1. ¹óı°ì°ù²¹±ô²¹°ù
Nasrattin Hoca ¹óı°ì°ù²¹±ô²¹°ùı
- Efendim, kerem buyur, demiş, ben mü-
BU BÄ°LE AZ GELÄ°R
derrisim, derste talebelerin yaptığı hataları bununla
kazırım.
Nasrattin Hocanın zamanında silâh taşımak ya-
Çavuş gürlemiş:
sakmış. Bir gün bir yoklama esnasında devriye, Ho-
canın üstünde koca bir bıçak bulmuş. Çavuş sormuş: _ Yanlış çakı ile kazınır, koca bıçak ile değil.
A efendim, ne diyorsun? Öyle yanlışlar var
- Bu nedir, herif?
ki, bu bıçak bile az geliyor.
Nasrattin Hoca:
2. HATIRINI SORAYIM
YANLIÅž ANLAÅžILAN MERAM
Bir ramazan gününde Nasrattin Hoca da iftara
Nasrattin Hoca bir gün yolda çok yorulmuş.quot; Ah
davetliymiş. Son derece acıkmış olan Hoca, yemek,
Yarabbim, ne olur bana bir eşek göndersen de, sırtına
odasına girip de hindi dolmalarını, baklavaları, bö-
binip rahat rahat gitsem!quot; diye dua etmiÅŸ; dinlenmek
rekleri yan yana sıralanmış görünce, ağzının suyu
için yol kenarında bir ağacın gölgesine uzanmış. Der-
akmış. Derken efendim top patlamış, Hoca hemen
ken züppelerden biri öteden beri gelirmiş. Hocayı gö-
sofraya kurulmuş. Sofraya nefis bir işkembe çorbası
rünce sırf şirretlik olsun diye:
konulmuş. Ev sahibi kaşığı daldırıp tadına bak-
_ Kalk be Hoca, demiş. Ne yatmışın oraya
tıktan sonra:
domuz leşi gibi? Tembellik zamanı değil. Al ba
_ Hay Allah müstahakınızı versin, buna sa-
kalım şu sıpayı sırtına da çıkar şu yokuşu. _;.
rımsak koymuşsunuz. Çabuk kaldırın! diye ba-
Nasrattin Hoca, korkusundan titreyerek
ğırmış.
hemen fırlamış, koca sıpayı sırtladığı gibi yokuş
Nasrattin Hoca, önünden tüteye tüteye giden
yukarı tırmanmaya başlamış. Kan ter içinde kalmış.
çorbaya bakarak bir yutkunmuş. Fakat yerine gelen
Gözlerini göğe doğru kaldırarak:
hindi dolmasının iştah açıcı dış görünüşüyle teselli
Hey Allahım, demiş, ben senden eşek is-
bulmuÅŸ.
tedim, ama binmek için, sırtıma bindirmek için
Ev sahibi dolmadan bir lokma alınca, kaşlarını
değil. Yoksa, meramımı yanlış mı anladın?
çatmış:
Behey namussuzlar, buna çok baharat dol-
ORTA HALLÄ°SÄ° YOK MU
durmuşsunuz. Bana baharatın dokunduğunu bil-
mez misiniz? Çabuk kaldırın bunu, gözüme gö-
Nasrattin Hocaya sormuÅŸlar: _
rünmesin, demiş.
Hocam, Arapça bilir misin?
Nasrattin Hoca'nın yüreği de tepsiyle birlikte
Elbet, bu lisanda oldukça bilgiliyim. _ Çok
gitmiş. Bu sırada sofraya baklava tepsisi konmuş.
güzel, efendim, Arapçada file ne derler?
Ev sahibi yine bağırmış:
Nasrattin Hoca, bir an düşündükten sonra:
_ Yahu, daha ağzıma lokma koymadan tatlı
Aman efendim, demiş, pek yüksekten sor-
yenir mi? Kaldırın bunu!
maya başladınız. Şunu biraz alçaltınız, ufağını so-
Nasrattin Hoca, hemen kaşığı kaptığı gibi sof-
runuz.
radan fırlamış, kapı yanındaki sinide tepeleme
Peki, pireye ne derler? duran pilâva kaşığı çalmağa başlamış.
