2. TÜRK TARİHİNDE İKİ ÖNEMLİ SİYASİ KURULUŞ A. İttihat ve Terakki Partisi Türk tarihindeki ilk düzenli siyasal örgütlenmedir. II. Abdülhamit'in baskı yönetimine son vermek ve anayasalı monarşiye tekrar geçilmek amacıyla kuruldu. Dernek, II. Abdülhamit’in baskıcı tutumu nedeniyle gizli olarak çalıştı. Ancak 1909 Anayasa değişikliğinden sonra yasallaştı. 1913’te siyasal bir partiye dönüştürüldü. Osmanlı’nın modernleşmesi için yaptığı çalışmalar: “ Türklük” bilincinin uyanmasında en büyük rolü oynadı. Siyasal karşıcalık (muhalefet) kavramını yerleştirdi. (Gerçi muhalefete pek tahammül edememişler ve yok etmek için ellerinden geleni yapmışlardır! Muhalifler de İttihatçıların görüşlerine saygı gösterme gereğini duymamışlardır!) Siyasal düşüncenin sadece İstanbul’la sınırlı kalmamasını sağladılar. Taşrada da şubeler açtılar. Osmanlı’yı I. Dünya Savaşı’na soktukları için ağır suçlamalarla karşılaştılar. Bu durum onların Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nde aktif rol oynamalarını engelledi. Ancak Mustafa Kemal her zaman onları yanında görmek istemiştir. B. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Cumhuriyet’in ilk partisi olan Halk fırkası’nın temeli bu cemiyettir.
3. SİVAS KONGRESİ’NDEN SONRAKİ SİYASAL GELİŞMELER Mustafa Kemal Paşa, Sivas kongresi’nde alınan kararları “ulusun haklı istekleri” olarak görüyordu. Bu nedenle yapılacak işleri şöyle sınıflandırmıştı: Meclis-i Mebusan işlevini çoktan yitirmişti, ama Sivas’ta tekrar toplanmasına karar verilmişti. Meclisi toplama işi de Anadolu ve Rumeli müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne verilmişti. O zaman bu görev en kısa zamanda, en iyi şekilde yerine getirilmeliydi. Meclis-i Mebusan Osmanlı Devleti Parlamentosu’nun ulusu temsil eden kanadıydı. Yani Osmanlı Devleti’nin en yüksek karar merkezlerinden biriydi. O halde yeni kurulan Osmanlı hükümeti ile anlaşma çareleri aramak gerekirdi. Mustafa Kemal Paşa, bu iki işin geçici olduğuna inanıyordu. Ama yeni bir devlet kuruluncaya kadar da bu iki işin aksamadan yerine getirilmesi gerekiyordu. Heyet-i Temsiliye başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’nın bir görevi de Kuvayi Milliye’yi hızla disiplin altına alarak, düşmanın ilerleyişine engel olmaktı.
4. Osmanlı Hükümeti ile Anlaşma-Amasya Protokolleri (20–22 Ekim 1919) Yurtsever kişilerden oluşan yeni hükümetin üyeleri, Anadolu ile işbirliği yapmaya çalıştı. O sırada sadrazam Ahmet İzzet Paşa idi. O da bu görüşmeleri yapması için Bahriye Nazırı Salih Paşa ’yı görevlendirdi. Toplam beş protokol imzalandı. Alınan kararların içeriği kısaca şöyledir: İstanbul hükümeti Heyet-i Temsiliye’yi tanıdı. Meclis-i Mebusan toplanacaktı. Anadolu hareketinin temsilcileri ile iyi geçinilecekti Buna karşılık Heyet-i Temsiliye de, yurdun bütünlüğüne bir zarar gelmemesi koşulu ile İstanbul Hükümeti’nin diğer işlerine karışmamayı, ona karşı bir harekette bulunmamayı yükümleniyordu.
