2. KAZANIMLAR
Sanat metinleriyle öğretici metinleri karşılaştırır.
Sanat metinlerinin gerçeklikle ilişkisini sorgular.
Sanat metinlerinde göndergenin özelliklerini örneklerle
açıklar.
Fablın yapı özelliklerini çözümler.
Masalların dil ve anlatım özelliklerini değerlendirir.
Hikâyenin yapı özelliklerini değerlendirir.
3. Sanat Metinleri
Bilimin, edebiyatın gelişmesi ve buna bağlı olarak farklı alanlarda
metinlerin yazılması, metinlerin sınıflandırılması sonucunu
doğurmuştur.
Bu sınıflandırma metin türlerinin birbirinden ayrılmasını ve
anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Metinler anlatım türlerine, kullanılan
dilin işlevine, yazılış amaçlarına, gerçeklikle ilişkilerine göre
gruplandırılabilir.
Buna göre metinler genel olarak öğretici metinler ve sanatsal
(kurmaca) metinler olarak ikiye ayrılır.
4. Sanatsal metinlerin ayırıcı
özellikleri şunlardır:
Öyküleme, betimleme,
kişileştirme, benzetme,
abartma, çeşitli duyulardan
yararlanma gibi anlatım
teknikleri kullanılır.
Sanatsal metinlerin tek
anlamı yoktur, sanatsal
metinler çok anlamlıdır, her
okunuşta yeni anlamlar
kazanır.
Sanatsal metinlerde kelime
ve cümlelerin yeri
değiştirilemez.
Sanatsal metinler yazıldığı
dönemin özelliklerinden ve o
dönemdeki her türlü
gerçeklikten izler taşır.
Sanatsal metinler biriciktir,
benzeri yapılamaz.
Sanatsal metinlerde yalnız
görünene, deneysele,
hesaplanabilire değil
bilinmeze, geleceğe ve
olabileceklere de yer
verilebilir.
Sanatsal metinlerde ileti
önceden belirlenmiş,
kurallaştırılmış, değişmez bir
gerçek değildir.
İleti, metnin iç yapısına
sindirilmiş okurun süzüp
çıkaracağı tek anlamlılıktan
uzak bir ilişkiler yumağıdır.
Sanatsal metinlerdeki her
öğenin dış dünyada bir
benzeri, bir karşılığı
bulunabilir.
6. FABL
Sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum öykülerdir.
Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar
insanlar gibi düşünür, konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır.
Fabllar manzum (şiir) veya nesir (düzyazı) biçiminde yazılabilirler.
Fabllar hem nazım, hem nesir biçiminde olurlar.
Fablın sonunda her zaman bir ahlak dersi (kıssadan hisse) vardır. Bu
ders kısa, açık ve doğru olmalıdır ve mutlaka öykünün doğal bir
neticesi gibi görülmelidir.
Fabllarda öğretici (didaktik) bir amaç güdülür, gündelik hayatla ilgili
dersler ve öğütler verilir.
Fabllarda basit ahlak ilkelerine değinildiği gibi insanların birçok
kusurlu yönüne de dikkat çekilir
8. Masallar
Olağanüstü kahramanların başlarından
geçen olağanüstü olayların yer ve zaman
belirtilmeden anlatıldığı edebiyat türüne
“masal” denir.
Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü
edebiyat ürünüdür. Masalar bir yazar
tarafından sonradan yazıya geçirilir.
Masallar nesir, nazım karışık olabilir.
Masalların girişinde genellikle
tekerlemeler bulunur. Bunlar şiir şeklinde
olur. Masallar, özellikle çocuklara hitap
eden eğitsel içerikli metinler olduğu için
kolay anlaşılır ve akıcı bir anlatıma
sahiptir
Masallar, merak duygusunu en fazla
uyaran yazı türlerinden biridir. Masalda
olayların nasıl gelişeceği, kahramanların
neler yaşayacağı, masalın nasıl
sonlanacağı gibi konularda okuyucu veya
dinleyici aşırı derecede meraklanır. Bu
bakımdan masallar çok sürükleyicidir.