Uzgele, Nasrattin Hoca bu sözün Arapçasını Ev sahibi:
biliyormuÅŸ:
Hoca ne yapıyorsun orada? Sofraya gel-
Ganem, demiÅŸ.
sene, demiÅŸ.
Kuzuya ne diyorlar? Siz yemeklerin suçlarını birer birer tâyin
Ona Arabistan'da bir sene bir şey de- edip cezalarını veredurun. Ben burada eski bir
miyorlar; bir sene sonra yine ganem diyorlar, ce- âşinâya rastladım, hatırını sorayım.
vabını vermiş.
KORKU
BÄ°ZÄ°M Ä°LLER
Nasrattin Hoca gece yansı kapısı önünde bir
Nasrattin Hoca'ya misafir gelmiÅŸ. Hoca da
patırtı duymuş, susup dinlemeye başlamış. İki hır-
elinden gelen ikramı yapmış. Tam yatılacağı sırada,
sız baş başa vermiş, konuşuyorlarmış: quot;İçeriye
misafir, makamla şarkıya benzetmek istediği şöyle
girip Hoca'yı boğazlayalım. Oğlağını kesip kar-
bir ÅŸey okumuÅŸ:
nımızı doyuralım. Karısını dağa kaldıralım, evini
quot;Bizim iller, bizim iller,
de soyalım.quot;
Yatarken üzüm yerler!quot; Nasrattin Hoca: quot;Amanın!quot; diye feryadı ba-
Bu saatte misafirin önüne üzüm çıkarmak is- sınca, hırsızlar korkup kaçmışlar. Karısı:
temiyen Hoca, şu cevabı vermiş: Aman ne de ödlekmişsin, demiş. Ne kadar
quot;Bizde öyle âdet yoktur., da korktun.
Saklarlar da güzün yerler.quot; Nasrattin Hoca:
Tabiî, sana göre hava hoş. Ne olursa oğ-
lakla bana olacaktı.
3. UZAKTA DEĞİL kılıcın bin kuruşa satıldığını görünce merak etmiş: _
Nedir bunun marifeti? diye sormuÅŸ.
Nasrattin Hoca, eşeğini pazara götürüyormuş.
Böyle bir kılıçtır ki, düşmana havale ettiğin
Yolda hayvanın kuyruğu çamura bulanmış. Hoca
zaman on arşın uzar, diye cevap vermiş.
da kuyruÄŸu kesip heybeye sokmuÅŸ. Pazarda eÅŸeÄŸi
satın almak istiyenin biri: Nasrattin Hoca eve gitmiş, ocak başındaki ma-
Yahu, bu eşeğin kuyruğu yok. Kuyruksuz şayı alıp pazara dönmüş. quot;İki bin kuruş, alan var
eşek ne işe yarar, demiş. mı?quot; diye dolaşmaya başlamış.
_ Sen hele pazarlığı anlaş da, kuyruğu bu-
Oradakiler hayretle Nasrattin Hoca'ya sor
luruz. Uzakta deÄŸil, diye Nasrattin Hoca cevap ver-
muÅŸlar. ;
miÅŸ.
Bir maÅŸa iki bin kuruÅŸ eder mi? Nedir
:
bunun marifeti?
BOYU LÂZIM
_ Bizim karı bana fırlattı mı, bu maşa yirmi
Nasrattin Hoca pazardan eşek satın alırken,
arşın uzar, demiş Hoca.
endazeyi almış, eşeğin boyunu ölçmeğe başlamış.
Oradan geçen bir at canbazı:
_ Hoca, ne yapıyorsun? Eşeği böyle ölç O KADAR DA DEĞİL
mezler, diÅŸine bakarlar, demiÅŸ.
Nasrattin Hoca da:
Nasrattin Hoca bir gün değirmene buğday
_ Tarlaya giderken bir ben, bir bacı, bir de
öğütmeğe gitmiş. Değirmencinin dışarı çıktığı bir
çocuk, üçümüz birlikte bineceğiz. Bana onun dişi
sırada, başka birinin çuvalından avuç avuç alıp
değil, boyu lâzım, demiş.
kendi çuvalına aktarmağa başlamış. Ansızın içeri
giren deÄŸirmenci:
YA BAHAR
_ Ne yapıyorsun? Ayıp değil mi sana! diye
Nasrattin Hoca, bir yaz günü güneşte yü- çıkışmış.
rüdükten sonra, yolda bir tanıdığına rastlamış ve
Kusura bakma, ben budalanın biriyim,
havanın sıcaklığından şikâyet etmiş. Sofulardan olan
demiÅŸ Hoca.
ahbabı:
_ Budalaysan, neden kendi çuvalından baş-
Günahtır, Hoca efendi, Allah'ın işine ka-
kasının çuvalına buğday aktarmıyorsun?
rışma, demiş. Yaz olur, sıcaktan şikâyet edersiniz,
kış olur, soğuktan. _ Yok, budala dedikse, artık o kadar da değil,
Nasrattin Hoca: diye Hoca cevap vermiÅŸ.
