2. Bu sunum Talim Terbiye Kurulu’nun 21.03.2006 tarih ve 24 sayılı
kararı ile kabul edilen ve 2583 sayılı tebliğler dergisinde yayınlanan
teknoloji ve tasarım dersi öğretim programının uygulama
esaslarında belirtilen yaratıcı düşünmeyi uyaran etkinlik olarak
planlanmıştır.
Buna göre zümre öğretmenler kurulu kararı ile öğretmenler bilim
insanlarına ve buluşlara yönelik yaptıkları araştırma sonuçlarını ve
yaratıcı düşünmeyi uyaran etkinlikleri yapılacak planlamaya göre
derslerinde kullanabilir.
YARASALAR
3. Sevgili Öğretmen;
Bu etkinliği öğrencilerin gözlem yapma ve çevrelerini gözlemleyerek tespit
ettiÄŸi durum ve bilgileri ve diÄŸer derslerde edindiÄŸi bilgileri kullanarak
hayatta işimize yarayacak, yaşam kalitemizi artıracak çalışmalar elde
etmesini sağlamada veya yaratıcı zihinsel beceri kazandırmayı
hedeflemektedir. Etkinlik sürecinde öncelikle yarasaların özellikleri
belirtilip bu özellikleri öğrencilerin not etmesi sağlanır daha sonra
öğrencilerden öğrendikleri bu özellikleri hayatımıza uyarlamak adına ne
tür çalışmalarda kullanabileceğimiz konusunda fikir belirtmelerini
sağlayın. Fikirlerin sınırlanmamasına özen göstermeniz gerekir. Son olarak
tüm sınıfın belirttiği fikirleri harmanlayarak geliştirdikleri bu düşünceleri
günlüklerine yazmaları sağlanır.
YARASALAR
4. Sevgili öğrenciler,
Yarasa denince, insanların çoğunun aklına kan ve ölümle dolu
kabuslar geliyor. Bizler, ondan söz edilince tiksiniyor ve olumsuz
düşünceler geliştiriyoruz... Oysa bilim insanları, yarasaları "dünya
üzerindeki en kabiliyetli ve başarılı hayvanlar" olarak
görüyorlar... Bu sunumda sizlere yarasaların özelliklerinden
bahsedeceğim ve sunumun sonunda bu sevimsiz görünen
yaratıkların bizlere nasıl ilham vereceğini göreceksiniz.
Sunumu etkin olarak takip ediniz ve yarasaların özelliklerini
defterinize not ediniz.
Osman KESKÄ°N
YARASALAR
6. Yarasaların doğasını araştırmak için ilk bilimsel girişim
18. yüzyılın en büyük bilim insanlarından Lazzaro Spallanzani tarafından
yapıldı. Spallanzani, fiziğe, kimyaya, jeolojiye ve volkanolojiye önemli
katkılarda bulunmuş bir bilim adamıydı. Biyoloji alanında ise uzuvlar,
kan dolaşımı, sindirim, üreme ve solunumla ilgili bilgilere çok daha
yenilerini ekledi...
Gözlerini kullanmadan uçtukları farkedildi
64 yaşındaki Spallanzani, 1793'te döneminin en büyük bilimadamıyken
yarasaların uçarken gözleri kapalı ya da gözleri çıkarılmış olsa bile
önlerine çıkan nesnelere çarpmadıklarını buldu. Bir dizi deneyden sonra,
gözün yerini bilinen diğer duyulardan hiçbirinin almadığı ortaya çıktı.
Yarasalar gözün yerine bizim bilmediğimiz başka bir organı ya da bir
duyuyu kullanıyordu. Bu buluşlar yayınlandı.
YARASALAR
7. Şunun kulaklarını çıkaralım bakalım ne olacak?
Sonra, 1793-94 kışında, Louis Jurine adlı Cenevreli bir cerrah,
yarasaların kulakları çıkarıldığında, kör olsa da olmasa da hayvanın
tamamen savunmasız hale geldiğini söyledi...
