ݺߣ

ݺߣShare a Scribd company logo
öԱپş
YÖNETİM BİÇİMLERİ VE PLANLANMA
üǰ
Oligarşik bir sistem olarak kabul edilen ve değişmenin önünde
bir engel olarak görülen bürokrasi nedir ve bu bağlamda
bürokraside değişim ne anlama gelmektedir?
Günlük Dilde ;
İşlerin ağır işlemesinden ve aşırı kurallarla boğuşmaktan
bunalan halkın (yönetilenlerin) gözünde bürokrasinin
değişmesi bu anlamıyla çok önemli bir gelişmedir ki bu
gelişme hiç kimse tarafından reddedilemeyecek olumlu bir
adımdır.
üǰ, kötüleyici anlamı dışında hem örgüt tipi hem de
yönetim biçimi olarak doğrudan devlete ait olan bir olgudur.
üǰyi ;
Yönetim Biçimi ve Örgüt biçimi olarak inceleyeceğiz
Yönetim Biçimi Olarak üǰ
Yönetim biçimi ifadesi kamu yönetiminde genellikle iki şekilde
ve anlamda kullanılmaktadır.
 Yönetim biçiminin çalışma ilkeleri anlamına gelmesidir.
 Diğeri yönetim biçimi, devlet biçimini çağrıştırmaktadır.
Bu anlamlardan ilki; yönetim biçiminin çalışma ilkeleri
anlamına gelmesidir.
Bu ilkelerde genellikle kurallara aşırı bağlılık, gizlilik, yetki
devretmeme ve sorumluluk almama gibi bürokrasinin anlamı
ve yöneticilik anlayışları ön plana çıkarılmaktadır.
Yönetim biçiminin kamu yönetiminde kullanıldığı ikinci anlam
ise doğrudan siyasal yönetimin nasıl olup olmadığı ile ilgilidir
ve bu bağlamda ;
Yönetim biçimi, devlet biçimini çağrıştırmaktadır.
Yönetim biçiminden bürokrasinin üçüncü bir anlamı olarak
beliren modern (ulus) devletin hangi amaçlar doğrultusunda
nasıl bir örgütlenme içinde bulunduğu kastedilmektedir.
Bu bağlamda yönetim biçimi, karar verme ve uygulama
bakımından ikili bir yapı olarak ortaya çıkmaktadır.
Karar verme Uygulama
Uygulama(Örgüt Yapısı-Yönetim Dışındaki Yapı)
üǰ ile ilgili olarak yapılmış olan çalışmalarda büyük bir
çoğunlukla yönetim biçiminin uygulama boyutuna
takılınmıştır böylece örgüt yapısı bürokrasiye denk tutulmuş
ve yanlış algılanmıştır.
Oysa yönetim biçimine asıl anlamını veren ve bugün de
değişmenin gerçek nesnesi olan karar verme boyutudur.
Esas bürokraside dikkat edilmesi ve eleştirilmesi gereken
taraf “karar verme”dir.
Karar verme
Çünkü temel olarak karar verme boyutu,devletin ve piyasanın
yönetimini farklılaştırmaktadır.
Uygulama boyutu ise son tahlilde karar verme boyutunda
meydana gelen değişmelere bağlı olarak değişmektedir.
Karar verme
Değişim ;
Bir başka deyişle bürokrasinin değişmesi temel olarak yönetim
biçiminin değişmesi anlamına gelmekte ve son kertede değişen
yönetim biçimine uygun olarak örgüt tipi de değişmektedir.
üǰnin Örgütlenme Prensipleri:
• Görevlilerin bulundukları görev yerleri onların hakkı olmakla
birlikte mülkü değildir.Yönetsel görevlilerin kullandıkları araç
ve gereçler üzerinde herhangi bir mal sahiplikleri söz konusu
değildir. Görevli, örgütten ayrıldığında ya da bulunduğu
görevden farklı bir göreve atandığında kullanma yetkisi olan
araç ve gereçleri teslim etmelidir.
• Görevliler, kişisel olarak özgür olmakla birlikte üste karşı
görevlerinden dolayı sorumludurlar. Örgüte giriş ilke olarak
herkese açıktır.
YÖNETİŞİM KAVRAMI NİTELİĞİ VE GELİŞİMİ
Yönetim Kavramı
Yönetim, genel olarak “belli bir amaca ulaşmak isteyen birden
fazla insanın gerçekleştirdiği işbirliğine dayanan faaliyettir”
biçiminde tanımlanabilir.