Yahu, bahardan şikâyet ettiğimiz var mı?
demiÅŸ.
BEN DE BÄ°NEMEDÄ°M
YALANCI ÅžAHÄ°TLÄ°K
Bir mecliste binicilikten söz açılmış. Herkes bi-
niciliğini övmeğe başlamış. Nasrattin Hoca da me-
Nasrattin Hoca'yı bir gün yalancı şahitlik yap- raklanmış, anlatmaya başlamış:
mak için Kadı'mn huzuruna çıkarmışlar. Ortada bir _ Falanca çiftlikteydim. Kâhya bir at getirdi.
buğday dâvası olduğu halde, işi iyi kavrayamayan Dik başlıydı. Kimseyi yanına yaklaştırmıyordu.
Hoca quot;arpaquot; diye ÅŸahitlik etmiÅŸ:
Usta binicilerden biri ata binmek istedi, hayvan
_ Aman Hoca, yanıldın, buğday diyecektin onu yere vurdu. Bir başkası denedi kısmetini, o da
ya, diye ihtar etmişler. - yuvarlandı. Bir üçüncüsü de yere serilince, gayret
dayıya düştü. Şöyle bir kollarımı sıvadım, etek-
Nasrattin Hoca, davacıya dönmüş:
lerimi belime doladım, el çabukluğuyla hayvanın
_ Aslı olmadıktan sonra, ha buğday demişim,
yelesinden yakaladığım gibi bir sıçradım...
ha arpa, ne çıkar? demiş.
Tam sözün burasında adı geçen kâhya içeri gi-
rince, Nasrattin Hoca hiç istifini bozmadan sözünü
BU DA UZAR tamamlamış:
Nasrattin Hoca bir gün pazarda dolaşırken bir ...Ama ben de binemedim.
4. HAKLI HAKSIZ
NASIL AÄžLAMASIN U
Nasrattin Hoca'ya bir gün sormuşlar:
Nasrattin Hoca'nın eşeği ölmüş. Kapının eşi-
_ Hocam, eğer kadı olsaydın, bir dâvayı nasıl
ğine oturmuş, hüngür hüngür ağlarmış. Bir kom-
halleder, karar verirdin? Nasrattin Hoca: _
ÅŸusu yaklaÅŸarak:
Bundan tabiî, ne var yahu, demiş, haklıyı
_ A Hoca, geçende karın öldü, ağlamadın. Bir
haklı, haksızı haksız çıkarırım.
eşek için ağlamak sana yakışır mı?
Ya iki taraf da haklı olursa?
Nasrattin Hoca da cevap vermiÅŸ:
Nasrattin Hoca bir düşündükten sonra: _
_ Nasıl ağlamayayım? Karım ölünce, eş dost,
Vallahi, demiş, bunca yıldır yaşarım, daha
hepiniz etrafımı aldınız, quot;üzülme, biz sana daha
iki kişinin birden haklı olduğunu görmedim.
iyisini buluruzquot; dediniz. Ama bir müslüman çıkıp
da: quot;Hoca, ağlama, sana eşek alırız.quot; demedi.
ŞİMDİ İŞ DEĞİŞTİ SORMAYIN
Nasrattin Hoca'nın kadılığı sırasında bir gün Hoca'nın bir gün cübbeyle evden çıktığını
bir komşusu gelip demiş ki: gören komşulardan birisi:
_ Sizin alaca inek bizim ineği karnından boy- _ Hayrola, Hocam, der, böyle karalar giy-
nuzlayıp öldürmüş. Şer'an ne lâzım gelir? mişsin, sebebi nedir?