İlk başta, Spallanzani, Jurine'in çalışmasına şüpheyle yaklaştı. Ancak
daha sonra onun sonuçlarını kendisi de doğruladı. Jurine haklıydı;
yarasalar kulaklarıyla görüyordu. Buluşlarını hiçbir zaman
yayınlamadı. Ama ölene kadar geçen 5 yıllık sürede ardı ardına
deneyler yaptı. Tüm bu deneyler ana gerçeği daha da doğruladı ve
geliÅŸtirdi.
YARASALAR
8. Kulaklarıyla mı görüyormuş? Buna kim inanır?
Spallanzani'nin bulgularını neden yayınlamadığı bilinmiyor. Ancak,
onun gibi politik bir bilim adamının ilk başta ortaya attığı "yeni bir organ
ya da duyu" ile, sonradan ortaya çıkan "kulak" arasındaki farkı
anladığına emin olabiliriz... İlki ancak bir "gizem", ikincisi ise bir
"anormallik"ti. Gizemler en fazla daha fazla gizem yaratırken,
anormallikler ise alay konusu olma riski yaratıyordu. Bilim adamı,
profesyonel güvenilirliğini böylesine havada bir konuyu ilerletmek için
tehlikeye atmak yerine, daha sağlam işler yapmayı tercih etmiş olabilirdi.
YARASALAR
9. Araştırmalar alay konusu oluyor…"Peki, o zaman
yarasalar gözleriyle mi duyuyorlar?«
Gerçekten de, ölümünden sonra Spallanzani'nin yaptığı deneylerin
raporları bulundu ve alay konusu oldu. Hatta bir meslektaşı, "Peki, o
zaman yarasalar gözleriyle mi duyuyorlar?" diye dalga bile geçti...
Sonraki 140 yıl boyunca, profesyonel zooloji, karanlıkta uçan
yarasaların çevrelerini gelişmiş dokunma duyusuyla algıladıklarına
inandı...
YARASALAR
10. Amerika'nın Chiricahua Dağları'nda yaşayan "Plecotus townsendii",
"gölgesinden daha hızlı su içen hayvan" olarak tanınıyor. Bu yarasa
türü, kısa ama geniş kanatları sayesinde dakikalarca suyun üzerinde
gezinip avını kovalayabiliyor...
YARASALAR
11. İki üniversite öğrencisi çalışmaları yeniden başlatıyor
Spallanzani, bulgularını yayınlama konusunda farklı bir tavır da
sergileyebilirdi. Ancak, buluşunu kariyerinin en üst noktasında
yapmış olması onun için büyük bir şanssızlıktı. Genç biri olsaydı,
kaybedecek çok az şeyi olabilirdi. İşte bu nedenle, modern yarasa
araştırmalarının iki üniversite öğrencisi tarafından başlatılmasına
ÅŸaÅŸmamak gerekiyor.
YARASALAR
12. Yarasaların çıkardıkları yüksek frekanslı seslerin ekosundan
faydalanarak yön bulduğu kanıtlanıyor
1938 yılında Donald Griffin adındaki yarasa meraklısı bir Harvard öğrencisi, bir
fizik profesörününün, böceklerin yüksek frekanslı seslerini farkeden bir alıcı
geliştirdiğini duydu. Bunun üzerine. 1920'li yıllarda "yarasaların yönlerini
bulmak için yüksek frekanslı seslerin ekolarından yararlandıklarını" söyleyen
bir İngiliz akustik uzmanının sözlerini hatırladı. Griffin bu alıcıyı ödünç aldı ve
kafesteki yarasalar üzerinde deneyler yapmaya başladı. Sonraki iki yıl süresince,
Robert Galambos adlı bir başka Harvard öğrencisiyle çalışmalarını sürdürdü. Bu
ikili, yarasaların yüksek frekanslı sesler çıkardıklarını ve bu seslerin ekolarından
gelen bilgilere dayanarak yönlerini bulduklarını kanıtladı. Karanlıktaki yollarını
akustik bir projektör ışığıyla aydınlatan bu hayvanlar, doğal "sonar" cihazları
sayesinde görmeseler bile hiçbir şeye çarpmıyorlardı...
