkezinde Teşkilatlanma Bölümü aracılığı ile çalışmalarını yürütmektedirler.
  • 46. Basında TEMA Zaman 9/ 11 /2002 TEMA Vakfı 'ndan sahilden geçecek transit yola tepki TEMA Vakfı Giresun Temsilcisi Hakan Adanır, Giresun’un sahilinden geçecek olan transit yolun, halkın psikolojisini bozacağını ve şehirde suç oranını artıracağını ileri sürdü TEMPO *pek Tuzcuoğlu TEMA Vakfı ile ortak çalışması sonucunda çok özel fotoğraflara sahip oldu. 'İmza Defteri Projesi'nde yayımlanacak fotoğrafların çıkış noktası oyuncunun dedesi; Tuzcuoğlu, doğallığını ön plana çıkaran fotoğraflar için 'İçimdekini ortaya çıkardım' diyor . Radikal 8 / 3 / 2004 Özkök'ten TEMA ‘ ya destek Genelkurmay Ba ş kan ı Özkök, "Bunlar a ğ aç dikme eldivenlerim" dedi ğ i eldivenlerle i ş e koyuldu. Genelkurmay Ba ş kan ı Orgeneral Hilmi Özkök ve e ş i, TEMA Vakf ı 'n ı n 1 Milyon Fidan Kampanyas ı 'na, Cumhurba ş kanl ığı Muhaf ı z Alay Komutanl ığı bahçesinde a ğ aç dikerek destek verdi.
  • 47. SABAH Gurur rakam ı n ız 526 milyar lira! gelirinden iki kurulu ş a yap ı lan ba ğış ta hedef a şı ld ı SABAH'IN sat ış gelirinden TEMA Vakfı ile Darü şş afaka'ya ayr ı lan pay sekiz ayda 526 milyar liraya ulaştı Kampanya ba ş lad ığı nda y ı ll ı k hedef 500 milyard ı Hürriyet Bir kitap: ‘Yaprağın Dili’ Ne zamandır çekmecemde duruyordu ve tanıtılmayı bekliyordu. Geçenlerde Fenerbahçe Parkı'ndaki sonbahar turu, kızıl yapraklar anımsattı TEMA Vakfı yayınını. Genel Müdür Yardımcısı Gülay Yaşin bir gün gazeteye uğradığında bırakmıştı ‘‘Yaprağın Dili’’ ni
  • 48. ÇYDD Ça ğ da ş Ya ş am ı Destekleme Derne ğ i (ÇYDD), 1989 y ı l ı nda ülkede herkese e ş it bir ça ğ da ş e ğ itimin sa ğ lanmas ı , böylece bilinçli, e ğ itimli, evrensel insan, çocuk, kad ı n haklar ı na sayg ı l ı , çevreye duyarl ı , Atatürk ilke ve devrimlerinin ayd ı nl ığı nda, ça ğ da ş bir toplum olu ş turulmas ı amac ı yla kurulmu ş , partiler üstü bir dernektir. Üyeleri, toplumun e ğ itimli, ülkesine hizmet etmek isteyen gönüllü insanlar ı ndan olu ş maktad ı r ve ülkenin 96 yerinde örgütlenmi ş tir. Ayr ı ca Almanya’da,ayn ı amaçla kurulmu ş Ça ğ da ş Ya ş am Münster Bölgesi adl ı ba ğı ms ı z bir ÇYDD daha vard ı r. Ç YDD, yüksek ö ğ renim, ilk ve orta ö ğ renim gençlerine 16 bini a ş k ı n burs vermekte, k ı rsal kesimde okuma ş ans ı az olan yoksul k ı zlar ı n 5000’ine e ğ itim deste ğ i sa ğ lamaktad ı r . ÇYDD, konferanslar, paneller, yar ış malar yoluyla halk ı n bilinçlenmesi ve bilgilenmesi için çaba göstermekte, yetkin üyelerince çe ş itli kitaplar yay ı nlamaktad ı r.
