ݺߣ

ݺߣShare a Scribd company logo
ÇOCUK
PSİKOLOJİSİ
DERSİ
Çocuk Psikolojisi Temel Kavramlar, Tarihçesi ve Yöntemleri
Dr. Öğretim Üyesi Ece KARA
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı
 Dersin Amacı:
 Bu ders aracılığıyla öğrencilerin çocuk psikolojisinin temel kavramları hakkında bilgi
edinmeleri, doğum öncesi dönemden başlayarak çocukluk dönemi gelişim alanları ve
özellikleri hakkında birtakım bilgi, beceri ve tutumlara sahip olmaları beklenmektedir.
Ayrıca bu ders kapsamında öğrencilerin çocukluk dönemi uyum ve davranış problemlerinin
nasıl azaltılabileceği konusunda deneyim kazanmaları da hedeflenmektedir.
 Dersin İçeriği:
 Çocuk psikolojisinin temel kavramları, tarihçesi ve yöntemleri, doğum öncesi gelişim,
bebeklik dönemi gelişim alanları ve özellikleri, ilk çocukluk ve son çocukluk gelişim
alanları ve özellikleri, aile yapısı içinde çocuk, okul sisteminde çocuk, oyun ve çocuk,
çocukluk dönemi uyum ve davranış sorunları ve bozuklukları, çocuk ihmali ve istismarı
 Bireyler doğar, büyür ve ölür. Bu süreç içinde biyolojik, sosyal, duygusal pek çok
faktörden etkilenir ve çevresini etkiler.
 Özellikle aile, öğretmenler ve akranlar gelişimde en önemli etkiye sahip olan ögelerdir.
Örneğin; yaşıtlarına göre boyu çok uzun olan bir çocuk, öğretmenin tutumları
destekleyici olduğunda bu farklılığından çok etkilenmezken, öğretmenin etiketleyen
tutumu varsa sınıftaki arkadaşlarıyla ilişki kurmakta zorlanabilir. Öğretmenin öğrenciye
yakıştırdığı ve sınıfta kullandığı etiket, öğrenci sınıfta olduğu sürece diğer öğrenciler
tarafından da kullanılır ve benlik algısını olumsuz etkiler. İlişkilerde kendini ifade
edemediğinde daha çekingen ve sosyal yönden eksikleri olan bir birey olabilir
 Herhangi bir farkı olmasa bile çocuklar için ailenin, öğretmenin, akranların tutumu çok
etkilidir.
 Her çocuğun sevilmeye, kabul edilmeye, ihtiyaçlarını ve duygularım ifade etme
özgürlüğüne, kendini yeterli algılamaya, gerçekçi sınırlar konulmasına ihtiyacı vardır.
 Çocuklar, bu ihtiyaçları karşılanmadığında, aşırı talepleri karşısında sınırlar konulmadığında
ya da kötüye kullanma, ihmal, istismar davranışlarıyla karşılaştığında yeteneklerini
geliştirme, kendini ifade etme, karar verme, etkili ve doyumlu bir yaşam sürdürme
konusunda zorluklar yaşayabilirler. Çeşitli davranış sorunları sergileyebilirler hatta kişilik
bozuklukları ortaya çıkabilir.
 Aile ve öğretmenlerin çocuğun gelişimi üzerindeki etkisinin farkında olması ve çocuğun
gelişimini zedelemeyecek tutumlar sergilemeleri gerekir.
 Aileler ve öğretmenler, sağlıklı tutumlar oluşturabilmek için psikolojinin gelişimle ve
öğrenme ile ilgili bilgilerini kendilerine rehber olarak kullanmalıdır.
Hastalık,
boşanma,
ölüm,
üvey anne-baba yanında
yaşama
Bazen çocuklar, yolunda gitmeyen çeşitli
etkenler nedeniyle, derse karşı ilgilerini
kaybeder, içine kapanır, mutsuz ve düşünceli
olurlar.
Böyle durumlarda önlemler almak hem
çocuğa hem ailesine yarar sağlayacaktır.
Uzman kişilerden yardım alarak,
davranışlarının altında yatan neden
anlaşılarak çocuğun kendini daha güçlü
hissetmesi sağlanabilir.
 Psikoloji bilimi; kendini ve çevresini tanımak, ilişkilerini geliştirmek, yaşamım
yönetmek ve yaşamdan doyum alabilmek isteyen tüm bireyler için yararlı bilgiler
sağlar.
 Hem aileler hem de öğretmenler, çocukları yetiştirirken genellikle farkında olmadan
çocukların benlik saygısına, kendilerine güvenlerine zarar verebilmektedirler. Verilen
bu zararlar, çocukların yaşama, geleceğe ilişkin bakış açılarının olumsuz olmasına yol
açabilmektedir.
 Örneğin, çocuğu başkalarıyla kıyaslamamak ve "Sen tembelsin, başaramazsın.” gibi
onur kırıcı hatalı söylem ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Onun yerine çocuğun
yeteneklerini geliştirici, başarılarını teşvik edici davranışlar ve söylemlerde
bulunulması gerekir.
 Elbette aile ve öğretmen dışında çocuğu etkileyen çevresel etkenler vardır. Ama bu
faktörlerin düzenlenmesi konusunda da başrol yine ailelerin ve öğretmenlerin olmalıdır.
Temel Kavramlar
• Gelişim
• Büyüme
• Olgunlaşma
• Öğrenme
• Hazırbulunuşluk
• Kritik Dönem
 Gelişim: Döllenme anından ölüme kadar süren ve bireyin
yaşamı boyunca geçirdiği değişimleri ifade eden bir
kavramdır. Her birey kendine özgü bir gelişim gösterir.
Gelişim; büyüme, olgunlaşma, öğrenme ve yaşantılar
sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişiklikler
şeklinde tanımlanabilir.
 Büyüme: Vücut oranlarında meydana gelen sayısal artıştır.
Hücrelerin büyümesi ve çoğalması sonucu beden ölçülerinde
görülen artıştır.
 Olgunlaşma: Vücut organlarının kendinden beklenen
fonksiyonları tam olarak yerine getirebilmesidir. Genetik
kodun verdiği talimatlar doğrultusunda bir türün tüm
üyelerinde ortak ve ardışık olan değişim örüntüleridir.
Olgunlaşma biyolojik temellidir ve yetişkinlerin müdahaleleri
ile hızlandırılamaz.
 Öğrenme: Bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu meydana
gelen kalıcı davranış değişikliğidir. Gelişim için olgunlaşma
tek başına yeterli değildir. Davranışlarda beklenen değişimin
ortaya çıkması için yaşantılara ihtiyaç duyulur.
 Hazırbulunuşuk: Olgunlaşma ve öğrenme yaşantıları
sayesinde bireyin belli davranışları sergileyebilecek,
öğrenebilecek duruma gelmesidir. Çocuğun okuma yazma
öğrenmeye hazır olup olmadığını belirleyen davranışlar el
kaslarının gelişmiş olması, kalem tutup iki çizgi arasına
yazabilmesi, gördüğü şekli aklında tutabilmesi ve yazabilmesi
olarak ifade edilebilir. Ayrıca okuma yazma öğrenmeye istekli
olmak da hazırbulunuşluk açısından önemlidir.
 Kritik Dönem: Kritik dönem, gelişim sırasında bir
organizmanın belli bir uyarım tipine yanıt verdiği dönemdir.
Bu dönem dışında o uyaranın etkisi çok azdır ya da yoktur.
İnsanlarda öğrenmeye en açık olunan duyarlı dönemler vardır.
Örneğin, bebeklik ve ilk yaşlar dil gelişiminde duyarlı
dönemlerdir. O dönemde uygun ortam olmadığında dil
gelişimi normal olmasa da normal uyarıcı çevreye
ulaşıldığında dilsel işlevler gelişmeye başlayabilir.
GELİŞİMİN
SÜREÇLERİ
Gelişimin fiziksel, zihinsel ve sosyal yönleri bulunur.
İnsan fiziksel olarak tek hücreden bir fetüse daha sonraları bir bebeğe,
çocuğa ve ergenliğe doğru yol alır.
Daha sonraları yetişkinlik, fiziksel açıdan sağlık problemlerinin
başlayabileceği yaşlılık ve sonucunda da ölüm vardır.
İnsanın zihinsel olarak gelişimi ise önce sadece refleksleri olan
yenidoğandan, amaçlı davranan çocuğa, somut düşünen okul
çocuğundan, soyut ve varsayımsal düşünebilen ergene dönüşme söz
konusu olur.
Gelişme aynı zamanda sosyal değişiklikleri de içerir. Duyumları olan
yeni doğan, bakıcılarına bağlı bir bebeğe, genişleyen bir sosyal
dünyaya sahip bir okul öncesi çocuğa dönüşür. Daha sonra akranların
öneminin arttığı okul çağı ve ergenlik çağına geçilir.
Gelişim; bilişsel, biyolojik ve psikososyal süreçlerin (alanların)
etkileşimi ile gerçekleşir. Bu süreçler, farklı kaynaklarda farklı şekilde
sınıflandırılmıştır.
 Biyolojik Süreçler
 Bireyin fiziksel yapısı, anne ve babasından genler yoluyla geçen özellikler ve
öğrenilmemiş davranış kalıplarını kapsar.
 Beyin, sinir sistemi, kaslar, duyular, yiyecek, içecek ve uyku ihtiyacı da dâhil olmak
üzere vücudun fiziksel yönü ile ilgili bilgileri içerir.
 Bedensel gelişimin içinde hareket gelişimi de yer alır. En görünür bileşen, fiziksel
gelişmedir.
 Bebek büyür, kasları daha güçlü ve daha koordineli hâle gelir. Yeni doğan bebekler
başlarını bile tutamazlar ancak sonraki aylarda kas gücü ve koordinasyonda çok önemli
gelişme gösterirler. Emekler, ilk adımlarım atar ve sonunda bisiklet sürmeyi ve spor
yapmayı öğrenir, ergenlikte cinsel olgunluğa erişir ve fiziksel görünümü bir
yetişkininki gibi olur.
 Beyin ve sinir sisteminin olgunlaşması koordinasyon ve beceride gördüğümüz bu
değişikliklere katkıda bulunur.
Bilişsel Süreçler
Düşünce sistemi, zihinsel yapı, dil gelişimi, bellek, dikkat, problem çözme ve öğrenme
gibi etkinlikleri içerir.
Bilişsel süreçler, olgunlaşmaya bağlı olarak gelişir.
Bilişsel gelişim, çocukların dünyayı nasıl algıladıkları, bilgi işleme, anıları saklama,
sorunları çözme ve dille iletişim kurma konusunda çok sayıda değişiklikten oluşur.
Bebekler etraflarındaki dünyayı keşfederler, nesnelerin isimlerini öğrenir, ilk
sözcüklerini kullanırlar. İkinci çocukluk döneminde, okumayı ve yazmayı öğrenir,
matematik, sosyal bilgiler, bilim, sanatta kendilerini geliştirirler.
Tüm bu gelişmeler; algı, bilgi işleme, bellek ve problem çözmedeki gelişimle sağlanır.