Hiç sormayın, der Hoca. Oğlumun babası
Nasrattin Hoca:
öldü de, onun yasını tutmak için böyle karalar giy-
Canım, hayvan bu, aklı erer mi? Hayvanın
dim...
yaptığı kaza için kan güdülmez a, demiş.
Bunun üzerine komşusu:
PARAYI DA SARMIÅžLAR
Yalnız galiba ters söyledim. Ölen inek si-
ibih
zindi. Hoca bir gün kahveye girmiş. Komşuları:
Nasrattin Hoca yerinden fırlamış: Hoca, demişler. Hiç düşünmeden bize bir
Ha, bak, şimdi iş değişti. Dur bakalım, kara yalan söylesene...
kapaklı kitap ne diyor? Hoca elini savurmuş:
Bırakın, demiş, yalan yapacak zamanım
değil. Babam öldü. Param da yok, ne yapacağımı
EN GÜÇLÜ EN KOLAY ŞEY
şaşırdım...
Komşuları, vah vah diyerek birbirlerine ba-
Köylüler aralarında anlaşmayınca, Nasrattin
kışmışlar. Hemen aralarında onar kuruş toplayıp
Hoca'ya baÅŸ vurmuÅŸlar:
Hoca'ya vermişler. Hoca da parayı alıp çıkmış. Az
Şu dünyada en güç şeyle, en kolay şey
sonra babası girmiş. O zaman komşular şaşıp kal-
nedir?
mışlar:
Nasrattin Hoca, biraz düşündükten sonra:
Breh, demişler. Hoca bize yalanı parayla
_ En güç şey, insanın kendisini bilmesidir; en
sattı ya...
kolay şey de, başkalarına nasihat vermesidir,
demiÅŸ.
BU SEFER DE O YIKANSIN...
, EN EMÄ°N YER BURASI
Hoca ile karısı bir göl başına çamaşır yıkamaya
giderler. Çamaşırı şöyle bir tarafa koyup tertibat
Bir gün, Nasrattin Hoca kırda geziyormuş. Bir
alırken bir kara karga sabunu alıp uçar. Karısı
takım gençlerin okla nişan attıklarını ve okların her
Hoca'ya bağırır:
biri bir tarafa gidip hiç birinin isabet etmediğini gö-
Yetiş, ayol, karga sabunu kaptı!...
rünce:
Hoca sükûnetle cevap verir:
Burada en emin yer burası.
Hiç tınma! Baksana, onun üstü bizden daha
Diyerek nişangâhın yanma gidip oturmuş.
kirli. Bırak, bu sefer de o yıkansın...
5. NASRETTÄ°N HOCA TURÅžU SATARKEN BUNA DA RAZIYIM
Nasrattin Hoca bir gece düşünde avucuna dok-
Bir gün Nasrettin Hoca eşeğini almış, yola çık
mış ve: sandokuz akça konulduğunu görür. Bununla ye-
tinmek istemez.
- TurÅŸu, turÅŸuuu! diyecek olmuÅŸ.
Eşeği anırmağa başlamış. Biraz daha gitmiş. _ Doksandokuzu veren yüzü de verir. Yüz-
Hoca durmuÅŸ, yine: den eksik olursa almam, der.
- Turşu, turşuu! diyecek olmuş. Tam bu anda gözlerini açar. Bakar ki avu-
cunda hiç birşey yok. Hemen gözlerini kapar.
Eşek yine anırmağa başlamış. O zaman Hoca
_ Buna da razıyım. Bir eksik oluversin, der.
eşeğe dönerek:
- Bana bak, demiş. Turşuyu sen mi satacaksın,
BUGÃœN GÃœNLERDEN NE?
yoksa ben mi?
Hoca mollalığı sırasında Konya'ya gider. Çar-
şıda gezerken biri yanına yanaşır.
HOCANIN HEYBESİ KAYBOLDU _ Bugün günlerden ne? diye sorar,
Soruyu anlamsız bulan Hoca:
Hoca bir köyde misafir olur. Bir kaç gün sonra Ben buranın yabancısıyım. Ne bileyim ben
heybesi kaybolur. Hoca köy ağalarına: buranın günlerini. Sen onu buranın yerlilerine sor,
- Bana bakın, der. Heybeyi bulursanız, bulun, der.
der. Yoksa ben yapacağımı bilirim!