Türk edebiyatında ‘Keloğlan” en tanınmış
masal kahramanıdır. Türk edebiyatında
La Fontaine’in masalları Şinasi tarafından
‘Tercüme-i Manzume (1859) adıyla
Türkçeye çevrilmiştir. Eflatun Cem Güney
ise Türk edebiyatının sözlü
kültürümüzden gelen masalları derleyip
kitap hâlinde yayımlamıştır
10. Hikaye
Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların
okuyucuya haz verecek şekilde anlatıldığı kısa
edebî yazılara “hikâye (öykü) denir.
Hikâye, insan yaşamının bir bölümünü, yer ve zaman
kavramına bağlayarak ele alır. Hikâyede olay ya da durum
söz konusudur. Olay ya da durum kişilere bağlanır; olay
ya da durumun ortaya konduğu yer ve zaman belirtilir;
bunlar sürükleyici ve etkileyici anlatımla ortaya konur.
Hikâye, olay eksenli bir yazı türüdür. Hikâyede
temelde bir olay vardır ve olaylar genellikle
yüzeyseldir. Hikâyeler genellikle kişilerin
anılarını anlatması şeklinde oluşur. Hikâye kısa
bir edebiyat türü olduğu için bu eserlerde fazla
ayrıntıya girilmez. Olayın ya da durumun öncesi,
sonrası okura sezdirilir. Okur, bazı sözcüklerden
yararlanarak ve düş gücünü kullanarak kişiler
hakkında ya da olaylar ve durumlarla ilgili
yargılara ulaşabilir.
Olay öyküsü: Bu tarz öykülere “klasik olay
öyküsü” de denir. Bu tür öykülerde olaylar
zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır. Olaylar
serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak
anlatılır.
Hikâyeciliğin tarihsel
süreci incelendiğinde
karşımıza iki tür hikâye
çıkmaktadır. Bu türler
“olay öyküsü” ve “durum
öyküsü” olarak
adlandırılır.
Durum öyküsü: Bu tarz öykülere “modern öykü”
de denir. Her hikâye olaya dayanmaz. Bu tür
öykülerde merak öğesi ikinci plandadır. Yazar, bu
öykülerde okuyucuyu sarsan, çarpan, heyecana
getiren bir anlatım sergilemez. Onun yerine
günlük hayattan bir kesit sunar veya bir insanlık
durumunu anlatır. .
12. Roman
Genellikle insanların
serüvenlerini, iç
dünyalarını, toplumsal
bir olay ya da olguyu,
insan ilişkilerini ve
değişik insanlık
durumlarını
yansıtmayı amaçlayan
düzyazı türüne
“roman” denir.
“Roman” terimi, Roma
İmparatorluğu içindeki
halkların kullandığı
bozulmuş Lâtinceye
verilen addır. Bu
bozuk Latince ile
yazılan ilk destan ve
halk öykülerine roman
denmiştir. Bu terim,
sonradan belli bir
türün adı olmuştur.
Uzun anlatıma dayalı
edebiyat türlerinden
biri olan roman;
olayları yer, zaman ve
şahıs kadrosu
bütünlüğü ve uyumu
içinde anlatır.
Okuyucuyu
çekebilecek nitelikte
merak unsurları içerir.
Sosyal yaşamda
kişilerin veya ailelerin
başlarından geçen ya
da geçme olasılığı
bulunan olayları yer ve
zaman göstererek
aktarır. Birbiriyle
bağlantılı olayları
temel bir düşünce
etrafında birleştirerek
yansıtır.
Roman, hem bir
gerçekliğin hem de düş
gücünün ürünüdür.
Yazar, anlattığı olayı,
kişileri gerçekten olsa
da bunları yeniden
yaratarak verir. Bu
bakımdan roman
gerçek yaşamla tam
olarak örtüşmez.
Roman, yaşamın
yeniden üretimi ya da
yaratımıdır.
Romanda aslında
romancının hayal
gücü, sanatçı kişiliği,
görgü ve bilgisiyle,
zengin duygu ve
düşüncesiyle yaratılan
bir yaşam ortamı
anlatılır. Romanın
geçtiği sosyal çevre
içerisinde dine,
felsefeye, ahlaka,
siyasete yer verilir.
Romancı, okuyucuyu
etkilemek,
okuyucunun ruhunda
bir yankı uyandırmak
amacındadır.