5. Ankara’nın Ulusal Kurtuluş Hareketinin Merkezi Yapılması (27 Aralık 1919) Ankara’nın merkez yapılma nedenleri: İstanbul’dan gelen demiryolu Ankara’da sona eriyordu. Hem Batı cephesi’ne hem de diğer çarpışma alanlarına eşit uzaklıkta idi. Mustafa Kemal Paşa, 29 Aralık’ta yayınladığı bir bildiri ile Meclis-i Mebusun ile yapılacak görüşmelerin Ankara’da olacağını duyurdu. Aynı gün İstanbul Hükümeti aldığı bir kararla, “askerlikten çıkartılan, rütbeleri, nişanları ve madalyaları geri alınan Mustafa Kemal Paşa’nın askerlikten çıkartılmadığı, kendisinin istifa ettiğini” bildirdi. Bu bakımdan, “kendisinin saklı kalması gereken haklarının şimdi geri verildiği” bildirilmiş oluyordu. Yani İstanbul hükümeti artık Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’dan itibaren ne kadar haklı bir davayı savunduğunu kabul ediyor, Damat Ferit Kabinesi’nin yaptığını hukuka aykırı buluyordu.
6. Mustafa Kemal'in Son Osmanlı Mebus an Meclisi'ne Gönderdiği Temsilcilerden İstedikleri ve Yapılanlar:
7. MECLİS-İ MEBUSAN’IN AÇILIŞI (12 Ocak 1920) Osmanlı Meclisi iki bölümden oluşuyordu: Meclis-i Mebusan : Halkın seçtiği temsilcilerden oluşuyordu. Meclis-i Ayan : Padişahın seçtiği temsilcilerden oluşan ikinci meclisti. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanı ile parlamento yeniden kuruldu. 1909 Anayasa değişiklikleri ile Meclis-i Mebusan’ın yetkileri biraz daha artırıldı. Ancak yetkiler yine padişahtaydı. 1919 yılında padişah iradesiyle yapılan seçimlerde, Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti hemen her yerden ya kendi üyelerini ya da kendine yakın olanlar aday gösterdi. Yani artık bu cemiyet üstü örtülü bir siyasi parti konumuna gelmiştir. Sadece adı “cemiyet”tir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum milletvekili seçilmişti. Ancak İstanbul’a gidemezdi. O yüzden şu isteklerinin yerine getirilmesini istedi: Meclis Başkanlığına beni seçtirin (ancak O’nun yerine Reşet Hikmet Bey diye biri seçildi), Meclis-i Mebusan’da “Müdafaa-i Hukuk Grubu”nu kurun (onun yerine “Felah-ı Vatan-Vatanın Kurtuluşu” diye bir grup seçildi), Misak-ı Milli’yi kabul ettirin. Sadece son isteği yerine getirildi.
8. MİSAK-I MİLLİ (28 Ocak 1920) Maddelerinin içeriği kısaca şöyledir: Sınırlar Mondros Ateşkes Anlaşması’nın çizdiği sınırlardır. Boğazların Dünya ticaretine açılabilmesinin tek yolu, İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliğinin sağlanmasıdır. Halk oylaması yapılacak yerler: _ Arapların yoğun olarak yaşadığı yerler _ Kars, Ardahan, Batum _ Batı Trakya Bağımsızlığımızı kısıtlayacak siyasal, ekonomik hiçbir anlaşma kabul edilemez. Bu koşullar tartışmasız benimsenmelidir. Aksi takdirde barış yapılması olanaksızdır. Misak-ı Milli’yi doğudan doğruya Mustafa Kemal Paşa hazırlamıştır. Bu girişimi ile kongrelerde beliren ulusal istekleri Osmanlı Parlamentosuna yansıtmıştır. Bu bakımdan Misak-ı Milli Anadolu hareketinin Sivas Kongresi’nden sonra ve ondan daha büyük ilk siyasal zaferidir.