KIRK YILLIK SÄ°RKE
Köy ağalarını bir telâş alır. Köylüleri sı-
kıştırırlar, sonunda heybe bulunur. Ağalardan biri Bir gün Hoca'nın kapısını bir komşu çocuğu
merak eder, Hoca'ya sorar: çalar:
Hoca Efendi, Heybe bulunmasaydı, bize ne ya- _ Hoca, anam sizde kırk yıllık sirke ol-
pardın? der. duğunu söyledi.
Hoca: Evet var, ne olacakmış? Kırk yıllık sirke gerekmiş.
- Size yapacağım bir şey yoktu. Evde eski bir Sizden almamı söyledi.
kilim vardı. Onu bozup karıya heybe _ Yok veremem.
yaptırırdım,der. Neden?
Her isteyene verseydim, kırk yıllık sirke
KÖYLÜ MÜ, PADİŞAH MI? olur muydu bende?
Bir toplulukta Hoca'ya sormuşlar: BANA GÖRÜNME DE KİME GÖRÜNÜRSEN
_ Hocam, hangisi daha büyüktür: Köylü mü, GÖRÜN
padişah mı? Hoca hiç düşünmeden şu karşılığı Hoca evlenir. Aldığı kadın eline eteğine çok
vermiş: temiz bir kadınmış. Ama gel gelelim, çok çirkinmiş.
_ Elbette ki köylü daha büyüktür! O, tarlasını Hoca düşünüp dururken, karısı sormuş:
ekip biçmezse, padişah aç ölür... _ Efendi, Hısım akrabadan, konu komşudan
kimlere görüneyim, kimelere görünmeyeyim? Hoca
hemen:
SÖZ BİR, ALLAH BİR Bana görünme de kime görünürsen, görün,
demiÅŸ.
Komşularından biri Hoca'ya yaşını sormuş.
HOCA BERBERDE
Kırk yaşında olduğunu söylemiş. Aradan uzun yıl-
lar geçmiş, komşusu yine sormuş. Hoca yine kırk Bir gün Hoca tıraş olmağa gider. Acemi berber
yaşında olduğunu söyleyince adamcağız şaşmış: ustura çaldıkça keser. Kestiği yere de pamuk ya-
pıştırır. Yine keser, yine pamuk yapıştırır. Durumu
_ Hoca, bu nasıl iş, demiş. Yıllar evvelli sor-
dum kırk dedin, şimdi gene kırk? gören Hoca berbere:
Hoca gayet ciddi cevap vermiş: Oğlum, yüzümün yarısına pamuk ektin.
Ben er kişiyim, sözümden dönmem. Söz Bırak da yarısına da ben keten ekeyim, der.
bir, Allah bir...
6. BİLENLER BİLMEYENLERE SÖYLESİN Hoca, bugünlerde kıyamet kopacakmış. Öl-
meden senin şu kuzuyu kızartma yapıp da bir
yesek, eylensek, derler.
Hoca bir gün cemaata döner:
Hoca razılık gösterir. Su başına giderler. - ..
Ey cemaat! Bugün size ne söyliyeceğimi bi-
Hoca, sen çevirmeyi yapıncaya kadar biz
liyor musunuz? diye sorar.
de bir az suya girelim.
_ Cemaat da:
Nasrettin Hoca kuzuyu çevirme yapmağa baş
_ Nerden bilelim, bilmiyoruz, der.
lar, ötekiler de suya girer. Bir az sonra Hoca, dost
Hoca:
larının soyundukları rubaları toplayıp yakar.
_ Mademki bilmiyorsunuz, söylemeye lüzum
yok, der. Sudan çıktıktan sonra dostları rubalarını arar, bu
lamaz,
Zaman geçer, Hoca yine aynı soruyu cemaata
Hoca:
sorar. Cemaat da bu sefer:
_ Biliyoruz, der
Hocada:
_ Ben onları yaktım, der. Bu dünyaya çıplak
Mademki biliyorsunuz, boÅŸuna niye ba-
geldik, çıplak da gideceğiz. Gelin şimdi
şınızı ağırtayım, der.
çevirmeyi
Bir kaç zaman sonra Hoca yine:
yeyip eylenelim, der.