Romanlar üçüncü kişi
ağzıyla, roman
kişilerinden birinin ya
da birkaçının yazdığı
anı biçiminde veya
roman kişilerinin
birbirlerine
gönderdikleri
mektuplarla olmak
üzere üç değişik
şekilde yazılır.
14. Hikâye – Roman Farkı
• Hikâye türü, romandan daha kısadır.
• Hikâyede temel öğe olaydır. Romanda ise temel öğe karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay
üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur.
• Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır.
Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir.
• Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz.
Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır. Bu yüzden
hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz.
• Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda olaylar
çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır.
15. TİYATRO
Olayı sahnede izleyiciye
göstermek amacıyla oluşturulan
metinlere ise göstermeye bağlı
edebî metin denir. Bu türün
genel adı tiyatrodur.
Yaşanmış veya yaşanması
mümkün olayların veya insan
yaşamının çeşitli yönlerinin
sahnede canlandırılarak
oynanmasına yönelik yazılara
tiyatro” denir.
Tiyatro, dinsel törenlerden
doğmuştur. Daha sonra dinden
bağımsızlaşarak bir sanat hâline
gelmiştir. Tiyatronun ortaya
çıkışında, insanın doğa olaylarını
kendi bedensel hareketleriyle
simgesel olarak canlandırma
çabaları yatar.
Tiyatro eserleri genellikle,
sahnede oynanmak üzere yazılır,
ancak oynanmak için değil de
okunmak için yazılan tiyatro
eserleri de vardır. Tiyatrolarda
bir öykü, sahne olarak ayrılmış
yerlerde oyuncuların söz ve
hareketleriyle canlandırılır.
Tiyatro eseri, seyirciye ders
vermek, onu düşündürmek, onu
yorum yapmaya yönlendirmek
amacını taşır. Bu bakımdan, pek
çok sanatçı tiyatroyu okul olarak
görmüş ve tiyatro aracılığıyla
halkı eğitmeyi amaçlamıştır.
17. TİYATRO TÜRLERİ
Klasik Tiyatro
Klasik tiyatro, manzum şekilde yazılan
dramatik şiirlerdir.
Müzikli Tiyatro
Müzikli tiyatrolar, sözleri müzikle
bestelenerek sahnede canlandırılan
oyunlardır. Bu tür tiyatrolarda
konunun bir bölümü veya tamamı
bestelenmiş olabilir. Müzikli tiyatrolar
“opera, operet, komedi müzikal, bale,
revü ve skeç” gibi bölümlere ayrılır.
Modern (Çağdaş) Tiyatro
Modern tiyatroda, klasik tiyatronun
bütün kalıpları yıkılmıştır. Modern
tiyatro, yaşamı klasik tiyatrodaki gibi
anlatmakla kalmaz; görünmeyen iç
yüzüyle de ortaya koyar. Modern
tiyatro, doğayı, yaşamı olduğu gibi
taklit etmez
20. AŞAĞIDA VERİLEN CÜMLELERİ DOĞRU - YANLIŞ
DURUMLARINA GÖRE DEĞERLENDİRİNİZ.
• Öğretici metinlerde sözcükler, gerçek anlamıyla kullanılır ve
sözcüklerin tek bir anlamı vardır.
• Siyasi ve sosyal olaylar, felsefi tartışmalar edebiyatın malzemesi
olamaz.
• Şiir, coşku ve heyecanı dile getiren bir metindir. Bir dilde,
gösterge dizgelerini inceleyen bölüm göstergebilim (semiyoloji) adı
verilir.
• Zihnimizdeki "gösterilen" ile ses ya da yazı ile ifade edilebilen
"gösteren"in oluşturduğu bütün "gösterge"dir.
• Ağaçlarda çiçeklerin açılmaya başlaması "belirtke" terimi ile ifade
edilir.
• İletiyi şifrelemekte kullanılan doğal dile "bağlam" adı verilir.
• "Bağdaştırma", birden fazla dil birliğinin (tamlama, deyim gibi) yan
yana gelerek yeni bir anlam ifade etmesidir
22. Aşağıdakilerden hangisi sanatsal metinlerin
özelliklerinden biri değildir?
A) Güzellik esas alınarak yazılır.
B) Okuyucuda merak uyandırır.
C) Estetik kaygısı taşımaz.
D) Hayallere ve mecaz anlatımlara yer verilir.
E) Bilgilendirme amacı yoktur.