 Psikososyal Süreçler
 Psikososyal süreçler; bireyin karakteristik kişilik özelliklerindeki, çevresiyle olan
ilişkilerindeki ve duygusal gelişimdeki değişimi kapsar.
 ş gelişimi, bir kişiyi yaşam süresi boyunca başka bir kişiden ayıran kalıcı
özellikleri içerir. Sosyal süreçler, bireylerin başkalarıyla olan etkileşimi, sosyal ilişkileri
başlatma ve sürdürme ile ilgilidir.
 Çocuklar, sosyal-duygusal gelişimde hızlı ilerleme kaydederler.
 Psikososyal süreçler, ayrıca bireyin yaşamı boyunca kazandığı değerleri, davranışları
ve inançları kapsar. Gelişim süreçleri birbiriyle ilişkilidir. Örneğin: ergenlik döneminde
hızlı fiziksel değişim ergenin; huysuz, tedirgin, derse ilgisiz olmasına yol açabilir.
Beslenmesi yetersiz olan çocuk, huysuz olabilir, bilişsel açıdan akranlarına göre geride
kalabilir.
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ DERSİ 1. Hafta_pdf.pdf
Gelişimi Etkileyen Biyolojik ve Çevresel Faktörler
 Nörobilim perspektifini izleyenler kalıtsal etkiler hakkında
daha fazla bilgi edinmekle ilgilenirler.
 Buna karşılık, davranışsal perspektifin savunucuları olan
psikologların, çevreye odaklanma olasılığı daha yüksektir.
Biyolojik Faktörler
 Kalıtım:
 Gelişimi yöneten biyolojik güçleri ifade eder.
 Kalıtım, pek çok davranışı etkiler. Genetik bilgiler önemli özelliklerimizin çoğu ile
ilgilidir. Cinsiyet, boy, beden yapısı, zayıf ya da şişman olma eğilimi, saç rengi, göz
rengi, saçların erken beyazlayıp beyazlamayacağı, dişlerin sağlamlığı, yaşam süresinin
uzunluğu gibi fiziksel özellikler kalıtımdan etkilenir.
 Ayrıca kalıtım; genel zekâ, zihinde mekânsal canlandırma yeteneği, okuma yetersizliği,
temel kişilik özellikleri, alkolizm, şizofreni, saldırganlık, anti sosyal davranışlar,
depresyon, kaygı, anoreksiya gibi patolojileri etkiler.
 Kalıtımın etkisini incelemek için, tek yumurta ikizleri ile çift yumurta ikizlerinin
zekâlarındaki benzerlik incelenmiş ve genetik benzerlik arttıkça zekâdaki benzerliğin
arttığı belirlenmiştir.
 Hormonlar:
 Gelişimi etkileyen biyolojik faktörlerden bir diğeri hormonlardır.
 Hormonlar, iç salgı bezleri tarafından doğrudan kana salınan kimyasal maddelerdir.
 Hormonlar gelişimin belli dönemlerinde vücut dokuları ve sinir sistemi üzerinde etkili olur. Ayrıca,
duygu durumu, cinsel davranışlar, saldırganlık, stresle ve hastalıklarla başa çıkmayı da etkilen
hormonların az ya da fazla salınımı büyüme ve gelişme üzerinde de olumsuz etkilere neden olabilir.
 Hipofiz bezi; hipotalamusun denetiminde çalışır. Pek çok hormon salgılayarak vücut işlevlerini ve
diğer iç salgı bezlerini denetler. Böbreklerde su tutulmasını artıran, doğum sırasında üterus
kasılmalarını uyaran, cinsel davranışlar ve anne-babalık davranışını etkileyen oksitosin hormonunu ve
salgılar.
 Tiroid bezi; tiroksin hormonu salgılayarak metabolizma hızını ve büyümeyi düzenler.
 Paratiroid bezi; vücutta kalsiyum ve fosfor düzeyini dengeleyen paratiroid hormonunu salgılar.
Kasların, kemiklerin gelişimi ve sinir sisteminin uyarılması üzerinde etkileri vardır.
 Böbrek üstü bezleri; kan şekerini arttırarak vücut enerjisini arttıran kortizol, acil durumlarda tepkiyi
hızlandıran adrenalin ve organizmanın normal durumuna dönmesini sağlayan nöradrenalini salgılar.
 Gonadlar; erkeklik, dişilik hormonlarım salgılar. Üreme fonksiyonlarının ve ikincil cinsiyet
özelliklerinin kazanılmasını sağlar.
Çevresel Faktörler
 Çevre:
 Çocukları çevreleyen ve gelişimlerini etkileyen koşulları ifade eder.
 Çevre, birçok yönden çocukların gelişimini etkileyebilir. Sağlıklı gelişim için çocuklar,
ebeveynlerinin, geniş ailelerinin, öğretmenlerinin, akranlarının ve çocuğun yaşamında
önemli olan diğer insanların sevgisine ve desteğine gereksinim duyarlar.
 Çocuklar kendilerini çevreleyen kültürel ve sosyoekonomik ortamdan etkilenirler.
Yoksulluk, yetersiz beslenme ve tıbbi bakım eksikliği, büyüme ve gelişme üzerinde
olumsuz etkilere neden olabilir.
 Kültürel miras ve çeşitlilik çocuğun hayatını zenginleştirebilir.
 Yaşadığı mahalle, çocuğun devam edeceği okul ve arkadaş çevresini belirleyebilir.
 Aile:
 Bebek iyi bir gözlemcidir. Etrafında olup bitenleri izler.
 Tartışmalar bebeğin belleğinde iz bırakır. Bu durumlar, bebeğin kişiliğinin oluşmasına
olumsuz etki yaparak istenmeyen kişilik özellikleri (hırçın, sinirli, içine kapanık vb.)
meydana getirebilir.
 Bebeğin bulunduğu ortama sevgi ve mutluluğun hâkim olması bebek üzerinde olumlu
etki yaratır. Anne sevgisi ve sıcaklığı bebeğe güvende olduğunu hissettirir.
 Çocuk doğduğunda güçsüzdür, ona bakım verilmesi gerekir. Çocuğa bakım veren
ailenin davranışları bu nedenle çok önemlidir.
 Ailedeki bireylerin birbirleriyle ve çocuklarıyla nasıl iletişim kurdukları ve etkileşime
girdikleri, çocukların bilişsel gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
 Sözlü olarak etkileşime giren ailelerde bulunan okul öncesi öğrenciler, aynı yaştaki
çocuklara göre daha iyi bir dil gelişimi ile anaokuluna gelirler, ilkokul yıllarında
okumayı öğrenmede daha hızlı ilerleme gösterirler.
 Tarihsel Dönem:
 Günümüzde çocuklar, daha önceki çağlarda doğanların asla hayal edemeyeceği
teknoloji ile çevrili bir dünyada büyümektedir.
 Ayrıca geçmiş yıllara göre okuryazarlığın yüksek olması da çocukların daha bilinçli
büyümelerini sağlar. Okuryazar ebeveynler, çocuklarını hastalık ve yaralanmadan nasıl
koruyacakları da dâhil olmak üzere çocuklarının gelişimini etkileyen faktörler hakkında
bilgi edinebilirler.
 Kültür ve Din:
 Kültür çocuğu çevreler, gelişiminin her yönünü etkiler. Çocuğun gelişim çağında hangi
kültürel ortamlarda bulunduğu bu bakımdan çok önemlidir.
 Son yıllarda, gelişimsel psikologlar, çocukların düşüncesinin kültürel faktörler
tarafından nasıl etkilendiğini incelemişlerdir (Pressley ve Mccormick, 2006). Kültürel
yapı öğrencinin kimliğini, benlik kavramını inançlarını, değerlerini, tutumlarını,
beklentilerini, kullandığı dili ve davranışlarını etkiler (Erkan, 2011).
 Çocuğa dinle ilgili bilgilendirmeler, hurafelere ve kulaktan dolma bilgiler yerine,
sağlam kaynaklara dayalı olarak, onun yaşına uygun ve anlayabileceği seviyede
verilmelidir.
 Kurumlar:
 Hükümetler, bir çocuğun hayatına dokunabilecek çeşitli politikalar uygulayabilir.
Doğum öncesi bakım, çocuk sağlığı, kreş için para desteği sağlayabilir. Hükümetler
çocukların ihtiyaçlarını karşılama konusunda başarısız olduklarında, çocuklar ve
gelişimleri olumsuz etkilenir.
 Bir diğer önemli kurum medyadır. Medya çocuk gelişiminde olumsuz etkilere sahip
olabilir. Çocukluk ve ergenlik döneminde televizyondaki programlar çocukların
gelişimini hem olumlu hem olumsuz etkileyebilir.
 Çocuklara şiddet içeren programlar izletilmemeli ve izlediği programlarında onun
yaşına uygun olmalıdır. Aynı şekilde okuduğu gazete, kitap, dergi gibi yayınlarında
onun yaşına uygun olmasına dikkat edilmelidir.
 İnternet de çocuklar ve gençlerin bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Ulaşılan bilgiler
çocuğun gelişimini destekleyecek bilgilerse katkı sağlarken, zararlı içeriğe ulaşması
gelişimi olumsuz etkiler.
 Okul ve Öğretmenler:
 Okul öncesinden başlayarak eğitime önem verilmeli ve okullar çocukların kendini
güvende hissettiği ortamlar olmalıdır.
 Çocuğun doğuştan sahip olduğu merak ve öğrenme isteği okullarda desteklenmelidir.
 Bireysel farklılıkların dikkate alındığı bir okul ve öğrenme ortamı çocuğu geliştirir.
Çocuğun gelişiminde okulların ve öğretmenlerin nitelikli ve donanımlı olması aranılan
ve en başta gelen özelliklerden olmalıdır.
 Öğretmenin çocuğun gelişimini destekleyici tutumlara sahip olması önemsenmelidir.
Öğrencileri öğrenmeye güdüleyen, eksiklikleri bir öğrenme fırsatı olarak kullanan,
öğrencilerin kendini ifade etmesine fırsat veren öğretmen öğrencilerinin bedensel,
sosyal, duygusal, kişilik ve ahlak gelişiminde olumlu katkılar sağlar.
 Akranlar:
 Yaşamın her döneminde akranlar birey üzerinde etkiye sahiptir.
 Olumlu arkadaşlık ilişkilerinin duygusal olarak rahatlama, yaşamı zevkli hâle getirme
gibi etkileri vardır. Akranlar aynı zamanda birer modeldir.
 Olumsuz akran ilişkileri ise bireyin kendini yalnız hissetmesine yol açabilir. Bazen de
akranlar olumsuz davranışları yapma konusunda bireyi teşvik edebilir.
 Kalıtımın sağladığı olasılıklardan hangisinin gerçekleşeceği, büyük ölçüde çevreden
edinilen deneyimlere bağlıdır.
 Bir çocuk, ortalamadan daha uzun olmasını sağlayacak biyolojik genleri miras alabilir.
Bu çocuğun bu biyolojik potansiyele ulaşıp ulaşamayacağı, mevcut beslenme ve
hastalığa maruz kalma gibi çevresel faktörlere bağlıdır.
