1. Neoplazi
Neoplazi yeni bir doku oluşmasını ifade eder. Oluşan bu kitleye neoplazm denir.
Aslen şişlik anlamına gelen tümör deyimi de neoplazm anlamında
kullanılmaktadır. Tümör, normal dokuların gelişmesini aşan, normal dokulara
uyum göstermeyen ve kendisini oluşturan uyaranın yok olması durumunda bile
büyümeye devam eden anormal bir doku kitlesidir.
Kanser terimi ise, tüm kötü huylu tümörleri kapsayan bir deyimdir.
Benign (selim, iyi huylu) ya da malign (habis, kötü huylu) tüm tümörlerin,
çoğalan neoplastikhücreler ile bunlara çatkı görevini sağlayan bağ dokusu ve kan
damarlarından oluşan iki ana komponenti vardır. İnsan organizmasındaki tüm
doku ve hücrelerden tümör gelişebilir.
ADLANDIRMA
Tümörler, biyolojik davranışlarına göre benign, malign ve ikisi arasında yer alan
intermediyer olmak üzere üçe ayrılır. İntermediyer olanların nasıl bir klinik gidiş
göstereceğini belirlemek güçtür. Bazen iyi huylu tümörler de, yerleşim
bölgelerine bağlı olarak kötü bir klinik gidiş gösterebilirler.
Tümör adlandırmasında en çok kullanılan yöntem histolojik ya da sitolojik
sınıflamadır ve doku ya da hücre adının sonuna kimi eklerin bağlanması ile
yapılır. Om ya da -oma eki benign tümörleri simgeler. Malign tümörler için bu
ek, tümörepitel kökenli ise "karsinom", bağ ve destek dokusu kökenli ise
"sarkom"dur. Örneğin, fibröz dokunun benign tümörü fibrom, malign tümörü
fibrosarkomdur.
Tümör adlandırmasında kullanılan "blastom" ya da "blastoma" eki ise tümörün
embriyonelhücreleri taklit ettiğini belirtir. Bu eki alan tümörler genellikle
çocukluk çağında gözlenen malign tümörlerdir. Örneğin, retinadan orijin alan
retinoblastom, böbrekten orijin alan nefroblastom gibi.
Mikroskopik yapısına ya da dış görünümüne dayanılarak da adlandırılan pek çok
tümör türü vardır.
BENİGN VE MALİGN TÜMÖRLERİN ÖZELLİKLERİ
Büyüme Hızı
Benign tümörler genellikle yavaş, kanserler hızlı büyür ve zamanla yayılarak
hastayı ölüme götürür. Özellikle hormona bağımlı benign tümörlerin büyüme-si
bir süre sonra durabilir, hatta küçülebilirler. Örneğin, uterus düz kasının benign
tümörü (myomauteri) menopoz sonrası küçülebilir. Çok nadir de olsa kanserlerin
de küçüldüğü, hatta aniden kaybolduğu görülmüştür.
Ä°nvazyon
Malign tümörlerin komşu dokuya yayılması olayıdır. Benigntümörler kitlesini
genişleterek büyürler ve genellikle kapsülleri vardır. Kanserler ise büyürlerken
çevre dokuların içerisine ilerler ve onları harab ederek yerlerini alırlar. Bu
nedenle çevre dokudan iyi sınırlı görünmezler.
2. Metastaz
Kanserin, birincil (primer) odakla aralarında bir devamlılık olmaksızın vü-cudun
başka doku ve organlarına yayılması olayıdır. İnvazyon kabiliyeti olan kanser
hücreleri kan ve lenf damarlarına veya vücut boşluklarına girerek vücudun başka
organ ve dokularına yayılır ve oralarda yeni tümör odakları oluşturur. Genel
olarak büyük, hızlıbüyüyen malign tümörlerin metastaz yapma kabiliyetleri
yüksektir.
METASTAZ YOLLARI
Kanserler başlıca; vücut boşlukları ve yüzeyleri, lenf damarları, kan damarları
yoluyla yayılırlar.
Vücut Boşlukları ve Yüzeyleri Yoluyla Yayılma
Malignneoplazmın vücut boşluklarını çevreleyen yüzeylere ulaşması ile,
tümörden kopan hücreler tohum rolü görerek o vücut boşluğuna komşu diğer
doku ve organlara yayılabilir.