Yönetimden öԱپşe Geçiş
Özellikle bilgi toplumuna geçiş ve küreselleşme süreçlerinin
tüm dünyada ortaya çıkardığı değişim, yönetimin yeniden
yapılandırılması süreci içinde dikkatle izlenmeli ve
değerlendirilmelidir.
Meydana gelen değişim süreçleri rekabeti artırmakta, halkın
yönetimden beklentilerini yükseltmekte ve daha kaliteli bir
yönetimi zorunlu kılmaktadır.
İçinde bulunulan bu küresel rekabet ortamında, kötü yönetimin
bedeli son derece ağır ödenmektedir.
İçe kapanmanın da çare olmadığı gerçeğinden hareketle,
küresel süreçlere strateji geliştirerek uyum sağlama ve
fırsatları değerlendirme dışında anlamlı bir seçenek
kalmamıştır.
Sanayi Toplumundan Bilgi Toplumuna Geçiş
Yönetimler çevreden kopuk olarak işleyen statik yapılar değil,
aksine çevreyle sürekli etkileşim içerisinde olan dinamik
yapılardır. Bu nedenle toplumdaki değişim ve gelişmelerden
kaçınılmaz olarak etkilenmektedir.
İçinde bulunduğumuz bilgi toplumu da bu dönüşümün bir
sonucudur. Bilgi toplumuna geçisten önceki sürece baktığımızda
ise ilkel, tarım ve sanayi toplumlarını arkamızda bıraktığımızı
görüyoruz.
Bu dönüşüm,yalnızca değismek isteyen yönetimleri değil,
değişmek istemeyenleri de etkilemekte,yapılarını aşındırarak
uyum sağlamaya zorlamaktadır.
Tarım toplumlarında, ekonomiye neredeyse tamamıyla tarım
kesimi hâkimdir. Mal değisiminin ve yeterli is bölümünün
bulunmadığı bu toplumlarda verim düsük, ekonomide durgun
bir seyir izlemektedir. Bu toplumlarda ekonomik güç toprak
sahiplerine yani feodaliteye ait olup, bu kisiler siyasal gücü de
elinde bulundurmaktadır.
Tarım toplumlarında durağan bir dünya görüsü egemenken,
sanayi toplumunda,geleneksel düşünceden, mekanik düşünceye
geçilmiştir.
Bu düsünce sistemi ve mekanik iliskiler yasamın her alanına
yansıyor ve insan iliskilerinde de mekanik akıl,rasyonalist,
tekdüze, hiyerarsik yapılar oluşturuyordu.
Tarım ve sanayi devrimlerinin ardından, 20.yüzyılın son çeyre-
ğinde üçüncü köklü devrim olan bilgi toplumuna geçis
yaşanmıstır.
Bu yeni toplum düzeninde üretim teknolojisi olarak bilgisayarlar
iletisim teknolojileri,mikro elektronik, robotlar, bio-teknolojiler
ve fiber optikler gibi yeni teknikler kullanılmaktadır.
Tarım toplumunda toprağı elinde bulunduran aristokrat sınıf,
sanayi toplumunda ise sermayeye sahip olan sınıf topluma
egemen olmaktaydı.
Bilgi toplumunda ise, bilgiyi ve zamanı en uygun şekilde
kullanmak, üretimde, dağıtımda ve tüketimde söz sahibi
olmak anlamına gelmektedir.
öԱپş Kavramı
öԱپş kavramı Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde, ortak
Yönetimden bahsederek: “Resmi ve özel kuruluşlarda idari,
ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımı” şeklinde
tanımlanmaktadır.
öԱپş, oldukça yeni bir kavram olarak geleneksel, hiyerarşik,
bürokratik ve şimdiye kadar iyi sonuç vermeyen yönetim
anlayışının tersine sivil topluma ve kuruluşlarına önem veren,
Gelişmelerinin önünü açan, katılımcılığı, saydamlığı, yetki
devrini, yerinden yönetimi, sonuç verici ve uygulanabilir
çözüm yollarını teşvik eden ve benimseyen bir anlayışı
içermektedir.
öԱپş, kamu yönetimi, özel sektör ve sivil toplum
kuruluşlarını (STK) içine alan karmaşık bir sistemi ve bunların
kendi aralarındaki ilişkiler ağı ve karşılıklı etkileşimlerini ifade
etmek için kullanılmaktadır.