 Zeki olan anne ve baba çocuklarının zekâsına genetik katkının yanı sıra zengin
uyarıcıların bulunduğu bir çevre oluşturarak da katkıda bulunurlar. Bir çocuğun zekâ
seviyesinin kalıtımın belirlediği aralığın en üst ucuna ulaşıp ulaşmaması, sağlanan
ortamın kalitesine bağlıdır.
 Eğitimcilerin amacı, bir çocuğun biyolojik potansiyelinden en iyi şekilde faydalanmak
için çocuklara tutarlı, yüksek kaliteli deneyimler sunmaktır.
Psikoloji Tarihinde Düşünce Ekolleri ve Psikoloji
Kuramları
 Alman psikolog Wilheim Wundt, 1829'da ilk psikoloji laboratuvarını kurmuştur.
Wundt, içe bakış yöntemini kullanarak insan zihnindeki süreçleri anlamaya çalışmıştır.
 Amerikalı psikolog William James (1842-1914), fonksiyonelcilik görüşünü ortaya
atmıştır. Çevreye uyum ve zihinsel süreçleri insanlarda ve hayvanlarda incelerken
Darwin'in görüşleri ile paralel açıklamalar yapmıştır.
 Araştırmacılar, yılar boyu çocuk gelişiminin tüm yönleriyle (ortalama boy ve ağırlık,
IQ puanları, dostluk ve oyun kalıpları, disiplin ve boşanmanın etkileri vb.) ilgili
topladıkları sayısız gözlem ve verileri tutarlı bir şekilde organize ederek çeşitli
kuramlar geliştirmiştir.
 Hemen hemen tüm psikolojik kuramlar çocukluğun gelişim üzerindeki etkisini farklı
şekillerde açıklasalar da bizim bugün kim olduğumuzun çocukluktaki gelişim ve
deneyimlerimize bağlı olduğunu kabul ederler.
 Yetişkinlikteki karmaşık davranışları anlamaya çalışan psikologlar davranışların o
kadar karmaşık olmadığı dönem olan çocukluk dönemini incelemeyi yararlı bulurlar.
Örneğin, yetişkinlikte dilin kurallarını ve bunların nasıl kullanıldığını incelemek zordur.
Bu nedenle dilin yeni kazanılmaya başladığı çocukluk dönemini incelemek önemlidir.
 Ayrıca bu dönemi çalışmanın uygulamadaki önemi açıktır. Erken sosyal gelişim ile
ilgili araştırmalar ailelerin çocuklarında gördükleri günlük problemleri çözmelerini
kolaylaştırabilir.
 Son olarak çocuğun büyüleyici, ilgi çekici, hayret verici, şaşırtıcı bir varlık olması da
birçok gelişim psikoloğunun çalışmalarını çocukları anlamaya ayırmalarının nedeni
olabilir.
Psikoanalitik Kuramlar
 Freud ve Erikson psikoanalitik kuramların en fazla bilinen temsilcileridir.
 Freud: Psikoanalitik Kuram:
 Psikoanalitik görüşü ortaya atan kişi Sigmund Freud'dur.
 Freud, 1900'lerin başında, bilinçsiz davranış belirleyicileri hakkındaki fikirleri ile 20.
yüzyıl düşüncesinde, sadece psikolojide değil, pek çok alanda devrimci bir etki
yaratmıştır.
 Psikoanalitik bakış açısının savunucuları, davranışın iç güçlerimiz tarafından
yönetildiğini ve çok az farkındalık veya kontrole sahip olduğumuzu savunurlar.
 Çağdaş psikoanalitik perspektif psikolojik bozuklukların bilinçdışı nedenlerini
araştırmakla kalmamış, aynı zamanda ön yargı ve saldırganlık gibi günlük olayları
anlamak için de bir araç sağlamıştır.
 Erikson: Psikososyal Kuram:
 Erik Erikson, psikososyal güdü ve ihtiyaçların insan gelişiminde, kişiliğinde ve
davranışlarında etkili olduğunu savunmuş tur. Freud'dan farklı olarak ergenlik sonrasındaki
gelişim yallarını da kuramına dâhil etmiştir.
 I. Temel güvene karşı güvensizlik: Doğumdan 12-18 aya kadar.
 2. Özerkliğe karşı utanç ve kuşku: 18 aydan 3 yaşına kadar.
 3. Girişimciliğe karşı suçluluk: 83 yaşından 6 yaşına kadar.
 4. Başarılı olmaya karşı aşağılık duygusu: 6 yaşından 12 yaşa kadar.
 5. Kimliğe karşı kimlik bocalaması: Ergenlik.
 6. Yakınlığa karşı uzaklık: İlk yetişkinlik.
 7. Üretkenliğe karşı durgunluk: Orta yetişkinlik.
 8. Ego bütünlüğü ve umutsuzluk: Son yetişkinlik.
Öğrenme Kuramları
 Pavlov: Klasik Koşullanma:
 Pavlov, uyarıcı-tepki arasındaki bağı ilk keşfeden araştırmacılardandır.
 Pavlov, köpeğin salya tepkisini incelerken köpeğin sadece yiyeceğe değil, yiyecekten
önceki zil sesi ya da ışığa da salya tepkisi verdiğini de fark etmiştir.
 Ayrıca, Watson ve meslektaşı Rayner; Albert adında küçük bir çocuğa korku tepkisini
öğretmeye çalışmışlardır. Albert, önceleri kendisine verilen tavşanla korku tepkisi
göstermeden oynamıştır. Deneyde daha sonra Albert, tavşanla oynarken çelik bir
metale çekiçle vurularak korkutulmuştur. 7 denemeden sonra Albert, tavşandan
korkmaya başlamıştır. Hatta Albert, beyaz tüylü nesnelerden de korkarak korkusunu
genellemiştir.
 Skinner: Edimsel Koşullanma:
 Burrhus Frederic Skinner tarafından geliştirilmiştir.
 Edimsel koşullanma, davranışın sonuçlarına bağlı olarak gerçekleşen öğrenmeyi
kapsamaktadır.
 Davranış ödüllendirildiğinde davranışın tekrar edilme olasılığının arttığı,
cezalandırıldığında ise tekrar edilme olasılığının azaldığı belirlenmiştir
 Olumlu pekiştireçler; yiyecek, içecek, gülümseme, övgü, yakınlık, bir nesne ya da bir
etkinlik olabilir.
 Olumsuz pekiştireç ise kişinin sahip olduğu ya da almak istediği pekiştireci kaybetme
olasılığıdır.
 Davranışın tekrar edilme olasılığını azaltan cezalar ise; kötü sözler gibi kişinin
istemediği bir uyaran olabileceği gibi, kişinin sahip olduğu ya da almak istediği
pekiştirecin ortamdan kaldırılması da olabilir.
 Bandura: Sosyal Öğrenme Kuramı:
 Albert Bandura (1925-) klasik ve edimsel koşullanma kuramlarına ek olarak,
çocukların sosyal öğrenme yoluyla, diğer insanların davranışlarını gözlemleyerek ve
taklit ederek öğrendiklerini göstermiştir.
 Bandura, çocukların davranışlarını şekillendirmek için her zaman ceza veya
pekiştirmeye gerek olmadığını, bazen çevrelerindeki davranışları taklit ederek
öğrendiklerini belirtmiştir.
 Bu görüşe göre, pekiştireç ve cezalar, çocuğun hangi davranışların taklit edileceğine
karar vermesine yardımcı olabilecek bilgiler sağlar.
 Çocuklar birinin bir davranış için pekiştireç aldığını görürlerse, gelecekte bu davranışı
taklit etme ihtimalleri artar.
 Sosyal öğrenme yaklaşımın da davranışsal kuramların yanında bilişsel kuramın
kavramlarını da (dikkat, bellekte tutma vb.) kullanılmıştır.
Hümanist Kuramları
 Abraham Maslow (19081970) ve Carl Rogers (1902-1987), en önemli temsilcileridir.
 Başkalarını incitmedikleri ve kişisel sıkıntı hissetmedikleri sürece, insanlar, meşgul
oldukları davranışları seçmekte özgür olmalıdırlar anlayışı hakimdir.
 İnsanların kendi potansiyellerini ortaya koyarak kendini gerçekleştirme için çaba sarf
ettiğini vurgularlar. Bireyin davranışını anlamak için onun öznel dünyasını anlamak
gerektiği üzerinde durulur.
 Abraham Maslow, insanların en yüksek potansiyellerini kendi benzersiz yollarıyla
gerçekleştirdikleri kendini gerçekleştirme kavramını açıklar.
 İnsancıl teknikler kullanan terapistler, insanların kendilerini anlamalarına yardımcı
olmaya ve kendileri için tuttukları ideale daha yakın olma yollarını bulmaya çalışırlar.
 Bu görüşe göre, psikolojik bozukluklar yaşamda anlamsızlıktan, yalnızlık
duygularından ve başkalarına bağlanmalarından kaynaklanır.
 Rogers, bireyin kişiliğinin, bireyin kendini algılama biçimiyle, benlik kavramı ile
şekillendiğini belirtir.
 Benlik kavramı, bireyin kendini tanımlayan algı, fikir ve değerlerini içerir.
 Algılanan benlik, bireyin hem dünyayı hem de kendi dayanışlarını algılayışını etkiler.
Örneğin, kendini yetersiz olarak algılayan biri yeni becerileri öğrenme konusun
kendine güvenmez.
 Rogers, bireyin başkaları tarafından algılanışının, onun olumlu ya olumsuz benlik
geliştirmesini nasıl etkilendiği ile ilgilenmiştir. Benlik kavramı, bireyin ne olduğu ile
ilgili görüş ve algılamalarını içeren gerçek benliğin yanı sıra, ne olması gerektiği ve ne
olmak istediği ile ilgili görüş ve önerileri içeren ideal benliği de kapsar.
 İdeal benlik ile gerçek benlik arasındaki fark arttıkça mutsuzluk artar
Bilişsel Kuramlar
 Lev Vygotsky'nin Sosyokültürel Kuramı:
 Vygotsky'nin kuramı, çocukların onları çevreleyen dil ve kültürde temsil edilen düşünce
yapılarını nasıl benimsediğini açıklamıştır.
 Kültürler, sorunları çözmek ve bilgiyi incelemek için psikolojik araçlar oluşturur ve bu araçlar
kültürün diline yansır. Çocuklar, dili kazandıkça, dilin içine gömülü psikolojik araçları da
benimserler.
 Çocuklar, çevrelerindeki insanlar tarafından konuşulan sosyal konuşmayı alırlar ve kendi özel
konuşmalarına dönüştürürler.
 İlk başta çocuklar yüksek sesle özel konuşma yaparlar. Daha sonra bu özel konuşma sessiz iç
konuşma (zihinsel düşünme) olur.
 İç düşüncelerimiz çevremizdeki kültürde duyduğumuz sosyal konuşmadan kaynaklanmaktadır.
 Vygotsky'nin kuramı, kültürün ve toplumun çocukların bilişsel gelişiminde oynadığı önemli rolü
vurgulamaktadır.
 Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı:
 Piaget, bebeklerin bir bilim adamı hassasiyetiyle ve düşünce tarzıyla hareket ettiğini, sürekli
deneyler yaptığını ifade etmektedir. Bebekler, ilk doğdukları andan itibaren duyularıyla bilgi
toplamakta, bilgiyi algılarıyla işlemektedir. Organizmanın bu çabası topladığı bilgileri organize
etme, düzenleme yatkınlığından kaynaklanmaktadır.
 Çocuk, organize ettiği bilgilerle ilk şemalarını oluşturur. Şemalar, yeni bilgiyi anlamlandırmak
için çerçeve oluşturur. Yeni bir durumla karşılaştığında şemanın içindeki bilgilerle anlamaya
çalışır.
 Bu süreç, Piaget tarafından özümleme olarak adlandırılmıştır. Şemadaki bilgiler yeni bilgiyi
anlamlandırmaya yetmediğinde çocuk şemadaki bilgiyi değiştirir. Bu sürece uyumsama adı
verilir.
 Piaget zihinsel gelişimi 4 dönemde incelemiştir.
 1. Duyusal motor dönemi (0-2 yaş)
 2. İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)
 3. Somut işlemler (7-12 yaş)
 4. Soyut işlemler (12 yaş ve sonrası)
Çocuk Psikolojisinde Yöntem
 1. Doğal Gözlem (Naturalistic Observation): Gözlem, çocuklan incelemede en çok
kullanılan yöntemlerden biridir. Birçok pedagog, doğal gözlem yöntemiyle elde edilen
bilgilerin, daha iyi kontrol edilebilen, ama sınırlı olan tekniklere oranla daha sağlıklı
olduğunu savunmaktadır. Bu yöntemin temelini, anne-baba ya da diğer erişkinlerin,
çocuğun günlük davranış gelişimini dikkatle izlemesi oluşturur.
 2. Öz yaşam Öyküsü (Otobiyografi [Autobiographyl): Çocuğun ilgi, tutku, arkadaş
ve yakınlarına ilişkin bilgi ve yaşantılarının kendisi tarafından kaleme alınmasıdır.
 3. Sorgu Cetvelleri (Questionnaires): Sorgu cetvelleri, çocukla ilgili gerekli bilgiyi
almak üzere anne, baba ya da diğer yetişkinlere yöneltilirler. Zekâ ve kişilik testlerinde
olduğu gibi, bu yöntemde de temel amaç, belirli bir zaman süresi içinde incelenen
konuyla ilgili yeterli bilginin toplanmasıdır.
 Stanley Hall, bu yöntemi Çocuk Psikolojisine getiren ilk uzman olarak tanınır.
 4. Görüşme Yöntemi (Mülakat [Interview]): Sorgu cetvelleri gibi, görüşme tekniği
de, soru-yanıt şeklinde, çocuk hakkında ya da doğrudan doğruya çocuktan bilgi almayı
amaçlar.
 Bu yöntemin sorgu cetveline oranla daha kişisel olması nedeniyle, deneyciyle denek
arasında başarılı bir diyalogun kurulabilmesi için sağlıklı görüşme ortamının
hazırlanmasına özen gösterilmelidir.
 5. Projektif Teknikler (Projective Techniques): Bu yöntem, çeşitli ortamlarda çocuğa
kendini özgürce ifade olanağı verilmesi, böylelikle iç dünyasındaki duygu ve tutumları
açıklayabilmesine fırsat tanınmasıyla gerçekleşir.
 Parmak boya çalışması, evcilik oyunu ve resim faaliyeti, bu tekniğin türleri arasında
sayılabilir. Bu yöntemin amacı, çocuğun iç dünyasındaki çatışmaları, duygu ve
düşüncelerini bu yolla yansıtabilmesine ortam hazırlamaktadır.
 6. Klinik Vaka İncelemesi (Clinical Case Study): Vaka incelemesi yöntemi, gelişim
süreci içinde çocuğu etkileyen tüm faktörleri içeren ayrıntılı bir araştırma yöntemidir.
Uzman eğitimci ya da psikolog, bu verileri çocuğun ilişkide olduğu ev, okul ve sosyal
kurumlardan elde eder. Aile tarihçesi, sosyal etkileşim, doğum koşulları, sağlık durumu
ve geçmişteki deneyimleri içeren bilgiler, vaka incelemesinin temel konularını
oluşturur.
 7. Art Arda İzleme (Longitudinal Yöntem): Bu yöntem uzun bir zaman süreci içinde
değişen olgu ve davranış biçimleri hakkında bilgi verir. Ayrıca, bireyin büyüme ve
gelişmesini inceleme olanağı verdiği gibi, bireyde ve gruplarda meydana gelen
farklılıkları araştırma ortamı da hazırlar. Bu teknikte aynı çocuk grubu, belirli zaman
aralıklarıyla çocukluktan ergin yıllarına kadar art arda incelenir.
 8. Gruplar Arası İnceleme Yöntemi (Cross-Sectional Method): Bu yöntem, farklı
yaşlardaki çocukların gelişimini inceler. Burada anket, gözlem ve geçmişe ilişkin
raporlarla diğer çalışma bulguları birleştirilir. Böylelikle çocuğun gelişimine ilişkin
birleşik bir profile ulaşılır.
 Bu teknikle, kısa bir dönem içinde birçok grubun incelenmesiyle, farklı gelişim
yüzlerini içeren veriler elde edilir. Çalışmanın fazla zaman kaybetmeden kısa süre
içinde tamamlanması, yöntemin önde gelen avantajlarındandır. Bu yöntem, pratik
olmasına ve metodolojik açıdan bazı avantajları bulunmasına karşın, bireyin yaşamı
boyunca meydana gelebilecek kültürel ve çevresel değişiklikleri dikkate almadığı için
eleştirilebilir.
 9. Deneysel Teknikler (Experimental Techniques): Deney yöntemi kontrol
edilebilen deney durumları (situasyon) içinde çocuğun gelişimini etkileyen
değişiklikleri saptamak üzere kullanılır. Bu teknikle deneyci, bazı koşullan
değiştirirken, diğerlerini sabit tutmaya çalışır ve değişimlerin, incelenen değişken
üzerindeki etkilerine bakar. Deneyler belirli koşullara göre düzenlenir ve bulgular
yinelenen deneylerle kontrol edilebilir.
 10. Sosyometrik Teknik: Bu teknik, bir sınıfta her çocuğun, örneğin, "Herhangi bir
ödevi hazırlamak üzere sınıf arkadaşlarından hangisiyle çalışmak istediğini" ya da
"Hangi arkadaşım daha çok sevdiğini" söylemesine dayanır. Alınan yanıtlara göre,
çocuklar arasındaki ilişkileri göstermek üzere bir sosyogram oluşturulur.
 Sosyograma göre, çok sevilenler "Yıldızlar”; hiç ilişki kurulmayanlar "Yalnızlar”,
"Reddedilenler”; ayrıca birbirine oy veren "Çiftler” ve 'Üçgenler” ortaya çıkar.
 Moreno, bu tekniği, gruplar içinde sosyal uyumu geliştirmek ve toplumsal etkinliği
sağlamak amacıyla geliştirmiştir.
 11. Test Yöntemi: Test, önceden standartlaştırılmış sorular yoluyla bireyin ya da
bireylerin davranışlarını saptamak amacıyla kullanılan sistematik bir yöntemdir.
 Testler genel olarak başarı ve kapasiteyi ölçmek üzere kullanılabildikleri gibi (zihinsel
başarıyı ölçmek üzere kullanılan zekâ testleri gibi), davranış ve kişilik özelliklerini
ölçmek için de kullanılabilirler. Bu amaçla uygulanan kişilik testlerinde denek, kendi
benliğini uyarana yansıtma yoluyla kişilik özelliklerini deneyciye açıklamış olur.
 12. Çocuk Psikoterapisi (Child Psychotherapy): Problemli çocuklara uygulanan en
etkili yöntemlerden biri, bireysel psikoterapidir. Bu tedavi yöntemlerinden biri olan
analitik psikoterapide, öncelikle davranışın bilinçaltı derinliğine inebilmek, düşünce ve
duyguların dinamizmini anlayabilmek amaçlanmaktadır. Psikoterapistin hedefi,
çocuğu inandığı bilinçli olmayan fantezilerden kurtarmak ve zamanla onun tepkilerinin
bu fantezilerden daha az etkilenmesini sağlamaktır.
 Terapist, doğrudan çocuğun iç dünyasını etkileyen dış etkenlere yönelir. Çocuk
Psikoterapisinde en sağlıklı çözüm, oyundur. Çünkü çocuğun duygularını en iyi
biçimde ortaya çıkarabilmesi oyun ortamında gerçekleşir. Psikoterapinin ilk amacı,
çocukta yer etmiş endişe ve korkuların terapistçe saptanarak dışa vurulmasıdır.
 Psikoterapi için en uygun ortam, çocuğun maket yapma, boyama, bulmaca çözme gibi
basit oyunları rahatça oynayabileceği bir odadır. Her seansta aynı oda kullanılmalı ve
bu odanın dekoru mümkün olduğu kadar az değiştirilmelidir. Seansın aynı odada, aynı
oyuncaklarla ve aynı saatlerde gerçekleştirilmesi, çocuğa bir düzen ve kararlılığın
telkin edilmesi açısından yararlıdır.
 13. Psikodrama (Psychodrama): Psikodrama, bazı iç çatışmaları olan bireyin bazı
rollerde oynama yoluyla duygusal sorunlarını çözebilmesi tekniğidir.
 Oyun, başrol oyuncusunun geçmiş, şimdiki ve gelecekteki yaşamlarından değişik
yüzleri içerebilir. Genellikle psikodrama derin duygusal kaynaklara doğru yönlendirilir.
 Bir oyunda rol alma, psikodramanın temelini oluşturur. Psikodramatik teknikler
arasında, hareket yöntemleri, karşı karşıya gelme (karşılaşma) teknikleri, tiyatro
oyunları ve sözsüz egzersizler sayılabilir.
 Bu tekniklerin çoğu Dr. Moreno ve arkadaşları tarafından bulunmuştur.
 Psikodramamn ikili konuşma —rol değişimi— tekniğinde, yardımcı kişi,
başoyuncunun iç duygularını açık seçik bir biçimde ifade edebilmesine ortam hazırlar.
 Yardımcı kişi, başoyuncunun kendi durumunu keşfetmesine fırsat verir. Bu iki kişiden
rollerini değiştirmeleri ve yeniden oynamaları istenir.
 Bu tekniğin önemi, iki rolün birbirinden açıkça ayırt edildiği oranda artar. Çünkü
bunlar, ya birbirleriyle çatışırlar ya da birbirini tamamlarlar. Rol değişimiyle çocuk,
karşıt ya da tamamlayıcı rolleri oynadıkça, sıkıntısını açığa vurur.
 Böylece farklı rollerin bilincine varır ve kendisini rahatsız eden nedenleri anlar.