YARASALAR
13. Tipik tepkiler, "Neden böyle bir şey için daha fazla zaman
harcamak istiyorsunuz?" ÅŸeklindeydi...
Deneyler son derece inandırıcıydı ve sonuçların kabul edilmesi uzun
sürmedi... Griffin ve Galambos, artık farklı olduğu kadar rahatsız edici
entellektüel ve duygusal bir atmosferin içine girmişlerdi. Buldukları temel
gerçek kabul edilmişti ama çalışmalara devam etmeleri için hiçbir şey
yapılmadı. Tipik tepkiler, "Neden böyle bir şey için daha fazla zaman
harcamak istiyorsunuz?" şeklindeydi... Bu tip davranışlar o kadar
fazlalaşmıştı ki, iki bilimadamı motivasyonlarını yitirmeye başladı...
YARASALAR
14. Öğretmenleri, iki başarılı öğrencinin kariyerlerini
mahvetmelerini önlemeye çalışıyordu
Griffin ve Galambos'un öğretmenleri sadece koruyucu görevi
yapıyor ve bu iki başarılı öğrencinin kariyerlerini mahvetmelerini
önlemeye çalışıyordu. Bilim sosyal bir işti... Bir bilimadamının
başarılı olması. diğer bilimadamlarının onun işinden ne kadar
yararlanabildiğiyle ölçülüyordu. Griffin ve Galambos'un yarasaların
bu kabiliyetleriyle ilgili buluşu ise çok farklı çok garipti...
Diğerlerinin çalışmalarıyla ile uzaktan yakından ilgisi yoktu...
Onların çalışmalarına kim hakemlik yapacaktı? Onları kim
yayınlayacaktı?
YARASALAR
15. Bir üniversite öğrencisinin, olağandışı bir gerçeği bulması gerçek bir
başarıydı...
Bir adı olmadığından, Griffin ona bir ad takmıştı; "ekolokasyon" (sesin
yankılanmasından faydalanarak bir cismin bulunduğu yön ve uzaklığı saptama)...
Bir üniversite öğrencisinin, olağandışı bir gerçeği bulması gerçek bir başarıydı...
Ancak, kendisini tek kişilik bir profesyonel topluluk olarak görmesi ise bir
intihardan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi...
YARASALAR
16. "Batoloji" (yarasa bilimi) doÄŸuyor
Bununla birlikte Griffin, azimle yolunda ilerlemeye devam etti. Batı Almanya'dan
Martin Eisentraut ve Cornell'den William Wimsatt ile önce Cornell'de sonra da yine
Harvard'da bir iş kolu başlattı. Bu ekip öğrencilere ders verdi, Yayınlar oluşturdu,
terimler buldu ve tanımladı, teknik prosedürler geliştirdi, alan gözlemleri ve
laboratuvar bilgilerinin yapısını oluşturdu... İşler yine de yavaş ilerliyordu: 1940 ve
1960 yılları arasında her yıl ekolokasyon üzerinde sadece iki tez yayınlandı. Ama,
1960'dan sonraki yıllarda, ise sadece ekolokasyon üzerinde her yıl 40 tez yazıldı.
"Batoloji" (yarasa bilimi) doğdu ve Meksikalı hikayecilerin doğru oldukları oltaya
çıktı. Yarasalar farklıydı... Ve onların farklı olmayı başarma yollan bize son derece
tanıdık geliyordu...
YARASALAR
17. Yarasayı farklı kılan geceleri avlanması ve bunun için sesten
yararlanması…
Yarasalar, memelilere de çok benziyor... Örneğin, beslenme alışkanlıkları açısından
bakıldığında, meyve, çiçek poleni, böcek, kurbağa, kemirgen hayvan, kuş, memeli
kanı ya da diğer yarasaları yiyen yarasalara rastlanabiliyor. Yarasalara
sivrisineklerin memelisi olarak bakılıyor. Vampir yarasalar sadece Amerika'da
yaşıyor, benzerlerine Avrupa'da rastlanmıyor. Birkaç yarasa türü ise ortalarda
sadece geceleri dolaşmıyor. Özellikle meyve yiyen türler yönlerini ekolokasyon
yöntemiyle bulmuyor. Ama yine de yarasayı farklı kılan ve onları diğerlerinden
ayıran özellik, geceleri havada avlanması ve bunun için de sesten yararlanması...