_ Ey cemaat, size ne söyliyeceğimi biliyor
musunuz? der. Bir gün Hoca kasabaya gidiyormuş. Köy-
Cemaattan da birler quot;Biliyoruzquot;, derler. deşlerinden birleri: quot;Hoca, bana şunu alquot;, başkaları:
_ Şu halde benim söylememe lüzum yok. Bi- quot;Hoca, bana bunu alquot; diye ısmarlamağa başlar,
lenler bilmeyenlere söylesin, der Hoca ve alıp ama hiç biri çıkarıp Hocaya para vermez. Köy-
gider. lülerden sadece biri: quot;Hoca al şu parayı da bana bir
düdük alquot; der.
KAZAN BAKIR DOĞURMUŞ Hoca düdüğü alır, köye dönüşünde köydeşleri
ısmarladıklarını alıp almadığını Hocaya sorar.
Komşusunun kazanında Hocanın gözü kalır. Hoca da düdüğü çıkarıp parayı verene uzatır:
Bir gün gider komşusundan kazanı ister. İşini bi- _ İşte, al düdüğü, der. Parayı veren düdüğü
tirir, komşusuna çevirirken kazanın içine bir de çalar.
küçük bakır koyar.
Komşusu küçük bakırı görünce hayretle sorar:
_ Hoca Efendi, bu bakır ne? der. YERLİLERE SOR
Hoca:
Hoca uzak bir kasabaya gider. Çarşıda do-
_ Senin kazan doÄŸurdu, der.
laşırken karşıdan gelen biri:
Aradan zaman geçer. Hoca komşusundan ka-
_ Hoca Efendi, bugün günlerden nedir? diye
zanı yine ister. Komşusu da kazanı verir.
sorar.
Günler, haftalar geçer. Hoca kazanı sahibine
Hoca biraz düşünür ve:
çevirmez.
Ben buranın yabancısıyım. Sen onu yer-
Kazan sahibi Hocanın kapısını çalar:
lilerine sor, der.
Hoca Efendi, kazanı almağa geldim, der.
Hoca:
Vallahi komşu, sizlere ömür, kazan öldü, TÜSTİ KIRILDIKTAN SONRA .
der.
Aman, Hoca Efendi, hiç kazan ölür mü? Kazanın Hoca, çocuğunu testiyle suya göndermeden
doğurduğuna «nandrı da öldüğüne niye önce bir güzelce döver, sonra da eline testiyi verir,
inanmıyorsun? der ve Hoca komşusunun suya gönderir.
kazanıra vermez. Komşuları:
Hoca Efendi, testi kırılmadan çocuğu niye
HOCANIN KUZUSU
dövüyorsun?
Hocanın bir kınalı kuzusu varmış. Dostları Ho- Testi kırıldıktan sonra dayak kaç para eder,
caya: der Hoca.
7. MAYALANMAZ MAYALANMAZ, AMA...... TAVÅžANIN SUYUNUN SUYU
Nasrattin Hoca bir gün göl başına gider gölü Avcının biri Hocaya bir tavşan getirir. Hoca da
mayalamağa çalışır. onu misafir eder, ikramda bulunur.
Bunu gören biri: Aradan zaman geçer, adam Hocaya yine mi-
_ Hoca Efendi, ne yapıyorsun? der. safir olur. Hoca da yine ikramda kusur etmez.
Hoca da gölü mayalamak istediğini söyler. Bir gün Hocanın evine hiç tanımadığı biri gelir.
_ Hoca Efendi, hiç su mayalanır mı? quot; Hoca, adamın kim olduğunu sorar, o da:
Mayalanmadığını ben de biliyorum, ama bir de
Sana tavşan getiren adamın komşusuyum,
mayalanırsa, bütün köylü yoğurt yemeye doyar,
der.
der Hoca.
Hoca, adamı gerektiği gibi ağırlar. Misafir git-
tikten sonra bir de baksın başkası damlar. Hoca
HOCA ÖDÜNÇ PARA ALIR bunun kim olduğunu öğrenmek ister.
Adam: vasi'1..
Hoca, birinden ödünç para alır, cuma günü pa
Hani avcının biri sana bir tavşan getirmişti.
ranı çeviririm, der.
Ä°ÅŸte ben onun komÅŸusunun komÅŸusuyum, der.