Bu kavram, merkezi yönetim ve yerel yönetim kuruluşlarından
başka, STK, özel girisimciler ve kar amacı gütmeyen kuruluşları
kapsayan genis bir aktörler yelpazesinin varlığı ve bunların
Yönetim sistemine dâhil edilmesini ve böylelikle toplumu
yönlendirmek ve yönetmek konusunda sorumluluk dengesinin
devletten sivil topluma doğru kaymakta olduğunu ortaya
koymaktadır.
Kısacası yönetişim, devlet ve toplum uzaklığını aşmak amacıyla
bir mekanizma geliştirmiştir. Bunu sağlamak için de iktidarın
yalnızca bürokrasi tarafından kullanılmasını reddetmiş ve üç
sandalyeli bir yönetim yapısı oluşturmuştur.
İlk sandalyede; genel kamu yararına ve toplumun genel
sekreterlik islerine bakan yine bürokrasi yer alacak,
İkincisine; yönetisim formülüne göre toplumsal gelismenin
lokomotifi olan özel sektör oturacaktır. Fakat özel sektörün
tüm toplumu temsil ettiği ileri sürülemeyeceği düsünülerek
Üçüncü sandalyede; özel sektörce temsil edilmeyen diğer çok
renkli toplum kesimleri yani STK yer alacaktır.
Bu üç aktör birbiri ile esit haklara sahip olup kar ve zararda
ortaktır.
Bu ortaklıkla birlikte devlet geleneksel yönetim anlayışında
olduğu gibi, oyuncu değil daha çok oyunun kurallarını belirleye-
rek, ekonominin ve kamu hizmetlerinin etkinliğini sağlamaya
çalışmaktadır.
Eskiden hem hakem hem oyunculuk yapmaya çalışırken, yeni
paradigma ile daha çok hakem konumuna geçmiştir.
Artık devlet oyunculuk işini bu anlayış ile STK ve özel sektöre
bırakmış ve katılımı artırma yoluna girmiştir.
Zaten yönetişim, temelinde katılımcılığı ön plana alan bir
yönetim anlayışıdır.
öԱپş veya katılımcı yönetim kavramının özü ve içeriği bizi,
vatandaşa yüzünü dönmüs, daha iyi hizmet sunma ve onların
memnuniyet derecesini yükseltme amacında olan “vatandaş
odaklı yönetim” anlayışına götürmektedir.
Bu nedenle iyi yönetisimin temelinde yer alan ilkelerin aynı
zamanda, iyi yönetişimin özü olan vatandaş odaklı yönetimin
de unsurları olarak sayılması mümkündür
Vatandaş odaklı bir yönetim anlayışı ile kamu yönetiminde
yapılmak istenen, kırtasiyeciliğin arttığı, hizmet sunumunda
vatandas gereksinimlerinin önemsenmediği, kaynakların ve
zamanın sorumsuzca israf edildiği ve bürokrasinin yaygınlaştığı
yönetim sisteminden, kamu hizmetlerinin sunumunda
vatandaşın ihtiyaç, beklenti ve düşüncelerinin dikkate
alındığı bir yönetim yapısını benimsemektir.
Vatandaş odaklı yönetim, isletme yönetimindeki “müşteri odak
lı yönetim” anlayışının kamu yönetimine yansımasıdır.
Kamuda geleneksel hale gelmis olan bürokratik kültürün
tahtını sallayan ve onun yerine geçmesi hedeflenen bu yeni
anlayış, teorik ve pratik olarak özel sektör yönetiminden
esinlenmiştir.
Kamu yönetiminin kendine has özelliklerini koruyan ancak ;
İşletme yönetimleri için uygulanan müşteri odaklı yönetim
anlayışındaki teknik ve ilkelerden yararlanarak onları kamu
yönetimi kalıbı içinde eriten, kar değil kamu hizmeti merkezli
dir; ancak, bunu etkin, verimli, ekonomik ve de kaliteli bir
biçimde sunmaya çalışan bir nitelik göstermektedir.
öԱپşin sadece tanımlanması yeterli değildir. öԱپşin
hangi koşullar içinde gerçekleseceği üzerinde durmak
gerekmektedir. Toplumda çok büyük farklılıklar bulunuyorsa
bu farklılıklar çakışmalara dönüşmüşse yönetişim için uygun
bir ortam olmadığı söylenebilir.