9. Misak-ı Milli’nin Sonuçları İngilizler Ali Rıza Paşa Hükümeti’ne Kuvayi Milliye etkinliklerinin tatil edilmesi için baskı yapmaya başladı. O da bu baskılara daha fazla dayanamayarak istifa etti. Amasya Görüşmelerini gerçekleştiren Salih Paşa hükümet başkanlığına getirildi. Ancak O da çok büyük bir baskı altında idi. İngilizler İstanbul’u resmen işgal ettiler (16 Mart 1920). 150 kadar Kuvayi Milliyeci aydını tutuklayıp Malta Adası’na sürgün ettiler. Olanlara dayanamayan Salih Paşa da istifa etti. 11 Nisan’da padişah Kanuni Esasi’deki yetkilerine dayanarak Meclis-i Mebusan’ı dağıttı. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul işgal edilir edilmez (19 Mart) yayınladığı bir genelgeyle, artık Ankara’da yeni bir parlamentonun toplanması gerektiğini belirtmiştir.
10. TBMM’NİN AÇILIŞ HAZIRLIKLARI Mustafa Kemal Paşa’nın Gerçekleştirmek İstediği Düşünceleri Yakınçağda dünyada yeni bir siyasal gelenek belirmiştir. Eğer bir devlet yeni baştan kurulacak ise bunu sağlamak için halk temsilcilerinde oluşan bir meclis seçilir. Bu meclis, yeni devletin dayanacağı esasları saptar, başka bir deyişle anayasasını yapar. İşte bu organ bir “ Kurucu Meclis ”tir. Ondaki güç de “ kuruculuk gücüdür .” Bu güç, eğer meclis üyeleri halk tarafından seçilmişse ulustan gelir. Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında ve Fransız İhtilali başlarken bu tür meclisler doğmuş ve daha sonra başka ülkelerde de görülmüşlerdir. Mustafa Kemal Paşa’ya göre de yeni meclis bir “Kurucu Meclis – Meclis-i Müessisan” idi. Ancak kimsenin aklından Osmanlı devleti’nin son bulduğu düşüncesi geçmiyordu. Halife-Padişah hala her kurumun ve gücün üstündeydi. O yüzden Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart 1920 tarihli genelgesinde bu deyimi kullanamadı. Ama “Selahiyet-i Fevkalade-i Haiz Bir Meclis=Olağanüstü Yetkilere Sahip Bir Meclis” toplanmasının zorunluluğunu belirtti. Aslında aralarında çok da bir anlam farkı yoktur!
11. İstanbul’un İşgalinden Sonraki Siyasal ve Askeri Gelişmeler Salih Paşa’dan sonra sadrazamlığa Damat Ferit Paşa getirildi. Damat Ferit’e göre Anadolu’nun istila edilmesinin sorumlusu Kuvayi Milliye hareketi idi. 18 Nisan 1920’de hükümet Kuvayi Milliye’ye karşı Kuvayi İnzibatiye (Düzeni Sağlama Kuvvetleri) adında ayrı ve resmi bir örgüt kurduğunu iddia etti. Bu birlikler İzmit ve çevresine padişah adına vahşet ve dehşet salmaya başladılar. “ Kuvayı İnzibatiye” aslında Osmanlı Devleti’nin “devletlik” niteliğini tam olarak tükettiğinin acı bir kanıtıdır. Eğer Kuvayı Milliye gerçekten asilerden oluşuyor ise devletin bunların üzerine gönderebileceği düzenli ve yasal güçlerinin bulunması gerekirdi. Ama Osmanlı’da böyle bir güç yoktu. İngiliz parası ile ipten, kazıktan kurtulmuş eşkıyalara “düzeni sağlama birlikleri” kurdurmuşlardı. Bu sıralarda Batı Anadolu Kuvayı Milliye’sine kendisine çok bağlı adamlarıyla birlikte Çerkez Ethem katıldı. Aznavur Ayaklanması’nı bastırdı. Güney Anadolu’daki Kuvayı Milliye birlikleri de Fransızları geri çekilmek zorunda bıraktı. Damat Ferit 11 Nisan’da Şeyhülislam Dürrizade’den bir fetva aldı. Bu fetva ile Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları vatan haini ve din düşmanı ilan edildi, öldürülmelerinin dinen uygun olduğu belirtildi. Bu fetva İngiliz ve Yunan uçaklarıyla yurdun her tarafına dağıtıldı. Halk da olumsuz kıpırdanmalara yol açtı.