Cuma geçer, parayı veren Hocaya sorar: _ Hoca
Hoca dışarıya çıkar, biraz sonra bir tas su ile
Efendi, cuma günü ödüncünü çevirecektin, ne
oldu? odaya girer. -
Hoca bu ne? diye sorar adam. Hoca da: Bana hediye
Ben hemen bu cuma çevirecem demedim
ya. Allahm cumaları çoook! edilen tavşanın suyunun suyu, der.
Elbet bir cuma günü çeviririm, der.
BULGAR FOLKLORUNDA NASRETTÄ°N HOCA FIKRALARI
. (V. Vılçev'in quot;Kurnaz Petır ve Nastmdin Hocaquot; başlıklı eserinden örnekler seçilip Türkçeye Çevrilmiştir)
HÃœRMET KÃœRKEDÄ°R 1 HÃœRMET ELBÄ°SEYEDÄ°R II
Bir gün Nastradin Oca, çalıştığı eski elbisesiyle bir
Nastradin Oca kadılık yaparmış. Bir sabah
kahvehaneye girer ve selâm verir:
köylü elbisesiyle kahveraneye gider. Orada oturan
Selâmünaleyküm.
Türklere selâm verir, kimse cevap vermez. quot;Ay,
Aleykümselam, diye cevap vermeliymişler,
anasını, bu iş böyle olmaz!quot; der Oca. Evine gider,
ama kimse cevap vermemiş, çünkü Oca yırtık pırtık
yeni kürkünü giyer, gene kahvehaneye döner.
giyiliymiş, selâmını almamışlar. Oca biraz durur,
Türklere selâm verir, onlar da Oca'nın selâmına
alır başını evine gider. En yeni elbisesini giyer _
Türk usulü cevap verir ve başlarlar _ biri: quot;Nast-
yeni mavi cübbesi varmış _ cübbesini giyer, gene
radin Oca'ya bir kahve yap!quot; der, kahveci kahveyi
kahvehaneye gider. Selâm verir:
yapar, Oca'ya getirir. Oca da kahveyi alır kürkünün
_ Selâmünaleyküm.
sol yanına döker. Bir başkası:
Oca kapıdan girer girmez, orada oturanlar
quot;Nastradin Oca'ya bir kahve yap!quot; der, kah-
hepsi hemen ayağa kalkar, Oca'ya selâm verir:
veci yapar, Oca'ya getirir, Oca da kahveyi alır, kür-
_ Aleykümselam, Oca Efendi!
künün sağ yanına döker. Türkler:
Kahveciye, Oca'ya kahve yapmasını söyler.
_ A be Nastradin Oca, ne yapıyorsun? Biz Oca kahveyi alır, göğsünü açar, kahveyi döker.
sana ikram ediyoruz, sen ise kürküne döküyorsun. Ötekiler bunu görünce:
A be, ne yapıyorsun, be Oca? Niye kahveyi
Nastradin:
döküyorsun? Elbisen ne oldu, baksana! ..
_ Siz bana ikram etmiyorsunuz ki, kürküme Oca:
ediyorsunuz. Önce girdim, selâmımı bile al Döküyorum, çünkü bu ihtibar bana değil,
madınız. Gidip evde kürkümü giydim, şimdi bu elbisemedir. Önce girdim, size selâm verdim, saygı
ikram kürkümedir, bu yüzden de kahveyi ona dö göstermediniz, selâmımı almadınız. Yeni elbiseyle
küyorum, der. görünce, hemen selâmımı aldınız, demiş.
8. Nastradin:
KAZAN BAKIR DOÄžURMUÅž I
_ Senin kazan şu küçük bakırı doğurdu, der.
KomÅŸusu:
Nastradin Oca'nın komşusunun büyük ve
güzel bir kazanı varmış. Oca bu kazanı beğenir, Hakikaten, ben farkına varmamışım, ama
komşusundan isteyip bir daha çevirmemeğe kara doğurmuş olabilir, der. Oca'nın ahmak olduğunu
verir. Komşusuna gider: sanar, küçük bakırı alır.