More Related Content

Similar to ÇOCUK PSİKOLOJİSİ DERSİ 1. Hafta_pdf.pdf (20)

GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
derslopedi
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
wikioogle
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
www.tipfakultesi. org
Www.Kpss10.Com Bilis
Www.Kpss10.Com BilisWww.Kpss10.Com Bilis
Www.Kpss10.Com Bilis
massive501
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
R.Hulya Bingol Caglayan
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme KuramlariBilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
osskpss
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme KuramlariBilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
kadirhoca.com
Okul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiOkul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemi
Canan Gürkan
Vygosky Sunum
Vygosky SunumVygosky Sunum
Vygosky Sunum
20092969
Gelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptx
Gelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptxGelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptx
Gelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptx
NurVural3
GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
derslopedi
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
wikioogle
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
www.tipfakultesi. org
Www.Kpss10.Com Bilis
Www.Kpss10.Com BilisWww.Kpss10.Com Bilis
Www.Kpss10.Com Bilis
massive501
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
R.Hulya Bingol Caglayan
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme KuramlariBilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
osskpss
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme KuramlariBilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
kadirhoca.com
Okul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiOkul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemi
Canan Gürkan
Gelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptx
Gelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptxGelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptx
Gelişim Kuramları Sosyal Bilişsel 2.pptx
NurVural3

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ DERSİ 1. Hafta_pdf.pdf

  • 1. ÇOCUK PSİKOLOJİSİ DERSİ Çocuk Psikolojisi Temel Kavramlar, Tarihçesi ve Yöntemleri Dr. Öğretim Üyesi Ece KARA Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı
  • 2.  Dersin Amacı:  Bu ders aracılığıyla öğrencilerin çocuk psikolojisinin temel kavramları hakkında bilgi edinmeleri, doğum öncesi dönemden başlayarak çocukluk dönemi gelişim alanları ve özellikleri hakkında birtakım bilgi, beceri ve tutumlara sahip olmaları beklenmektedir. Ayrıca bu ders kapsamında öğrencilerin çocukluk dönemi uyum ve davranış problemlerinin nasıl azaltılabileceği konusunda deneyim kazanmaları da hedeflenmektedir.  Dersin İçeriği:  Çocuk psikolojisinin temel kavramları, tarihçesi ve yöntemleri, doğum öncesi gelişim, bebeklik dönemi gelişim alanları ve özellikleri, ilk çocukluk ve son çocukluk gelişim alanları ve özellikleri, aile yapısı içinde çocuk, okul sisteminde çocuk, oyun ve çocuk, çocukluk dönemi uyum ve davranış sorunları ve bozuklukları, çocuk ihmali ve istismarı
  • 3.  Bireyler doğar, büyür ve ölür. Bu süreç içinde biyolojik, sosyal, duygusal pek çok faktörden etkilenir ve çevresini etkiler.  Özellikle aile, öğretmenler ve akranlar gelişimde en önemli etkiye sahip olan ögelerdir. Örneğin; yaşıtlarına göre boyu çok uzun olan bir çocuk, öğretmenin tutumları destekleyici olduğunda bu farklılığından çok etkilenmezken, öğretmenin etiketleyen tutumu varsa sınıftaki arkadaşlarıyla ilişki kurmakta zorlanabilir. Öğretmenin öğrenciye yakıştırdığı ve sınıfta kullandığı etiket, öğrenci sınıfta olduğu sürece diğer öğrenciler tarafından da kullanılır ve benlik algısını olumsuz etkiler. İlişkilerde kendini ifade edemediğinde daha çekingen ve sosyal yönden eksikleri olan bir birey olabilir
  • 4.  Herhangi bir farkı olmasa bile çocuklar için ailenin, öğretmenin, akranların tutumu çok etkilidir.  Her çocuğun sevilmeye, kabul edilmeye, ihtiyaçlarını ve duygularım ifade etme özgürlüğüne, kendini yeterli algılamaya, gerçekçi sınırlar konulmasına ihtiyacı vardır.  Çocuklar, bu ihtiyaçları karşılanmadığında, aşırı talepleri karşısında sınırlar konulmadığında ya da kötüye kullanma, ihmal, istismar davranışlarıyla karşılaştığında yeteneklerini geliştirme, kendini ifade etme, karar verme, etkili ve doyumlu bir yaşam sürdürme konusunda zorluklar yaşayabilirler. Çeşitli davranış sorunları sergileyebilirler hatta kişilik bozuklukları ortaya çıkabilir.  Aile ve öğretmenlerin çocuğun gelişimi üzerindeki etkisinin farkında olması ve çocuğun gelişimini zedelemeyecek tutumlar sergilemeleri gerekir.  Aileler ve öğretmenler, sağlıklı tutumlar oluşturabilmek için psikolojinin gelişimle ve öğrenme ile ilgili bilgilerini kendilerine rehber olarak kullanmalıdır.
  • 5. Hastalık, boşanma, ölüm, üvey anne-baba yanında yaşama Bazen çocuklar, yolunda gitmeyen çeşitli etkenler nedeniyle, derse karşı ilgilerini kaybeder, içine kapanır, mutsuz ve düşünceli olurlar. Böyle durumlarda önlemler almak hem çocuğa hem ailesine yarar sağlayacaktır. Uzman kişilerden yardım alarak, davranışlarının altında yatan neden anlaşılarak çocuğun kendini daha güçlü hissetmesi sağlanabilir.
  • 6.  Psikoloji bilimi; kendini ve çevresini tanımak, ilişkilerini geliştirmek, yaşamım yönetmek ve yaşamdan doyum alabilmek isteyen tüm bireyler için yararlı bilgiler sağlar.  Hem aileler hem de öğretmenler, çocukları yetiştirirken genellikle farkında olmadan çocukların benlik saygısına, kendilerine güvenlerine zarar verebilmektedirler. Verilen bu zararlar, çocukların yaşama, geleceğe ilişkin bakış açılarının olumsuz olmasına yol açabilmektedir.  Örneğin, çocuğu başkalarıyla kıyaslamamak ve "Sen tembelsin, başaramazsın.” gibi onur kırıcı hatalı söylem ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Onun yerine çocuğun yeteneklerini geliştirici, başarılarını teşvik edici davranışlar ve söylemlerde bulunulması gerekir.  Elbette aile ve öğretmen dışında çocuğu etkileyen çevresel etkenler vardır. Ama bu faktörlerin düzenlenmesi konusunda da başrol yine ailelerin ve öğretmenlerin olmalıdır.
  • 7. Temel Kavramlar • Gelişim • Büyüme • Olgunlaşma • Öğrenme • Hazırbulunuşluk • Kritik Dönem
  • 8.  Gelişim: Döllenme anından ölüme kadar süren ve bireyin yaşamı boyunca geçirdiği değişimleri ifade eden bir kavramdır. Her birey kendine özgü bir gelişim gösterir. Gelişim; büyüme, olgunlaşma, öğrenme ve yaşantılar sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişiklikler şeklinde tanımlanabilir.  Büyüme: Vücut oranlarında meydana gelen sayısal artıştır. Hücrelerin büyümesi ve çoğalması sonucu beden ölçülerinde görülen artıştır.
  • 9.  Olgunlaşma: Vücut organlarının kendinden beklenen fonksiyonları tam olarak yerine getirebilmesidir. Genetik kodun verdiği talimatlar doğrultusunda bir türün tüm üyelerinde ortak ve ardışık olan değişim örüntüleridir. Olgunlaşma biyolojik temellidir ve yetişkinlerin müdahaleleri ile hızlandırılamaz.  Öğrenme: Bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu meydana gelen kalıcı davranış değişikliğidir. Gelişim için olgunlaşma tek başına yeterli değildir. Davranışlarda beklenen değişimin ortaya çıkması için yaşantılara ihtiyaç duyulur.
  • 10.  Hazırbulunuşuk: Olgunlaşma ve öğrenme yaşantıları sayesinde bireyin belli davranışları sergileyebilecek, öğrenebilecek duruma gelmesidir. Çocuğun okuma yazma öğrenmeye hazır olup olmadığını belirleyen davranışlar el kaslarının gelişmiş olması, kalem tutup iki çizgi arasına yazabilmesi, gördüğü şekli aklında tutabilmesi ve yazabilmesi olarak ifade edilebilir. Ayrıca okuma yazma öğrenmeye istekli olmak da hazırbulunuşluk açısından önemlidir.  Kritik Dönem: Kritik dönem, gelişim sırasında bir organizmanın belli bir uyarım tipine yanıt verdiği dönemdir. Bu dönem dışında o uyaranın etkisi çok azdır ya da yoktur. İnsanlarda öğrenmeye en açık olunan duyarlı dönemler vardır. Örneğin, bebeklik ve ilk yaşlar dil gelişiminde duyarlı dönemlerdir. O dönemde uygun ortam olmadığında dil gelişimi normal olmasa da normal uyarıcı çevreye ulaşıldığında dilsel işlevler gelişmeye başlayabilir.
  • 11. GELİŞİMİN SÜREÇLERİ Gelişimin fiziksel, zihinsel ve sosyal yönleri bulunur. İnsan fiziksel olarak tek hücreden bir fetüse daha sonraları bir bebeğe, çocuğa ve ergenliğe doğru yol alır. Daha sonraları yetişkinlik, fiziksel açıdan sağlık problemlerinin başlayabileceği yaşlılık ve sonucunda da ölüm vardır. İnsanın zihinsel olarak gelişimi ise önce sadece refleksleri olan yenidoğandan, amaçlı davranan çocuğa, somut düşünen okul çocuğundan, soyut ve varsayımsal düşünebilen ergene dönüşme söz konusu olur. Gelişme aynı zamanda sosyal değişiklikleri de içerir. Duyumları olan yeni doğan, bakıcılarına bağlı bir bebeğe, genişleyen bir sosyal dünyaya sahip bir okul öncesi çocuğa dönüşür. Daha sonra akranların öneminin arttığı okul çağı ve ergenlik çağına geçilir. Gelişim; bilişsel, biyolojik ve psikososyal süreçlerin (alanların) etkileşimi ile gerçekleşir. Bu süreçler, farklı kaynaklarda farklı şekilde sınıflandırılmıştır.
  • 12.  Biyolojik Süreçler  Bireyin fiziksel yapısı, anne ve babasından genler yoluyla geçen özellikler ve öğrenilmemiş davranış kalıplarını kapsar.  Beyin, sinir sistemi, kaslar, duyular, yiyecek, içecek ve uyku ihtiyacı da dâhil olmak üzere vücudun fiziksel yönü ile ilgili bilgileri içerir.  Bedensel gelişimin içinde hareket gelişimi de yer alır. En görünür bileşen, fiziksel gelişmedir.  Bebek büyür, kasları daha güçlü ve daha koordineli hâle gelir. Yeni doğan bebekler başlarını bile tutamazlar ancak sonraki aylarda kas gücü ve koordinasyonda çok önemli gelişme gösterirler. Emekler, ilk adımlarım atar ve sonunda bisiklet sürmeyi ve spor yapmayı öğrenir, ergenlikte cinsel olgunluğa erişir ve fiziksel görünümü bir yetişkininki gibi olur.  Beyin ve sinir sisteminin olgunlaşması koordinasyon ve beceride gördüğümüz bu değişikliklere katkıda bulunur.