  • 49. ÇYDD, gençler ve çocuklar için çe ş itli yaz ve k ış okullar ı , geziler ve çocuk kulübü gibi özgün çal ış malar yapmakta, k ı rsal kesim projeleriyle, okul öncesi e ğ itim programlar ı , ö ğ retmenlere hizmet içi e ğ itim, üniversite ve lise haz ı rl ı k kurslar ı düzenlemektedir. Çok say ı da üniversite mezunu burslular ı , toplumun önemli noktalar ı nda görev almaktad ı rlar. ÇYDD, kendisine kar şı toplumda büyük bir güven olu ş mas ı nedeniyle, e ğ itim kurumlar ı yap ı lmas ı için ş artl ı ba ğıl lar almaktad ı r. 1999’daki deprem nedeniyle, Devlet, ÇYDD’ye para toplama yetkisi vermi ş tir. Bu nedenle, deprem bölgesinde ve deprem göçü alm ış k ı rsal kesimde, dernek çok say ı da ilkö ğ retim okulu, çocuklar ve gençler için Rehabilitasyon ve Kültür Merkezleri, Yurtlar ve kadınlar için gelir getirici atölyeler yapmaktad ı r. Ayr ı ca, depremzedeler için sosyal konutlardan olu ş an bir site yapm ış t ı r.
  • 50. ÇYDD, i ş siz gençlerin ve kad ı nlar ı n meslek edinmeleri, ekonomik özgürlüklerine kavu ş malar ı , böylece ş iddet ve terörden uzakla ş malar ı konusunda projeler olu ş turmaktad ı r. ÇYDD, tüm projelerini, Milli E ğ itim ve Sosyal Hizmetler Bakanl ı klar ı yla ortak protokoll e r çerçevesinde yürütmekte, bilgi birikimi olan ça lış kan, ilkeli üyeleriyle, devletin ula ş amad ığı , yeterli olamad ığı konularda, halka gönüllü ama profesyonelce e ğ itim, örgütlenme ve bilinçlenme deste ğ i vermektedir. ÇYDD, ülkede demokrasinin olu ş up geli ş mesi konular ı nda projelerini y ı lmadan sürdürmekte, Ça ğ da ş ü쾱 için çal ış mak isteyen yeni gönüllülerle birle ş erek ço ğ almakta ve toplumda dürüstlük, çal ış kanl ı k ve erdemlilik ve Cumhuriyete sahip ç ı kma konusunda ciddi bir bask ı grubu olu ş turmaktad ı r.
  • 51. ÇYDD Amaçlar ÇYDD : Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geli ş tirmek, ça ğ da ş e ğ itim yoluyla ça ğ da ş insan ve ça ğ da ş topluma ula ş mak amac ı n ı güden Ça ğ da ş Ya ş am ı Destekleme Derne ğ i, ülkenin “ça ğ da ş uygarl ı k düzeyinin üzerine ç ı kmas ı ” ülküsü için bilgi, beceri ve deneyim birikimiyle, gönüllü çal ış an bir sivil toplum örgütüdür . ÇA Ğ DA Ş TOPLUM ve ÇA Ğ DA Ş B İ REY İ Ç İ N a) Evrensel çocuk, kad ı n ve insan haklar ı na sayg ı l ı , demokratik, laik bir toplum ve sosyal hukuk devleti düzeninin gerçekle ş tirilmesi, korunmas ı ve geli ş tirilmesi; b) Bireylerin hukuksal, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal, fiziksel konumunun geli ş tirilmesi, tüm insan haklar ı ve özgürlüklerinden yararlanmalar ı n ı n sa ğ lanmas ı ; c) Toplumda çevre sorunlar ı ve kültürel miras ı m ı zla ilgili duyarl ı l ığı n artt ı r ı lmas ı ve çevre bilincinin yerle ş tirilmesi öncelik ta şı r
  • 52. ÇYDD Hedefler ÇA Ğ DA Ş TOPLUM ve ÇA Ğ DA Ş B İ REY İ Ç İ N a) Evrensel çocuk, kad ı n ve insan haklar ı na sayg ı l ı , demokratik, laik bir toplum ve sosyal hukuk devleti düzeninin gerçekle ş tirilmesi, korunmas ı ve geli ş tirilmesi; b) Bireylerin hukuksal, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal, fiziksel konumunun geli ş tirilmesi, tüm insan haklar ı ve özgürlüklerinden yararlanmalar ı n ı n sa ğ lanmas ı ; c) Toplumda çevre sorunlar ı ve kültürel miras ı m ı zla ilgili duyarl ı l ığı n artt ı r ı lmas ı ve çevre bilincinin yerle ş tirilmesi ni, hedeflemiştir.