Bu yolla yayılma en sık peritoneal boşlukta (karın boşluğu) ve özellikle over
kaynaklı kanserlerde görülür.
Lenf Damarları Yoluyla Yayılma
Karsinomların yayılması genellikle bu yolla olmaktadır. Sarkomlar nadiren
lenfatiklerle yayılır. Ancak lenf damarları ve kan damarları arasında pek çok
bağlantılar olduğu için, lenf yoluyla yayılma sırasında kan yoluyla yayılma da
söz konusu olabilir.
Lenf yollarına giren kanser hücreleri bölgesel lenf düğümlerine ulaşır ve burada
tutularak kanserin yayılmasına bir süre engel oluşturulur. Ancak lenf düğümü
kanser hücreleri ile dolduğunda veya lenf düğümüne erişen kanser hücrelerinin
burada yerleşip büyümelerinden bir müddet sonra diğer lenf düğümlerine
yayılma olabilir.
Kan Damarları Yoluyla Yayılma
Sarkomlar daha çok bu yolla yayılırlar. Ancak, karsinomlar da bu yolu
kullanabilirler.
Özellikle venöz damarların çeperi kanser hücreleri tarafından kolayca invaze
edilebilir ve koparak kan akımına giren kanser hücreleri başka organ ve dokulara
yayılabilir.Ayrıca sonuçta venöz dolaşıma katılan lenf akımı nedeniyle de, lenf
yollarına giren tümör hücreleri kan akımına karışabilir. Arter duvarları ise tümör
invazyonuna oldukça dirençlidir.
Kan dolaşımı yoluyla metastazlar en sık karaciğer ve akciğerde görülür. Vücutta
geniş bir yer tutan iskelet kaslarına metastaz oluşumu nadirdir. Bunun sebebi tam
olarak bilinmemektedir.
3. KANSERLERÄ°N DERECELENDÄ°RME VE EVRELENDÄ°RMESÄ°
Kanserler tümör hücrelerinin diferansiyasyon (tümörün kökenini aldığı normal
hücrelere yapısal ve fonksiyonel olarak benzerliği) kabiliyetlerine ve mitoz
sayılarına göre,malignite düzeyini saptamak amacıyla I'denIV'e kadar
derecelendirilirler. Grade olarak ifade edilen bu derecelendirmede Grade I iyi
diferansiyasyonu ifade eder ve genelde hastalığın daha iyi bir gidiş göstereceği
anlamına gelir.
Stage olarak ifade edilen evrelendirme ise kanserin yayılma düzeyinin
saptanması amacıyla primer tümörün büyüklüğü, bölgesel lenf düğümü metastazı
bulunuşu, uzak organ ve doku metastazlarının olup, olmayışı dikkate alınarak
yapılır. Evrelendirme, hastalar için uygun tedavi seçiminde önem taşır.
TÜMÖRLERİN ETKİLERİ
İyi ya da kötü huylu olsunlar, tümörlerin vücut üzerinde etkileri:
■Bulundukları yer ve hacimleri ile çevre dokular üzerinde oluşturdukları basınç
atrofisi ve istila,
■Hormon sentezi gibi fonksiyonel aktivite gösterebilmeleri,
■Değişik miktarlarda kanama ve sekonderinfeksiyonlara neden olmaları,
■Yırtılma gibi nedenlerle oluşturdukları akut semptomlara bağlı olarak ortaya
çıkar. Ayrıca kanserlerin son döneminde şiddetli kilo kaybı, iştahsızlık,
güçsüzlük ve anemi ile karakterli "kaşeksi" tablosu görülür.
TÜMÖR ETYOLOJİSİ
1.Endogen Etkenler
Endogen etkenler genellikle kansere eğilim oluşturan nedenlerdir. Bunlar; kalıtım
(heredite), ırk ve coğrafik faktörler, yaş, alışkanlıklar ve sosyal koşullar, cinsiyet
vehormonlar, immunolojik faktörler, prekanseröz hastalıklar ve lezyonların
mevcudiyetişeklinde sınıflandırılabilir.