Çünkü birbirinin varlığını kabul eden etkileşmeye açık aktörlerin
varlığı halinde yönetişimin olabilirliği vardır.
Devamı için ;
http://www.isindeks.com/yonetisim-3807

More Related Content

öԱپş

  • 4. Oligarşik bir sistem olarak kabul edilen ve değişmenin önünde bir engel olarak görülen bürokrasi nedir ve bu bağlamda bürokraside değişim ne anlama gelmektedir?
  • 5. Günlük Dilde ; İşlerin ağır işlemesinden ve aşırı kurallarla boğuşmaktan bunalan halkın (yönetilenlerin) gözünde bürokrasinin değişmesi bu anlamıyla çok önemli bir gelişmedir ki bu gelişme hiç kimse tarafından reddedilemeyecek olumlu bir adımdır.
  • 6. üǰ, kötüleyici anlamı dışında hem örgüt tipi hem de yönetim biçimi olarak doğrudan devlete ait olan bir olgudur. üǰyi ; Yönetim Biçimi ve Örgüt biçimi olarak inceleyeceğiz
  • 8. Yönetim biçimi ifadesi kamu yönetiminde genellikle iki şekilde ve anlamda kullanılmaktadır.  Yönetim biçiminin çalışma ilkeleri anlamına gelmesidir.  Diğeri yönetim biçimi, devlet biçimini çağrıştırmaktadır.
  • 9. Bu anlamlardan ilki; yönetim biçiminin çalışma ilkeleri anlamına gelmesidir. Bu ilkelerde genellikle kurallara aşırı bağlılık, gizlilik, yetki devretmeme ve sorumluluk almama gibi bürokrasinin anlamı ve yöneticilik anlayışları ön plana çıkarılmaktadır.
  • 10. Yönetim biçiminin kamu yönetiminde kullanıldığı ikinci anlam ise doğrudan siyasal yönetimin nasıl olup olmadığı ile ilgilidir ve bu bağlamda ; Yönetim biçimi, devlet biçimini çağrıştırmaktadır.
  • 11. Yönetim biçiminden bürokrasinin üçüncü bir anlamı olarak beliren modern (ulus) devletin hangi amaçlar doğrultusunda nasıl bir örgütlenme içinde bulunduğu kastedilmektedir. Bu bağlamda yönetim biçimi, karar verme ve uygulama bakımından ikili bir yapı olarak ortaya çıkmaktadır. Karar verme Uygulama
  • 12. Uygulama(Örgüt Yapısı-Yönetim Dışındaki Yapı) üǰ ile ilgili olarak yapılmış olan çalışmalarda büyük bir çoğunlukla yönetim biçiminin uygulama boyutuna takılınmıştır böylece örgüt yapısı bürokrasiye denk tutulmuş ve yanlış algılanmıştır.
  • 13. Oysa yönetim biçimine asıl anlamını veren ve bugün de değişmenin gerçek nesnesi olan karar verme boyutudur. Esas bürokraside dikkat edilmesi ve eleştirilmesi gereken taraf “karar verme”dir. Karar verme
  • 14. Çünkü temel olarak karar verme boyutu,devletin ve piyasanın yönetimini farklılaştırmaktadır. Uygulama boyutu ise son tahlilde karar verme boyutunda meydana gelen değişmelere bağlı olarak değişmektedir. Karar verme
  • 15. Değişim ; Bir başka deyişle bürokrasinin değişmesi temel olarak yönetim biçiminin değişmesi anlamına gelmekte ve son kertede değişen yönetim biçimine uygun olarak örgüt tipi de değişmektedir.
  • 17. • Görevlilerin bulundukları görev yerleri onların hakkı olmakla birlikte mülkü değildir.Yönetsel görevlilerin kullandıkları araç ve gereçler üzerinde herhangi bir mal sahiplikleri söz konusu değildir. Görevli, örgütten ayrıldığında ya da bulunduğu görevden farklı bir göreve atandığında kullanma yetkisi olan araç ve gereçleri teslim etmelidir. • Görevliler, kişisel olarak özgür olmakla birlikte üste karşı görevlerinden dolayı sorumludurlar. Örgüte giriş ilke olarak herkese açıktır.
  • 20. Yönetim, genel olarak “belli bir amaca ulaşmak isteyen birden fazla insanın gerçekleştirdiği işbirliğine dayanan faaliyettir” biçiminde tanımlanabilir.