  • 53. ÇYDD’nin Vizyon-Misyonu “ Sorunlar ı n de ğ il çözümün bir parças ı olmak” Bu nedenle ÇYDD’nin amac ı , ülke sorunlar ı n ı n çözümüne yönelik somut projeler olu ş turarak toplumun kalk ı nmas ı na katk ı da bulunmakt ı r. DEVLET KURUMLARIYLA İŞ B İ RL İĞİ ÇYDD projelerini, çal ış an gönüllüleri, Milli E ğ itim Bakanl ığı , Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile Kad ı n ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanl ığı , Kültür Bakanl ığı , Mülki ve Mahalli İ dareler ile birlikte gerçekle ş tirir. PART İ LER ÜSTÜ KONUMU ÇYDD, somut projelerini gerçekle ş tirirken, partiler üstü konumunu koru mayı ilke edinmiştir .
  • 54. ÇYDD Çalışmalar Projeleri Kırsal Alan Projeleri Örgün Eğitime Destek Projeleri Okul yapımı ve Milli Eğitime teslim edilmesi Kentlerde öğrenci yurtları kurulması ve üniversitelere teslim edilmesi Burslar YİBO ve PİO ları geliştirme programları YİBO oyun parkları, laboratuarlar,spor salonları,kitaplık,bakım ve onarım,kültürel destek verilmesi Erken Çocuk Gelişimini Destekleme Projeleri Ana sınıfları açma Yaz okulları açma
  • 55. Yaygın Eğitime Destek Projeleri Toplum Kültür ve Çocuk Projeleri Ulusal eğitime destek projeleri;okuma yazma, bilgi-beceri, bilgisayar dikiş-nakış, aşcılık kursları, Üretim Projeleri Halk ve okul kitaplıkları açma ve geliştirme İnsan hakları eğitimi projesi Sokak çocukları çalışması Gençlere İngilizce öğrenim desteği Starteji Projeleri Mülki İdare Amirliği ve STK işbirliği Bilgilendirme ve bilinçlendirme toplantıları Öğretmen coşkulandırma projesi
  • 56. Sanata Destek Projeleri Bizim İdil Eğitim Kültür ve Sanat Festivali Resim ve yazı yarışmaları Çağdaş ressamlar toplu resim sergileri Tiyatro ve müzik grupalrı oluşturma projesi Anadolu okullarını müzik aletleri le donatma projesi Deprem Projeleri
  • 57. Basında ÇYDD Akşam30.05.2003 Ça ğ da ş k ı zlara ödül Sabah'la Günaydın25.05.2003 ÇYDD'den mezuniyet kokteyli Cumhuriyet02.05.2003 61 Ya ş ve Ak ı l Bankas ı Bir Düzce Yolculu ğ u Akyaka'da Çağdaş Yaşam Rüzgarı Zaman26.11.2002 Kız diye okutmadılar... Vatan25.11.2002 Mardin'den 46 güneş doğuyor Hürriyet24.11.2002 Mardin'i Mardinli kızlar dünya kenti yapacak.
  • 59. Dünya da ve ü쾱 de STK’ nın Karşılaştırılması
  • 60. Sivil toplum örgütleri, ülke yönetimindeki sorumluluklar ı n halkla paylaş ı m arac ı d ı r. Temeli ve organizasyonu iyi kurulmu ş , örgütlü ve etkin bir sivil toplum, günümüz geli ş mi ş demokrasileri ve kat ı l ı mc ı yeni dünya anlay ışı n ı n vazgeçilmez unsurudur. Sivil toplum etkinli ğ inin önemi bilinci ile ülkemizi mercek alt ı na alarak ve dünya ile kar şı laşt ı rarak, zaafla rı ve bu zaaflar ı yenmek için yap ı lmas ı gerekenler i belirlemek gerekiyor. ü쾱'de sivil topluma, profesyonel de ğ il, amatörce bir yakla şı m hakim. Dünyada yerle ş ik sivil toplum anlay ışı bizim anlad ığı m ı zdan ve ya ş ad ığı m ı zdan çok farkl ı ve bir sektör haline gelmi ş durumda. Örnek olarak verebilece ğ imiz Almanya'da, milli gelirin %4'ünden fazlas ı bu sektörden kaynaklanmakta.