Komşu, kazanını ver de onunla bir iş gö- İki üç hafta geçer, Oca gene kazanı istemeğe
reyim, der. gider. Komşusu da, belki daha bir bakır getirir,
Komşusu kazanı verir. Nastradin Oca, bugün diye Oca'ya kazanı aşkı gönülle verir. İyi ama Oca
getirecek kazanı, yarın getirecek kazanı, getirmez kazanı çevirmez. Bir hafta geçer, iki hafta geçer,
kazanı. Gider kapısına, Oca'yı çağırır ve der: Oca kazanı getirmez. Ozaman Oca'ya gider:
_ Be komşu, niye kazanımı getirmiyorsun? ı; Ey komşu, kazanla ne oldu? Çamaşır yı-
İÜ ^ rjur be, kazan gebeydi, ben de bekledim, bir kamağa aldın, çevirmedin!
bakırcık doğurdu. Ama çok ufacık, henüz yü- Nastradin:
rüyemez. Yürümeğe başlayınca getiririm, der. Komşu, geçen akşam kazanının öldüğünü
En nihayet Oca alır kazanı, alır bir de küçük sana söylemeye cesaret edemedim.
bakır ikisini de götürür. Adam da kazanın bakır Komşusu hayrette kalır ve:
doğurduğuna çok sevinir. _ Kazan nasıl ölebilir? der
İkinciye Nastradin Oca bir iş bitirmek için _ Bu dünyada her doğan şey ölür. Kazanının
gene kazanı ister. Komşusu, kazanının gene bir bakır doğurduğuna inandın da, öldüğüne niye
bakır getireceğine sevinir Oca'ya verir. Bir hayli inanmıyorsun? der.
zaman bekler ve Oca'ya sorar:
_ Niye kazanımı getirmezsin, komşu?
HAYIR OLA
Nasratdin:
_ A be, yaşlı kazan, hastalandı, öldü. Seni ce-
Oca, aksırdığı zaman çocukların quot;Hayır ola!quot;
nazeye aradım, ama yoktun. En sonunda baş-
demelerini ve alkışlamalarını onlara öğretmiş. Ço-
kalarına ödeyip kazanı gömdük. Çünkü ölüyü bek-
cuklar da böyle yapmağa alışmış.
letmek olmaz, der.
Bir gün:
Komşusu çok kızar ve Oca'yı mahkemeye
Çocuklar, beni iple bağlayın da kuyuya
verir. Kadı Nastradin Oca'yı çağırır ve:
salm, su doldurayım, demiş.
_ Komşunun kazanını niye gaspetmişsin?
Çocuklar da Oca'yı kuyuya salmış. Oca, testiyi
der. 1 ' Oca cevap verir:
doldurmuş ve kendisini yukarıya çekmelerini söy-
_ Kazan yaşlıydı, hastalandı, öldü. Ben kom-
lemiş. Yukarıya çekmişler, ama kafası güneşe çı-
şum gibi onu cenazeye aradım, ama yoktu. Baş-
kınca Oca aksırıvermiş. Çocuklar da ipi bırakarak
kalarına ödedim, kazanı gömdük.
el çırpmağa ve quot;Hayır ola!quot; demeğe başlamış. Hoca
_ Kazan ölebilir mi? der kadı. kuyunun dibine düşüvermiş. Sonra Oca:
Ölür! der Oca. Kazan bakır doğurur da niye Simden sonra aksırsam da, öksürsem de al
ölmesin. kışlamayacaksınız! demiş.
Böylece Oca, kazanı komşusuna vermez.
EŞEĞE Mî İNANACAKSINIZ, YOKSA BANA
KAZAN KÜÇÜK BAKIR DOĞURMUŞ II
MI
Bir gün Oca'nın komşusu gelir, değirmende
Nastradin Oca çok fakirmiş, çamaşır yıkamağa
öğüttüklerini taşıması için Oca'nın eşeğini ister.
su ısıtacak kazanları yokmuş. Komşusu daha zen-
Oca:
ginmiÅŸ, gider komÅŸusuna der:
_ EÅŸek burada yok, der.
Ey komşu, benim karı çamaşır yıkayacak. Ka-
Tam bu sırada eşek ahırda anırmağa başlar.
zanını ver de su ısıtalım.
Komşusu: ...îr, ._ Oca, eşek burada ya!
Komşusu, Oca'nın kazanı çevireceğinde pek güveni
Oca:
yokmuş, ama verir. İki üç gün sonra Oca kazara
_ Sen eşeğe mi inanacaksın, yoksa bana mı?
çevirir, ama kazanla beraber bir de küçük bakır
der.
getirir. Komşusu küçük bakın görünce sorar: Bu
kazan benim, ama bu küçük bakırı niye getirdin?