  • 13. Bilişsel Süreçler Düşünce sistemi, zihinsel yapı, dil gelişimi, bellek, dikkat, problem çözme ve öğrenme gibi etkinlikleri içerir. Bilişsel süreçler, olgunlaşmaya bağlı olarak gelişir. Bilişsel gelişim, çocukların dünyayı nasıl algıladıkları, bilgi işleme, anıları saklama, sorunları çözme ve dille iletişim kurma konusunda çok sayıda değişiklikten oluşur. Bebekler etraflarındaki dünyayı keşfederler, nesnelerin isimlerini öğrenir, ilk sözcüklerini kullanırlar. İkinci çocukluk döneminde, okumayı ve yazmayı öğrenir, matematik, sosyal bilgiler, bilim, sanatta kendilerini geliştirirler. Tüm bu gelişmeler; algı, bilgi işleme, bellek ve problem çözmedeki gelişimle sağlanır.
  • 14.  Psikososyal Süreçler  Psikososyal süreçler; bireyin karakteristik kişilik özelliklerindeki, çevresiyle olan ilişkilerindeki ve duygusal gelişimdeki değişimi kapsar.  ş gelişimi, bir kişiyi yaşam süresi boyunca başka bir kişiden ayıran kalıcı özellikleri içerir. Sosyal süreçler, bireylerin başkalarıyla olan etkileşimi, sosyal ilişkileri başlatma ve sürdürme ile ilgilidir.  Çocuklar, sosyal-duygusal gelişimde hızlı ilerleme kaydederler.  Psikososyal süreçler, ayrıca bireyin yaşamı boyunca kazandığı değerleri, davranışları ve inançları kapsar. Gelişim süreçleri birbiriyle ilişkilidir. Örneğin: ergenlik döneminde hızlı fiziksel değişim ergenin; huysuz, tedirgin, derse ilgisiz olmasına yol açabilir. Beslenmesi yetersiz olan çocuk, huysuz olabilir, bilişsel açıdan akranlarına göre geride kalabilir.
  • 16. Gelişimi Etkileyen Biyolojik ve Çevresel Faktörler  Nörobilim perspektifini izleyenler kalıtsal etkiler hakkında daha fazla bilgi edinmekle ilgilenirler.  Buna karşılık, davranışsal perspektifin savunucuları olan psikologların, çevreye odaklanma olasılığı daha yüksektir.
  • 17. Biyolojik Faktörler  Kalıtım:  Gelişimi yöneten biyolojik güçleri ifade eder.  Kalıtım, pek çok davranışı etkiler. Genetik bilgiler önemli özelliklerimizin çoğu ile ilgilidir. Cinsiyet, boy, beden yapısı, zayıf ya da şişman olma eğilimi, saç rengi, göz rengi, saçların erken beyazlayıp beyazlamayacağı, dişlerin sağlamlığı, yaşam süresinin uzunluğu gibi fiziksel özellikler kalıtımdan etkilenir.  Ayrıca kalıtım; genel zekâ, zihinde mekânsal canlandırma yeteneği, okuma yetersizliği, temel kişilik özellikleri, alkolizm, şizofreni, saldırganlık, anti sosyal davranışlar, depresyon, kaygı, anoreksiya gibi patolojileri etkiler.  Kalıtımın etkisini incelemek için, tek yumurta ikizleri ile çift yumurta ikizlerinin zekâlarındaki benzerlik incelenmiş ve genetik benzerlik arttıkça zekâdaki benzerliğin arttığı belirlenmiştir.
  • 18.  Hormonlar:  Gelişimi etkileyen biyolojik faktörlerden bir diğeri hormonlardır.  Hormonlar, iç salgı bezleri tarafından doğrudan kana salınan kimyasal maddelerdir.  Hormonlar gelişimin belli dönemlerinde vücut dokuları ve sinir sistemi üzerinde etkili olur. Ayrıca, duygu durumu, cinsel davranışlar, saldırganlık, stresle ve hastalıklarla başa çıkmayı da etkilen hormonların az ya da fazla salınımı büyüme ve gelişme üzerinde de olumsuz etkilere neden olabilir.  Hipofiz bezi; hipotalamusun denetiminde çalışır. Pek çok hormon salgılayarak vücut işlevlerini ve diğer iç salgı bezlerini denetler. Böbreklerde su tutulmasını artıran, doğum sırasında üterus kasılmalarını uyaran, cinsel davranışlar ve anne-babalık davranışını etkileyen oksitosin hormonunu ve salgılar.  Tiroid bezi; tiroksin hormonu salgılayarak metabolizma hızını ve büyümeyi düzenler.  Paratiroid bezi; vücutta kalsiyum ve fosfor düzeyini dengeleyen paratiroid hormonunu salgılar. Kasların, kemiklerin gelişimi ve sinir sisteminin uyarılması üzerinde etkileri vardır.  Böbrek üstü bezleri; kan şekerini arttırarak vücut enerjisini arttıran kortizol, acil durumlarda tepkiyi hızlandıran adrenalin ve organizmanın normal durumuna dönmesini sağlayan nöradrenalini salgılar.  Gonadlar; erkeklik, dişilik hormonlarım salgılar. Üreme fonksiyonlarının ve ikincil cinsiyet özelliklerinin kazanılmasını sağlar.
  • 19. Çevresel Faktörler  Çevre:  Çocukları çevreleyen ve gelişimlerini etkileyen koşulları ifade eder.  Çevre, birçok yönden çocukların gelişimini etkileyebilir. Sağlıklı gelişim için çocuklar, ebeveynlerinin, geniş ailelerinin, öğretmenlerinin, akranlarının ve çocuğun yaşamında önemli olan diğer insanların sevgisine ve desteğine gereksinim duyarlar.  Çocuklar kendilerini çevreleyen kültürel ve sosyoekonomik ortamdan etkilenirler. Yoksulluk, yetersiz beslenme ve tıbbi bakım eksikliği, büyüme ve gelişme üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir.  Kültürel miras ve çeşitlilik çocuğun hayatını zenginleştirebilir.  Yaşadığı mahalle, çocuğun devam edeceği okul ve arkadaş çevresini belirleyebilir.
  • 20.  Aile:  Bebek iyi bir gözlemcidir. Etrafında olup bitenleri izler.  Tartışmalar bebeğin belleğinde iz bırakır. Bu durumlar, bebeğin kişiliğinin oluşmasına olumsuz etki yaparak istenmeyen kişilik özellikleri (hırçın, sinirli, içine kapanık vb.) meydana getirebilir.  Bebeğin bulunduğu ortama sevgi ve mutluluğun hâkim olması bebek üzerinde olumlu etki yaratır. Anne sevgisi ve sıcaklığı bebeğe güvende olduğunu hissettirir.  Çocuk doğduğunda güçsüzdür, ona bakım verilmesi gerekir. Çocuğa bakım veren ailenin davranışları bu nedenle çok önemlidir.  Ailedeki bireylerin birbirleriyle ve çocuklarıyla nasıl iletişim kurdukları ve etkileşime girdikleri, çocukların bilişsel gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.  Sözlü olarak etkileşime giren ailelerde bulunan okul öncesi öğrenciler, aynı yaştaki çocuklara göre daha iyi bir dil gelişimi ile anaokuluna gelirler, ilkokul yıllarında okumayı öğrenmede daha hızlı ilerleme gösterirler.
  • 21.  Tarihsel Dönem:  Günümüzde çocuklar, daha önceki çağlarda doğanların asla hayal edemeyeceği teknoloji ile çevrili bir dünyada büyümektedir.  Ayrıca geçmiş yıllara göre okuryazarlığın yüksek olması da çocukların daha bilinçli büyümelerini sağlar. Okuryazar ebeveynler, çocuklarını hastalık ve yaralanmadan nasıl koruyacakları da dâhil olmak üzere çocuklarının gelişimini etkileyen faktörler hakkında bilgi edinebilirler.
  • 22.  Kültür ve Din:  Kültür çocuğu çevreler, gelişiminin her yönünü etkiler. Çocuğun gelişim çağında hangi kültürel ortamlarda bulunduğu bu bakımdan çok önemlidir.  Son yıllarda, gelişimsel psikologlar, çocukların düşüncesinin kültürel faktörler tarafından nasıl etkilendiğini incelemişlerdir (Pressley ve Mccormick, 2006). Kültürel yapı öğrencinin kimliğini, benlik kavramını inançlarını, değerlerini, tutumlarını, beklentilerini, kullandığı dili ve davranışlarını etkiler (Erkan, 2011).  Çocuğa dinle ilgili bilgilendirmeler, hurafelere ve kulaktan dolma bilgiler yerine, sağlam kaynaklara dayalı olarak, onun yaşına uygun ve anlayabileceği seviyede verilmelidir.
  • 23.  Kurumlar:  Hükümetler, bir çocuğun hayatına dokunabilecek çeşitli politikalar uygulayabilir. Doğum öncesi bakım, çocuk sağlığı, kreş için para desteği sağlayabilir. Hükümetler çocukların ihtiyaçlarını karşılama konusunda başarısız olduklarında, çocuklar ve gelişimleri olumsuz etkilenir.  Bir diğer önemli kurum medyadır. Medya çocuk gelişiminde olumsuz etkilere sahip olabilir. Çocukluk ve ergenlik döneminde televizyondaki programlar çocukların gelişimini hem olumlu hem olumsuz etkileyebilir.  Çocuklara şiddet içeren programlar izletilmemeli ve izlediği programlarında onun yaşına uygun olmalıdır. Aynı şekilde okuduğu gazete, kitap, dergi gibi yayınlarında onun yaşına uygun olmasına dikkat edilmelidir.  İnternet de çocuklar ve gençlerin bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Ulaşılan bilgiler çocuğun gelişimini destekleyecek bilgilerse katkı sağlarken, zararlı içeriğe ulaşması gelişimi olumsuz etkiler.
  • 24.  Okul ve Öğretmenler:  Okul öncesinden başlayarak eğitime önem verilmeli ve okullar çocukların kendini güvende hissettiği ortamlar olmalıdır.  Çocuğun doğuştan sahip olduğu merak ve öğrenme isteği okullarda desteklenmelidir.  Bireysel farklılıkların dikkate alındığı bir okul ve öğrenme ortamı çocuğu geliştirir. Çocuğun gelişiminde okulların ve öğretmenlerin nitelikli ve donanımlı olması aranılan ve en başta gelen özelliklerden olmalıdır.  Öğretmenin çocuğun gelişimini destekleyici tutumlara sahip olması önemsenmelidir. Öğrencileri öğrenmeye güdüleyen, eksiklikleri bir öğrenme fırsatı olarak kullanan, öğrencilerin kendini ifade etmesine fırsat veren öğretmen öğrencilerinin bedensel, sosyal, duygusal, kişilik ve ahlak gelişiminde olumlu katkılar sağlar.
  • 25.  Akranlar:  Yaşamın her döneminde akranlar birey üzerinde etkiye sahiptir.  Olumlu arkadaşlık ilişkilerinin duygusal olarak rahatlama, yaşamı zevkli hâle getirme gibi etkileri vardır. Akranlar aynı zamanda birer modeldir.  Olumsuz akran ilişkileri ise bireyin kendini yalnız hissetmesine yol açabilir. Bazen de akranlar olumsuz davranışları yapma konusunda bireyi teşvik edebilir.