  • 61. Dünyada yerle ş ik olan, konu baz ı nda yakla şı m ve faaliyet gösterme anlay ışı yerine genel yakla şı m hakim. Bu nedenl e sivil toplum , süreklilik arzetmeyen, in iş li ç ı k ış l ı bir sektör durumunda. Bir arada çal ış ma ve ortak faaliyet alanlar ı na yönelip güçbirli ği olu ş turman ı n getirileri ancak ve ancak skandallar veya deprem gibi büyük bir afetle kar şı kar şı ya kal ı nd ığı nda ya ş anabiliyor. Bu do ğ rultuda, kurulan örgütlerin kendilerini motive edecek bir yap ı lanma içinde sürekli bir ba ş ar ı çizgisi yakalamalar ı zor oluyor. Finansman, ya ş anan en büyük sorunlardan biri. K ı sa vadeye endeksli örgütler, kendi aidatlar ı n ı üyelerinden tam olarak toplayam ı yor. Fon geli ş tirme veya fon temini kültürümüz yok ve ü쾱'de bir faaliyet ve amaç için para istenmesi ay ı p olarak alg ı lan ı yor. Ülkemiz sivil toplum örgütlerinin uluslararas ı ili ş kileri ve ba ğ lant ı lar ı eksik. U luslararas ı sivil toplum örgütleri ile diyalog kurulmad ığı ndan i ş birli ğ ine gidilemiyor. Oysa ü쾱 bu imkana sahip. Dünya ülkelerinde ya ş ayan 5 milyon Türk insan ı n ı n olu ş turdu ğ u diaspora az ı msanamayacak ve mutlak faydalan ı lmas ı gereken çok de ğ erli bir imkan
  • 63. Sivil toplumu güçlendirmek için yap ı lmas ı gerekenlere de ğ inirsek; Öncelikle gerçek sivil toplumun etkin ve bask ı grubu olu ş turacak bir güç oldu ğ una inanan yeni bir gönüllülük anlay ışı geti rilmesi, p roaktif bir toplum yaratmak ve bunu yaparken özellikle, Türk toplumunun nüfus ve beyin gücünün ana noktas ı olan gençli ğ e yönelmek , ba ş ar standartlar ını ve hedefleri yüksek tutmak , Bilgiye dayal ı , konu baz ı nda bilimsel çal ış an enstitüler kurulmas ı , ülkemiz sivil toplum anlay ışı n ı geli ş tirmenin ve ba ş ar ı ya ula ş t ı rman ı n en önemli gerekliliklerinden. Ülkemiz ihtiyaçlar ı do ğ rultusunda kurulacak Avrupa Birli ğ i Enstitüsü, Etik Enstitüsü, Enerji Enstitüsü, Liderlik Enstitüsü, E ğ itim Enstitüsü gibi kurulu ş lar ı n ürettikleri projelerin hayata geçirilmesi için desteklenmesi,
  • 64. Etkin bir sivil toplumun en önemli dayanaklar ı ndan biri, yerel sivil örgütlerin güçlenmesidir. Yerel örgütlerin k ı sa vadede somut ba ş ar ı lar sa ğ lamalar ı daha kolayd ı r çünkü, yerel yöneticileri etkileyerek küçük çapl ı ama toplum için büyük önem arzeden projeleri hayata geçirme imkan ı vard ı r. Yerel örgütler, yerel bas ı n ı n da deste ğ i ile geni ş etki yaratma imkan ı na sahiptir. Yerel karar mercileri ile halk ı biraraya getir erek , bölgesel ekonomik kalk ı nma, e ğ itim, ileti ş im, kültür ve spor gibi konular ın i ş leme si, Genel anlamda faaliyet göster mek yerine enerjile rin belli noktalarda topla narak konu baz ı nda faaliyet gösterip ihtisasla ş ma. Konu baz ı nda yakla şı m ile sürekli ve kapsaml ı bir e ğ itim i ş leyi ş i yerle ş mesi.
  • 65. Başarının Anahtarları Bir sivil toplum örgütünün ba ş ar ı s ı için gereken unsurlar ; Özgüven ve inanç birli ğ i , G üç ve enerji yi belli noktalarda toplayarak konu ba zı nda faaliyet gösterip ihtisaslaşma k(TEMA-ÇYDD-TÜSİAD), Alt ve üst hedefler belirlemek , Güçlü ve sa ğ l ı kl ı bir örgütlenme , Disiplin ve sab ı r , Kararl ı l ı k , T akipçilik olarak, toparlanabilir .