Kalıtım
Annesi ve babası kanserden ölen şahısların sıklıkla akıllarına gelebilen bir soru,
kendilerinin de kansere yakalanıp yakalanmayacakları konusudur. İnsan
kanserlerindeki genetik temeli çevresel etkilerden ayırdetmek zordur. Genetik
yapı kanser oluşumu için yeterli bir şart olmamakla beraber önemli bir yardımcı
etken olabilir.
İnsanda seyrek olarak görülen bazı tümörler kalıtsal olarak soylara taşınmaktadır.
Örneğin, gözden çıkan bir tümör olan ve genellikle ilk üç yaş içerisinde ortaya
çıkan retinoblastom%40 olguda ailevidir. Kolonlarda çok sayıda poliplerle (iyi
huylu tümör) karakterli bir hastalık olan familyalpolipozis koli de herediter
tümörlerdendir ve olgularda, 50 yaş civarında %100 oranında kolon karsinomu
geliÅŸir.
Irk ve Coğrafik Faktörler
Coğrafik bölge ve ırka bağlı olarak kanser türlerinin görülme oranında tesbit
4. edilenfarklılıkların çoğu iklim şartları, toprak ve su, diyet, alışkanlıklar gibi
çevresel faktörlere bağlıdır. Amerikalı kadınlarda çok sık gözlenen meme
kanseri, Japon kadınlarında seyrektir. Deri kanserleri beyaz ırkta sık, zencilerde
ise seyrektir.
YaÅŸ
Her yaş grubunda tümör görülebilmekle beraber, kanserler daha ziyade 55 yaşın
üzerindeki insanlarda ortaya çıkmaktadır. Erişkinlerde tümörler sıklıkla vücudun
dış ve iç yüzeylerini döşeyen epitel ve yaşlanmakla birlikte bazı değişikliklere
uğrayan organlardan (örneğin erkeklerde prostat, kadınlarda meme, uterus ve
overler) köken alır. Çocuklarda ise tümörler çoğunlukla hızla gelişme gösteren
doku ve organlardan köken alır. Örneğin kemikiliği, kemik, olgunlaşmamış
sinirsel elemanlar gibi.
Alışkanlıklar ve Sosyal Koşullar
Alkol alışkanlığı, ağız, yutak, gırtlak ve yemek borusu kanseri riskini
artırmaktadır. Ayrıca alkolik siroz oluşumuna da yol açarak dolaylı yoldan
karaciğer karsinomu riskini artırmaktadır.
Amerika'da, 1989'da, kanser nedenli ölümlerin birinci sırasını kadın ve
erkeklerde akciğer kanseri almaktadır. Kadınlarda meme kanseri akciğer
kanserinden 3 kat daha fazla görülmekle beraber, tedavi oranının yüksek olması
nedeniyle kanser nedenli ölümlerin ikinci sırasında yer almaktadır. Akciğer
kanserlerinin gelişmesinde, erkeklerde %77 oranında, kadınlarda ise %43
oranında sigara alışkanlığı sorumlu tutulmaktadır. Sigara alışkanlığı olanlarda
ağız, yutak, gırtlak, yemek borusu, pankreas ve mesane kanseri riski de
artmaktadır.Meslekleri nedeniyle fiziksel ve kimyasal karsinojenlerle çeşitli
yollardan temaslarda da ilgili doku ve organlarda kanser riski artar.
Cinsiyet ve Hormonlar
Bazı tümörlere erkeklerde, bazılarına ise kadınlarda daha çok rastlanılır. Bu
durum daha ziyade seks hormonları ile ilişkili görünmekle beraber, alışkanlıklar,
meslek ve çevre koşulları, immunolojik ve genetik faktörler de etkin olabilir.
İmmunolojik Faktörler
Konağın immunolojik durumu tümör oluşumu için önemli bir faktördür.
İmmunitesi kusursuz bir konakta oluşan kanserler belkide hücresel bağışıklık
nedeniyle yok ediliyor olabilirler.
2.Eksogen Etkenler
Kimyasal Maddeler (Kimyasal Karsinojenler)
â– AlkilleÅŸtirici maddeler
â– Polisiklik ve heterosiklikaromatik hidrokarbonlar
■Aromatik aminler, amidler, azo boyaları
■Bitki ve mikrobiyal ürünler
■Diğerleri (Örneğin; Vinylchloride gibi endüstriel ürünler, krom, nikel, asbest
gibi inorganik maddeler, bazı ilaçlar)
5. Fiziksel Etkenler
Fiziksel etkenler başlıca radyasyon, ısı ve mekanik etkilerdir.