YARASALAR
18. Sesin ekosunu dinliyor, sonra da bunun hangi yönden, ne kadar
uzaktan, hangi hızla geldiğine karar veriyor
Bu hayvanlar öncelikle bir dağ vadisindeki bağırışın ekosunu dinliyor, sonra da
bunun hangi yönden, ne kadar uzaktan, hangi hızla geldiğine karar veriyor.
"Kulakla görebilmek" amacıyla yapılan araştırmalarda, ekolokasyon yöntemini
kullanarak büyük engellerin olduğu yerlerde yollarını bulmayı çok az kör
başarabildi... Hiç biri de bir basket topunu yakalamayı beceremedi. Yarasalar ise
bundan çok daha karmaşık işleri ekolokasyon yardımıyla halledebiliyor.
Son olarak, ekolokasyon hedeften dönen ekoları okumayı içeriyor. Ama bu sıra da,
potansiyel bir kurban, ekolokasyon yapan bir avcının seslerini, onun kendisini fark
ettiği sürenin yarısında algılıyor. Avına böyle bir savunma imkanı sağlayan bir
avcının yaşayabilmesi ise gerçekten alkışlanacak bir olay...
YARASALAR
19. Yarasaların uçuşları ile ilgili ilginç deneyler
Belki de yarasaların araştırılmayı bekleyen en etkileyici özelliği, onların olağanüstü
zihinsel güçleri, özellikle de öğrenme becerileri ve seslerini yeni çevrelere
uydurabilmeleri... Bir dizi araştırma bunun tam tersini savunsa, da her iki tarafın
elindeki kanıtlar eşit... Bir yarasa karmaşık engellerle dolu bir yerde uçmaya
alıştığında, fiziksel yapısına göre hareket etmeyi bırakıyor. Yani, yeni engeller
konulduğunda, yarasa bunlara çarpıyor. Yarasanın çevresinden dolanmaya alıştığı
engeller kaldırıldığında bile hayvan yeni geçit yollarını kullanmıyor.
Bir başka deneyde ise, yarasalar tellerle dolu üç boyutlu bir labirentte uçmaya
alıştırılıyor. Bu teller ortadan kaldırılıp, yerlerine fotoelektrik ışınlar ve alıcı
hücreler konulduğunda hiçbir ışın kırılmıyor, çünkü yarasalar uçuş rotalarını
değiştirmiyorlar. Artık orada olmayan teller akıllarında yer etmiş olduğundan,
hayvanlar bunlardan kaçınarak uçuyorlar. Bu da bu yaratıkların ne kadar zeki
olduklarının bir kanıtı...
YARASALAR
20. Yarasaların özelliklerine benzer özellik taşıyan başka bir memeli:
Yunuslar…
Ekolokasyon yöntemini kullanan, öğrenme ve hatırlama kabiliyetleri olan bir
baÅŸka memelili daha var... Yarasalar kadar olmasa da bu memeliler de son derece
sosyal hayvanlar... Bunlar, hayvanlar aleminin en sevilen yaratıklarından biri olan
yunuslar... Onlarla iletişim kurabilmek için büyük servetler harcandığı biliniyor.
Çeşitli filmlerde ve televizyon dizilerinde rol alan bu hayvanları Japon
balıkçılarından koruyabilmek için büyük çabalar harcanıyor.
Açıkça görülüyor ki, gece ve karanlık ile ilgili korkularımızın sembolü yarasalar
son derece farklı yaratıklar... Yeni bilgiler ışığında bu hayvanların diğerleriyle olan
benzerlikleri de ortaya çıkıyor...