  • 26.  Kalıtımın sağladığı olasılıklardan hangisinin gerçekleşeceği, büyük ölçüde çevreden edinilen deneyimlere bağlıdır.  Bir çocuk, ortalamadan daha uzun olmasını sağlayacak biyolojik genleri miras alabilir. Bu çocuğun bu biyolojik potansiyele ulaşıp ulaşamayacağı, mevcut beslenme ve hastalığa maruz kalma gibi çevresel faktörlere bağlıdır.  Zeki olan anne ve baba çocuklarının zekâsına genetik katkının yanı sıra zengin uyarıcıların bulunduğu bir çevre oluşturarak da katkıda bulunurlar. Bir çocuğun zekâ seviyesinin kalıtımın belirlediği aralığın en üst ucuna ulaşıp ulaşmaması, sağlanan ortamın kalitesine bağlıdır.  Eğitimcilerin amacı, bir çocuğun biyolojik potansiyelinden en iyi şekilde faydalanmak için çocuklara tutarlı, yüksek kaliteli deneyimler sunmaktır.
  • 27. Psikoloji Tarihinde Düşünce Ekolleri ve Psikoloji Kuramları  Alman psikolog Wilheim Wundt, 1829'da ilk psikoloji laboratuvarını kurmuştur. Wundt, içe bakış yöntemini kullanarak insan zihnindeki süreçleri anlamaya çalışmıştır.  Amerikalı psikolog William James (1842-1914), fonksiyonelcilik görüşünü ortaya atmıştır. Çevreye uyum ve zihinsel süreçleri insanlarda ve hayvanlarda incelerken Darwin'in görüşleri ile paralel açıklamalar yapmıştır.  Araştırmacılar, yılar boyu çocuk gelişiminin tüm yönleriyle (ortalama boy ve ağırlık, IQ puanları, dostluk ve oyun kalıpları, disiplin ve boşanmanın etkileri vb.) ilgili topladıkları sayısız gözlem ve verileri tutarlı bir şekilde organize ederek çeşitli kuramlar geliştirmiştir.
  • 28.  Hemen hemen tüm psikolojik kuramlar çocukluğun gelişim üzerindeki etkisini farklı şekillerde açıklasalar da bizim bugün kim olduğumuzun çocukluktaki gelişim ve deneyimlerimize bağlı olduğunu kabul ederler.  Yetişkinlikteki karmaşık davranışları anlamaya çalışan psikologlar davranışların o kadar karmaşık olmadığı dönem olan çocukluk dönemini incelemeyi yararlı bulurlar. Örneğin, yetişkinlikte dilin kurallarını ve bunların nasıl kullanıldığını incelemek zordur. Bu nedenle dilin yeni kazanılmaya başladığı çocukluk dönemini incelemek önemlidir.  Ayrıca bu dönemi çalışmanın uygulamadaki önemi açıktır. Erken sosyal gelişim ile ilgili araştırmalar ailelerin çocuklarında gördükleri günlük problemleri çözmelerini kolaylaştırabilir.  Son olarak çocuğun büyüleyici, ilgi çekici, hayret verici, şaşırtıcı bir varlık olması da birçok gelişim psikoloğunun çalışmalarını çocukları anlamaya ayırmalarının nedeni olabilir.
  • 29. Psikoanalitik Kuramlar  Freud ve Erikson psikoanalitik kuramların en fazla bilinen temsilcileridir.  Freud: Psikoanalitik Kuram:  Psikoanalitik görüşü ortaya atan kişi Sigmund Freud'dur.  Freud, 1900'lerin başında, bilinçsiz davranış belirleyicileri hakkındaki fikirleri ile 20. yüzyıl düşüncesinde, sadece psikolojide değil, pek çok alanda devrimci bir etki yaratmıştır.  Psikoanalitik bakış açısının savunucuları, davranışın iç güçlerimiz tarafından yönetildiğini ve çok az farkındalık veya kontrole sahip olduğumuzu savunurlar.  Çağdaş psikoanalitik perspektif psikolojik bozuklukların bilinçdışı nedenlerini araştırmakla kalmamış, aynı zamanda ön yargı ve saldırganlık gibi günlük olayları anlamak için de bir araç sağlamıştır.
  • 30.  Erikson: Psikososyal Kuram:  Erik Erikson, psikososyal güdü ve ihtiyaçların insan gelişiminde, kişiliğinde ve davranışlarında etkili olduğunu savunmuş tur. Freud'dan farklı olarak ergenlik sonrasındaki gelişim yallarını da kuramına dâhil etmiştir.  I. Temel güvene karşı güvensizlik: Doğumdan 12-18 aya kadar.  2. Özerkliğe karşı utanç ve kuşku: 18 aydan 3 yaşına kadar.  3. Girişimciliğe karşı suçluluk: 83 yaşından 6 yaşına kadar.  4. Başarılı olmaya karşı aşağılık duygusu: 6 yaşından 12 yaşa kadar.  5. Kimliğe karşı kimlik bocalaması: Ergenlik.  6. Yakınlığa karşı uzaklık: İlk yetişkinlik.  7. Üretkenliğe karşı durgunluk: Orta yetişkinlik.  8. Ego bütünlüğü ve umutsuzluk: Son yetişkinlik.
  • 31. Öğrenme Kuramları  Pavlov: Klasik Koşullanma:  Pavlov, uyarıcı-tepki arasındaki bağı ilk keşfeden araştırmacılardandır.  Pavlov, köpeğin salya tepkisini incelerken köpeğin sadece yiyeceğe değil, yiyecekten önceki zil sesi ya da ışığa da salya tepkisi verdiğini de fark etmiştir.  Ayrıca, Watson ve meslektaşı Rayner; Albert adında küçük bir çocuğa korku tepkisini öğretmeye çalışmışlardır. Albert, önceleri kendisine verilen tavşanla korku tepkisi göstermeden oynamıştır. Deneyde daha sonra Albert, tavşanla oynarken çelik bir metale çekiçle vurularak korkutulmuştur. 7 denemeden sonra Albert, tavşandan korkmaya başlamıştır. Hatta Albert, beyaz tüylü nesnelerden de korkarak korkusunu genellemiştir.
  • 32.  Skinner: Edimsel Koşullanma:  Burrhus Frederic Skinner tarafından geliştirilmiştir.  Edimsel koşullanma, davranışın sonuçlarına bağlı olarak gerçekleşen öğrenmeyi kapsamaktadır.  Davranış ödüllendirildiğinde davranışın tekrar edilme olasılığının arttığı, cezalandırıldığında ise tekrar edilme olasılığının azaldığı belirlenmiştir  Olumlu pekiştireçler; yiyecek, içecek, gülümseme, övgü, yakınlık, bir nesne ya da bir etkinlik olabilir.  Olumsuz pekiştireç ise kişinin sahip olduğu ya da almak istediği pekiştireci kaybetme olasılığıdır.  Davranışın tekrar edilme olasılığını azaltan cezalar ise; kötü sözler gibi kişinin istemediği bir uyaran olabileceği gibi, kişinin sahip olduğu ya da almak istediği pekiştirecin ortamdan kaldırılması da olabilir.
  • 33.  Bandura: Sosyal Öğrenme Kuramı:  Albert Bandura (1925-) klasik ve edimsel koşullanma kuramlarına ek olarak, çocukların sosyal öğrenme yoluyla, diğer insanların davranışlarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrendiklerini göstermiştir.  Bandura, çocukların davranışlarını şekillendirmek için her zaman ceza veya pekiştirmeye gerek olmadığını, bazen çevrelerindeki davranışları taklit ederek öğrendiklerini belirtmiştir.  Bu görüşe göre, pekiştireç ve cezalar, çocuğun hangi davranışların taklit edileceğine karar vermesine yardımcı olabilecek bilgiler sağlar.  Çocuklar birinin bir davranış için pekiştireç aldığını görürlerse, gelecekte bu davranışı taklit etme ihtimalleri artar.  Sosyal öğrenme yaklaşımın da davranışsal kuramların yanında bilişsel kuramın kavramlarını da (dikkat, bellekte tutma vb.) kullanılmıştır.
  • 34. Hümanist Kuramları  Abraham Maslow (19081970) ve Carl Rogers (1902-1987), en önemli temsilcileridir.  Başkalarını incitmedikleri ve kişisel sıkıntı hissetmedikleri sürece, insanlar, meşgul oldukları davranışları seçmekte özgür olmalıdırlar anlayışı hakimdir.  İnsanların kendi potansiyellerini ortaya koyarak kendini gerçekleştirme için çaba sarf ettiğini vurgularlar. Bireyin davranışını anlamak için onun öznel dünyasını anlamak gerektiği üzerinde durulur.  Abraham Maslow, insanların en yüksek potansiyellerini kendi benzersiz yollarıyla gerçekleştirdikleri kendini gerçekleştirme kavramını açıklar.  İnsancıl teknikler kullanan terapistler, insanların kendilerini anlamalarına yardımcı olmaya ve kendileri için tuttukları ideale daha yakın olma yollarını bulmaya çalışırlar.  Bu görüşe göre, psikolojik bozukluklar yaşamda anlamsızlıktan, yalnızlık duygularından ve başkalarına bağlanmalarından kaynaklanır.
  • 35.  Rogers, bireyin kişiliğinin, bireyin kendini algılama biçimiyle, benlik kavramı ile şekillendiğini belirtir.  Benlik kavramı, bireyin kendini tanımlayan algı, fikir ve değerlerini içerir.  Algılanan benlik, bireyin hem dünyayı hem de kendi dayanışlarını algılayışını etkiler. Örneğin, kendini yetersiz olarak algılayan biri yeni becerileri öğrenme konusun kendine güvenmez.  Rogers, bireyin başkaları tarafından algılanışının, onun olumlu ya olumsuz benlik geliştirmesini nasıl etkilendiği ile ilgilenmiştir. Benlik kavramı, bireyin ne olduğu ile ilgili görüş ve algılamalarını içeren gerçek benliğin yanı sıra, ne olması gerektiği ve ne olmak istediği ile ilgili görüş ve önerileri içeren ideal benliği de kapsar.  İdeal benlik ile gerçek benlik arasındaki fark arttıkça mutsuzluk artar
  • 36. Bilişsel Kuramlar  Lev Vygotsky'nin Sosyokültürel Kuramı:  Vygotsky'nin kuramı, çocukların onları çevreleyen dil ve kültürde temsil edilen düşünce yapılarını nasıl benimsediğini açıklamıştır.  Kültürler, sorunları çözmek ve bilgiyi incelemek için psikolojik araçlar oluşturur ve bu araçlar kültürün diline yansır. Çocuklar, dili kazandıkça, dilin içine gömülü psikolojik araçları da benimserler.  Çocuklar, çevrelerindeki insanlar tarafından konuşulan sosyal konuşmayı alırlar ve kendi özel konuşmalarına dönüştürürler.  İlk başta çocuklar yüksek sesle özel konuşma yaparlar. Daha sonra bu özel konuşma sessiz iç konuşma (zihinsel düşünme) olur.  İç düşüncelerimiz çevremizdeki kültürde duyduğumuz sosyal konuşmadan kaynaklanmaktadır.  Vygotsky'nin kuramı, kültürün ve toplumun çocukların bilişsel gelişiminde oynadığı önemli rolü vurgulamaktadır.