  • 22. Özellikle bilgi toplumuna geçiş ve küreselleşme süreçlerinin tüm dünyada ortaya çıkardığı değişim, yönetimin yeniden yapılandırılması süreci içinde dikkatle izlenmeli ve değerlendirilmelidir.
  • 23. Meydana gelen değişim süreçleri rekabeti artırmakta, halkın yönetimden beklentilerini yükseltmekte ve daha kaliteli bir yönetimi zorunlu kılmaktadır.
  • 24. İçinde bulunulan bu küresel rekabet ortamında, kötü yönetimin bedeli son derece ağır ödenmektedir. İçe kapanmanın da çare olmadığı gerçeğinden hareketle, küresel süreçlere strateji geliştirerek uyum sağlama ve fırsatları değerlendirme dışında anlamlı bir seçenek kalmamıştır.
  • 25. Sanayi Toplumundan Bilgi Toplumuna Geçiş Yönetimler çevreden kopuk olarak işleyen statik yapılar değil, aksine çevreyle sürekli etkileşim içerisinde olan dinamik yapılardır. Bu nedenle toplumdaki değişim ve gelişmelerden kaçınılmaz olarak etkilenmektedir.
  • 26. İçinde bulunduğumuz bilgi toplumu da bu dönüşümün bir sonucudur. Bilgi toplumuna geçisten önceki sürece baktığımızda ise ilkel, tarım ve sanayi toplumlarını arkamızda bıraktığımızı görüyoruz. Bu dönüşüm,yalnızca değismek isteyen yönetimleri değil, değişmek istemeyenleri de etkilemekte,yapılarını aşındırarak uyum sağlamaya zorlamaktadır.
  • 27. Tarım toplumlarında, ekonomiye neredeyse tamamıyla tarım kesimi hâkimdir. Mal değisiminin ve yeterli is bölümünün bulunmadığı bu toplumlarda verim düsük, ekonomide durgun bir seyir izlemektedir. Bu toplumlarda ekonomik güç toprak sahiplerine yani feodaliteye ait olup, bu kisiler siyasal gücü de elinde bulundurmaktadır.
  • 28. Tarım toplumlarında durağan bir dünya görüsü egemenken, sanayi toplumunda,geleneksel düşünceden, mekanik düşünceye geçilmiştir. Bu düsünce sistemi ve mekanik iliskiler yasamın her alanına yansıyor ve insan iliskilerinde de mekanik akıl,rasyonalist, tekdüze, hiyerarsik yapılar oluşturuyordu.
  • 29. Tarım ve sanayi devrimlerinin ardından, 20.yüzyılın son çeyre- ğinde üçüncü köklü devrim olan bilgi toplumuna geçis yaşanmıstır. Bu yeni toplum düzeninde üretim teknolojisi olarak bilgisayarlar iletisim teknolojileri,mikro elektronik, robotlar, bio-teknolojiler ve fiber optikler gibi yeni teknikler kullanılmaktadır.
  • 30. Tarım toplumunda toprağı elinde bulunduran aristokrat sınıf, sanayi toplumunda ise sermayeye sahip olan sınıf topluma egemen olmaktaydı. Bilgi toplumunda ise, bilgiyi ve zamanı en uygun şekilde kullanmak, üretimde, dağıtımda ve tüketimde söz sahibi olmak anlamına gelmektedir.
  • 32. öԱپş kavramı Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde, ortak Yönetimden bahsederek: “Resmi ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımı” şeklinde tanımlanmaktadır.
  • 33. öԱپş, oldukça yeni bir kavram olarak geleneksel, hiyerarşik, bürokratik ve şimdiye kadar iyi sonuç vermeyen yönetim anlayışının tersine sivil topluma ve kuruluşlarına önem veren, Gelişmelerinin önünü açan, katılımcılığı, saydamlığı, yetki devrini, yerinden yönetimi, sonuç verici ve uygulanabilir çözüm yollarını teşvik eden ve benimseyen bir anlayışı içermektedir.
  • 34. öԱپş, kamu yönetimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını (STK) içine alan karmaşık bir sistemi ve bunların kendi aralarındaki ilişkiler ağı ve karşılıklı etkileşimlerini ifade etmek için kullanılmaktadır.