YARASALAR
21. İnce telleri bile algılayabiliyorlar
Yarasa araştırmalarının bir kolu, bu hayvanların ne kadar usta olduklarını
araştırıyor. Örneğin, yarasalar yolları üzerindeki çok ince telleri bile algılayıp
bunlara çarpmadan uçabiliyor.
Çıkardıkları ses havalı matkap sesinin enerjisinden 20-60 kat daha
fazla...
Bir diğer araştırma kolu da sonar seslerinin kendisiyle ilgileniyor. Bu çalışma
sonunda ortaya çıkan ilk ilginç sonuç da, yarasa seslerinin son derece yüksek
olduÄŸu...
Küçük kahverengi yarasanın sesindeki enerji, hayvanın ağzının yanında ölçüm
yapıldığında, birkaç metre uzaktaki havalı matkabın sesinin enerjisinden 20 kat
daha fazla... Yine burada da her yarasaya ve her türe göre farklılıklar olabiliyor.
Örneğin, bazı ılıman iklim yarasaları son derece yüksek sesler çıkarabiliyor. Başka
türlerde ise havalı matkaptan 60 kat daha kuvvetli seslere rastlanabiliyor. Eğer bu
sesler bizim için çok yüksek olan frekanslarda emilmeseydi, bütün gece beynimizin
içi çok yüksek seslerle dolup taşar ve gece bir işkenceye dönüşürdü...
YARASALAR
22. Farklı oktavlarda sürekli ses çıkarıyorlar… Saniyede 10-200
ses.. Bu kadar çok ses geniş bir kelime dağarcığı demek
Yarasa sesi, gürültülü bir patlamadan çok çevreye farklı seviyelerde yayılan
akustik bir ses... Küçük kahverengi yarasanın ses göndermesi saniyenin
binde ikisi-üçü kadar sürüyor. Bu o kadar kısa bir süre ki, yarasa bu arada
hiçbirşey yapamaz gibi görünüyor. Gerçekten de, gönderilen her sesin odağı
ve frekansı sürekli bir değişim geçiriyor. Bu kısa süre içinde her sesin
frekansı bir oktav düşüyor. Ve dar düz bir odaktan, geniş bir alana yayılıyor.
Bu değişmeler, yarasanın geri gelen ekolardan zengin fakat karmaşık bilgiler
almasını sağlıyor.
YARASALAR
25. Yarasaların bu yeteneklerinden yola
çıkarak düşünelim.
Bu özellikler hayatımızın hangi alanına
uyarlanarak kullanılabilir?
Ya da
bu özelliklerden yola çıkarak nasıl ürünler
veya teknolojik geliÅŸmeler olabilir?
YARASALAR
26. Evet, gördüğünüz gibi basitçe bir
yarasanın özelliklerini bilmek ve onları
hayata uyarlamak çok fazla sayıda yeni
fikre sebep olmaktadır..
Bu sebeptendir ki teknoloji ve tasarım
dersinde gözlem yaparsanız
etkinliklerdeki verim de artar.
YARASALAR
28. Bu etkinlikte aklınıza gelen çalışmaları veya
çözümleri özetleyerek günlüklerinize
yazmayı unutmayınız.
YARASALAR
29. YARASALAR
GELECEK HAFTA İÇİN ÇALIŞMA:
Hayvan davranışları ve özellikleri konusunda bir araştırma
yapıp hayvanların sahip oldukları özel yetenekleri tespit
ediniz ve bu özellikleri kullanarak (gerçekleştirme kaygısı
olmadan)hayatın hangi alanlarına yönelik yeni çalışmalar
geliştirilebileceği hususunda düşüncelerinizi ifade eden bir
çalışma yapmanız gerekmektedir.
Bu hususta veterinerler ile görüşebilirsiniz.
31. Kaynak: Hazırlayan:
Osman KESKÄ°N
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Mail grubuna üye olmak için:
ttdiyarbakir@gmail.com
Diğer çalışmalarım için Teknoloji ve
Tasarımcılar grubu Facebook
YARASALAR