■Radyasyon: Ultraviyole ışınları (U.V.) ve iyonizan radyasyonun (X ve gamma
ışınları,alfa ve beta partikülleri, protonlar, nötronlar) somatik mutasyona sebep
olarak insan ve deney hayvanlarında tümör oluşturduğu tesbit edilmiştir. Olayda,
radyasyonun cinsi, dozu,maruz kalma süresi ve kişiye ait faktörlerin (yaş,
hormonal durum, immunite vs.)de rolü vardır.
Radyasyonla oluşan kanserler arasında birinci sırayı lösemiler (kan kanseri)
almaktadır.İkinci sırada meme, akciğer ve tükrük bezi kanserleri gelmektedir.
Deri, kemik ve gastrointestinal yol nisbeten dirençlidir. Tedavi gayesiyle
kullanılan radyasyonun bile karsinojenik olabildiği gösterilmiştir.
■Isı: Yanma nedeniyle oluşan nedbe yerlerinden çıkan karsinom oranı
yüksektir.
■Mekanik etkiler: Bir kezlik fizik yaralanmanın (travma) kansere sebep
olabileceği çokşüphelidir. Ancak travma ile örneğin bir nevüs'ün (ben) malign
tümöre dönüşebileceğibilinmektedir. Ayrıca iyi oturmayan diş protezlerinin
sürekli tahrişi ile ağız karsinomlarıgelişebilir. Safra ve böbrek taşları ile beraber
karsinom görülme sıklığı da fazladır.Hastalarda kullanılan yapay protezlerle de
tümör oluşma ihtimali akıldan çıkarılma-malıdır.
Canlı Etkenler
Canlı etkenler arasında en önemlisi viruslardır. Bakteri ve parazitlerle oluşan
kronik iltihap bölgelerinden tümörler çıkabilmektedir. Ancak burada etken
iltihabın oluşturduğu kronik tahriştir.
Kanserin başlıca belirti ve bulguları nelerdir?
Kanserin belirti ve bulguları köken aldığı doku ve organlara göre değişir. Hatta
bazen hiç belirti ve bulgu vermeden kontrol muayenelerinde kanser tanısı
konulabilir.
Åžu belirtilere dikkat edilmelidir:
· Dışkılama ve idrar alışkanlıklarında değişiklikler
· Uzun süren, iyileşmeyen yaralar
· Beklenmeyen kanama ve akıntılar
· Meme veya başka organlarda elle hissedilen şişlikler
· Yutma güçlüğü veya hazımsızlık
· Siğil ve benlerde belirgin değişiklik
6. · Uzun süren ses kısıklığı ve öksürük
Bu bulgular her zaman kanser demek deÄŸildir. Ancak nedenlerinin
belirlenmesi için mutlaka bir doktora başvurmayı gerektirirler. Kanser bulaşıcı
bir hastalık olmayıp, erken tanısı ve tedavisi mümkün bir hastalık gurubudur.
TÜMÖRLERDE TEDAVİ VE HEMŞİRELİK BAKIMI
1.Cerrahi Tedavi:Tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır.
2.Kemoterapi:Antineoplastik ilaçlarla tedavi.Kemoterapi sistemik bir
tedavidir.Verilen ilaç kan dolaşımına katılarak tüm vücudu dolaşır ve hedef
organlardaki kanser hücreleri dışında sağlıklı hücreleri de öldürebilir.
3.Radyoterapi:Yüksek doz x ışınları veya diğer yüksek enerjili ışınlar kullanarak
kanser hücrelerinin öldürülmesi.
4.İmmünoterapi:organizmanın kendi savunma sistemlerini aktive ederek
güçlendiren bir tedavi yöntemidir.
HEMŞİRELİK BAKIMI
-Psikolojik sorunların giderilmesi
-Beslenme ve sıvı ihtiyacının karşılanması
-Yorgunluk ve halsizliÄŸin giderilmesi
-Bulantı ve kusmanın giderilmesi
-Diyare ve konstipasyon durumunun giderilmesi
-Kanamanın önlenmesi
-Ağrı kontrolü