  • 35. Bu kavram, merkezi yönetim ve yerel yönetim kuruluşlarından başka, STK, özel girisimciler ve kar amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan genis bir aktörler yelpazesinin varlığı ve bunların Yönetim sistemine dâhil edilmesini ve böylelikle toplumu yönlendirmek ve yönetmek konusunda sorumluluk dengesinin devletten sivil topluma doğru kaymakta olduğunu ortaya koymaktadır.
  • 36. Kısacası yönetişim, devlet ve toplum uzaklığını aşmak amacıyla bir mekanizma geliştirmiştir. Bunu sağlamak için de iktidarın yalnızca bürokrasi tarafından kullanılmasını reddetmiş ve üç sandalyeli bir yönetim yapısı oluşturmuştur.
  • 37. İlk sandalyede; genel kamu yararına ve toplumun genel sekreterlik islerine bakan yine bürokrasi yer alacak, İkincisine; yönetisim formülüne göre toplumsal gelismenin lokomotifi olan özel sektör oturacaktır. Fakat özel sektörün tüm toplumu temsil ettiği ileri sürülemeyeceği düsünülerek Üçüncü sandalyede; özel sektörce temsil edilmeyen diğer çok renkli toplum kesimleri yani STK yer alacaktır. Bu üç aktör birbiri ile esit haklara sahip olup kar ve zararda ortaktır.
  • 38. Bu ortaklıkla birlikte devlet geleneksel yönetim anlayışında olduğu gibi, oyuncu değil daha çok oyunun kurallarını belirleye- rek, ekonominin ve kamu hizmetlerinin etkinliğini sağlamaya çalışmaktadır. Eskiden hem hakem hem oyunculuk yapmaya çalışırken, yeni paradigma ile daha çok hakem konumuna geçmiştir.
  • 39. Artık devlet oyunculuk işini bu anlayış ile STK ve özel sektöre bırakmış ve katılımı artırma yoluna girmiştir. Zaten yönetişim, temelinde katılımcılığı ön plana alan bir yönetim anlayışıdır.
  • 40. öԱپş veya katılımcı yönetim kavramının özü ve içeriği bizi, vatandaşa yüzünü dönmüs, daha iyi hizmet sunma ve onların memnuniyet derecesini yükseltme amacında olan “vatandaş odaklı yönetim” anlayışına götürmektedir.
  • 41. Bu nedenle iyi yönetisimin temelinde yer alan ilkelerin aynı zamanda, iyi yönetişimin özü olan vatandaş odaklı yönetimin de unsurları olarak sayılması mümkündür
  • 42. Vatandaş odaklı bir yönetim anlayışı ile kamu yönetiminde yapılmak istenen, kırtasiyeciliğin arttığı, hizmet sunumunda vatandas gereksinimlerinin önemsenmediği, kaynakların ve zamanın sorumsuzca israf edildiği ve bürokrasinin yaygınlaştığı yönetim sisteminden, kamu hizmetlerinin sunumunda vatandaşın ihtiyaç, beklenti ve düşüncelerinin dikkate alındığı bir yönetim yapısını benimsemektir.
  • 43. Vatandaş odaklı yönetim, isletme yönetimindeki “müşteri odak lı yönetim” anlayışının kamu yönetimine yansımasıdır. Kamuda geleneksel hale gelmis olan bürokratik kültürün tahtını sallayan ve onun yerine geçmesi hedeflenen bu yeni anlayış, teorik ve pratik olarak özel sektör yönetiminden esinlenmiştir.
  • 44. Kamu yönetiminin kendine has özelliklerini koruyan ancak ; İşletme yönetimleri için uygulanan müşteri odaklı yönetim anlayışındaki teknik ve ilkelerden yararlanarak onları kamu yönetimi kalıbı içinde eriten, kar değil kamu hizmeti merkezli dir; ancak, bunu etkin, verimli, ekonomik ve de kaliteli bir biçimde sunmaya çalışan bir nitelik göstermektedir.
  • 45. öԱپşin sadece tanımlanması yeterli değildir. öԱپşin hangi koşullar içinde gerçekleseceği üzerinde durmak gerekmektedir. Toplumda çok büyük farklılıklar bulunuyorsa bu farklılıklar çakışmalara dönüşmüşse yönetişim için uygun bir ortam olmadığı söylenebilir.
  • 46. Çünkü birbirinin varlığını kabul eden etkileşmeye açık aktörlerin varlığı halinde yönetişimin olabilirliği vardır.