  • 37.  Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı:  Piaget, bebeklerin bir bilim adamı hassasiyetiyle ve düşünce tarzıyla hareket ettiğini, sürekli deneyler yaptığını ifade etmektedir. Bebekler, ilk doğdukları andan itibaren duyularıyla bilgi toplamakta, bilgiyi algılarıyla işlemektedir. Organizmanın bu çabası topladığı bilgileri organize etme, düzenleme yatkınlığından kaynaklanmaktadır.  Çocuk, organize ettiği bilgilerle ilk şemalarını oluşturur. Şemalar, yeni bilgiyi anlamlandırmak için çerçeve oluşturur. Yeni bir durumla karşılaştığında şemanın içindeki bilgilerle anlamaya çalışır.  Bu süreç, Piaget tarafından özümleme olarak adlandırılmıştır. Şemadaki bilgiler yeni bilgiyi anlamlandırmaya yetmediğinde çocuk şemadaki bilgiyi değiştirir. Bu sürece uyumsama adı verilir.  Piaget zihinsel gelişimi 4 dönemde incelemiştir.  1. Duyusal motor dönemi (0-2 yaş)  2. İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)  3. Somut işlemler (7-12 yaş)  4. Soyut işlemler (12 yaş ve sonrası)
  • 38. Çocuk Psikolojisinde Yöntem  1. Doğal Gözlem (Naturalistic Observation): Gözlem, çocuklan incelemede en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Birçok pedagog, doğal gözlem yöntemiyle elde edilen bilgilerin, daha iyi kontrol edilebilen, ama sınırlı olan tekniklere oranla daha sağlıklı olduğunu savunmaktadır. Bu yöntemin temelini, anne-baba ya da diğer erişkinlerin, çocuğun günlük davranış gelişimini dikkatle izlemesi oluşturur.  2. Öz yaşam Öyküsü (Otobiyografi [Autobiographyl): Çocuğun ilgi, tutku, arkadaş ve yakınlarına ilişkin bilgi ve yaşantılarının kendisi tarafından kaleme alınmasıdır.  3. Sorgu Cetvelleri (Questionnaires): Sorgu cetvelleri, çocukla ilgili gerekli bilgiyi almak üzere anne, baba ya da diğer yetişkinlere yöneltilirler. Zekâ ve kişilik testlerinde olduğu gibi, bu yöntemde de temel amaç, belirli bir zaman süresi içinde incelenen konuyla ilgili yeterli bilginin toplanmasıdır.  Stanley Hall, bu yöntemi Çocuk Psikolojisine getiren ilk uzman olarak tanınır.
  • 39.  4. Görüşme Yöntemi (Mülakat [Interview]): Sorgu cetvelleri gibi, görüşme tekniği de, soru-yanıt şeklinde, çocuk hakkında ya da doğrudan doğruya çocuktan bilgi almayı amaçlar.  Bu yöntemin sorgu cetveline oranla daha kişisel olması nedeniyle, deneyciyle denek arasında başarılı bir diyalogun kurulabilmesi için sağlıklı görüşme ortamının hazırlanmasına özen gösterilmelidir.  5. Projektif Teknikler (Projective Techniques): Bu yöntem, çeşitli ortamlarda çocuğa kendini özgürce ifade olanağı verilmesi, böylelikle iç dünyasındaki duygu ve tutumları açıklayabilmesine fırsat tanınmasıyla gerçekleşir.  Parmak boya çalışması, evcilik oyunu ve resim faaliyeti, bu tekniğin türleri arasında sayılabilir. Bu yöntemin amacı, çocuğun iç dünyasındaki çatışmaları, duygu ve düşüncelerini bu yolla yansıtabilmesine ortam hazırlamaktadır.
  • 40.  6. Klinik Vaka İncelemesi (Clinical Case Study): Vaka incelemesi yöntemi, gelişim süreci içinde çocuğu etkileyen tüm faktörleri içeren ayrıntılı bir araştırma yöntemidir. Uzman eğitimci ya da psikolog, bu verileri çocuğun ilişkide olduğu ev, okul ve sosyal kurumlardan elde eder. Aile tarihçesi, sosyal etkileşim, doğum koşulları, sağlık durumu ve geçmişteki deneyimleri içeren bilgiler, vaka incelemesinin temel konularını oluşturur.  7. Art Arda İzleme (Longitudinal Yöntem): Bu yöntem uzun bir zaman süreci içinde değişen olgu ve davranış biçimleri hakkında bilgi verir. Ayrıca, bireyin büyüme ve gelişmesini inceleme olanağı verdiği gibi, bireyde ve gruplarda meydana gelen farklılıkları araştırma ortamı da hazırlar. Bu teknikte aynı çocuk grubu, belirli zaman aralıklarıyla çocukluktan ergin yıllarına kadar art arda incelenir.
  • 41.  8. Gruplar Arası İnceleme Yöntemi (Cross-Sectional Method): Bu yöntem, farklı yaşlardaki çocukların gelişimini inceler. Burada anket, gözlem ve geçmişe ilişkin raporlarla diğer çalışma bulguları birleştirilir. Böylelikle çocuğun gelişimine ilişkin birleşik bir profile ulaşılır.  Bu teknikle, kısa bir dönem içinde birçok grubun incelenmesiyle, farklı gelişim yüzlerini içeren veriler elde edilir. Çalışmanın fazla zaman kaybetmeden kısa süre içinde tamamlanması, yöntemin önde gelen avantajlarındandır. Bu yöntem, pratik olmasına ve metodolojik açıdan bazı avantajları bulunmasına karşın, bireyin yaşamı boyunca meydana gelebilecek kültürel ve çevresel değişiklikleri dikkate almadığı için eleştirilebilir.  9. Deneysel Teknikler (Experimental Techniques): Deney yöntemi kontrol edilebilen deney durumları (situasyon) içinde çocuğun gelişimini etkileyen değişiklikleri saptamak üzere kullanılır. Bu teknikle deneyci, bazı koşullan değiştirirken, diğerlerini sabit tutmaya çalışır ve değişimlerin, incelenen değişken üzerindeki etkilerine bakar. Deneyler belirli koşullara göre düzenlenir ve bulgular yinelenen deneylerle kontrol edilebilir.
  • 42.  10. Sosyometrik Teknik: Bu teknik, bir sınıfta her çocuğun, örneğin, "Herhangi bir ödevi hazırlamak üzere sınıf arkadaşlarından hangisiyle çalışmak istediğini" ya da "Hangi arkadaşım daha çok sevdiğini" söylemesine dayanır. Alınan yanıtlara göre, çocuklar arasındaki ilişkileri göstermek üzere bir sosyogram oluşturulur.  Sosyograma göre, çok sevilenler "Yıldızlar”; hiç ilişki kurulmayanlar "Yalnızlar”, "Reddedilenler”; ayrıca birbirine oy veren "Çiftler” ve 'Üçgenler” ortaya çıkar.  Moreno, bu tekniği, gruplar içinde sosyal uyumu geliştirmek ve toplumsal etkinliği sağlamak amacıyla geliştirmiştir.  11. Test Yöntemi: Test, önceden standartlaştırılmış sorular yoluyla bireyin ya da bireylerin davranışlarını saptamak amacıyla kullanılan sistematik bir yöntemdir.  Testler genel olarak başarı ve kapasiteyi ölçmek üzere kullanılabildikleri gibi (zihinsel başarıyı ölçmek üzere kullanılan zekâ testleri gibi), davranış ve kişilik özelliklerini ölçmek için de kullanılabilirler. Bu amaçla uygulanan kişilik testlerinde denek, kendi benliğini uyarana yansıtma yoluyla kişilik özelliklerini deneyciye açıklamış olur.
  • 43.  12. Çocuk Psikoterapisi (Child Psychotherapy): Problemli çocuklara uygulanan en etkili yöntemlerden biri, bireysel psikoterapidir. Bu tedavi yöntemlerinden biri olan analitik psikoterapide, öncelikle davranışın bilinçaltı derinliğine inebilmek, düşünce ve duyguların dinamizmini anlayabilmek amaçlanmaktadır. Psikoterapistin hedefi, çocuğu inandığı bilinçli olmayan fantezilerden kurtarmak ve zamanla onun tepkilerinin bu fantezilerden daha az etkilenmesini sağlamaktır.  Terapist, doğrudan çocuğun iç dünyasını etkileyen dış etkenlere yönelir. Çocuk Psikoterapisinde en sağlıklı çözüm, oyundur. Çünkü çocuğun duygularını en iyi biçimde ortaya çıkarabilmesi oyun ortamında gerçekleşir. Psikoterapinin ilk amacı, çocukta yer etmiş endişe ve korkuların terapistçe saptanarak dışa vurulmasıdır.  Psikoterapi için en uygun ortam, çocuğun maket yapma, boyama, bulmaca çözme gibi basit oyunları rahatça oynayabileceği bir odadır. Her seansta aynı oda kullanılmalı ve bu odanın dekoru mümkün olduğu kadar az değiştirilmelidir. Seansın aynı odada, aynı oyuncaklarla ve aynı saatlerde gerçekleştirilmesi, çocuğa bir düzen ve kararlılığın telkin edilmesi açısından yararlıdır.
  • 44.  13. Psikodrama (Psychodrama): Psikodrama, bazı iç çatışmaları olan bireyin bazı rollerde oynama yoluyla duygusal sorunlarını çözebilmesi tekniğidir.  Oyun, başrol oyuncusunun geçmiş, şimdiki ve gelecekteki yaşamlarından değişik yüzleri içerebilir. Genellikle psikodrama derin duygusal kaynaklara doğru yönlendirilir.  Bir oyunda rol alma, psikodramanın temelini oluşturur. Psikodramatik teknikler arasında, hareket yöntemleri, karşı karşıya gelme (karşılaşma) teknikleri, tiyatro oyunları ve sözsüz egzersizler sayılabilir.  Bu tekniklerin çoğu Dr. Moreno ve arkadaşları tarafından bulunmuştur.
  • 45.  Psikodramamn ikili konuşma —rol değişimi— tekniğinde, yardımcı kişi, başoyuncunun iç duygularını açık seçik bir biçimde ifade edebilmesine ortam hazırlar.  Yardımcı kişi, başoyuncunun kendi durumunu keşfetmesine fırsat verir. Bu iki kişiden rollerini değiştirmeleri ve yeniden oynamaları istenir.  Bu tekniğin önemi, iki rolün birbirinden açıkça ayırt edildiği oranda artar. Çünkü bunlar, ya birbirleriyle çatışırlar ya da birbirini tamamlarlar. Rol değişimiyle çocuk, karşıt ya da tamamlayıcı rolleri oynadıkça, sıkıntısını açığa vurur.  Böylece farklı rollerin bilincine varır ve kendisini rahatsız eden nedenleri anlar.